Siyasi tarihimizde her dönemin o
dönemle özdeşleşmiş simge isimleri vardır.
Özal döneminin aldığı 5 milyon
dolarlık rüşvet ortaya çıkınca belgesini soran Engin Civan gibi ‘prens’leri
vardı mesela. Ülke ekonomisini ‘serbest piyasa’ya uydurma adına başına
geçirildikleri bankaların içini boşaltan, özelleştirme politikaları ile
devletin kaynak ve kurumlarını yağmalayan prensler!
Demirel’inse yeğenleri vardı.
Biri Türkiye’nin ilk ‘hayali ihracatçısı’ (Yahya Demirel) ve diğeri de ünlü
banka hortumcusu (Yahya Murat Demirel) olan yeğenler.
Çiller döneminin ‘enişte’si
(Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran Çiller) vardı. O da geleneği bozmamış
Has’larla birlikte İstanbul Bankası’nda hortumculuk yapmaktan geri durmamıştı.
Çiller döneminin asıl Ağar’ın
başında olduğu ‘bin operasyon’cuları; Kürtlere karşı ‘özel savaş’ta “devlet
için kurşun atıp yinen” Çatlı gibi “şerefli”leri vardı.
15 yıllık AKP-Erdoğan döneminde
ise, dönemsel politikaya göre öne çıkan isimler de değişti.
AKP’nin ilk döneminde
sonuçlarını bugünlerde gördüğümüz ekonomik dönüşümün mimarı ‘Kemal Abi’
(Unakıtan) öne çıkmış, o dönem iktidar tarafından desteklenen sermaye
çevrelerine Allah ‘yürü ya kulum’ demişti!
Sonra krizin ekonomimizi ‘teğet’
geçtiği dönemlerde “25 milyar TL’lik ihracat yapmışım, cari açığın yüzde 15’ini
tek başıma kapatmışım. Takdir sizin” diyen Reza Zarrab’ımız vardı. Hani bakanın
“önüne yatarım” dediği ama yine de Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı ile
birlikte ABD’de tutuklanıp kara para aklama ve bankacılık sahtekârlığından
yargılanmasını engelleyemediği Reza’mız!
Ha bir de bugünlerde gözden
düşmüş olsa da iktidarın İsrail ile dalaş ve Suriye’ye müdahalenin ilk
dönemlerinde yıldızı parlayıp MİT tırları ile birlikte adı geçen “hayır örgütü”
İHH’mız vardı mesela.
Ve elbette devletin “anonim
şirket gibi yönetilmesi”ni isteyen Partili Cumhurbaşkanı’nın prensleri ve
yeğenleri olmasa da bakan damadı vardı.
Peki, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı
seçilip “rejimin fiilen değişti”ğini söylediği günden bugüne kimin yıldızı
parladı dersiniz?
Aslında bu isim başlarda CHP’li
Haluk Koç’un deyimiyle çek-senet tahsilâtı yapan ve adı cinayetlere karışan
üçüncü sınıf bir ülkücü mafya lideriydi.
Ergenekon Davası döneminde
JİTEM’ci Veli Küçük ile özel ilişkileri ile gündeme gelmişti. Bugün kendisiyle
aynı safta olan Sabah gazetesi, 15 Kasım 2004’te bu kişinin başında olduğu
“organze suç örgütü”nün şemasını yayımlamış; bu örgütün spor, müzik, medya,
bürokrasi, borsa gibi alanlarda birçok ünlü ile ilişkisine dikkat çekmişti.
Ancak “beşer şaşar” demiş
atalarımız. Erdoğan sonraları adları FETÖ olacak Gülencilerle kanlı-bıçaklı
olup Ergenekon davası düşünce o da ‘doğru yolu’ bulmuş; Erdoğan’a biat edip
hizmetine girdiğini açıklamıştı.
Haziran 2015’te Yeni Şafak
yazarı Taha Ün’ün düğününde Erdoğan’la tokalaşıp sohbet ettiği fotoğrafla
ilgili tartışmalara cevaben “Sayın Cumhurbaşkanımız şahsımla ilgili bazı art
niyetlilerin özellikle görmek istemediği toplumdaki yerimi görmüştür”
açıklamasını yaptı.
Aynı dönemde CHP lideri
Kılıçdaroğlu kendisiyle ilgili “Erdoğan’ın silahlı gücü. Yeri geldiğinde onu
kullanacak” açıklamasını yapmış; Erdoğan’ın ilan ettiği fiili ‘tek adam
rejimi’nin ihtiyaç duyduğu yerlerde onun gibi “sivil yapılanmaları” devreye
sokacağı iddiasını gündeme getirmişti.
Bu iddia öyle yabana atılacak
bir iddia da değildi. Çünkü Erdoğan, ‘Barış Bildirisi’ni imzalayan ‘Barış için
Akademisyenler’i “terör destekçiliği” ile suçladıktan sonra o da kendisine
vazife çıkarıp “oluk oluk kan akacak” diyerek bu akademisyenleri tehdit
etmişti.. Yetmemiş, bir parti lideri gibi “teröre lanet” mitingleri düzenleyip
AKP-Erdoğan’a destek çağrıları yapmıştı. Sonra referandum sürecinde de
‘hayır’cıları “terörist” ilan ettiği tehdit açıklamalarıyla gündeme gelmişti.
Ve en son Milliyet gazetesinin
‘Şehrin En İyileri’ ekinin düzenlediği ödül töreninde ‘En Hayırsever İşadamı
Ödülü’nü aldı. Ancak bu ödülü alması üzerine çokça gürültü koparıldı. Milliyet,
kopan gürültüden sonra ödülle ilişkisini reddetse de ‘Şehrin En İyileri’ ekini
kapatması aslında vaziyeti açıklıyordu.
Yapılan tartışmalarda onun ödül
alması ‘anomali’ (kurala-ölçüye aykırı bir durum) olarak değerlendirildi. Oysa
bize sorarsanız, aldığı ödül anomali değil; tam da yeni dönemin aynasıdır.
Çünkü Sedat Peker; mafya kapitalizminin ve kendi kurallarını kendi yazan yeni
rejimin özelliklerini gözler önüne seren portrelerden biridir .
Yusuf Karataş
kaynak: Evrensel