4 Ekim 2017 Çarşamba

Barış bildirisinin bedeli 5 bin 640 yıl..!


Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi, 11 Ocak 2016’da, Türkiye’de 89 üniversiteden 1128, yurtdışından 355’i aşkın akademisyen ve araştırmacının imzasıyla duyuruldu. Metne dönük iddianame hazırlandı. İddianamede 1128 akademisyen "terör örgütü propagandası yapmak"la suçlanıyor.
Metnin imzalanmasının ardından, barış imzacılarına dönük işten çıkarma, istifaya zorlama, soruşturma, uzaklaştırma ve gözaltı işlemi yaşandı. Çok sayıda akademisyen 15 Temmuz darbe girişimi ardından OHAL koşullarında KHK’larla ihraç edildi.
Bildiri nedeniyle ilk yargılananlar Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi), Doç. Dr. Kıvanç Ersoy (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya (Nişantaşı Üniversitesi) ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı (İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi) olmuştu. Akademisyenler bir ayı aşkın süre tutuklu yargılandılar.
Son hazırlanan iddianame tüm imzacıları kapsıyor. TMK 7/2 kapsamındaki suçlarda yargılama 1yıldan 5 yıla kadar görülüyor. Bu kapsamda iddianamenin kabulü halinde akademisyenler 5 bin 640 yılla yargılanacak.
İDDİANAME
Akademisyenlerin bildiri talimatını Bese Hozat’tan aldığı iddia edilen iddianamede, akademisyenler, PKK/KCK’nin legal görünümlü hamiliğine soyunmakla itham ediliyor. Metnin bölgede kaos yaratmayı amaçladığı ifade edilen iddianamede hükümet, ordu ve polis güçlerinin küçük düşürüldüğü ve hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin ve varlık sebebinin ortadan kaldırılmak istendiği gibi uç iddialar yer alıyor. Metnin PKK/KCK ile organize bir eylemin parçası olduğu ve ulusal ve uluslararası düzeyde tehdit içerdiği savunuluyor.
Cumhuriyet Savcısı İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan iddianamede ayrıca, devam eden süreçte yaşanan baskı ve hukuksuzlukları ifşa etmeye çalışan ve öğrencileriyle bir araya gelmekten imtina etmeyen akademisyenler için ise soruşturmalar karşısında yayınlanan ikinci bildirinin, sorunu tırmandırmaya yönelik olduğu ve öğrencilerin kışkırtılmak suretiyle ‘suça’ ortak edilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Bu çalışmaların halkın birlik ve bütünlüğünü bozmayı amaçladığı iddia ediliyor ve terör örgütü propagandası yapıldığının altı çiziliyor.
İddianamelerde ayrıca yabancı akademisyenlerden imza almak için Barış Bildirisi’ne ‘profesyonel dokunuşlar yapıldığı’ öne sürülüyor. Türkçe metnin ingilizcesini yeniden Türkçeye çeviren iddianamenin bu yolla da yeni suç yaratma çabası akademisyenler tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
NE OLMUŞTU?
14 Mart 2016’da dört akademisyen hakkında yakalama kararı çıkarılarak evlerine baskın düzenlendi. Yurtdışında olan Meral Camcı dışındaki üç akademisyen kendileri Emniyet'e gitti.
15 Mart’ta çıkarıldıkları mahkemece “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi gerekçe gösterilerek “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklandılar.
Hakkında yakalama ve gözaltı kararı çıkarılan Meral Camcı, “Barış sözümün arkasında duracağım, mücadeleye devam edeceğim” diyerek Türkiye’ye döndü ve emniyete kendisi gittikten sonra 31 Mart’ta tutuklandı.
Dört akademisyen, “örgüt propagandası” iddiasıyla tutuklu yargılandıkları davanın 22 Nisan 2016’daki ilk duruşmasında serbest bırakılmıştı.
Terörle Mücadele Kanunu 7/2 maddesi kapsamında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla başlayan ilk dava, bu noktadan somut bir suç oluşturulamadığı için savcılığın başvurusuyla 301. Maddeye taşınmıştı.
Savcı, suçlamayı TCK 301 (Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama) olarak değiştirdi. Savcının ilk duruşmadaki talebi üzerine akademisyenlerin Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesine göre yargılanması talebine dair Adalet Bakanlığı'ndan beklenen izin yazısı 5. duruşmada da gelmedi. İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bu davada bir sonraki duruşma 26 Aralık saat 09.50'de görülecek.