Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça
ortak olmayacağız” bildirisi, 11 Ocak 2016’da, Türkiye’de 89 üniversiteden
1128, yurtdışından 355’i aşkın akademisyen ve araştırmacının imzasıyla
duyuruldu. Metne dönük iddianame hazırlandı. İddianamede 1128 akademisyen
"terör örgütü propagandası yapmak"la suçlanıyor.
Metnin imzalanmasının ardından, barış
imzacılarına dönük işten çıkarma, istifaya zorlama, soruşturma, uzaklaştırma ve
gözaltı işlemi yaşandı. Çok sayıda akademisyen 15 Temmuz darbe girişimi
ardından OHAL koşullarında KHK’larla ihraç edildi.
Bildiri nedeniyle ilk yargılananlar Yrd.
Doç. Dr. Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi), Doç. Dr. Kıvanç Ersoy (Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya (Nişantaşı
Üniversitesi) ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı (İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi)
olmuştu. Akademisyenler bir ayı aşkın süre tutuklu yargılandılar.
Son hazırlanan iddianame tüm imzacıları
kapsıyor. TMK 7/2 kapsamındaki suçlarda yargılama 1yıldan 5 yıla kadar
görülüyor. Bu kapsamda iddianamenin kabulü halinde akademisyenler 5 bin 640
yılla yargılanacak.
İDDİANAME
Akademisyenlerin bildiri talimatını Bese
Hozat’tan aldığı iddia edilen iddianamede, akademisyenler, PKK/KCK’nin legal
görünümlü hamiliğine soyunmakla itham ediliyor. Metnin bölgede kaos yaratmayı
amaçladığı ifade edilen iddianamede hükümet, ordu ve polis güçlerinin küçük
düşürüldüğü ve hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin ve varlık sebebinin
ortadan kaldırılmak istendiği gibi uç iddialar yer alıyor. Metnin PKK/KCK ile
organize bir eylemin parçası olduğu ve ulusal ve uluslararası düzeyde tehdit
içerdiği savunuluyor.
Cumhuriyet Savcısı İsmet Bozkurt
tarafından hazırlanan iddianamede ayrıca, devam eden süreçte yaşanan baskı ve hukuksuzlukları
ifşa etmeye çalışan ve öğrencileriyle bir araya gelmekten imtina etmeyen
akademisyenler için ise soruşturmalar karşısında yayınlanan ikinci bildirinin,
sorunu tırmandırmaya yönelik olduğu ve öğrencilerin kışkırtılmak suretiyle
‘suça’ ortak edilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Bu çalışmaların halkın birlik
ve bütünlüğünü bozmayı amaçladığı iddia ediliyor ve terör örgütü propagandası
yapıldığının altı çiziliyor.
İddianamelerde ayrıca yabancı
akademisyenlerden imza almak için Barış Bildirisi’ne ‘profesyonel dokunuşlar
yapıldığı’ öne sürülüyor. Türkçe metnin ingilizcesini yeniden Türkçeye çeviren
iddianamenin bu yolla da yeni suç yaratma çabası akademisyenler tarafından
şaşkınlıkla karşılandı.
NE OLMUŞTU?
14 Mart 2016’da dört akademisyen
hakkında yakalama kararı çıkarılarak evlerine baskın düzenlendi. Yurtdışında
olan Meral Camcı dışındaki üç akademisyen kendileri Emniyet'e gitti.
15 Mart’ta çıkarıldıkları mahkemece “Bu
suça ortak olmayacağız” bildirisi gerekçe gösterilerek “terör örgütü
propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklandılar.
Hakkında yakalama ve gözaltı kararı
çıkarılan Meral Camcı, “Barış sözümün arkasında duracağım, mücadeleye devam
edeceğim” diyerek Türkiye’ye döndü ve emniyete kendisi gittikten sonra 31
Mart’ta tutuklandı.
Dört akademisyen, “örgüt propagandası”
iddiasıyla tutuklu yargılandıkları davanın 22 Nisan 2016’daki ilk duruşmasında
serbest bırakılmıştı.
Terörle Mücadele Kanunu 7/2 maddesi
kapsamında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla başlayan ilk dava,
bu noktadan somut bir suç oluşturulamadığı için savcılığın başvurusuyla 301.
Maddeye taşınmıştı.
Savcı, suçlamayı TCK 301 (Türklüğü,
Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama) olarak değiştirdi.
Savcının ilk duruşmadaki talebi üzerine akademisyenlerin Türk Ceza Kanunu'nun
301. maddesine göre yargılanması talebine dair Adalet Bakanlığı'ndan beklenen
izin yazısı 5. duruşmada da gelmedi. İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde görülen bu davada bir sonraki duruşma 26 Aralık saat 09.50'de
görülecek.