Muğla’da darp edilip çırılçıplak
soyulan, ters kelepçe ile yere yatırılarak gözaltına alınan 7 kişiden Veysi
Şengil ve Ekrem Altay avukatlarıyla önceki görüşebilmişti.
Görüşmeyi gerçekleştiren avukat Gülfer
Karadeniz, gözaltındakilerin ayaklarında ayakkabı bile olmadan hücrelerde
tutulduklarını söyledi ve gözaltına alınanların vücutlarında kırık ve morluklar
olduğunu belirtmişti.
İnsan Hakları Derneği’ne (İHD)
başvurduklarını söyleyen Veysi Şengil’in amcası Abdurrahman Şengil’in
aktardığına göre gözaltındakilerin son durumu şöyleydi:
Avukatı akşam üzeri bizi aradı. Veysi
ile görüşme sağlamış ve Veysi hala çırılçıplak bir vaziyette bekletiliyor.
Üzerinde pantolonu dahi yokmuş. Ayakkabı ve çorapları yok. Burnu kırılmış,
elmacık kemikleri ve yüzünün büyük bir kısmında morluklar bulunuyormuş. Veysi
avukat aracılığı ile bizden kıyafet istedi ancak hafta sonu bahane edilerek
elbiseleri ulaştırmadılar.
Kimlikleri netleşti
Ayrıca gözaltına alınan 7 kişinin kimlik
bilgileri de netleşti.
Muğla Emniyet Müdürlüğü tarafından
aileleri aranan 7 kişinin isimlerinin Ekrem Altay, Veysi Şengil, İsmail Bozdağ,
Velat Asan, Mehmet Can Yiğiner ile Mustafa Yiğiner kardeşler ve kuzenleri Adnan
Yiğiner olduğu belirtildi.
Avukat Gülfer Karadeniz: Kaburgalarını
kırmışlar, yüzleri tanınmayacak halde
‘Bir arada yaşama isteğini ortadan
kaldırmaya dönük bir saldırı’
Öte yandan 7 kişinin darp edilerek, ters
kelepçeli bir şekilde çıplak yere yatırılmasına tepkiler de gelmeye devam
ediyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye
İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileri, derhal etkin soruşturma başlatılması
gerektiğini ifade ediyor.
Mezopotamya Ajansı’na konuşan TİHV Genel
Sekreteri Metin Bakkalcı ve İHD İstanbul Şubesi Genel Başkanı Gülseren Yoleri
sorumluların cezalandırılması gerektiğini de belirtiyor.
Gülseren Yoleri, fotoğrafları “dehşet”
şeklinde yorumlayarak şunları aktarıyor:
Canlı olduğu halde, sırf gözaltı işlemi
yapılırken, böyle bir muameleye maruz bırakılmak direk olarak insan onurunu
hedef alan bir uygulamadır. O insanların bu toplum içinde yaşamaya devam edecek
olmasını da düşünecek olursak sadece onur kırıcı bir davranış olarak
geçiştirilecek bir durum olmadığı görülecektir. O insanların bu ülkede
yaşamlarını sürdürmelerini çok zora sokacak bir sonuçtan bahsediyoruz.
Ortada sadece bir işkence değil, ama bir
arada yaşama duygusunu ortadan kaldıracak bir uygulamadan da bahsediyoruz. Bu
ülkenin Cumhurbaşkanı her ne kadar da ‘Anayasa’yı takmam’ dese de Anayasa’ya,
uluslararası sözleşmelere göre de suçtur. Bu suçu işleyenlerin bunu bilerek ve
planlayarak yaptıklarını da göz önünde tutarsak büyük bir suç işlediklerinin
altını çizmek lazım. Bugün belki iktidarın işkenceye onay vermesi sebebiyle
soruşturulmuyor, kovuşturulmuyor; ama en nihayetinde hesabı verilmesi ve
cezasının çekilmesi gereken bir suç.
“Ben aslında o fotoğraflara bakınca
korkuyu da gördüm” diyen Yoleri, şöyle devam ediyor:
Korku yerde yatanlarda, elleri
kelepçelenenlerde değildi. Aslında korku en çok da onların tepelerinde
dolananlardaydı. Düşünün ki bir insanın iç çamaşırının içinde bile bomba
olabileceğini varsayacak kadar korkudan söz ediyoruz. İşin bir tarafında bu
korkuyla hareket eden bir iktidardan söz ediyoruz. O yüzden insan hakları
savunucuları olarak çok üzen bir görüntü, insan onuruna yakından bir saldırı;
ama öte yandan iktidarın korkusunun aslında daha neye yol açabileceğinin,
tahmin edemeyeceğimiz kadar saldırgan, onursuz bir yaklaşımla halka
saldırabileceğinin bir yansımasıdır. Kürtlerin bu ülkede bir arada yaşama
isteğini ortadan kaldırmaya dönük bir saldırıdır. Neresinden bakarsanız elle
tutulamayacak, kabul edilemeyecek bir uygulama.
‘Bütün topluma bir mesaj veriliyor’
Metin Bakkalcı ise yapılan uygulamaya
dair şunları söylüyor:
Muğla’daki fotoğrafların bizzat kendisi
her düzeyde tanımlanmış olan bir işkence ve kötü muamele olgusunu
göstermektedir. Bu konu hakkında etkin soruşturma sürecinin derhal başlatılması
gerekiyor. Uluslararası insan hakları değerlerine denk düşecek şekilde
sorumluların cezalandırılması gerekli.
“Bu görüntüler ilk değil” diyen
Bakkalcı, şöyle devam ediyor:
Bu görüntülerin nasıl çıktığı ayrı bir
tartışma konusudur. Ama nasıl çıktığının ötesinde şu aşikar ki, bu şekilde
çıplak beden üzerinden şiddet toplumda yeniden üretiliyor. Bunun içerisinde
zaman zaman örtük, zaman zaman da açık bir şekilde bütün topluma bir mesaj
veriliyor. Bir şekilde ‘öteki’ diye nitelenen her kimse ‘her şey kendilerine
mubahtır, her şey bunlara yapılabilir’ gibi bir mesaj verilmek isteniyor.