660 haftadır Galatasaray Meydanı’nda kayıplarının akıbetini soran ve
faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, bu haftaki oturumunda 37
yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’i andı. Eren’in ablası Cemile
Eren, “Hayrettin kaybedildikten sonra dilenci gördüğüm zaman para vermek
bahanesiyle yüzüne bakıyordum, acaba Hayrettin mi diye. Kayıplarımızın öldüğüne
inanmıyorum çünkü bedenler ölse de fikirler ölmez” dedi.
Galatasaray Meydanı’nda gerçekleşen 660. hafta oturumunda ilk olarak Fehmi
Tosun’un kardeşi Kıymet Tosun konuştu. Devletten ağabeyi Fehmi Tosun’un
katillerini bulup cezalandırmasını isteyen Kıymet Tosun, “Sayın Cumhurbaşkanı,
‘Bu devletin içinde devlet var, bazı hatalar yapılmış’ dedi. Ben de burdan ona
sesleniyorum, onlar hata yapmış sen bul o zaman, sen bu devletin başındasın.
Ben abimin katillerinin bulunmasını istiyorum” dedi.
‘KAYIPLARIMIZI ARAMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ’
“Biz her hafta sözün bittiği yerdeyiz” diyerek konuşmasına başlayan
Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, ağabeyinin insanların insanca yaşamaları
için mücadele ettiğini söyledi. Ağabeyinin 26 yaşındayken gözaltına alındıktan
sonra Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde kaybedildiğini anlatan Eren, “80’lerde
de aynı bugünkü gibi hak aramak imkansızdı. Hak, hukuk askıya alınmıştı. 37
yıldır ağabeyim olmadan nefes alıyorum. Aldığımız her nefeste sebebimiz,
ağabeyimin ve bütün kayıpların kemiklerini bulmak ve kayıplarını ortaya
çıkarmak oldu” diye konuştu. Ağabeyinin ölümünün üzerinden 37 yıl geçmesine
rağmen henüz bir ilerleme olmadığını kaydeden Eren, “AKP, iktidara gelmek için
12 Eylül cuntacılarının yargılanacağını söyledi. Sözde bir yargılama yapıp
ölmelerini beklediler ve dava düştü. Bu dava AKP’nin kandırmacası olarak tarihe
geçti. Yargılanması gerekenler sadece cuntacılar değildi. Dönemin başbakanı
Erdoğan Cumartesi Anneleri ile görüştü ama taleplerinin hiçbiri karşılık
bulmadı. Bu da tarihe geçen kandırmacalardan biri daha. Erdoğan’ın Cumartesi
Anneleri ile görüştüğü haberlerini yapan kanallara sesleniyorum,
Cumhurbaşkanı’na sorar mısınız hangi verdiği sözü tutmuş. Sormaya cesaret
edemezsiniz çünkü cesaret edenler hapishanede yatıyor. Yüreği yanan anne
meydanlarda yuhalatılırken haktan, hukuktan, adaletten söz etmek mümkün değil.
Devlete değil vicdanlı insanlara sesleniyorum, yaşama hakkı kutsaldır
diyorsanız, bizimle birlikte failler belli kayıplar nerede demek için meydanı
büyütürseniz herkes için hukuk ve adaleti inşa edebiliriz. Kayıplarımızı
aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘BEDENLER ÖLSE DE FİKİRLER ÖLMEZ’
Hayrettin Eren’in kardeşi DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren de 37
yıldır adalet arayışlarının sürdüğünü anlattı. Eren, “1995’ten beri buradayız.
O zamandan beri bu meydanda insan hakları savunucuları, kayıp yakınları,
gazeteciler vardı. Ahmet Şık vardı mesela bizimle beraber dayak yedi. İsminaz
Temel arkadaşımız vardı her hafta burda olan. Bizi haber yapmaya çalışan basın
emekçilerine teşekkür” diyerek tutuklu gazetecilere selam gönderdi.
Son olarak söz alan Hayrettin’in ablası Cemile Eren ise şöyle konuştu:
“Hayrettin kaybedildikten sonra dilenci gördüğüm zaman para vermek bahanesiyle
yüzüne bakıyordum acaba Hayrettin mi diye. Hayrettin’in de burdaki kayıpların
hiçbirinin de öldüğüne inanmıyorum çünkü bedenler ölse de fikirler ölmez.”
‘ADALETİN TECELLİSİNİ İMKANSIZLAŞTIRAN İKTİDAR VAR’
660. hafta basın açıklamasını Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yazıcı
okudu. Kayıplarının akıbetini açığa çıkartacak, faillerini yargılayarak ceza
adaletini sağlayacak bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadığını ifade edem
Yazıcı, “660 haftadır Galatasaray’dayız çünkü; yargının bağımsızlığını sağlama
görevini yerine getirecek siyasal bir iktidar yok. Aksine yargı üzerinde baskı
kurarak yargıya hakim olmak isteyen, adaletin tecellisini imkansızlaştıran bir
iktidar var” dedi.
‘DEVLET ETKİN SORUŞTURMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEDİ’
Yazıcı, tanıklara, somut delillere ve tüm hukuk yollarının denenmesine
rağmen 37 yıldır sonuç alınamayan Hayrettin Eren dosyasının hukuki sürecini
anlattı: “Hayrettin Eren ile aynı operasyonda yakalanan 8 kişi mahkemeye
çıkarıldıklarında, ‘Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı’ diyerek
suç duyurusunda bulundu. ‘Hayrettin Eren'in gözaltına alındığının tanığıyım.
Onu hem karakolda, hem de siyasi şubede gördüm’ diye savcıya ifade verdi. Savcı
aileye, ‘Size inanıyorum ama bu davayı açarsam meslek hayatım biter’ dedi. Eren
Ailesi Milli Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm resmi makamlara başvurdu.
‘Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır, hâlâ aranıyor’ cevabı hiç
değişmedi. 37 yıldır devleti yönetenler Hayrettin Eren’in akıbetini gizleyerek,
onu kaybedenleri cezasız bırakarak 12 Eylül zihniyetini devam ettirdi. Devlet,
etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Dosya takipsizlik, zaman aşımı
kararlarıyla hukuka aykırı bir şekilde kapatılmak istendi. Tüm hukuki yollar
tükenince dosya 2014 yılında Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. 12 Eylül
darbecilerini koruyanlara karşı, 12 Eylül’ü güncelleyenlere karşı, bize
unutmayı dayatanlara karşı ‘12 Eylül’ü unutmadık! Hayrettin Eren’i unutmadık’
diyoruz.”