18 Kasım 2017 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Bedenler ölse de fikirler ölmez..!

660 haftadır Galatasaray Meydanı’nda kayıplarının akıbetini soran ve faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, bu haftaki oturumunda 37 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’i andı. Eren’in ablası Cemile Eren, “Hayrettin kaybedildikten sonra dilenci gördüğüm zaman para vermek bahanesiyle yüzüne bakıyordum, acaba Hayrettin mi diye. Kayıplarımızın öldüğüne inanmıyorum çünkü bedenler ölse de fikirler ölmez” dedi.
Galatasaray Meydanı’nda gerçekleşen 660. hafta oturumunda ilk olarak Fehmi Tosun’un kardeşi Kıymet Tosun konuştu. Devletten ağabeyi Fehmi Tosun’un katillerini bulup cezalandırmasını isteyen Kıymet Tosun, “Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Bu devletin içinde devlet var, bazı hatalar yapılmış’ dedi. Ben de burdan ona sesleniyorum, onlar hata yapmış sen bul o zaman, sen bu devletin başındasın. Ben abimin katillerinin bulunmasını istiyorum” dedi.
‘KAYIPLARIMIZI ARAMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ’
“Biz her hafta sözün bittiği yerdeyiz” diyerek konuşmasına başlayan Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, ağabeyinin insanların insanca yaşamaları için mücadele ettiğini söyledi. Ağabeyinin 26 yaşındayken gözaltına alındıktan sonra Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde kaybedildiğini anlatan Eren, “80’lerde de aynı bugünkü gibi hak aramak imkansızdı. Hak, hukuk askıya alınmıştı. 37 yıldır ağabeyim olmadan nefes alıyorum. Aldığımız her nefeste sebebimiz, ağabeyimin ve bütün kayıpların kemiklerini bulmak ve kayıplarını ortaya çıkarmak oldu” diye konuştu. Ağabeyinin ölümünün üzerinden 37 yıl geçmesine rağmen henüz bir ilerleme olmadığını kaydeden Eren, “AKP, iktidara gelmek için 12 Eylül cuntacılarının yargılanacağını söyledi. Sözde bir yargılama yapıp ölmelerini beklediler ve dava düştü. Bu dava AKP’nin kandırmacası olarak tarihe geçti. Yargılanması gerekenler sadece cuntacılar değildi. Dönemin başbakanı Erdoğan Cumartesi Anneleri ile görüştü ama taleplerinin hiçbiri karşılık bulmadı. Bu da tarihe geçen kandırmacalardan biri daha. Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile görüştüğü haberlerini yapan kanallara sesleniyorum, Cumhurbaşkanı’na sorar mısınız hangi verdiği sözü tutmuş. Sormaya cesaret edemezsiniz çünkü cesaret edenler hapishanede yatıyor. Yüreği yanan anne meydanlarda yuhalatılırken haktan, hukuktan, adaletten söz etmek mümkün değil. Devlete değil vicdanlı insanlara sesleniyorum, yaşama hakkı kutsaldır diyorsanız, bizimle birlikte failler belli kayıplar nerede demek için meydanı büyütürseniz herkes için hukuk ve adaleti inşa edebiliriz. Kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘BEDENLER ÖLSE DE FİKİRLER ÖLMEZ’
Hayrettin Eren’in kardeşi DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren de 37 yıldır adalet arayışlarının sürdüğünü anlattı. Eren, “1995’ten beri buradayız. O zamandan beri bu meydanda insan hakları savunucuları, kayıp yakınları, gazeteciler vardı. Ahmet Şık vardı mesela bizimle beraber dayak yedi. İsminaz Temel arkadaşımız vardı her hafta burda olan. Bizi haber yapmaya çalışan basın emekçilerine teşekkür” diyerek tutuklu gazetecilere selam gönderdi.
Son olarak söz alan Hayrettin’in ablası Cemile Eren ise şöyle konuştu: “Hayrettin kaybedildikten sonra dilenci gördüğüm zaman para vermek bahanesiyle yüzüne bakıyordum acaba Hayrettin mi diye. Hayrettin’in de burdaki kayıpların hiçbirinin de öldüğüne inanmıyorum çünkü bedenler ölse de fikirler ölmez.”
‘ADALETİN TECELLİSİNİ İMKANSIZLAŞTIRAN İKTİDAR VAR’
660. hafta basın açıklamasını Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yazıcı okudu. Kayıplarının akıbetini açığa çıkartacak, faillerini yargılayarak ceza adaletini sağlayacak bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadığını ifade edem Yazıcı, “660 haftadır Galatasaray’dayız çünkü; yargının bağımsızlığını sağlama görevini yerine getirecek siyasal bir iktidar yok. Aksine yargı üzerinde baskı kurarak yargıya hakim olmak isteyen, adaletin tecellisini imkansızlaştıran bir iktidar var” dedi.
‘DEVLET ETKİN SORUŞTURMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEDİ’
Yazıcı, tanıklara, somut delillere ve tüm hukuk yollarının denenmesine rağmen 37 yıldır sonuç alınamayan Hayrettin Eren dosyasının hukuki sürecini anlattı: “Hayrettin Eren ile aynı operasyonda yakalanan 8 kişi mahkemeye çıkarıldıklarında, ‘Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı’ diyerek suç duyurusunda bulundu. ‘Hayrettin Eren'in gözaltına alındığının tanığıyım. Onu hem karakolda, hem de siyasi şubede gördüm’ diye savcıya ifade verdi. Savcı aileye, ‘Size inanıyorum ama bu davayı açarsam meslek hayatım biter’ dedi. Eren Ailesi Milli Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm resmi makamlara başvurdu. ‘Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır, hâlâ aranıyor’ cevabı hiç değişmedi. 37 yıldır devleti yönetenler Hayrettin Eren’in akıbetini gizleyerek, onu kaybedenleri cezasız bırakarak 12 Eylül zihniyetini devam ettirdi. Devlet, etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Dosya takipsizlik, zaman aşımı kararlarıyla hukuka aykırı bir şekilde kapatılmak istendi. Tüm hukuki yollar tükenince dosya 2014 yılında Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. 12 Eylül darbecilerini koruyanlara karşı, 12 Eylül’ü güncelleyenlere karşı, bize unutmayı dayatanlara karşı ‘12 Eylül’ü unutmadık! Hayrettin Eren’i unutmadık’ diyoruz.”