1 Ocak 2018 Pazartesi

2017 kadınlar için nasıl bir yıldı?..!

“Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır” der Edip Cansever, ‘Umuş’ şiirinde. Kitapların, gündüzlerin, gecelerin sonundaki yeni bir anlama, yeni bir başlangıca işaret eder. Umuş’tur gerçekten bir yeni yılın başlangıcı da. Ama umduklarımız hep yaşadıklarımıza göre şekillenir ya, insan o yüzden dönüp ardına bakma ihtiyacı duyar. Bu sebepledir “Görün bunları yaşadık, bunlar oldu, unutmayalım” deyişimiz. Şöyle bir baktığınızda göreceksiniz ki her günü OHAL ile geçen 2017’nin bizden götürdüğü birçok şey oldu; ama göreceksiniz ki götüremediği şeyler de vardı: Umut ve mücadele...
GASBEDİLEN HAKLARA KARŞI KADINLAR: KOLAY DEĞİL
Bu yıl kadınların dilinde en çok hangi slogan, ellerinde hangi döviz vardı dersek; “Bu yasalar böyle geçmez” ve “Haklarımızı sokakta bulmadık, yedirmeyiz” başta gelir.
Kazanımlarının geriye götürülmesine öylece bakmadı kadınlar. Müftülere nikah yetkisi veren yasa tasarısına karşı OHAL koşullarına ve her türlü yasağa rağmen her fırsatta, her yerde sokakta söylediler sözlerini. Tek tek, madde madde anlattılar neye, niçin karşı çıktıklarını. Medeni hukuk alanında ve kadınların boşanma, nafaka, mal paylaşımı gibi kazanılmış haklarında geriye gidişin önünü açacak bir hamle olarak gördükleri; toplumsal yaşamın dini kurallarla şekillendirilmesinin, çocuk yaşta evliliklerin ve erkeklerin çok eşliliğinin önünü açacağı için karşı çıktıkları bu tasarı, Erdoğan’ın “Kadınlar istese de istemese de geçecek” demesiyle Meclisten geçti. Erdoğan’ın adıyla bütünleşen ‘tek adam’ söylemi, ‘tek’ sözle haklı çıkmıştı.
Kadınlar haklıydı: Haklarını geriye gidişin önünü açacak çok önemli bir adımdı bu ve Meclisten geçer geçmez, AKP’nin yeni hamlesi “Boşanmaların artık mahkemeye gitmeden Aile Arabuluculuğu” ile gerçekleşmesi oldu. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, boşanmak isteyenlerin “Aile Arabuluculuğu” kurumuna giderek “uzlaştırmacı veya hakem yoluyla” anlaşması üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Bu da yetmedi! İktidar yanlısı Akit Gazetesi, 6284 sayılı Yasa’yı, yani Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Karşı Kanunu hedefe koyan haberler yaptı. Gazetenin “Şiddeti Değil Yuvayı Yıkan Kanun: 6284” başlığıyla manşet yaptığı habere göre sorun, kadının şiddet görmesi değil, şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılmasıydı. Haberde yasanın “Türk aile yapısına dikkat edilmeden” hazırlandığı, şiddet gösteren erkeğin mağdur olduğu savunuluyordu. Kadınların şiddetle mücadelesinin önemli kurumlarından olan Mor Çatı Kadın Sığınağı da Akit’in saldırılarının hedefinde şimdi.
Elbette bu ortamda hızını alamayanlar oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bir erkeğin SMS, telefon, mektup ve faks yoluyla eşinden “boş ol” diyerek boşanabileceğini söylerken, kendine iktidarın tavrından görev biçenler, internette erkeklere ikinci, üçüncü eş bulma siteleri açtı. Türkiye’de açılan ikinci eş bulma sitesi, “Günaha girmeden cinsel ihtiyaçlarını karşılamak isteyenlere, evlenecek biriyle karşılaşamamış hanımefendilere” hizmet verdiğini duyurdu. Tepkiler üzerine daha sonra kapatıldı.
DEVLETİN GÖZ YUMDUĞU KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARLARI
Kadın cinayetleri vahşileşerek artmaya devam etti. 2017’nin ilk 11 ayında en az 364 kadın öldürüldü.
Toplumda infial yaratan cinayetlerden biri 9 aylık hamileyken tecavüze uğrayarak katledilen Suriyeli Emani al Rahman cinayetiydi. Emani’nin cenazesinde mülteci kadınların isyanı da vardı: “Tacize uğruyoruz, mahkemeye başvurmak istediğimizde polis ‘Bir şey çıkmaz’ diyor.”
Okul çıkışı katledilen Helin Palandöken cinayeti ise beraberinde bireysel silahlanma tartışmalarını getirdi. Olayın ardından birçok yerde sokağa çıkan kadınlar, Helin’in katledilmesine ve kadın cinayetlerine karşı isyan etti. Helin’in babası Nihat Palandöken Ekmek ve Gül’e yazdığı mektupla kadınlara şu çağrıyı yaptı: “Başka kimsenin başına böyle bir olay gelmemesi için, başka kimsenin yüreğine bu acının düşmemesi için adaletin sağlanması lazım. Bunun için bu olayın peşini bırakmayın.”
Kadın cinayetlerinin bir kısmı “intihar” görünümü altında gerçekleşti. İntihara sürüklenen kadınların sayısındaki artış dikkat çekerken, intiharların başlıca nedenleri şiddet, işsizlik, yoksulluk oldu. Yaşamına intihar ederek son veren Sevgi Balcı, üçüncü çocuğuna hamileyken eşiyle birlikte KHK ile mesleğinden ihraç edilmiş, yaşadıkları lojmandan atılmış, işsizliğe ve yalnızlığa terk edildiği için depresyona girmişti.
ÇOCUKLARIN İSTİSMARINI ENGELLE(YE)MEYEN ‘İSTİKRAR’
Bilindiği kadarıyla 2017’nin ilk 10 ayında 314 çocuk cinsel istismara uğradı. Batman’da bir çocuğun hamile kalmasıyla ortaya saçılanlar, çocuk istismarının boyutu açısından ürkütücü tabloyu işaret ediyordu. Bir çok çocuğun fuhuşa zorlandığının, bunun Batmanlılarca bilinmesine rağmen sessiz kalındığının ortaya çıkmasından sonra HDP, “Çocuklara yönelik cinsel istismarın ve şiddetin önlenmesi ve çocukların fiziksel, ruhsal, sosyal iyileşmelerinin sağlanması ve Türkiye’nin uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinden doğal yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınması, bu vakaların toplumsal nedenlerinin ortaya çıkarılması” amacıyla TBMM’ye bir araştırma teklifi sundu. Ancak bu araştırma, AKP’lilerin hayır oylarıyla “Karar yeter sayısı yoktur” denilerek engellendi.
SALDIRILARA KARŞI KADINLARA TECRİT!
2017 yılının farklı zamanlarında kadınların kıyafetine ve yaşam tarzına yönelik saldırılara tanık olduk. Bu saldırılara karşı belediyelerin bulduğu “yöntem” ise kadınları toplumdan tecrit etmek oldu. Bursa’da kadınlara ayrı vagon, Malatya’da pembe trambüs, Maraş’ta ‘kadınlara özel otobüs’ uygulamaları hayata geçirilen örneklerdi.
Pendik’te şort giydiği gerekçesiyle saldırıya maruz kalan Melisa Sağlam ve Maçka’da kıyafeti gerekçe gösterilerek güvenlik görevlisi tarafından tacize uğrayan kadınlar susmadı. Ülkenin dört bir yanında kadınlar hem kendilerini tecrit eden bu uygulamalara hem de saldırılara karşı tepki gösterdi. “Kıyafetime karışma” diyen kadınlar birçok yerde gerçekleştirdikleri eylemlerle sesini yükseltti.
‘BİZ DE VARIZ’ DİYEN KADINLAR
2017 yılının en önemli siyasi gündemlerinden biriydi referandum. Tek adam yönetimine karşı kadınlar da ‘hayır’larını yükseltti. ‘Hayır Diyen Kadınlar’ referandumun yaşamlarını nasıl etkileyeceğini tartıştı. Referandum sonuçlarının ardından “Bizim ‘hayır’ımız referandumla sınırlı değil” diyen kadınlar, yaşam haklarını ellerinden alan tüm yasa ve uygulamaların “tek adam/tek parti yönetiminde” artacağını öngörüyorlardı.
2017’nin en önemli gelişmelerinden biri olan “Adalet Yürüyüşü”nde de kadınların katılımı öne çıktı. 70 kadın örgütünün çağrısıyla, barışı savunan Pippa Bacca’nın katledildiği yerde buluşan kadınlar, Adalet Yürüyüşüne ‘Eşitlik olmadan adalet olmaz’ talebiyle katıldı.
MÜJDELERLE İSTİHDAMDAN EL ÇEKTİRİLEN KADINLA
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre yüzde 10.6’lık işsizlik rakamlarında kadınların işsizlik oranı yüzde 14 oldu. İstihdam yaratmayan büyüme ve bakım yükümlülükleri kadına çalışma yaşamından el çektirirken, hükümet yeni ‘müjde’li adımlarıyla çocuk ve yaşlı bakımındaki sorumluluğundan sıyrılarak işi yine kadınların omzuna yükledi. “Torunlarına bakan büyükannelere 425 lira maaş bağlanacak” denilerek sunulan ‘müjde’de görüldü ki devlet çocuk bakımı konusunda yine kendi sorumluluğunu üzerinden attı.
Sonra açıklanan bir rakamla bakım yükümlülüklerinin kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini tekrar görmüş olduk. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun raporuna göre, 2010’dan 2015’e kadar yaklaşık 1 milyon kadının çocuk bakımı; yaklaşık 112 bin kadının ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bıraktı.
Bakım yükümlülüklerini istihdam önünde engel olmaktan çıkaracak kreş gibi olanaklar sağlamayan devletin, var olan kreşlerindeki nitelik ve denetim yoksunluğu da ihmalle ölen 3 yaşındaki Alperen’le gündeme geldi. Alperen’in denetimsizlik ve ihmal zinciri yüzünden kreş servisinde hayatını kaybetmesi üzerine, ücretsiz ve nitelikli kreş talebi kadınlar tarafından yinelendi.
Sadece uygulamalar değil, söylemler de iktidarın kadın istihdamına bakış açısını gösteriyordu. Ankara’nın En’leri Ödül Töreni’nde açıklamalarda bulunan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, işsizlik rakamlarının yüksek olmasını kadın ve gençlerin iş gücüne katılmasına bağladı.
Başbakanlık tarafından 2010 yılında yayımlanan Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesi’nin yenilenmesinde de en çok dikkat çeken nokta ‘eşitlik’ kavramının çıkarılması oldu. Erdoğan’ın da sözleriyle ve uygulamalarıyla birlikte, hükümetin kadınların çalışma yaşamına katılmasını tali gören yaklaşım açıkça ortadaydı.

köptüler ve yollar..jpg