TEDMEM tarafından hazırlanan rapora göre çalışan annelerin 0-3 yaş
arasındaki çocuklarının yalnızca yüzde 15’i yuvaya ya da kreşe gidiyor. Bu
rakamlar hem sos-ekonomik durumla ilişkili hem de annenin eğitim ve istihdam
durumuyla... Çalışan annelerin yüzde 32’si çocuklarını büyükanneye bırakıyor,
yüzde 27’si ise ya evde ya işte çocuğuna kendisi bakıyor.
Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından “Türkiye’de Erken
Çocukluk Eğitimi ve Bakımı: Mevcut Durum ve Öneriler” başlıklı raporunda önemli
bilgiler ve öneriler yer alıyor. Önemli verilerden bazıları şöyle;
*Türkiye’de okul öncesinde okullaşma oranları 3-5 yaş için yüzde 35.5
*4-5 yaş için yüzde 45.7
*5 yaş için ise yüzde 59.
*Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 100.
KREŞLER YALNIZCA EĞİTİM POLİTİKASI İLE DÜŞÜNÜLEMEZ
Anne karnında geçirilen süre de dâhil, çocuğun doğumundan ilkokula
başlayıncaya kadar geçen sürenin bütününün erken çocukluk eğitimi ve bakımı
hizmetlerinin kapsamında olduğunun altı çizildi. Çocuğun iyi olma halinin, anne
sağlığından bağımsız olmadığına dikkat çekilen raporda geliştirilecek olan tüm
politika, strateji ve plan önerilerinin anne-çocuk bağıyla bütünsel olarak ele
alması gerektiği söylendi. Erken çocukluk eğitimi ve bakımının yalnızca eğitim
politikasının konusu olmadığını aynı zamanda kadın, aile, nüfus, sosyal
güvenlik ve istihdam politikalarının birer parçası olduğuna da dikkat çekildi.
HÜKÜMET STRATEJİ PLANINI GERÇEKLEŞTİREMİYOR
MEB 2015-2019 Strateji Planı’nda okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması
(okul öncesi eğitime katılımı artıracak hizmet sunum modellerinin
çeşitlendirilmesi, imkânları kısıtlı hane ve bölgelerin okul öncesi eğitime
erişiminin desteklenmesi, okul öncesi eğitimde ailelere düşen maliyeti
azaltacak düzenlemelerin yapılması) stratejilerine yer verilmesine rağmen 0-5
yaş arası verilen hizmetlerin herkes tarafından erişilebilir olmadığı söylendi.
Hükümetin önüne koyduğu hedefleri ve açıklamaları gerçekleştirilmediğini
belirten raporda devletin belirli standartların yakalanarak niteliğin
kurumlarca garanti altına alındığı bir denetim ve hesap verebilirlik yapısından
da bahsedilemediğini söyledi.
ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ HERKES TARAFINDAN ULAŞILABİLİR DEĞİL
Ayrıca raporda erken çocukluk dönemine yönelik sağlanan hizmetlere erişimin
ebeveynlerin sosyo-ekonomik düzey ve imkânlarından büyük ölçüde etkilendiği
aktarılıyor. “Oysa çocuk merkezli yaklaşımın temel alındığı bir sistem
içerisinde söz konusu hizmetler rutin olarak herkes tarafından erişilebilecek
düzeyde yaygınlaştırılmalıdır.”
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, KADIN İSTİHDAMI İLE İLİŞKİLİDİR
Erken çocukluk eğitimi ve bakımı hizmetlerine erişimin; ebeveynlerin,
özellikle kadının, istihdam durumu ile doğrudan ilişkili olduğu da söylendi;
“Ebeveynlerin ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikli eğitim ve
bakım kurumlarının olup olmaması sadece çocukların okullaşma durumunu değil;
aynı zamanda ebeveynlerin, özellikle kadının istihdama katılım durumunu
belirlemektedir. Dolayısıyla erken çocukluk eğitimi ve bakımı hizmetlerinin
yaygınlaştırılması kadın istihdamının desteklenmesinde kilit bir role sahiptir.
Mesai saatleriyle uyumlu olmayan bakım ve eğitim hizmetlerinin daha uzun
saatlere, dönemlere ve yıllara yayılarak genişletilmesi bu bağlamda önemli bir
ihtiyaçtır.”
Bu duruma ilişkin raporda ebeveynlerin istihdam koşullarına uygun saat,
süre ve dönemleri gözetebilecek kurum sayısının artırılması için kolaylaştırıcı
düzenlemelerin geliştirilmesi; Anne odaklı yasal izin tanımlamalarından
vazgeçilerek, ebeveyn bazlı mevzuat düzenlemelerinin yapılması yani doğum, süt,
bakım izinlerinin kadınlar üzerinden tanımlanmaması gerektiğini önerdi.
DENETİM YOK!
Türkiye’de, özellikle 0-3 yaş için kaliteli eğitim ve bakım hizmetleri
veren kurum sayısındaki sınırlılık ve sağlanan hizmetin güvenirliğine ilişkin
olumsuz toplumsal algı, ebeveynleri resmi olmayan bakım hizmetlerine
yönlendirdiği buralarda da denetim ve hesap verebilirlik yapısından da
bahsedilemediği söylendi.