10 Nisan 2018 Salı

Gençlik Zindan Korkuluğuyla Denetim Altına Alınmaya Çalışılıyor: Hapishanelerdeki öğrenci sayısı 70 bini aştı: Tutuklu öğrenci sayısı giderek artıyor, öğrencilerin eğitim hakları ellerinden alınıyor..!


Hapishanelerde tutuklu ve hükümlü 70 bin öğrenci var. Bu rakama, tutuksuz yargılanan ya da uzun tutukluluktan serbest bırakılan ve yargılaması devam eden yani birkaç ay içinde içeri alınacak yüzlerce öğrenci de eklenince sayı 100 binin üstüne çıkıyor.
Cumhuriyet’ten Figen Atalay’ın haberine göre; hapishanelerdeki öğrencilere, okul kampüsünde Afrin lokumu dağıtanlara müdahale sonucunda 10 Boğaziçili de eklendi. Tutuklanan öğrencilerin okulla ilişikleri şimdilik kesilmeyecek ancak bu öğrencilerin eğitim yaşamlarının akıbeti şimdilik belirsiz.
Tutuklanan öğrenciler önce okuldan uzaklaştırma alıyor. Hüküm giyince disiplin cezası alarak okuldan atılıyorlar. Hapishane yeniden üniversite sınavını kazanırlarsa 2 yıl kayıt dondurma hakları oluyor. Hapishenlerdeki öğrencilere vasilik yapan, davalarını takip eden bir öğretim üyesi, öğrencilerin ağır cezada yargılandıkları için çok uzun ceza aldıklarını belirterek, “Alt sınırdan bile ceza alsalar ki -bu çok ama çok nadir oluyor- bu süre 5 seneden başlıyor. Benim tanıklık ettiğim davalarda 9.5 yıl, 12 yıl, 16 yıl hüküm giyen, Yargıtay’ın da onadığı cezalar var. Yaşları da düşünüldüğünde yaşadıklarından daha uzun süreyi cezaevinde geçirmeleri gerekebiliyor. İlhan Çomak üniversite 2. sınıftayken 22 yaşında cezaevine girdi, 25 senedir içerde” dedi.
‘Cezaevi, karakola göre çok daha güvenli’
Çalıştığı üniversiteden “sert uyarı’’ alması nedeniyle adını vermeyen hoca, “Ne gerekçelerle gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar’’ sorusuna yanıtı şöyle:
“Tutuklanma gerekçeleri hep aynı. Son Boğaziçi Üniversitesi davasında da net bir şekilde gördüğümüz gibi öğrencilerin savaşa karşı olması – ki herkes amasız savaşa karşı olmalı, gençler zaten haydi haydi savaşa karşı olur- bile ülkeyi bölme, örgüte yardım etme, örgüt üyesi olma gibi algılanıyor ve öyle midir, böyle midir diye incelenmeden anında öğrenciler gözaltına alınıyor. Cumhurbaşkanı’nın bir mitinginde, kazayla, bir grup insanı ve ya öğrenciyi işaret etmesi ile hemen harekete geçiliyor, yurtlar basılıyor, öğrenciler gözaltına alınıveriyor. Gözaltı süresi bitiminde de tutuklanıyor. Biliyorsunuz bir hafta olan gözaltı süresi -ki bu da uzundur, karakolda 1 hafta ciddi işkencedir, güvenli de değildir ve bu süreçte insan haklarının ne derece gözetildiğini kontrol etmek çok güçtür. Cezaevi örneğin karakola göre çok daha güvenli bir yerdir. BÜ öğrencilerinde de olduğu gibi uzatılıyor, kolayca 2 haftaya çıkarılabiliyor.’
‘Yargılamanın kendisi cezaya dönüşüyor’
Gerek gözaltı, gerek yargılanmaya kadar iddianameyi bekledikleri tutukluluk, gerekse yargılanma sürecinde çok örseleniyorlar. Tutukluların hakları hükümlülere göre daha az olduğu için, OHAL’le işler zorlaştığı için hüküm giyene kadar bile cezaevi içinde çok zorlanıyorlar. Hüküm giymeleri yıllara yayılıyor, bu hükmü Yargıtay’ın onaması da -ki çok ama çok az dosyayı bozuyor Yargıtay- genelde 1-2 seneyi buluyor. Yani yargılamanın kendisi cezaya dönüşüyor.
Kayıp yıllar, hayal kırıklılıkları, kötü infaz koşulları, cezaevi içindekilere toplumun bakışı, ailelerin bir süre sonra yalnızlaştırılması, cezaevine git gel maddi-manevi güçlükler daha çıkmadan içerideki öğrencileri bir kere daha yaralamış oluyor. Eğitimle bağlarını korumaları çok güç. Pek çoğunun vasileri bilinçli değil, imkânlı değil. Üniversite disiplin suçu, uzaklaştırma ve okuldan atarak onları istemiyor. Sonradan sınavı kazananların sınava girmesini engelliyor.
‘Devlet, eğitim hakkını engelliyor’
Devamsızlıktı, güvenlikti, vb. diye onları eğitimden, üniversiteden uzaklaştırıyor. Devlet zaten eğitimlerini pek çok açıdan zorlaştırıyor, engelliyor. OHAL’de hele, genel sınavlara bile giremiyorlar, kitap yasağı var. Bu şekilde içeride oldukları onca yıl eğitim görmeden, meslek kazanamadan, girdiklerinden daha beter çıkıyorlar.
Çıkınca adli sicil kâğıtlarında “terörist- militan” yazıyor ve bu iş bulmalarına engel oluyor.
Pek çoğu ailelerinden de darbe alıyor. Aile de ya suçluyor ya kendi de tepki gördüğünden, yalnızlaştırıldığından onların ruhsal ihtiyaçlarını anlayabilecek durumda olamayabiliyor. Dışarıda olsalar da kendilerinden yıllarca uzaklaştırılmış bir dünyada, mesleksiz, teknoloji ya da diğer gelişmelerden geri kalmış , arkadaş-sosyal çevrelerini kaybetmiş bir halde tek başlarına kalıyorlar. Yönlendirilmiyorlar, rehberlik, psikolojik danışmanlık hizmetlerine ulaşamıyorlar. Toplum onlardan çıktıklarına sevinmelerini bekliyor ama kimse yaralarını sarmıyor.
‘Gözaltındaki öğrencilerin sağlık koşullarından endişe duymaktayız’
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, hapishanelerde tutuklu ve hüküm giymiş öğrencilerin derhal serbest bırakılmaları ve eğitim haklarının iade edilmesi çağrısında bulundu. Boğaziçi Üniversitesi’nde çıkan olaylar sonrasında öğrencilerin gözaltına alındığı hatırlatılan açıklama şöyle:
“Sabahın erken saatlerinde yapılan yurt ve ev baskınlarıyla gözaltına almalar maalesef hâlâ sürmektedir. Gözaltındaki öğrencilerin sağlık koşullarından endişe duymaktayız. Bu ‘yerleşke/ yurt/ev basma silahı’ belli ki öğrenciler ve üniversite üzerinde bir tehdit aracı olarak kullanılmaktadır. Bu saldırının özellikle Boğaziçi gibi özgürlükleri her kesim için sağlamayı ilke edinen bir üniversiteyi seçmesi ayrıca düşündürücüdür. Gözaltına alınan öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz!. Boğaziçi Üniversitesi’ne, öğrenci yurtlarına ve evlere yapılan polis baskınlarının derhal durmasını talep ediyoruz. Hapishanelerde tutuklu ve hüküm giymiş çok sayıdaki öğrencilerin derhal serbest bırakılmalarını eğitim/öğretim haklarının iade edilmesini talep ediyoruz.’’