3 Nisan 2018 Salı

“Siz nükleer santrali Türkiye’nin elektrik ihtiyacı için mi sanıyordunuz?”..!


Bu yazıda nükleer santrallerin gerek yapım, gerek üretim gerekse ömrünü tamamladıktan sonraki süreçlerde yarattığı riskleri, çevresel tahribatları, insan sağlığına ve ekosisteme verdiği zararları, havaya, suya, toprağa nasıl kastettiğini anlatmayacağım.
Çernobil faciası sonrası zaten şaibeli durumda olan nükleer endüstrinin Fukushima felaketi sonrası “yıkılmadım ayaktayım” diyebilmek için ne tür numaralara baş vurduğunu, Türkiye gibi ülkeleri nasıl nükleer çöplüğüne çevirmeye iştahlandığını da anlatmayacağım.
Belirleyicisinin teknoloji transfer etmek, elektrik ihtiyacı ya da enerji tedarikini çeşitlendirmek olmadığı, dönemin siyasi şartlarının, jeopolitik ortamının ve dış politika taktiklerinin olduğu bir endüstrinin bir ülkenin geleceğinde nasıl rol oynayacağını anlatacağım.
Nükleer santral kurma kararları, ekonomik değil politik kararlardır.
Türkiye’nin ayağına taktığı nükleer prangasını bu sefer başka türlü anlatmayı deneyeceğim.
DAHA ÖNCE DENENMEMİŞ REAKTÖR: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun kriterlerine göre Türkiye’de daha önce önce denenmemiş bir nükleer teknoloji kurulamaz. Ancak hem Mersin Akkuyu’da hem de Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santrallerde daha önce denenmemiş reaktörler kullanılacak. Ne Rusların Mersin’de kuracağı VVER-1200 model reaktör, ne de Japonların Sinop’a yapacağı Atmea-I model reaktör henüz denenip başarılı olmadı, güvenirlilik onay almadı, ilk defa Türkiye’de denenecek. Akkuyu Nükleer Santrali’nin ikizi olarak ifade edilen Rusya’daki Novovoronezh nükleer santralinde arızalandı. Deneme çalışmalarının ardından tam kapasite sadece iki hafta çalışan reaktör arızalanınca 2.5 ay kapatıldı. Rusya gelişmeleri gizli tutuyor ve bu santrali çalışır göstermeye gayret ediyor. Oysa, Novovoronezh Nükleer Santrali Genel Müdürü Vladimir Povarov, Akkuyu’ya kurulacak nükleer santralin dünyanın “en sağlam, modern ve güvenli santrali” olacağı garantisini vermişti. Akkuyu, tamamen deneysel bir santral olacak.
SEKİZ YILDA ÜÇ TEMEL ATMA TÖRENİ: Rusya ile Türkiye arasında 2010’da imzalanan nükleer işbirliği anlaşmasından bu yana Akkuyu’da üç kez temel atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Akkuyu Nükleer Santrali’nin son temel atma törenini gerçekleştirmesi üçüncü temel atma töreni olarak tarihe geçti. Nisan 2015’te dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız ile Rosatom’un Genel Müdürü Sergey Kiriyenko, santralin deniz yapılarının temel atma törenine katılmıştı. Aralık 2017’de Enerji Bakan Yardımcısı Fatih Dönmez ve Rosatom Başkanı Aleksey Lihaçev’in katılımıyla tesiste bir temel atma töreni daha gerçekleşti. Son olarak iki lider video konferans yöntemiyle tesisin temelini attı. Proje hayata geçerse daha kaç temel atma töreni yaşanacak merak konusu…
2023’E YETİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL: Toplam dört reaktörden oluşacak Akkuyu’da birinci ünitenin Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yılı 2023’te devreye alınması planlanıyor. Projenin gerek finansmanının nasıl sağlanacağı ve gerekse ortaklık yapısının nasıl şekilleneceğiyle ilgili belirsizlikler, projenin yetişmesini zora sokuyor. Proje takvimine göre, inşaat lisansının 2015 sonunda alınması, ilk ünite inşaatının Ocak 2016’da başlaması öngörülüyordu. Bu kapsamda ilk ünitede elektrik üretiminin 2019’da başlaması hedefleniyordu. 2015’te santralin, 2022’de devreye gireceği açıklanmıştı. Ardından Akkuyu NGS yönetimi, son hedefin 2023 olduğunu belirterek, tarihi bir yıl daha ileri taşımıştı. Son durumda projenin ne zaman biteceği Allah’a kalmış görünüyor…
POLİTİK İLİŞKİLERİN SATRANÇ TAHTASI: Rus savaş uçağının Kasım 2015’te Türkiye jetleri tarafından düşürülmesiyle Moskova ile Ankara arasında yaşanan gerilimin ardından Rusya’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Akkuyu’nun inşası ile ilgili soru işaretleri yaratmıştı. Hatta Erdoğan, Rusya’nın buraya 3 milyar dolar harcadığını belirterek, “Rusya yapmazsa gelir başkaları yapar” demişti. Daha sonra ilişkiler “normalleşti” ilişkiler düzelince, Türkiye tarafı Ağustos 2016’da Akkuyu’yu “stratejik yatırım” statüsüne aldı. Stratejik yatırım statüsüyle santral, vergi muafiyetleriyle teşviklerden faydalanma ayrıcalıklarına sahip oldu. Mart 2017’deki ikinci ziyaretin ardından Mayıs 2017’de nükleer enerji santralleri “öncelikli yatırımlar” arasına alındı. Tesadüf bakın ki, iki liderin temel atma töreni öncesi TAEK santralin birinci ünite inşaatı için “inşaat lisansı”nı verdi. Daha önce Aralık 2014’te de Putin’in Türkiye ziyaretine saatler kala Çevre Bakanlığı, projenin ÇED raporunu onaylamıştı.
MALİYET ÇİVİ ÇAKILMADAN KATLANDI: Santralin hem inşası hem de devreye gireceği tarih sürekli öteleniyor. Ötelenmekle kalmıyor, bunun bir de maliyet boyutu var. Epeydir santralin, 20 milyar dolara mal olacağı ancak gecikmeler sebebiyle bu rakamın 25 milyar dolara çıkabileceği ifade ediliyor. Rosatom, aynı reaktör tipinde santrali Mısır’a da kuracak. Rosatom Başkanı Aleksey Lihaçev, 2017 sonunda dolam maliyetin 30 milyar doları bulacağını söyledi. Yani Türkiye’ye yapılacak olanın da maliyetinin bu seviyeye yükselmiş olacağını söylemek yanlış olmaz. Malum, Türkiye’nin Rusya’ya verdiği alım garantisinde üretilecek her 1 KWH elektrik için fiyat 12,35 dolar sent. Devletlerarası anlaşmanın yapıldığı 6 Ekim 2010 tarihinde 1,42 olan dolar kuru, aradan yaklaşık sekiz yılda 4 TL seviyesinde. Kanuna göre, santralin I. ve II. ünitelerinde üretilecek elektriğin yüzde 70’ine, III. ve IV. ünitelerinde üretilecek elektriğin yüzde 30’una 15 yıl satın alma garantisi verildi. Elektrik satın alma anlaşmasının ilgili maddesinde, elektrik fiyatındaki yıllık değişime bağlı olarak projenin geri ödemesinin sağlanması açısından, fiyat limiti üst tavanının 15,33 dolar sent olarak hesaplanacağı belirtiliyor.
PROJEYE KİM ORTAK OLMAK İSTER: Hükümetin en karlı, en ballı, en adresi belli ihalelerinin köşe başlarını tutan şirketler ne olduysa böyle büyük, karlı ve prestijli bir projenin ortağı olmak istemediler. Geçen yılın ortalarında Rosatom, Akkuyu’ya Cengiz Holding, Kalyon İnşaat ve Kolin İnşaat’tan oluşan CKK Konsorsiyumu’nu dahil etme kararı aldı. Konsorsiyum, Akkuyu Nükleer A.Ş.’nin yüzde 49’unu satın alacak, söz konusu yüzde 49 hisseyi konsorsiyumu oluşturan üç şirket yüzde 16.3 olarak eşit şekilde paylaşacaktı. Ancak, konsorsiyum hisseleri devralmadı, Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat “çok fazla belirsizliği ve maddi sıkıntıları” sebep göstererek projeden çekildi. Bu konsorsiyumun yerine kamu şirketi EÜAŞ’ın ortak olabileceği söylense de, EÜAŞ’ın yüzde 49’u devralabilecek gücü yok. Zaten, Rosatom da, bu “şahane” projesinin yüzde 49’unun satışını 2019’a ertedi. Bu da Rosatom 2019’a kadar inşaat sürecini kendi kaynaklarıyla finanse edecek demek.
FİNANSMAN BULMAK KOLAY DEĞİL: Bu maddeyi yukarıdaki maddeyle birlikte okumak gerek. Her yıl yayınlanan WNISR (World Nuclear Industry Status Report – Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu) nükleer reaktörlerdeki gecikmelerle ilgili çok önemli bilgiler aktarır. İlginiz varsa bulup incelemenizi tavsiye ederim. Raporlardan birinde, nükleer santrallerin kurulum aşamalarında yaşanan finansal zorluklarla nükleer santrallerin kurulum maliyetlerinin projedeki maliyetten yüksek çıktığı örneklerle anlatılmıştı. Yükleniciler riski tamamen üstlendikleri için, inşaat, lisans süreçleri ve karışık finansman modelleriyle fiyatlar çok hızlı ve düzenli artıyor. İşin bir diğer boyutunda Rusya’nın uluslararası kamuoyundaki durumu. ABD ve AB onlarca Rus diplomatı sınır dışı ediyor. ABD ve AB tarafından bu kadar siyasi kıskaca alınmış, bu kadar güven erozyonuna uğramış bir ülkenin bu paraları uluslararası kreditörlerden bulması mümkün mü?
ÇED DOSYASI MUAMMASI: Akkuyu nükleer santrali projesine ilişkin ÇED raporunun iptali davası açan çevre hakları savunucusu ve STK’lar, davanın reddine karar veren Danıştay’a temyiz başvurusunda bulundu. Normal şartlarda yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerekiyor ancak siyasetin nefesi herkesin ensesinde. Akkuyu’nun ÇED iptal davasının reddi de zaten siyasi bir mesele. ÇED süreci avukatlara göre bitmiş değil ancak oldu bittiye getiriliyor. Şimdi yürütmenin durdurulması kararı verilmezse, proje ileride aşama kaydettikten sonra durdurma vermek çok daha zor olacak, hatta iş diplomatik krizlere varacak.
YERLİ VE MİLLİ ENERJİ Mİ, BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN: Manayı derinlerde aramaya gerek yok. Rusya Devlet Başkanı Putin, temel atma töreninde yaptığı konuşmada, “Bugün sadece Akkuyu NGS’nin temelini atmıyoruz, bugün yeni bir sektör kuruyoruz. Bu tamamen Türkiye’nin gelişimi için yeni bir basamak” dedi. Ha demek ki neymiş, bizde nükleer santrali inşa edecek, işletece ve enerjiyi üretecek teknoloji yokmuş, Ruslar Mersin’de Japonlar ve Fransızlar Sinop’ta, ABD’liler ve Çinliler İğneada’da Türkiye’yi nükleer endüstrinin deneme tahtası yapıyormuş. Enerji Bakanlığı, her açıklamasında yerli ve milli enerjiden bahsediyor. Türkiye’nin coğrafi ve doğal zenginlikler anlamında en değerli yerlerine Mersin’e, Sinop’a, İğneada’ya nükleer santral yapmak olsa olsa yerli ve milli olana ihanettir. Türkiye’nin tek yerli ve milli enerji kaynağı yenilenebilir enerjidir…
ELEKTRİK İÇİN Mİ OY İÇİN Mİ LAZIM: Her seçim döneminde ortaya atılan bazı projeler, seçim mitinglerine malzeme edildikten sonra rafa kaldırılır, sonra gündemi değiştirmek için muktedirlerce zaman zaman ısıtılıp tekrar servis edilir. Bir ara seçim meydanlarının en gözde projesi Kanal İstanbul’du. Yerli otomobil, yerli savaş uçağı, yerli yolcu uçağı, uzay üssü derken, yine bir seçim döneminin malzemesi de üçüncü nükleer santral projesi olmuştu. Türkiye’nin yakın gelecekte yaşayacağı seçim süreci kritik. Seçim meydanlarında kalkınma, büyüme, istihdam adına pazarlanacak büyük projeler lazım. Akkuyu bunun için çok ideal. Siz nükleer santrali Türkiye’nin elektrik ihtiyacı için mi lazım sanıyordunuz?
Pelin Cengiz
artı-gerçek