PKK Güney Kürdistan da Barzani
önderliğindeki bağımsızlık referandumuna ilişkin farklı açıklamalar yapmaktan
kurtulamadı. Kürt ulusunun hangi parçada olursa olsun zoraki birliği
parçalayacak ve bunun yerine özgür birlikteliğin yolunu döşeyecek yada ayrı
devlet kurma hakkını kullanması, tüm uluslar gibi Kürt ulusunun da haklı ve
meşru demokratik hakkıdır. Buradan hareket ettiğimizde-Barzani’nin hataları,
olumsuzlukları, TC devleti ve emperyalizmle ilişkileri, kendi dışındaki güçlere
ant-demokratik yaklaşım ve pratiği bir yana, Güney Kürdistan’ın kiminle yaşamak
istediğini belirleyecek referanduma giderek halkın iradesini açığa çıkarmak
istiyor. Barzani bunu uygun politik ortam nedeniyle kendi politik iktidarını sağlamlaştırmak
içinde kullanıyor olabilir. Ama ortada bir gerçek var ki oda Güneyli Kürtlerin
tüm baskılara ve dayatmalara rağmen bağımsızlık referanduma gitme kararlığı
içinde olmalı.
Son dakikada Barzani emperyalistler ve
işbirlikçilerinin dayatma ve tehditleri sonucu geri adımda atabilir. Ama
Kürtlerin kendi kaderlerini kendi ellerine almalarını somutlandırdıkları
durumda karşılarında bütün Kürt düşmanlarını ittifak içinde bulduklarını görüp
yaşadılar ve Kürtlerin özgürlüğünün emperyalist ve bölge gerici devletinin
şemsiyesi altında sığınmak değil, bölge halklarının enternasyonalist desteğini
alarak kendi öz güçlerine dayanmakla bağlı olduğunu görmelidirler. Tamda
Kürtlerin ortak paydada hareket etme dönemleridir. Neki bu ortaklık
sağlanabilmiş değil.
Örneğin HDP Demirtaş, Osman Baydemir vb.
Güney Kürdistan da yapılacak referanduma destek verirlerken, PKK ve DBP soruna
devlet bağlamında yaklaşarak ulus devletlere karşı olduklarını ve bununda
Kürtler için bir yeni bir baskı ve sömürü getirecek olması nedeniyle bağımsız
devlet çağrısına karşı olduklarını, bağımsızlık ve özgürlük getirecek olan
demokrasiye ihtiyaçları duyduklarını dillendirerek Barzani'nin bağımsızlık
referandumuna karşı olduklarını ilan ettiler.
Kamuoyunda pek öne çıkmayan bu yaklaşımı
DBP Parti Meclisi bildirgesi ve KCK yöneticisi Duran Kalkan'ın yazılarında
görmek mümkündür. Aslında PKK ve DBP'nin ne savundukları da belli değil.
Örneğin DBP: 'Kürt halkının demokratik,
eşitlik ve özgürlük talepleri, ulus devlet anlayışına mahkum edilmeye çalışılmaktadır’
''Dünya ölçeğinde ulus devletler,
yaşadıkları krizden çıkışın arayışı içine girmiş bu arayış başta Ortadoğu
coğrafyası olmak üzere birçok coğrafyayı kaosa sürüklemiştir. Ortadoğu'da bir
yandan ulus devletler sarsılırken, diğer yandan da ulus devletlerin yeniden
yapılandırılması ve güçlendirilmesi için ittifaklar yapılmaktadır. Şimdilerde
Ortadoğu’nun kadim halkalarından olan ve dört parçaya ayrılmış kürtlerin
statü-özgürlük sorunu devletci oluşumların temel çelişkisi haline gelmiştir.
Kürt özgürlük mücadelesi, 21. Yüzyılda Ortadoğu’nun savaş ve kaos siyasetinin
içinde çözüme ve kalıcı barışa dair alternatif sistem geliştirmiş,
demokratik-yerel halklara dayanan, demokratik ulus perspektifi ile yaşam ile
bağı güçlü olan sistemin, tekliğe dayanan ulus devletci sistemlerin
panzehiridir. Rojava başta olmak üzere ezilen halkların kazanımları faşist,
gerici ve despot yönetimler tarafından boğulmaya çalışılmakta, örgütlenmesinin
önüne geçilmek istenmektedir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi bu noktada ezilen
diğer tüm halklar için de bir umut kaynağı, aynı zamanda kaostan çıkışın temel
paradigması durumuna gelmiştir.
'Kürt halkının demokratik, eşitlik ve
özgürlük talepleri, ulus devlet anlayışına mahkum edilmeye çalışılmaktadır’
Bu temelde 25 eylülde Güney Kürdistan'da
yapılması planlanan referandumu Kürtlerin özgürlük ve statü talebini küçük bir
ulus devletçik ile boğma çabası olarak görüyoruz. Ortadoğu da sorunların çözümü
özellikle yüz yıllardan beri devam eden Kürt sorununu, miladı dolmuş ulus devletler
kurarak değil halkların ortak iradesine dayalı demokratik ulus paradigmasına
dayalı çözüm yöntemleriyle ancak mümkün olabilir. Halkların demokratik
birlikteliklerine dayalı çözüm yöntemleri 21. Yüz yılda ulus devletlerden daha
kazanımcı olacağı inancımızı yeniden vurguluyoruz. 21. yüzyılda Kürt halkının
demokratik, eşitlik ve özgürlük talepleri, ulus devlet anlayışına mahkum
edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Demokratik ulus yaşadığımız sorunların
kökeninde gördüğümüz ulus devlet yapılanması karşısında insanca yaşamanın tek
alternatifidir. Temelinde Kürdistan toplumunun kendini özgür Kürt bireyleri
olarak gerçekleştirmesinin tek ve kaçınılmaz zihniyet yapılanmasıdır. Bununla
birlikte özellikle belirtmemiz gereken temel özellik de demokratik ulusun ucu açık
bir tanımlama olmasıdır. Bağımsızlığı salt devlette bağlamak yerine, devleti
küçülten, toplumun yerinde yönetimini esas alan konfederal sistemler ile
kazanacağını ayrıca Ortadoğu’nun girdiği kaotik ortamda da çıkışın yol haritası
olacağı inancındayız. Yine Kürtlerin yüzyıllardır statüsüz yaşamaları coğrafi
olarak birbirlerinden yapay sınırlarla ayrıştırılmış durumlarından temel
çıkışın ulusal kongrenin toplanması ve bu eksende yürütülen ulusal birlik
çalışmalarının önemli olduğu belirlenmiş, ulusal birliğin Ortadoğu krizinde
Kürtlere kazandıracağı tek yol haritası olduğu bir kez daha su yüzüne
çıkmıştır.''
DBP, 9 Eylül Parti meclisi Sonuç
bildirgesinden/ https://www.facebook.com/OzerkYasam/posts/10785061989512
Duran Kalkan: 'Çok olsun hepimizin
olsun'
''Elbette bazıları devlet isteyebilir ve
kendi devletlerini referandum ile ilan etmeye çalışabilir. Fakat devletin
Kürdistan’a ve Kürt halkına bağımsızlık ve özgürlük getireceğini hiç kimse
söyleyemez ve iddia edemez. Çünkü devlet bağımlılık ve de baskı demektir. Bütün
dünyada devletler böyle olduğu gibi, Kürdistan’da da böyledir. “Bizim
devletimiz iyidir” diyen Rus sosyalistlerinin sonunun nasıl olduğu ortadadır.
Eğer bazı Kürtler böyle derlerse, elbette onların sonu da farklı olmayacaktır.
Burada bazı hususları açıkça bir kez
daha belirlememizin yararlı olacağına inanıyoruz. Elbette Kürdistan’ın bağımsız
ve özgür olması gerekiyor ve hepimiz bunun için mücadele ediyoruz. Ama söz
konusu bağımsızlık ve özgürlüğün devletle değil, demokrasi ile kazanılacağını da
yine hepimiz açıkça görüyoruz. Devlet ile yeni bir bağımlılık, baskı, sömürü ve
kölelik gelirken, demokrasi ile bağımsızlığın, özgürlüğün, eşitliğin ve
insanlığın kazanılacağını somut olarak hissediyor ve anlıyoruz. O halde Kürtler
için devlet değil, demokrasi gerekiyor. Kürtlerin yeni bir baskı ve sömürü
getirecek olan devlete değil, bağımsızlık ve özgürlük getirecek olan
demokrasiye ihtiyaçları vardır. Günümüzde demokrasi dışında hiçbir şey
bağımsızlık, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik getirmez.
Bu nedenle KDP’nin devlet kurma çabaları
Kürtleri özgürlüğe ve kurtuluşa götürmez. Bu çaba ancak yeni bir diktatörlük
yaratır ki, o da yeni bir baskı ve sömürü sistemi demektir. Çok açık ki, devlet
demek baskı, sömürü, bağımlılık ve savaş demektir. Buna karşılık, demokrasi
demek bağımsızlık, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik demektir. Devlet demek az
olsun ve hepsi benim olsun demektir. Demokrasi demek çok olsun ve hepimizin
olsun demektir. Devlet demek bir kesimin çıkarcı egemenliği olurken, demokrasi
demek tüm toplumun özgürlüğü ve kurtuluşu olmaktadır.
Demek ki Kürt toplumunun her şeyden çok
demokrasiye ihtiyacı vardır. Kürtler için demokrasi, ekmek ve sudan daha fazla
bir ihtiyaçtır. O halde bir devlet kurmaya ve bunun için referandum yapmaya
çalışmak değil, Bağımsız Kürdistan Demokrasisini inşa etmeye çalışmak gerçek
devrimcilik ve özgürlükçülüktür. PKK böyle bir demokrasiyi inşa etmek için tüm
gücüyle çalışmakta ve herkesi de böyle bir demokrasinin ortak inşasına
çağırmaktadır. Kürdistan Ulusal Kongresi çalışmaları işte böyle bir
demokrasinin inşa çabaları olmaktadır ki, gerçekte en kutsal ve yurtsever bir
çalışma anlamına gelmektedir. Gerçek yurtseverlerin böyle bir çaba içinde yer
alması gerekir.''
11 Eylül, Yeni Özgür Politika,
Selahattin Erdem (Duran Kalkan)