24 Eylül 2017 Pazar

Kürt Düşmanı Türkçü şoven ve sosyal şovenler bunları biliyorlar mı ?

Bilindiği üzere , milliyetçilik, faşizm tarafından kullanılan argümanlardan birisidir. Faşizm, bunu kullanırken, diğer halklara karşı yarattığı kinle halkın gerçek düşmanı görmesini engellemeyi amaçlar. Güney Kürdistan da bağımsızlık referandumuyla birlikte faşistinden sosyal demokratına, Vatan Partisi-Aydınlık nasyonalist sosyalistinden demokrat hatta devrimci geçinen TKP, ÖDP, DİP, HKP'ye vb. kadar geniş bir kesim içlerindeki şovenizm zehri dışarı kutular.
Tarihe şöyle bir baktığımız, bir ulusu ezen başka bir ulusun özgür olamayacağı gerçekliğinin amalı yaklaşımla ters yüz edilerek kurulu sisteme payanda olarak ,ulusların kendi kaderlerini kendi ellerine almasına karşı duran, egemen ulusun egemenlik halinin devamını isteyen şovenist ve sosyal şovenist yaklaşımlara sıklıkla tanık olunduğu görülecektir. Kuşku yok ki bunların başında Hitler gelir. Faşist Hitler bu amaçla şöyle diyordu: “Bu dünyada üstün ırktan olmayan herkes, adi bir yaratıktır”. Yani Arien ırkı dışındaki bütün uluslar adi yaratıklardır. Bunlar uygarlığın düşmanlarıdırlar. Hitler’e göre Arien ırkı bütün dünyanın en üstün, en yetenekli, bütün kültür ve değerlerin yaratıcısıdır.
Hitler faşizmi, şovenizmi kullanırken, en önemli noktayı kendi ulusunu, kendi ırkını (Arien) yüceltmek, onun değerlerini ve özelliklerini saçmalama derecesine kadar abartmak, Alman tarihini dünyanın en onurlu tarihi olarak göstermek olarak görmüştür. Böyle bir propagandanın etkili olması diğer ırk ve ulusları küçük görmeyi, onları düşman ilan etmeyi gerektirir. Çünkü onlar üstün ve yetenekli insanların ırkından değildirler. Onlar yeteneksizdir, beceriksizdir, tembeldirler. Bu propagandanın amacı, Alman işçi sınıfı ve halk yığınlarının gerçek düşmanı olan Alman tekelci sermayesinin iktidarını korumak; halk yığınlarını yaratılan ‘düşman’ uluslara karşı nefretle, kinle doldurmaktır. Böylece halk yığınlarının gözü ‘düşman’ ulusların üzerindeyken, Alman tekelci sermayesi aynı milliyeti paylaştığı halkı kolayca sömürebilecek ve iktidarını koruyabilecekti.
Burada Alman faşizminden örnekler vermemizin nedeni, onun faşizmin en yalın biçimi olmasıdır. Diğer ülkelerdeki faşizm uygulamaları da benzer özellikler göstermektedir.
Şimdi gelelim Türkiye de şovenizm ve sosyal şovenizmdin nereden beslendiğine.
M. Kemal’in ve Kemalist burjuvazinin propagandasına kısa bir göz atmak durumu anlamak bakımından önem taşıyor..
M.Kemal Türk ulusu için “Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir...” (Atatürk) diyordu.
Atatürk bütün bir insanlık tarihini incelemiş, insan toplumunun ırklara ayrılma, sonrasında da milletlerin oluşması sürecinde ilk ortaya çıkan milletin Türk milleti olduğunu keşfetmiştir! Diğer milletler pislik içerisindedir. Kimi az kimi çok ama hepsi pislik içerisindedir! Ama Türk milletinin tarihi çok temizdir! Atatürk burada ‘temiz’ kavramıyla neyi ifade ediyor, bu tam bir muamma. Çünkü her millet gibi Türk milleti içinde de sömürücü sınıflar olmuştur. Feodal Türk ağaları köylüleri acımasızca sömürmüş, köylülerin yoksulluk ve açlık içinde yaşamasına sebep olmuştur. Yine Türk burjuvazisi, halkı sömürmüş, faşist zorbalık altında inletmiş, kar uğruna binlerce işçi ve devrimciyi katletmiş, hapishanelere tıkmıştır. Ama bunlar sadece Türk egemen sınıflarına özgü uygulamalar değil, bütün milletlerin egemen sınıflarınca yapılan uygulamalardır. Bu sebeple Türk halkının tarihi diğer halkların tarihi kadar temizdir, Türk egemen sınıflarının tarihi de diğer milletlerin egemen sınıflarının tarihi kadar ‘kirlilik’ içerisindedir.
“Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.” (Atatürk)
Türk milleti zekidir, sanki diğer milletler zeki değildir, diğer milletler çalışkan değildir. Elbette Atatürk Türkçülüğü şahlandırarak olmadık methiyelerle başka ulusları küçümsüyor ve hakir görüyor. Bunu açık olarak ifade ediyor. Ama olay nesnel olarak düşünüldüğünde Türk ulusuna yönelik boş bir abartma söz konusu. Bu propagandanın, bir ulusu ‘yücelten’ ve diğer uluslara düşmanlaştıran faşist bir propaganda olduğunu belirtmeliyiz. Zaten baştan sona yanlış ulusları ve halkları bir birine düşman eden bir tahlildir. Sınıfları dikkate almayan burjuva bir tahlildir. Türk burjuvazisi hiç de çalışkan değildir. Onlar milyonlarca işçi ve köylüyü sömürerek zenginlik içinde yaşarlar, tembeldirler. Eğer karakterden bahsedersek, bütün milliyetten burjuvalar gibi Türk burjuvazisi de sömürücü, asalak, çürümüş ve faşist, gericidir; insani kriterler açısından dahi karaktersizdir.
Ama Atatürk Türk ulusunu överken aslında söylediği niteliklere hiç de sahip olmayan burjuvaziyi övüyor. Halk yığınları içerisinde ‘yaşasın ulusumuz’ naraları ile burjuvaziye karşı sempati yaratmaya çalışıyor. Atatürk’ün bu tür şoven, faşist milliyetçi sözlerini daha da sıralayabiliriz:
“Türk Milleti kahramanlıkta olduğu kadar kabiliyet ve hünerde de bütün milletlerden üstündür.”
“Türk'ün saygınlığı, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.”
“Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların inanış ve ibadetlerine saygı göstermemiştir.”
“Çünkü Türk; derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının kutsal miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir.”
“Türk! Öğün. Çalış. Güven.”
“Türkler irfan ve marifet aşığıdır.”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Bütün bunlar bir ulusu aşırı övme, diğer uluslardan daha üstün olduğu yanılsamasını yaratma, böylece diğer ulusları isteyerek veya istemeyerek aşağılama, Hitler’in yaptığı gibi faşist milliyetçilikle halkın gerçek düşmanını yani ulusun içindeki sömürücü sınıfları görmesini engelleme amacını taşıyordu. Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk ulusu içinde sömürücü sınıflar olamaz; Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk sömürücü sınıfları düşman olamaz. İşte Hitler’in, Mussolini’nin ve birçok faşist iktidarın yaptığı milliyetçi ve faşist propaganda budur. Kemalist burjuvazi ve onun temsilcisi olan Atatürk de bütün demokratik hak ve özgürlükleri yok ederken, işçilerin üzerine silahlı kuvvetler gönderirken, Kürt halkını katlederken bu faşist propagandayı kullanmıştır.
Bugün bir çok sol ya da sosyalist geçine zevat AKP’nin dinci faşizmine karşı Kemalizm’in faşizminde konaklayarak, işçi ve emekçi halklara faşist ve gericilerden birisini tercih etmeye zorlayıp ve Güney Kürdistan da Kürt ulusunun bağımsızlık için referanduma gitmesini, bölücülük ve emperyalizme müdahale alana açma olarak görüp göstererek, bir ulusun kendi kaderini kendi eline almasına karşı çıkıyorlar.
Sosyalistlerin gericiler arasında bir tercih etme yerine ve bir ulusun diğer ulusu yada uluslar üzerindeki egemenliğini sürdürmesine amalı fakatlı şoven ve sosyal-şoven bir hatta destek verme yerine, kendi bağımsız devrimci bayraklarını yukarıya kaldırarak, işçilerin, emekçileri ve ezilen ulus ve ulusal azınlıkların bu kızıl bayrak altında birleşerek enternasyonalist bir ruhla özgürlük, devrim ve sosyalizm  için dövüşmektir.

Kürt Ulusuna Amalı Fakatsız Kendi Kaderini Tayin Hakkı..!