Bilindiği üzere , milliyetçilik, faşizm tarafından kullanılan argümanlardan
birisidir. Faşizm, bunu kullanırken, diğer halklara karşı yarattığı kinle
halkın gerçek düşmanı görmesini engellemeyi amaçlar. Güney Kürdistan da
bağımsızlık referandumuyla birlikte faşistinden sosyal demokratına, Vatan
Partisi-Aydınlık nasyonalist sosyalistinden demokrat hatta devrimci geçinen
TKP, ÖDP, DİP, HKP'ye vb. kadar geniş bir kesim içlerindeki şovenizm zehri
dışarı kutular.
Tarihe şöyle bir baktığımız, bir ulusu ezen başka bir ulusun özgür
olamayacağı gerçekliğinin amalı yaklaşımla ters yüz edilerek kurulu sisteme
payanda olarak ,ulusların kendi kaderlerini kendi ellerine almasına karşı
duran, egemen ulusun egemenlik halinin devamını isteyen şovenist ve sosyal
şovenist yaklaşımlara sıklıkla tanık olunduğu görülecektir. Kuşku yok
ki bunların başında Hitler gelir. Faşist Hitler bu amaçla şöyle diyordu:
“Bu dünyada üstün ırktan olmayan herkes, adi bir yaratıktır”. Yani Arien ırkı
dışındaki bütün uluslar adi yaratıklardır. Bunlar uygarlığın düşmanlarıdırlar.
Hitler’e göre Arien ırkı bütün dünyanın en üstün, en yetenekli, bütün kültür ve
değerlerin yaratıcısıdır.
Hitler faşizmi, şovenizmi kullanırken, en önemli noktayı kendi ulusunu,
kendi ırkını (Arien) yüceltmek, onun değerlerini ve özelliklerini saçmalama
derecesine kadar abartmak, Alman tarihini dünyanın en onurlu tarihi olarak
göstermek olarak görmüştür. Böyle bir propagandanın etkili olması diğer ırk ve
ulusları küçük görmeyi, onları düşman ilan etmeyi gerektirir. Çünkü onlar üstün
ve yetenekli insanların ırkından değildirler. Onlar yeteneksizdir,
beceriksizdir, tembeldirler. Bu propagandanın amacı, Alman işçi sınıfı ve halk
yığınlarının gerçek düşmanı olan Alman tekelci sermayesinin iktidarını korumak;
halk yığınlarını yaratılan ‘düşman’ uluslara karşı nefretle, kinle
doldurmaktır. Böylece halk yığınlarının gözü ‘düşman’ ulusların üzerindeyken,
Alman tekelci sermayesi aynı milliyeti paylaştığı halkı kolayca sömürebilecek
ve iktidarını koruyabilecekti.
Burada Alman faşizminden örnekler vermemizin nedeni, onun faşizmin en yalın
biçimi olmasıdır. Diğer ülkelerdeki faşizm uygulamaları da benzer özellikler
göstermektedir.
Şimdi gelelim Türkiye de şovenizm ve sosyal şovenizmdin nereden
beslendiğine.
M. Kemal’in ve Kemalist burjuvazinin propagandasına kısa bir göz atmak
durumu anlamak bakımından önem taşıyor..
M.Kemal Türk ulusu için “Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski,
ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde
görülmemiştir...” (Atatürk) diyordu.
Atatürk bütün bir insanlık tarihini incelemiş, insan toplumunun ırklara
ayrılma, sonrasında da milletlerin oluşması sürecinde ilk ortaya çıkan milletin
Türk milleti olduğunu keşfetmiştir! Diğer milletler pislik içerisindedir. Kimi
az kimi çok ama hepsi pislik içerisindedir! Ama Türk milletinin tarihi çok
temizdir! Atatürk burada ‘temiz’ kavramıyla neyi ifade ediyor, bu tam bir
muamma. Çünkü her millet gibi Türk milleti içinde de sömürücü sınıflar
olmuştur. Feodal Türk ağaları köylüleri acımasızca sömürmüş, köylülerin
yoksulluk ve açlık içinde yaşamasına sebep olmuştur. Yine Türk burjuvazisi,
halkı sömürmüş, faşist zorbalık altında inletmiş, kar uğruna binlerce işçi ve
devrimciyi katletmiş, hapishanelere tıkmıştır. Ama bunlar sadece Türk egemen sınıflarına
özgü uygulamalar değil, bütün milletlerin egemen sınıflarınca yapılan
uygulamalardır. Bu sebeple Türk halkının tarihi diğer halkların tarihi kadar
temizdir, Türk egemen sınıflarının tarihi de diğer milletlerin egemen
sınıflarının tarihi kadar ‘kirlilik’ içerisindedir.
“Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk
milleti zekidir.” (Atatürk)
Türk milleti zekidir, sanki diğer milletler zeki değildir, diğer milletler
çalışkan değildir. Elbette Atatürk Türkçülüğü şahlandırarak olmadık
methiyelerle başka ulusları küçümsüyor ve hakir görüyor. Bunu açık olarak ifade
ediyor. Ama olay nesnel olarak düşünüldüğünde Türk ulusuna yönelik boş bir
abartma söz konusu. Bu propagandanın, bir ulusu ‘yücelten’ ve diğer uluslara
düşmanlaştıran faşist bir propaganda olduğunu belirtmeliyiz. Zaten baştan sona
yanlış ulusları ve halkları bir birine düşman eden bir tahlildir. Sınıfları
dikkate almayan burjuva bir tahlildir. Türk burjuvazisi hiç de çalışkan
değildir. Onlar milyonlarca işçi ve köylüyü sömürerek zenginlik içinde
yaşarlar, tembeldirler. Eğer karakterden bahsedersek, bütün milliyetten
burjuvalar gibi Türk burjuvazisi de sömürücü, asalak, çürümüş ve faşist,
gericidir; insani kriterler açısından dahi karaktersizdir.
Ama Atatürk Türk ulusunu överken aslında söylediği niteliklere hiç de sahip
olmayan burjuvaziyi övüyor. Halk yığınları içerisinde ‘yaşasın ulusumuz’
naraları ile burjuvaziye karşı sempati yaratmaya çalışıyor. Atatürk’ün bu tür
şoven, faşist milliyetçi sözlerini daha da sıralayabiliriz:
“Türk Milleti kahramanlıkta olduğu kadar kabiliyet ve hünerde de bütün
milletlerden üstündür.”
“Türk'ün saygınlığı, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.”
“Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların inanış ve ibadetlerine
saygı göstermemiştir.”
“Çünkü Türk; derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının kutsal
miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden mirasları, şimdiye kadar
olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir.”
“Türk! Öğün. Çalış. Güven.”
“Türkler irfan ve marifet aşığıdır.”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Bütün bunlar bir ulusu aşırı övme, diğer uluslardan daha üstün olduğu
yanılsamasını yaratma, böylece diğer ulusları isteyerek veya istemeyerek
aşağılama, Hitler’in yaptığı gibi faşist milliyetçilikle halkın gerçek
düşmanını yani ulusun içindeki sömürücü sınıfları görmesini engelleme amacını
taşıyordu. Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk ulusu içinde sömürücü sınıflar
olamaz; Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk sömürücü sınıfları düşman olamaz.
İşte Hitler’in, Mussolini’nin ve birçok faşist iktidarın yaptığı milliyetçi ve
faşist propaganda budur. Kemalist burjuvazi ve onun temsilcisi olan Atatürk de
bütün demokratik hak ve özgürlükleri yok ederken, işçilerin üzerine silahlı
kuvvetler gönderirken, Kürt halkını katlederken bu faşist propagandayı
kullanmıştır.
Bugün bir çok sol ya da sosyalist geçine zevat AKP’nin dinci faşizmine
karşı Kemalizm’in faşizminde konaklayarak, işçi ve emekçi halklara faşist ve
gericilerden birisini tercih etmeye zorlayıp ve Güney Kürdistan da Kürt
ulusunun bağımsızlık için referanduma gitmesini, bölücülük ve emperyalizme
müdahale alana açma olarak görüp göstererek, bir ulusun kendi kaderini kendi
eline almasına karşı çıkıyorlar.
Sosyalistlerin gericiler arasında bir tercih etme yerine ve bir ulusun
diğer ulusu yada uluslar üzerindeki egemenliğini sürdürmesine amalı fakatlı
şoven ve sosyal-şoven bir hatta destek verme yerine, kendi bağımsız devrimci
bayraklarını yukarıya kaldırarak, işçilerin, emekçileri ve ezilen ulus ve
ulusal azınlıkların bu kızıl bayrak altında birleşerek enternasyonalist bir
ruhla özgürlük, devrim ve sosyalizm için dövüşmektir.
Kürt Ulusuna Amalı Fakatsız Kendi Kaderini Tayin Hakkı..!