Ankara'da Kanun Hükmünde Kararname'yle
(KHK) atıldığı işine dönmek için öğretmen Semih Özakça ile açlık grevi başlatan
akademisyen Nuriye Gülmen'in davaları bugün görüldü. Mahkeme, Nuriye Gülmen'in
ve Semih Özakça'nın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 20 Ekim
Cuma günü saat 10.00'a ertelendi
NELER YAŞAND
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nce
Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki salonunda görülen duruşmaya, haklarında DHKP-C
üyesi oldukları gerekçesiyle dava açılan Semih Özakça getirilirken, hastanede
bulunan Nuriye Gülmen getirilmedi. Duruşma öncesi polis, cezaevi girişi ve
duruşma salonunda yoğun güvenlik önlemleri aldı.
Salona CHP ve HDP'li bazı
milletvekilleri, başta Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran olmak üzere çok
sayıda avukat katıldı. Duruşmayı ayrıca 5 kişilik yabancı heyet, Semih
Özakça'nın yine açlık grevinde bulunan eşi Esra Özakça, Gezi eylemleri
sırasında yaşamını yitiren Ahmet Atakan'ın annesi Emsal Atakan ile salonu
alınan sınırlı sayıda izledi takip etti.
SALONA TEKERLEKLİ SANDALYE İLE
GETİRİLİDİ
Semih Özkakça, duruşma salonuna
tekerlekli sandalye ile getirildi. Özakça, jandarmaların arasından yakınlarına
el salladı. Bu sırada davanın tutuksuz sanığı öğretmen Acun Karadağ,
jandarmaları aşarak, "Arkadaşımı görmek istiyorum"diye bağırdı.
Jandarma izin vermeyince Karadağ, "Allah belanızı versin. Ne hale
getirmişsiniz çocuğu. Bu devlet bir öğretmeni ne hale getirmiş.
İşkenceciler" diye bağırarak gözyaşı döktü. Özakça, heyetin salona
gelmesini beklerken, ayağa kalkıp, salona dönerek, sağ yumruğunu havaya
kaldırdı. Salondakiler de Özakça'ya alkışla karşılık verdi.
GÜLMEN İÇİN, 'DURUŞMAYA KATILMASI SAĞLIK
YÖNÜNDE SAKINCALI' RAPORU
Duruşmada, Mahkeme Başkanı Cem Boztaş,
mahkemeye gelen evrak ve yazıları okudu. Nuriye Gülmen için duruşmada hazır
edilmesi için yazılan yazıya, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin,
'sanığın duruşmaya katılması tıbbi yönden sakıncalı' cevabını verdiği
bildirildi.
KATILDIKLARI EYLEMLERE İLİŞKİN BİLGİLER
MAHKEMEYE GELMEDİ
Okunan yazılar arasında, bir önceki
duruşmada, mahkemenin Semih Özakça ve Nuriye Gülmen'in örgüt adına katıldığı
iddia edilen eylem ve faaliyetlerle ilgili bilgi istendiği ancak bu
müzekkerelere cevap verilmediği dikkat çekti. Evrakların okunmasının ardından
Mahkeme Başkanı Cem Boztaş, Özakçaya, ilgili Kanun Hükmünde Kararname ile Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 149/2. fıkrasına, "Terör örgütü kapsamında işlenen
suçlar bakımından kovuşturmada sanığın en fazla 3 avukatı bulunabilir"
hükmünün eklendiğini hatırlatarak, sanıklardan 3 avukat seçmelerini istedi.
Özakça, bu duruma, "3 avukatı bir dayatma olarak kabul ediyorum. Bize
yapılan zulüm ve baskının bir parçası olarak görüyorum o yüzden
seçmeyeceğim" dedi. Avukat Murat Yılmaz da, bu kuralın kanuna aykırı
olduğunu ve kabul edilemeyeceğini söyledi. Ancak mahkeme heyeti, avukat
seçmememsi halinde sanığın mevcut müdafileri dışında avukata söz
verilmeyeceğini söyledi. Bunun üzenine bir avukat "Hangi maddeye
göre" diye itiraz etti. Mahkeme Başkanı da, "149/2'ye göre diye"
cevap verdi.
İTİRAZLARA RAĞMEN GİZLİ TANIĞIN
İFADELERİ OKUNDU
Mahkemeye gelen evraklar arasında,
İstanbul Terörle Mücadele Şubesinde, Semih Özakça ve Nuriye Gülmen aleyhine
ifade veren gizli tanığın ifadesi okundu. İfadenin okunmasına itiraz eden
Avukat Murat Yılmaz, "Mahkemenin talep etmesine rağmen müvekkillerimizle
ilgili suç işlediklerine yönelik hiç bir yazı gelmemişken, durup dururken ifade
veren gizli tanığın ifadelerini kabul etmiyor ve okunmasını istemiyoruz"
dedi. Ancak mahkeme heyeti, sanıkların bu ifadelerden bilgisi olması
gerektiğini belirterek, ifadenin okunmasına karar verdi. Terör örgütü DHKP-C
üyesi olduğu ve İstanbul'da gözaltına alındığı belirtilen gizli tanığın
ifadesinde, Semih Özakça ve Nuriye Gülmen'i tanıdığını ve açlık grevini örgütün
talimatı ile yaptıklarını söyledi ifade edildi.
BİZİM DİRENİŞİMİZ BİR İNAT DEĞİL,
HAKKIMIZ OLANI GERİ ALMANIN KARARLIĞI
Gelen evrakların okunmasının ardından
Semih Özakça'nın ifadesine geçildi. İşe geri dönmek için başlattıkları eylemin
75. gününde gözaltına alındıklarını belirten Özakça, "Hiç kimse bizden bu
adaletsizliğe, hukuksuzluğa boyun eğip aman dilememizi beklemesin. Bu davayı
nereden tutarsanız tutun elinizde kalır. Onurumla ekmeğimi kazanırken, önce
işimden atılıp terbiye edilmeye çalışıldım. Ekmek kavgamı direnerek sürdürmeye
devam edince, halkın gözünden kaçırılıp tutsak edildim" dedi. Herkesin
gözü önünde hukukun çiğnendiğini belirten Özakça, muhalif olan kamu
emekçilerinin sırf iktidar gibi düşünmediği için önce terörist ilan edildiğini
arkasından da KHK'larla işlerinden atıldığını dile getirdi.
BİZ SADECE HAKKIMIZ OLAN EKMEĞİMİZİ VE
İŞİMİZİ İSTİYORDUK
Baskılar ve tehditler karşısında hiç
kimsenin ses çıkarmadığı, aydınların sessiz kaldığı bir ortamda, tüm emekçiler
adına sokağa çıkmayı bir sorumluluk olarak gördüğünü belirten Özakça,
"Ellerimizde 'işimizi geri istiyoruz' pankartıyla bir öğretmen ve bir
akademisyendik. 17 kez gözaltın alınıp bırakıldık. Bizleri yıldırarak
eylemimizden vazgeçmemizi istiyorlardı. 17'nci gözaltından sonra kararlığımızı
gösterip, açıklamamızı yapıp oturma eylemimize başladık. İnsanlar bize destek
verdikçe gazlı müdahaleler arttı. Biz sadece hakkımız olan ekmeğimizi ve
işimizi istiyorduk. 120 gün boyunca 'işimizi geri istiyoruz' dedik. Başka bir
şey istemedik. Bu eylemin sona ermesi için, çok basit olan bu talebin yerine
getirilmesi gerekiyordu" diye konuştu.
AÇ KALMAYI BİZ TERCİH ETMEDİK
120 günün sonunda terörist ilan
edilerek, gözaltına alındıklarını belirten Özakça, "Aç kalmayı biz tercih
etmedik. Bizim açlığımız iktidarın politikalarının bir sonucu. İşimiz hemen
verilseydi bu eylem hemen sona ererdi. Bizi hapishaneye atarak direnişi
bitirmeye çalıştılar olmadı. Zorla müdahale tehdidi ile hapishane hastanesine
zorla götürüldük olmadı. İç İşleri Bakanı 'bakın onlar yiyorlar' dedi olmadı.
'Onlar terörist' dedi yine olmadı. Destek olan aydın ve sanatçıları tehdit etti
yine olmadı. Nuriye-Semih denmesini yasaklattı, Yüksel Caddesi'ndeki insan
hakları heykelini gözaltın aldırdı yine olmadı. Bizim direnişimiz bir inat
değil. Hakkımız olanı geri almanın bir kararlılığı. Direnişimizi
haklılığımızdan sürdürüyoruz. Hiç kimse kimseye zorla açlık grevi yaptıramaz.
Bu insanın kendi iradesiyle olur, kararlığıyla olur" ifadelerini kullandı.
ÇOK BÜYÜK TALEPLERİMİZ YOK
Hiçbir maddi delili yokken terörist ilan
edildiklerini tekrarlayan Özakça, "Bizler 'devrim olmazsa, AKP gitmezse
açlık grevini bırakmayız' demiyoruz. Çok büyük taleplerimiz yok. Biz sadece
işimizi istiyoruz. Bizim ısrarımızı, karalığımızı ve işimizi geri istememizi
cezalandırıyorlar. Bunun için de bir kılıf uydurmak zorundalar. Tutuklandık
çünkü; direnişimizden ve direnişimizin yaratacağı etkilerden korkuyorlar"
dedi.
BİZ HASTA DEĞİLİZ, İŞİMİZ İÇİN
DİRENİYORUZ
Nuriye Gülmen'in kendi iradesi dışında
bir gece yapılan baskınla zorla hastaneye götürüldüğünü ileri süren Özakça,
"Biz hasta değiliz, işimiz için direniyoruz. Zorla müdahale edilmesini
istemiyoruz. Açlık grevinin bir başkasının eliyle bitirilmesini istemiyoruz. Bu
bizim irademiz. Bizi çok düşünüyorsan işimizi verirsin. Bu kadar pervasızlık,
bu kadar zulüm bir insanı yaşatmak isteyen birinde olamaz. Amaç Nuriye hocanın
buraya gelmesini engellemekti. Zorla müdahale insanlık suçudur" şeklinde
konuştu.
ELİNİZDE HERHANGİ BİR DELİL YOK
Özakça, haklarında ifade veren gizli
tanıkla ilgili olarak da, "Elinizde herhangi bir delil bile yok. 'Bunu
yapmıştır bu suçtur' diyebileceğiniz bir şey yok. Birisinden bahsediyorsunuz,
bana ne ondan. Ben işimi, öğrencilerimi istiyorum" dedi. Mahkeme başlamadan,
İçişleri Bakanının kendilerini terörist ilan ettiğini tekrarlayan Özakça,
"Bakanlık bizim terörist olduğumuzu bir kitapçık çıkartarak anlatıyor.
Sizin karar vermenize gerek yok, zaten Bakan ilan etmiş. Bizi hedef gösteriyor.
Bunlar için suç duyurusunda bulunduk. Ama yine aynı; 'kovuşturmaya gerek yok'.
Asıl suç bu işte" dedi.
YAŞAYAN BİR ÖLÜ HALİNE GETİRİLMEK
İSTENİYORUZ
Zorla müdahale edilerek, yaşayan bir ölü
haline getirilmek istendiklerini belirten Özakça, savunmasına Enver Gökçe'nin
'Dost' adlı şiirini okuyarak son verdi.
Duruşma, avukatların savunmalarıyla
sürüyor.
"TARİH EKMEK KAVGASININ
TARİHİDİR"
Duruşmayı takip eden CHP Milletvekili
Ali Haydar Hakverdi, duruşmadan çizimler de paylaşarak Semih Özakça’nın
sözlerini şöyle aktardı:
“Tarih bir haksızlığı ve hukuksuzluğu
yazıyor. Göz göre göre cinayeti izliyorsunuz. Çoktan kırmadınız mı kalemimizi?
Kimin için sergileniyor bu tiyatro! Emeğimle onurumla ekmeğimi kazanan bir
öğretmendim. AKP ekmeğimle beni terbiye etmek istedi. Tarih, ekmek kavgasının
tarihidir. Sömürü var olduğu sürece direnişte sürecek.”