Devrimci ve sosyalistler ulusların ve halkaların zoraki birliğinin her daima karşısında durarak gönüllü birlikten yana olmuşlardır. Kürdistan İlk olarak 1639 Kasr-i Şirin antlaşmasıyla Pers ve Osmanlı imparatorluğunca ikiye bölündü ve Kürdistan ikincisi kez 1923 Lozan anlaşmasıyla Kürt ulusunun polistik hakları hiçe sayılara dört parçaya bölünmüş, Irak, İran, Türkiye ve Suriye arasında parçalanıp yutulmuştu. Emperyalizmin desteğiyle dörde bölünen Kürdistan ilhakçı ve işgalci devletlerce yok sayılmış ve zoraki üniter birlik yapısı içinde tutulmaya çalışılmıştır. Gelinen durumda zoraki birlik parçalanmakta ve Kürtler eşitlik ve özgürlük talebini yükselmekte ve kendi kaderlerini kendi ellerine alarak gönüllü birliktelik şiarını yükseltmektedirler. Tamda bu durumda gerçekten Kürt sorununda devrimci ve sosyalist bir konumda duranlarla, mevcut statükonun devamında olan politik kesimleri netçe açığa çıkardı.
Bir ulusun mevcut halde önderliğini
yapanlar, demokratik görelim veya görmeyelim
(örneğin Güney Kürdistan yönetimini İran dan Türkiye’ye, Suriye’den Irak’a,
ABD’den AB’ye bir çok emperyalist, faşist ve gerici devletlere ve iktidarlara
göre KDP-KYB yönetici daha demokratiktir. En basitinde tüm ulusal
azınlıklara eşitlik tanınıyor, parlamentoda temsil ediliyorlar, kendi
dillerinde kültürlerini yaşıyorlar, hatta filli özerklik içinde hareket
ediyorlar, örneğin Türkmenler gibi kendi güvenlik güçlerini dahi kurabiliyorlar
vb.-) Güney Kürdistan, bağımsızlık konusunda seçime gidiyor. Ve buna bölge
devletleri ve emperyalist batı merkezleri şiddetle karşı çıkıyor. Aklı
evvellerin iddia ettikleri gibi ABD-AB emperyalistleri hatta Rusya
Barzani-Talabani yönetiminin bağımsızlık referandumunu desteklemiş olsalardı
durum böylemi olurdu. Kürtlerin bağımsız davranamayacaklarını merkezde tutan
bir çok kesim, güneyde bağımsızlık referandumuna hemen don biçiyorlar,”
bağımsızlık referandumu ABD emperyalizminin oyunu.” Bu gerçekçi bir
değerlendirme değildir. ABD emperyalizmi Kürtlerin bağımsız bir devlet
kurmalarını hiçbir zaman istemedi ve mevcut reel durumda hiç istemeyecektir.
Orta-doğuda TC devleti gibi beşinci kol gücü yitirme pahasına ve orta-doğuda
sınırların yeniden çizilmesine neden olacak bağımsız bir Kürt devletinin
kurulmasına ABD, AB emperyalistleri
şiddetle karşıdır.
Kürtlere hep işbirlikçiliği uygun
gören çevreler ve faşist gerici güçler,
Kürtlerin kendi kaderlerini kendi ellerine almaya kalkışmalarını bir
yerlere bağlamaya çalışarak Kürtleri iradesiz görüyorlar. Üstelik Barzani’nin, 'kendi topraklarımızda
halkımıza baş vurarak bir seçime gidiyoruz. Buna hakkımız yok mu? Biz kimin
topraklarında seçim yapıyoruz. Kendi topraklarımızda.' Açıklama yaptığı halde
yine de Kürt düşmanları höykürüyorlar;
emperyalist ve gerici devletler buyuruyor; hayır efendim yok. Sorun
Kürtlerse özgürlük hakkınızı
kullanamazsınız! Bu nasıl ulusların iradesine saygı göstermek, demokratça
davranmak, halkların eşitliğini savunmak. Üstelik BM yasasına göre bir halkın kendi
kaderini tayin hakkını kullanma hakkı var.
Ve Güney Kürtleri de bu haklarını kullanmak
istiyor. Peki Kürtler gündeme gelince bu hak neden birden buhar olup ortadan
kalkıyor? Bir de Marksizm veya komünizm adına ortaya çıkan bazı politik
yapılara ne demeli; Orta-doğu da statünün dağılmasında bu akımlar neden
korkuyorlar, hangi güçlerin çizdiği sınırları ve statükonun sürüp gitmesini
savunuyorlar? Üstelik devrimcilik ve sol adına ÖDP’den DİP’e TKP’den VP kadar
şoven-sosyal şoven kesimler, ama veya
fakatlı cümleler ile UKKTH'na, yani Kürt ulusunun KKTH'na karşı argümanlar geliştiriyorlar.
Emperyalizm ve ilhakçı ve işgalci bölge
gerici devletleri elbirliği etmişçe bu seçime karşı çıkarken, sen devrimcilik
ve sol adına neden ve nasıl Kürt ulusunun iradesini açığa çıkarak bağımsızlık
referandumuna karşı bir konuma sürüklenebilirsin? Kürtler yıllardan sonra
coşkuyla sandığa koşuyor olmaları, ve aslında Kürtlerin özgürlüğe ve
bağımsızlığa susamışlığını gösteriyor.
Barzani yönetimine karşı haklı olan
eleştirilerin mahiyeti ne olursa olsun, buradan hareketle Kürtlerin KKTH'nı
kullanma hakları yok sayılamaz.. Bir
başka nokta da şudur; şöyle bir düşünelim; İslam gericiliğin egemen olduğu bir
coğrafya da Güney ve Rojava Kürtleri, daha özgür, daha laik ve daha demokratik
bir yönetimi şekillendirmeye yönelmişlerse, bütün eksikliklerine, hatta,
anti-demokratik tutumlarına , emperyalizm ve bölge gerici devletleriyle
uzlaşmasına rağmen, bu somut varoluş emperyalizme ve bölge gericiliğine darbe
vuruyorsa bunu geliştirmek gerekiyor.? Güneydeki bağımsızlık referandumu
Barzanilerin iktidarını aşan bir halk inisiyatifine dönüşmüş ise bunu
desteklemek her devrimci ve sosyalisttin görevi olması ve masız fakatsız Kürt
ulusunun özgürlük yürüyüşüyle dayanışması gerekiyor.