27 Eylül 2017 Çarşamba

Küçük işyeri, büyük sorun: Sigortasız işçiler..!

İşçilerin en temel haklarının ihlal edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu haklardan biri de sigortalı çalışma hakkı. Yasa gereği patronlar işçilerin sigortasını yapmak, sigortasını yatırmak zorunda. Ancak Türkiye’de yüz binlerce patron bu yasal yükümlülüğünü yerine getirmiyor, milyonlarca işçinin sigorta hakkını gasbediyor.
Bu gerçeği, bir süredir ücretlerinin artırılması talebiyle direnişte olan Adana’daki saya işçileri bir kez daha gösterdi. Saya işçileri yürüttükleri mücadele neticesinde ücret artışı başta olmak üzere önemli kazanımlar elde etti. Saya işçileri, bir sonraki hedefin sigorta ve sendika olduğunu da açıkladı.
HER 5 İŞÇİDEN 1’İ SİGORTASIZ
Türkiye’nin resmi istatistik kurumu olan TÜİK’e göre Türkiye’de sigortasız çalıştırılan işçi sayısı 3 milyon 346 bin. Türkiye’de yaklaşık olarak her 5 işçiden 1’i sigortasız. Bu rakama yüzde 90’ından fazlası sigortasız çalıştırılan Suriyeli mültecilerin çok büyük kısmı dahil değil. Sigortasız çalışmak demek, emekli olamamak demek. Hastalandığında sağlık hizmeti alamamak ya da cebinden prim ödemek demek. Sigorta yoksa rapor parası da yok, analık parası da yok, işsizlik parası da yok. Çalışırken sakat kalana malullük aylığı yok; çalışırken ölen işçinin ailesine aylık da yok.
SİGORTA OLMAYINCA HAK DA YOK
Sigortasız çalışma, işçiyi sadece sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakmıyor. Sigortasız çalıştırılan işçi sendika üyesi olamıyor, sendikal haklarını kullanamıyor. Sigortasız işçiler daha kuralsız çalıştırılıyor. Asgari ücretin dahi altında ücret ödenmesi; ücretlerin düzensiz, eksik ve geç ödenmesi; fazla mesai ve tatil günü çalışmalarının verilmemesi; yıllık izin hakkının eksik kullandırılması gibi sorunları sigortasız işçiler daha çok ve yoğun biçimde yaşıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde durum son derece vahim. İş güvencesinin olmaması belki de en önemli sorun. Kağıt üzerinde çalışıyor gözükmeyen işçiler, yasal haklarının çoğundan yararlanamıyor.
BEDEL İŞÇİYE, AİLEYE, TOPLUMA
Sigortasız çalıştırma, 3 buçuk milyon işçiyi ve aileleri ile birlikte 10 milyon yurttaşı doğrudan etkiliyor. Sigortasız istihdam, prim ve vergi gelirlerini azaltırken, SGK’nin karşılıksız harcamalarını artırıyor ve sonuçta sigortasız istihdamın bedelini toplumun tüm emekçi kesimleri ödüyor. İşçilerin sigortasız çalıştırılması nedeniyle SGK yılda en az 21 milyar liralık prim kaybına uğrarken, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kaybı ise yılda 2 milyar lirayı geçiyor.
EN ÇOK 6 SEKTÖRDEKİ KÜÇÜK İŞYERLERİ
Yine TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam kayıt dışı istihdamın yüzde 91’i 10 veya daha az çalışanı olan işyerlerinde. Küçük işyerlerinde yaklaşık 3 milyon kayıt dışı işçi var. Bu işçilerin büyük kısmı tarımda, inşaatta, imalatta, ticarette, gıda satışı ve ev hizmetlerinde çalışıyor. Yani kayıt dışı istihdamla mücadele etmeye niyeti olan bir hükümet olsa bakacağı yer belli. Mevsimlik tarım işçileri ve inşaat sektöründeki küçük taşeronlarda çalışan işçilerin çok büyük kısmı sigortasız. Temizlik, çocuk, hasta veya yaşlı bakımı gibi işler yapan ev işçileri ile kendi evlerinde firmalara iş yapan işçilerde kayıt dışı çok yüksek. Sanayide küçük atölyeler ile çoğunluğu fason üretim yapan küçük işletmelerde kayıt dışı hayli yaygın. Küçük esnafın işlettiği dükkan, mağaza, market, lokanta ve kafe türü işyerlerinde de sigortasız çalıştırma sıklıkla görülüyor. Hemen hemen her sektörde kayıt dışı istihdam var. Ancak Türkiye’de sigortasız işçi çalıştırma, ağırlıkla bu 6 sektördeki küçük ölçekli işyerlerinde yoğunlaşıyor.
BÜYÜK PATRONLAR MASUM MU?
Büyük ölçekli işletmelerde sigortasız istihdamın düşük olması, büyük patronların masum olduğu anlamına gelmiyor. Büyük patronlar kendi işyerlerinde sigortasız işçi çalıştırmaktan uzak dursa da iş verdikleri / iş yaptırdıkları fason işyerlerindeki kayıt dışı istihdamdan doğrudan sorumlu. Adana’da saya işçilerinin elinden geçen ayakkabıların bir kısmı ülke çapında ün yapmış markalara ait. Dünyanın dört bir yanına kot pantolon ihraç eden anlı şanlı markaların kendi fabrikalarında kayıt dışı işçi olmayabilir. Ancak bu markaların kotlarını yıllarca merdiven altı atölyelerde hiçbir sağlık önlemi alınmaksızın çalışan sigortasız işçiler beyazlattı. Benzer biçimde üretim zincirleri adım adım takip edildiğinde, ipin ucu birçok örnekte büyük sermayeye de uzanıyor.
ÜNALDI’DAN NAKIŞ İŞÇİLERİNE…
Türkiye’de işçiler, en temel yasal haklarını elde edebilmek için bile direnmek zorunda kalabiliyor. 1996’da Antep/Ünaldı’da dokuma işçilerinin gerçekleştirdiği büyük direnişin kazanımlarından biri de sigortalı çalışma olmuştu. Benzer bir direnişe yakın dönemde İstanbul’daki nakış işçileri imza attı. En temel taleplerden biri yine sigortaydı ve kayda değer kazanımlar elde edildi. Sigortasız işçilerin küçük işyerlerinde ancak aynı sektör ve üretim alanında çalıştığı örneklerde bu tür mücadeleler büyük önem taşıyor. Ancak işçilerin dağınık çalıştığı ve bir araya gelmesinin daha zor olduğu sektörlerde daha büyük dayanışmalara, daha kapsamlı örgütlenmelere ve mücadeleci sendikaların taşın altına elini koymasına ihtiyaç var. Bu noktada kayıt dışı istihdam ile mücadele etmekle yükümlü olan SGK’yi harekete geçmeye zorlamak da büyük önem taşıyor. Öte yandan büyük işletmeler için üretim yapan küçük işyerleri ve taşeronlarda sigortasız çalıştırılan işçiler ile ilgili olarak büyük işletmeleri de sorumlu tutacak bir yasal değişiklik de gerekiyor.

Küçük işyerlerinde büyük bir sorun var. Yaklaşık 3.5 milyon işçinin, aileleriyle birlikte 10 milyon yurttaşın bugünü ve geleceğini çalıyor patronlar. Bu büyük soyguna hep birlikte dur diyelim!