İşçilerin en temel haklarının ihlal
edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu haklardan biri de sigortalı çalışma hakkı.
Yasa gereği patronlar işçilerin sigortasını yapmak, sigortasını yatırmak
zorunda. Ancak Türkiye’de yüz binlerce patron bu yasal yükümlülüğünü yerine
getirmiyor, milyonlarca işçinin sigorta hakkını gasbediyor.
Bu gerçeği, bir süredir ücretlerinin
artırılması talebiyle direnişte olan Adana’daki saya işçileri bir kez daha
gösterdi. Saya işçileri yürüttükleri mücadele neticesinde ücret artışı başta
olmak üzere önemli kazanımlar elde etti. Saya işçileri, bir sonraki hedefin
sigorta ve sendika olduğunu da açıkladı.
HER 5 İŞÇİDEN 1’İ SİGORTASIZ
Türkiye’nin resmi istatistik kurumu olan
TÜİK’e göre Türkiye’de sigortasız çalıştırılan işçi sayısı 3 milyon 346 bin.
Türkiye’de yaklaşık olarak her 5 işçiden 1’i sigortasız. Bu rakama yüzde
90’ından fazlası sigortasız çalıştırılan Suriyeli mültecilerin çok büyük kısmı
dahil değil. Sigortasız çalışmak demek, emekli olamamak demek. Hastalandığında
sağlık hizmeti alamamak ya da cebinden prim ödemek demek. Sigorta yoksa rapor
parası da yok, analık parası da yok, işsizlik parası da yok. Çalışırken sakat
kalana malullük aylığı yok; çalışırken ölen işçinin ailesine aylık da yok.
SİGORTA OLMAYINCA HAK DA YOK
Sigortasız çalışma, işçiyi sadece sosyal
güvenlik haklarından mahrum bırakmıyor. Sigortasız çalıştırılan işçi sendika
üyesi olamıyor, sendikal haklarını kullanamıyor. Sigortasız işçiler daha
kuralsız çalıştırılıyor. Asgari ücretin dahi altında ücret ödenmesi; ücretlerin
düzensiz, eksik ve geç ödenmesi; fazla mesai ve tatil günü çalışmalarının
verilmemesi; yıllık izin hakkının eksik kullandırılması gibi sorunları
sigortasız işçiler daha çok ve yoğun biçimde yaşıyor. İşçi sağlığı ve iş
güvenliğinde durum son derece vahim. İş güvencesinin olmaması belki de en önemli
sorun. Kağıt üzerinde çalışıyor gözükmeyen işçiler, yasal haklarının çoğundan
yararlanamıyor.
BEDEL İŞÇİYE, AİLEYE, TOPLUMA
Sigortasız çalıştırma, 3 buçuk milyon
işçiyi ve aileleri ile birlikte 10 milyon yurttaşı doğrudan etkiliyor.
Sigortasız istihdam, prim ve vergi gelirlerini azaltırken, SGK’nin karşılıksız
harcamalarını artırıyor ve sonuçta sigortasız istihdamın bedelini toplumun tüm
emekçi kesimleri ödüyor. İşçilerin sigortasız çalıştırılması nedeniyle SGK
yılda en az 21 milyar liralık prim kaybına uğrarken, İşsizlik Sigortası
Fonu’nun kaybı ise yılda 2 milyar lirayı geçiyor.
EN ÇOK 6 SEKTÖRDEKİ KÜÇÜK İŞYERLERİ
Yine TÜİK verilerine göre Türkiye’de
toplam kayıt dışı istihdamın yüzde 91’i 10 veya daha az çalışanı olan
işyerlerinde. Küçük işyerlerinde yaklaşık 3 milyon kayıt dışı işçi var. Bu
işçilerin büyük kısmı tarımda, inşaatta, imalatta, ticarette, gıda satışı ve ev
hizmetlerinde çalışıyor. Yani kayıt dışı istihdamla mücadele etmeye niyeti olan
bir hükümet olsa bakacağı yer belli. Mevsimlik tarım işçileri ve inşaat
sektöründeki küçük taşeronlarda çalışan işçilerin çok büyük kısmı sigortasız.
Temizlik, çocuk, hasta veya yaşlı bakımı gibi işler yapan ev işçileri ile kendi
evlerinde firmalara iş yapan işçilerde kayıt dışı çok yüksek. Sanayide küçük atölyeler
ile çoğunluğu fason üretim yapan küçük işletmelerde kayıt dışı hayli yaygın.
Küçük esnafın işlettiği dükkan, mağaza, market, lokanta ve kafe türü
işyerlerinde de sigortasız çalıştırma sıklıkla görülüyor. Hemen hemen her
sektörde kayıt dışı istihdam var. Ancak Türkiye’de sigortasız işçi çalıştırma,
ağırlıkla bu 6 sektördeki küçük ölçekli işyerlerinde yoğunlaşıyor.
BÜYÜK PATRONLAR MASUM MU?
Büyük ölçekli işletmelerde sigortasız
istihdamın düşük olması, büyük patronların masum olduğu anlamına gelmiyor.
Büyük patronlar kendi işyerlerinde sigortasız işçi çalıştırmaktan uzak dursa da
iş verdikleri / iş yaptırdıkları fason işyerlerindeki kayıt dışı istihdamdan
doğrudan sorumlu. Adana’da saya işçilerinin elinden geçen ayakkabıların bir
kısmı ülke çapında ün yapmış markalara ait. Dünyanın dört bir yanına kot
pantolon ihraç eden anlı şanlı markaların kendi fabrikalarında kayıt dışı işçi
olmayabilir. Ancak bu markaların kotlarını yıllarca merdiven altı atölyelerde
hiçbir sağlık önlemi alınmaksızın çalışan sigortasız işçiler beyazlattı. Benzer
biçimde üretim zincirleri adım adım takip edildiğinde, ipin ucu birçok örnekte
büyük sermayeye de uzanıyor.
ÜNALDI’DAN NAKIŞ İŞÇİLERİNE…
Türkiye’de işçiler, en temel yasal
haklarını elde edebilmek için bile direnmek zorunda kalabiliyor. 1996’da
Antep/Ünaldı’da dokuma işçilerinin gerçekleştirdiği büyük direnişin
kazanımlarından biri de sigortalı çalışma olmuştu. Benzer bir direnişe yakın
dönemde İstanbul’daki nakış işçileri imza attı. En temel taleplerden biri yine
sigortaydı ve kayda değer kazanımlar elde edildi. Sigortasız işçilerin küçük
işyerlerinde ancak aynı sektör ve üretim alanında çalıştığı örneklerde bu tür
mücadeleler büyük önem taşıyor. Ancak işçilerin dağınık çalıştığı ve bir araya
gelmesinin daha zor olduğu sektörlerde daha büyük dayanışmalara, daha kapsamlı
örgütlenmelere ve mücadeleci sendikaların taşın altına elini koymasına ihtiyaç
var. Bu noktada kayıt dışı istihdam ile mücadele etmekle yükümlü olan SGK’yi
harekete geçmeye zorlamak da büyük önem taşıyor. Öte yandan büyük işletmeler
için üretim yapan küçük işyerleri ve taşeronlarda sigortasız çalıştırılan
işçiler ile ilgili olarak büyük işletmeleri de sorumlu tutacak bir yasal
değişiklik de gerekiyor.
Küçük işyerlerinde büyük bir sorun var.
Yaklaşık 3.5 milyon işçinin, aileleriyle birlikte 10 milyon yurttaşın bugünü ve
geleceğini çalıyor patronlar. Bu büyük soyguna hep birlikte dur diyelim!