Tam bir yüzyıl önce Osmanlı’da nikah ve
aile ile ilgili ilk hukuki düzenlemeler hayata geçirilirken, Ekim devrimiyle
kurulan Sovyetler Birliği ise dinlerden bağımsız bir nikahı yasalaştırıyordu.
Müslime KARABATAK
‘Yıldırım nikahı’ diye bir kavramın
olduğu ülkemizde herhalde evlenmek isteyip de evlenemeyenlerin önündeki engel
belediyelerdeki evlenme işlemlerinin zorluğu değildir. Hal böyleyken
“vatandaşların evlenme işlemlerini kolaylaştırmak” bahanesiyle müftülüklere
nikah yetkisi verilmek istenmesinin altında bir bit yeniği aranıyor.
Ama şimdi bu yasanın ne getireceğini
anlatmaktan ziyade, tam bir yüzyıl geriye gideceğiz, 1917’ye. O yıl Osmanlı
İmparatorluğu’nda nikah ve aile ile ilgili ilk hukuki düzenlemeler hayata
geçirilirken, Ekim devrimiyle kurulan Sovyetler Birliği ise dinlerden bağımsız
bir nikahı yasalaştırıyordu.
OSMANLI: YÜZYILLARDAN SONRA GELEN AİLE
YASASI
1917 yılı Osmanlı aile hukuku açısından
çok önemli bir yıl. Yüzyılların Osmanlısının bu yıla kadar tek bir ‘aile
yasası’ olmamıştı! Çünkü aile meselelerine bakan şeriye mahkemeleri sadece
Kuran’ı ve İslam hukukunu kullanıyor ve elbette her sorunun çözümü orada yazılı
sayılıyordu. Müslüman olmayanların aile ve miras davalarına da kendi
cemaatlerinin mahkemeleri bakıyordu. Şeriye hukukunun temelinde ise tek bir
mezhep vardı; Hanefi mezhebi.
‘Artık bir yasa yapalım’ denmesinin
altında, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapıda yaşanan değişimler vardı
elbette. Neler olmuyordu ki! Batılılaşma hareketi ile politik reformlar
yapılmaya çalışılıyordu ama bir yandan da ülke, savaşın ortasında yenilecek
kocaman bir pasta konumundaydı. Kadınlar açısından da yaşam değişiyordu;
1800’lerin ortalarından itibaren kadınlar eğitime kavuşmuşlardı ve kısmen de
olsa çalışmaya başlamışlardı. Dünyadaki kadın hareketinin etkisiyle Osmanlı’da
da çeşitli sorunların tartışıldığı yayınlar çıkarılmaya başlanmıştı. 1869’da
çıkan Terakki-i Muhadderat dergisi eğitim, İslam, çokeşlilik, ayrımcılık gibi
meseleleri yazıyordu. Onu birçok dergi takip etti ve 1913’te ‘kadınların yasal
haklarını savunmak’ için Kadınlar Dünyası dergisi çıktı.
Çok eşlilik, zorla yapılan evlilik
yasaldı. Çocuklarda evlenme ehliyeti şartı aranmıyordu. Kadınların
boşanabilmesi çok sınırlı koşullarla mümkündü. Erkeklerin savaşa gitmesi, yasal
olarak varlığı kocasına bağlı olan kadınlar için yıkıcı bir hal alınca, 1916’da
kocası ölen ya da kaybolan kadınlara boşanabilme ve tekrar evlenebilme hakkı
verildi.
KÜÇÜK HAKLAR, BÜYÜK TEPKİLER
25 Ekim 1917’de çıkarılan Hukuk-ı Aile
Kararnamesi, Osmanlı Devleti’nde sadece 1,5 yıl yürürlükte kaldı, ama bazı
Ortadoğu ülkelerinde 1950’lere kadar kullanıldı. Bazı makalelerde dünyanın en
ileri hareketi, kadın hakları açısından adeta vazgeçilmez bir kaynak gibi
gösterilen bu kararnamenin en büyük özelliği, katı kuralları olan Hanefiliğin
dışındaki mezheplerden de yararlanmış olması ve diğer dinlerle ilgili
maddelerin eklenmiş olmasıydı. Müslüman olmayanlar, kendi yargı yetkilerinin
ellerinden alındığını; İslamcılar ise şerri hükümlere karşı gelindiği
gerekçeleriyle tepki gösterince kararname kaldırıldı.
Kararname ile kadınların 17, erkeklerin
18 yaşından önce evlendirilmemeleri, akıl hastalarına evlilik yasağı, evlenme
ve boşanmaların devlet kontrolünde gerçekleştirilmesi kanunlaştırılmıştı. Çok
eşliliği doğrudan kaldırmadı, sadece dolaylı olarak sınırlama yoluna gidildi.
Fakat bu bile büyük tepki uyandırdı. Devletin ‘mubah’ olan bir şeyi yasaklayıp
yasaklayamayacağı tartışması yapıldı.
Başka bir maddede, kocasının cinsel veya
ruhsal bir hastalığı varsa, nafaka bırakmadan ya da bıraksa dahi ortadan
kaybolması durumunda ve şiddetli geçimsizlik yaşandığı durumda kadınlara
boşanma hakkı tanındı. Ancak bir yandan da boşanmaların önüne geçmek için ‘aile
meclisleri’ gibi uygulamalarla eşler arasında arabuluculuk yapılması
yasalaştırıldı. Bu kanunnameyi övenler, günümüzde boşanmaların önüne geçmek
için de, benzer bir düzenlemeye gidilmesi gerektiğini savunuyor.
EKİM DEVRİMİ EVLİLİĞE EŞİTLİK GETİRDİ
1917’de Çarlık Rusyası Şubat Devrimi ile
yıkılmıştı, ama Çarlığın ve gericiliğin kalıntılarının temizlenmesi asıl Ekim
Devrimi’yle mümkün oldu. Kadınların toplumsal ve ekonomik eşitsizliğinin
çözülmesi ve yasalar önünde eşitlik temel alındı. Bolşevikler, kadının
toplumsal üretime çekilmesini ve ev işi ile çocuk bakımının
toplumsallaştırılmasını görev olarak önlerine koymuşlardı, ama bunu
gerçekleştirene kadar da kadın erkek ilişkisi içerisinde eşitsiz konumda olan
tarafın yasalarla güçlendirilmesini amaçladılar.
Devrimden hemen altı hafta sonra Aralık
1917’de çıkarılan ilk kararnamelerle evlilik ve boşanma dini kurumların elinden
alındı. Daha önce yapılan dini evliliklerin de resmi kayıtlara geçirilmesi
zorunlu kılındı. Çarlık döneminde, evli olmayan kadının çocuğu için nafaka
talep etmesi yasaktı, ama artık evlilik içi ya da dışında doğan her çocuk eşit
sayılıyordu. Boşanma hakkı her iki taraf için de eşitlendi ve basitleştirildi.
Devlet sadece tarafların ve çocukların kişisel ve mülkiyet haklarını korumakla
sınırlıyordu görevini.
17 Ekim 1918’de çıkarılan ‘Nüfus,
Evlilik, Aile ve Vesayet Yasası’ ile daha önce çıkarılan kararnameler temel
alınıp, haklar daha da genişletildi. 1 Ocak 1927’ye kadar yürürlükte kalan bu
yasayla artık çocukların velayet hakkı kadınlara da tanınıyor, çocuklara şiddet
uygulanması yasaklanıyor, ev kadınının emeği erkeğin çalışmasıyla eşit kabul
ediliyor, eşler arasında mülkiyette mal paylaşımı getiriliyor, eşlerin
birbirine ve çocuklarına nafaka yükümlülüğü düzenleniyordu.
Bugün hala birçok ülkede yasak olan
kürtajı 18 Ekim 1920’de yasalaştıran ve kadınlar talep ettiğinde ücretsiz
ulaşabilecekleri ilk ülke Sovyetler Birliği oldu. Bir diğer önemli değişiklik
ise evlilikte soyadı seçimiyle ilgiliydi. 1921’de çıkarılan bir kararnameyle
evlenen eşler ister kendi soyadlarını taşıma, ister kocanın ya da kadının
soyadını ortak soyadı olarak kullanma, çocuklarına da istedikleri soyadını
verme hakkına sahip oldular.
SOVYETLERDE TOPLUM ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI
Devrimden sonraki ilk yasalar
eşitsizliğin, eski düzenin alışkanlıklarının ortadan kaldırılması için
konulmuştu. Ama hayat birden güllük gülistanlık hale getirilememişti ne yazık
ki. Ülke ekonomisi çok kötü durumdaydı ve alınan önlemler bazen yetersiz
kalıyordu. Örneğin, 1918’de alınan eşlerin mal ayrılığı hükmü henüz ekonomik
olarak zayıf olan kadınların aleyhine işleyebiliyordu ya da sadece resmi
evliliğin yasa önünde tanınması fiili evliliklerdeki kadınları haklarından
mahrum ediyordu. Hazırlanması en az 4 yıl süren ve 1 Ocak 1927’de çıkarılan
yeni evlilik, aile ve velayet yasasının en önemli özelliği, tartışmalara Sovyet
kamuoyunun da katılmış olmasıydı. Fiili olarak evli olanlara da hakları
verilmeye başlandı ve ekonomik krizler yaşandığı dönemde kadınlara yeterli iş
ve maddi destek sağlanamadığı için mal ayrılığı maddesi değiştirildi.
Tartışılan maddelerden birisi de evlilik yaşıydı. Taslakta kadınlar için 16,
erkekler için 18 belirlenen evlilik yaşı ikisi için de 18 kabul edildi.
Çokeşlilik özellikle İslam dininin etkisi altında olan Doğu Cumhuriyetlerinin
özel yasalarınca yasaklandı.
Müslime Karabatak
Ekmek ve Gül