Enflasyon oranı geçen yıl yüzde 11.92
ile dünya rekoru kırarken özellikle de düşük ücretle çalışanlar için hayatta
kalmanın yolu daha kısıtlı harcama yapmaktan geçiyor.
Bütçeyi delmemek için marketlerde,
AVM’lerde daha dikkatli ve az alışveriş yapmak gerekiyor. Eskiye oranla, ev ve
araba alma hayali kuranlarda bile belirgin azalma var. ‘Milli gelir 10 bin
doları geçti, orta sınıf bir ülke olduk. Ha gayret zenginleşeceğiz’ derken
işler bir anda değişti.
Bu değişimi günlük yaşamda küçük
gözlemlerle de görmek mümkün. Ancak devlet tarafından hesaplanan bazı rakamlar
farklı çıkabiliyor. Örneğin büyüme verileri bunlardan biri.
Dünya’dan Tevfik Güngör, sokaklarda
belirgin bir şekilde düştüğü gözlense de, rakamlar üzerinde hızla yükseldiği
görülen tüketim rakamlarını yazıyor.
Güngör, ‘Ekonomide yüzde 11.1 rekor
büyümenin 7 puanı tüketimden geldi. Milli gelirin yüzde 60’ını hane halkları
tüketiyor’ diyor. Yazar, bu cümlesini okuyanların ilk aklına gelen soruyu da
sormuş: ‘Çok kişi enflasyonun baskısı altında ezilirken, mutfak sepeti giderek
küçülürken ülke genelinde tüketim nasıl artıyor?’
Hemen ardından rakamları vermiş. Hane
halkımızın büyük kısmını maaş, ücret, yevmiye geliri olanların oluşturduğunu
belirtiyor. TÜİK verilerine göre hane halkının tüketim harcamalarının yüzde
52’sinin kaynağının maaş, yüzde 19’a yakınının emekli geliri olduğunu
kaydediyor.
Güngör, ‘Ne var ki hemen her ülkede
olduğu gibi bizde de “gelir dağılımında dengesizlik var. En aşağı gelir
grubundaki 16 milyon kişi toplam milli gelirin yüzde 6.3'ünü paylaşırken, en
üst gelir grubundaki 16 milyon kişi milli gelirin nerede ise yarısına, yüzde
46.9’una sahip’ diyor.
Çerçeveyi biraz büyütünce gelir
dağılımındaki bozukluk daha da artıyor. Fakir ve az fakir 32 milyon kişinin
milli gelirden aldığı pay yüzde 16.8. En üstteki az ve çok zengin 32 milyon ise
gelirin yüzde 68.3’ünü paylaşıyor. Orta sınıftaki 16 milyon kişi ise milli
gelirden 15 pay alabiliyor.
Güngör şunları söylüyor:
‘Tüketimde parayı harcayanlar üst gelir
grubundakiler. Toplam tüketim harcamalarının yüzde 8.9’unu en fakir 16 milyon
nüfus yaparken, en zengin 16 milyonun tüketimdeki payları yüzde 37.4 oranında.
Giyim ve ayakkabı tüketiminde alttakilerin payı yüzde 7.9 iken üsttekilerin
payı yüzde 40.2 oranında. Eğlence ve kültür harcamalarında alttakilerin payı
yüzde 5.5, üsttekilerin payı yüzde 48.7 oranında.’
Tevfik Güngör’ün anlatımına göre Türkiye
giderek artan şekilde ‘Birinin yediği, diğerinin baktığı’ bir toplum haline
dönüşüyor. Yazar, düşük ve orta gelirlilerin herkesi kendileri gibi sanıp, “Kim
bu pahalı konutları, pahalı araçları alıyor, kim bu lokantaları eğlence
yerlerini dolduruyor?” diye meraklandığını ifade ederek yazısını şu cümlelerle
tamamlıyor:.
‘Çoğunluğun tüketilebilir gelirinin az
olması tüketimin yapısını etkilemiyor. Sayıları az olsa da yüksek tüketilebilir
gelir sahiplerinin harcamaları ekonomiye canlılık getiriyor.’