Diyarbakır Barosu, tutuklulara dayatılan ‘tek tip’ elbise uygulamasına ilişkin Adli Yardım Binası’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamada konuşan Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Sertaç Buluttekin, hükümet tarafından tutuklulara yönelik getirilmek istenen “Tek tip kıyafet” uygulamasının çağ dışı bir uygulama olduğunu belirtti. Hükümet kanadından uygulamaya ilişkin yapılan açıklamaların kaygı verici olduğunu dile getiren Buluttekin, “Tutuklu da olsa, hükümlü de olsa kişileri suçlu ve ötekileştirici her tür uygulama, modern ceza hukukuna ve adalet değerine aykırı bir uygulamadır” dedi.
Tutuklu yargılananların suçlu sayılamayacağının altını çizen Buluttekin, “Hem hükümlü hem de tutuklu kişiler yönünden, kişiliklerinin ve kimliklerinin zedelenmesi, kendilerini ifade etme güçlüğüne düşmeleri, dayatılacak veya mevzuata dönüştürülecek tek tip uygulama karşısında kendilerinin zaten kısıtlı bulundukları zaman ve mekan dahilinde yeniden kısıtlanacak olmaları, insan ve adalet odaklı bir hukuk düzeninde çağdışı bir uygulama olacaktır” diye konuştu.
“Tek tip elbise” uygulamasının Anayasa ve Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin işkence yasağını düzenleyen maddelerine aykırı olduğunun altını çizen Buluttekin, “Uygulamalar, işkence suçunun ve nefret/ayrımcılık suçunun gerçekleşmesinin koşullarını doğuracaktır” diye belirtti.
‘Tek tip’ masumiyet karinesini zedeleyecektir’
“Tek tip kıyafet” uygulamasının savunma hakkını ve masumiyet karinesini de zedeleyeceğini kaydeden Buluttekin, şöyle devam etti: “Tutuklu yargılanan kişiyi suçlu gibi göstereceği medeni dünyanın üzerinde mutabık olduğu bir konudur. Bu uygulamanın belirli mekanlarda ve belirli zamanlarda uygulanması halinde AİHM ve Yargıtay kararları doğrultusunda sistematik işkencenin bir çeşidi olduğu kabul edilmektedir”
‘Uygulama Gantanamo hapishanesini hatırlatacaktır.
“Tek tip elbise” uygulamasının Guantanamo Askeri Hapishanesi'ndeki tek tip elbise görüntülerini hatırlatacağını belirten Buluttekin, şunları dile getirdi: “Bu uygulamalar, sadece uygulandıkları kişileri değil aynı zamanda bu kişilerin maddi ve manevi ilişki içinde oldukları tüm kesimleri etkileyecektir. Böylesi bir durum toplum barışını ve toplum huzurunu olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Darbe dönemlerinde dahi uygulanmayan bu uygulamaların bir hukuk devleti içinde cereyan etmesi asla kabul edilemez bir durumdur. Kimliksizleştirici, kişiliksizleştirici ve baskıcı, zapturapt edici nitelikteki bu uygulamalardan, henüz başlamadan vazgeçilmesi için, Adalet Bakanlığına, Hükümete ve Cumhurbaşkanlığına Diyarbakır Barosu olarak çağrıda bulunuyoruz.”