Özetle bu KHK ile bugün şehir hastaneleri olarak bilinen hastanelerin yasal düzenlemeleri yapıldı, sağlık alanında sermayeye kaynak transferini sağlayan düzenlemeler gerçekleşti, sağlıkta serbest bölgeler kuruldu ve sermayeye Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarda temsil olanağı sağlandı. Dönemin Sağlık Bakanı tüm bu değişimle birlikte Sağlık Bakanlığının yeniden organize edildiği ve artık kürek çeken değil dümen tutan bir Sağlık Bakanlığı var söylemiyle “tarihe” geçti. Artık Sağlık Bakanlığı merkezi düzeyde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu adı altında iki büyük kuruma sahipti. Yine Sağlık Bakanlığı illerde merkezi değişime paralel olarak sağlık müdürlüğü, “kamu hastane birlikleri genel sekreterliği” ve “halk sağlığı müdürlüğü” adı altında üç yeni bürokratik örgütlenmeye gitti. 663 Sayılı KHK’nin yayınlanmasından altı yıl bile geçmemişken yine bir KHK ile ama bu kez OHAL yönetimi altında; 663 Sayılı Yasanın Sağlık Bakanlığı’nın örgütlenmesi ile ilgili maddeleri iptal edildi. Sağlık Bakanlığının genel müdürlüklerinde eskiye dönüldü, illerde de kamu hastaneleri birlikleri ve halk sağlığı müdürlükleri ortadan kaldırıldı. Evet bir gece ansızın antidemokratik bir şekilde bir KHK ile ortaya çıkanlar yine bir gece ansızın yeni bir KHK ile tarihe karıştılar. Peki iz bıraktılar mı? Hiçbir iz bırakmadılar, toplumun sağlık hakkını iyileştiren hiçbir çabanın içinde yer almadılar. Sadece masalarında oturdular, büyük paralar kazandılar ve gittiler.
AKP POLİTİKALARINDAN GERİ ADIM ATMIŞ DEĞİL
Tüm bunlar olurken aklımıza şu soru gelebilir, AKP sağlık politikalarında bir değişikliğe mi gidiyor? Kesinlikle böyle bir yönelimi yok AKP’nin. Tam tersine oluşturduğu parçalı bürokratik yapının sağlık politikalarını yaşama geçirmede etkisiz olduğunu gören sermayenin önerileri doğrultusunda eskiye dönüldüğünü söylemek büyük bir iddia olmasa gerek. AKP sağlıkta özelleştirme, sağlığın piyasalaştırılması hedefinden bir adım geri atmış değil, hatta OHAL’den yararlanarak bu sürecin önündeki bütün engelleri kaldırmak istiyor ve bu doğrultuda bütün antidemokratik, baskıcı uygulamalardan da geri durmuyor.Ama geldiği nokta ne derseniz deyin başarısızlık, hatta iflas. Ama aynı zamanda kamu kaynaklarının çarçur edilmesi. Bunu biz söylemiyoruz devletin Sayıştay raporları sağlıkta iflası devletin kayıtlarına geçiriyor.Aradan geçen 6 yıllık süreçte sağlık alanında ciddi bir başarısızlık öyküsünün adıdır 694 Sayılı KHK. Dönemin Sağlık Bakanı’nın söylediği “kürek çeken değil dümen tutan Sağlık Bakanlığı” söyleminin artık hiçbir değerinin olmadığı çok açıktır. Haa şunu da unutmayalım… 663 Sayılı KHK ile Türk Tabipleri Birliği işlevsizleştirilmeye çalışılmış ve KHK’ye bununla ilgili maddeler de konulmuştu. Aradan 6 yıl bile geçmedi Türk Tabipleri Birliği hala doğruları savunmakta hiç tereddüt etmiyor.663 Sayılı KHK şimdiden tarihin çöplüğündeki yerini almaya başladı, hiç kuşkumuz yok ki 694 de ve diğer tüm KHK’ler de tarihin çöplüğündeki hak ettikleri yeri alacaklardır.
Dr. Bülent Nazım Yılmaz
TTB Merkez Konseyi Üyesi