
Tutukluğu devam eden HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş, siyaset, sanat, basın, akademi, hukuk dünyasından
bin kişiye mektup göndererek durumuyla ilgili bilgi verdi. Demirtaş mektubunda
“HDP'ye yönelik yargılama süreçleri hakkında hukuksal değerlendirme yapmanızı,
benim ve partimin görüşlerini, siyasi çalışmalarını desteklemeseniz bile
hukuktan ve adaletten yana vicdanlı bir tutum sergilemenizi diliyorum” dedi.
“Hakkımızda soruşturma bile yürütülemez”
Demirtaş’ın mektubundan öne çıkan
bölümler şöyle:
“Milletvekili için Anayasa tarafından
öngörülmüş iki farklı koruma müessesesi vardır. Bunlardan birincisi,
Anayasa’nın 83/1 Maddesi’ndeki “Mutlak Sorumsuzluk” müessesesidir. Buna göre
milletvekilleri TBMM’de söyledikleri sözlerden ve bunları dışarıda tekrarlamaktan
asla sorumlu tutulamazlar. Milletvekilliği sona erse bile sorumsuzluk yaşam
boyunca devam eder. Bizim hakkımızda düzenlenen fezleke ve hazırlanan
iddianamelerin neredeyse tamamı bu kapsamdadır. Örneğin benim hakkımdaki
iddianamelerin büyük çoğunluğu TBMM’de yaptığım ve dışarıda tekrarladığım
konuşmalardan ibarettir. Ancak savcılıklar ve mahkemeler meselenin bu yönünü
araştırmaya bile gerek duymadan hakkımızda dava açıp tutuklama kararı verdiler.
Oysa Anayasa’ya göre bırakın tutuklamayı, hakkımızda soruşturma bile
yürütülemez.
“Vahim bir hata yapıldı”
“Milletvekili hakkındaki ikinci
mekanizma ise Anayasa’nın 83/2 Maddesi’nde düzenlenen ‘Dokunulmazlık’
müessesesidir. Bu maddeye göre milletvekilinin konuşmaları ve sözleri dışında
kalan fiil ve eylemleri güvence altına alınmıştır. Milletvekilinin suç teşkil
eden fiil ve eylemlerinden yargılanabilmesi için dokunulmazlığın dönem sonuna
kadar veya yargılama sonuna kadar kaldırılmış olması gerekir. Oysa 20 Mayıs
2016’da dokunulmazlıkların kaldırıldığına dair Anayasa’ya konulan Ek 20. Madde
ile dokunulmazlıkların 20 Mayıs 2016’dan önceki soruşturmalar için
kaldırıldığı, o tarihten sonra ise bütün milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının olduğu gibi devam edeceği kabul edilmiştir. Burada vahim
bir hata yapılmıştır, dokunulmazlıklar ileriye, dönem sonuna kadar değil,
geçmişe doğru kaldırılmıştır. Yani şu anda dokunulmazlıklar hem vardır, hem
yoktur. Biz tutukluyuz, ama dokunulmazlıklarımız devam ediyor gibi garip bir
durum ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yargı makamlarının, yargılama esnasında
dokunulmazlığı devam eden bir milletvekilini yargılaması gibi ciddi bir ihlal
ortaya çıkmıştır.
“Dokunulmazlıklar kaldırılmadı”
“Örneğin biz cezaevinde ya da mahkeme
salonunda herhangi bir suç işlesek, hakkımızda soruşturma bile açamayacaklar.
Sadece hakkımızda dokunulmazlığın kaldırılması için fezleke düzenleyip, TBMM’ye
göndermeleri gerekecektir, Dolayısıyla biz dokunulmazlıklarımızın
kaldırılmadığını ve yargılanamayacağımızı iddia ediyoruz. Yargılansak bile
dokunulmazlıklarımız devam ettiği için hakkımızda hiçbir yargılama tedbirinin
uygulanamayacağını söylüyoruz. Dokunulmazlıklarımız 20 Mayıs 2016’da
kaldırıldı. O tarihte bile bu taraflı ve adil olmayan yargının bizi hukuk
çerçevesinde yargılamayacağını yukarıda belirttiğimiz 1. ve 2. maddelerdeki
gerekçeler nedeniyle yargılanmamızın mümkün olamayacağını belirterek ifade
vermeye gitmeyeceğimizi duyurduk. Biz asla, “Yargıyı tanımıyoruz ve meydan
okuyoruz” demedik. Hükümet çevreleri ise yargıya herkesin güvenmesi ve herkesin
bu bağımsız yargıya hesap vermesi gerektiğini belirttiler. Aradan iki ay geçti
ve 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Bu bağımsız ve tarafsız dedikleri
yargının yaklaşık 4 bin 500 üyesi terör örgütü üyesi olmak gerekçesiyle bizzat
hükümet tarafından görevden alındı. Yani açıkçası, 20 Mayıs 2016’da
dokunulmazlıklarımızı kaldırarak bizleri FETÖ yargısının önüne attılar. Şimdi
de AKP yargısının baskısı ve basıncı altında yargılamamız devam ediyor.
“Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı ihlal
ediyor ”
“Anayasa Mahkemesi’nin milletvekilinin
tutuklu yargılanmaması gerektiğine dair açık içtihadı hem yerel mahkemeler hem
bizzat bu kararı veren Anayasa Mahkemesi tarafından açıkça ihlal edilmektedir.
(bkz. AYM Balbay Kararı) Kasım 2016’da, gece evimize baskın yaptırarak bizi
gözaltına alıp tutuklayacak kadar aceleci olan yargı, aradan 10 ay geçmiş
olmasına rağmen halen yargılanacağımız mahkemeyi ve duruşma gününü
belirlememiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, acilen tutuklanmamı yargının
değil, siyasetçilerin ihtiyacına binaen yapılmıştır. Anayasamıza göre
milletvekilleri, haklarında kesinleşmiş hüküm olsa bile cezaevine konulamaz.
(Anayasa 83/3 Md.) Ancak milletvekili sıfatının sona ermesiyle birlikte hüküm
infazına başlanabilir.
“Milletvekilleri ile sınırlı değil”
“Düşünün ki, milletvekillerinin yasama
görevleri, seçme-seçilme hakları ihlal edilmesin diye, Anayasamız kesinleşmiş
bir hükmün infazını bile milletvekilliğinin düşmesinden sonraya bırakılmasını
emrediyor. Oysa bizler sorumsuzluk kapsamına giren konuşmalarımız nedeniyle 10
aydır tutukluyuz. HDP’ye yönelik yargısal ihlal milletvekilleriyle sınırlı
değildir. 85 belediye başkanı ve aralarında Parti Meclisi üyeleri, il-ilçe
yönetim kurulu üyelerinin de olduğu 2 binden fazla arkadaşımız son bir yılda
tutuklanmıştır. Bu da HDP’ye yönelik sistematik bir siyasi tasfiye
operasyonunun en önemli göstergesidir. Bunlar hukuki tutuklamalar değil, siyasi
görüşlerimiz nedeniyle zorla alıkonulmadır. Ve TCK’nın 77. Maddesi’nde
düzenlenen “insanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamında zamanaşımına da tabi
olmayan vahim suçlardır. Bu bilgilendirmeyi göz önünde bulundurarak, HDP’ye
yönelik yargılama süreçleri hakkında hukuksal değerlendirme yapmanızı, benim ve
partimin görüşlerini, siyasi çalışmalarını desteklemeseniz bile hukuktan ve
adaletten yana vicdanlı bir tutum sergilemenizi diliyorum.
Selam ve saygılarımla.”