Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, "Benim tutuklanmam, savcılara 'Tarikatlara dokunma' mesajıdır" dedi.
Erzurum’da yürütülen Ergenekon soruşturmasının tutuklu sanığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 4 Mayıs’ta görülecek olan duruşma öncesinde, hakkındaki suçlamaları ilk kez gazeteci İsmail Saymaz’a değerlendirdi. Cihaner, cezaevine gönderilen sorulara verdiği yanıtlardan oluşan ve Saymaz’ın Kalkedon Yayınları’ndan bugün piyasaya çıkan ‘Postmodern Cihad’ isimli kitabında yer verdiği söyleşisinde tutuklanmasının nedeni olarak cemaat soruşturmalarını gösterdi. Cihaner, İrticayla Mücadele Eylem Planı doğrultusunda bu soruşturmaları açtığı iddiasına ilişkin, “Silah koyma ve hükümeti yıpratma planı uyguladığım iddia ediliyor ama nerede bu eylemler. Düşünün 3. Orduya hakimim , jandarma emrimde, MİT ile aynı örgüt içindeyim ve 2-3 cemaat evine silah ya da suç unsuru koyamıyorum. Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil” dedi.
Yargılandığı kişilerden yedisini iddianamede tanıdığını savunan Cihaner kendisi üzerinden hakim ve savcılara gözdağı verildiğini iddia ederek, “Hakim ve savcılara, suç işleyen tarikat ve cemaatlere, muktedirlere dokunmayın şeklinde çok güçlü bir mesaj verilmiştir” dedi.
İşte İsmail Saymaz'ın kitabında yer alan söyleşi:
‘Gözaltına alınmayı bekliyordum’
Cezaevi koşullarınız nasıl?
Cezaevi koşullarına dair çok şey söylemek istemiyorum. Sızlanma ya da mağduriyet şeklinde algılanabileceği için ayrıntıya girmeyeceğim.
Gözaltına alınıp tutuklanabileceğinizi düşünüyor muydunuz?
Soruşturma öncesindeki hukuksuzlukları ve hoyratlıkları bildiğim için öngörüm vardı. Gözaltılar öncesindeki akşam UYAP bilgi servisinden soruşturmaya şüpheli olarak eklendiğim mesajı alınca görev gaspı niteliğindeki bu uygulama sonrası gözaltı yapılabileceğini öngördüm.
‘Direnecektim; Özbek ve Kazan vazgeçirdi’
HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek’in söylediği gibi, direnmeyi düşündünüz mü?
Aramalar sırasında avukatım Hamit Sekman’a HSYK’yı arayıp bilgi vermesini rica ettim. Sekman telefonu bana verdi. Arama ve gözaltının doğru olduğunu, direneceğimi belirttim. Uygun olmayacağını belirtti. Görüntüleri yayınlanan konuşma Turgut Kazan’la yaptığım konuşmadır. Eski baro başkanı olması nedeniyle ‘Başkanım’ demekteyim. Turgut Bey de direnmenin uygun olmayacağı yönünde telkinde bulundu.
Albay Çiçek ile İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı hayata geçirmek üzere buluştuğunuz, bu buluşmalar sonucu tarikatlara yönelik soruşturmalar açtığınız ileri sürülüyor. Bu iddialara yanıtınız nedir?
Akıl dışı bir iddia. Gerek İsmailağa gerek Gülen Grubu ile ilgili soruşturmalarda Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı ve bakanlık müfettişleri ile aramdaki görev uyuşmazlığı, bu yapıların silahsız ve cebir kullanmadığı, görevli savcılığın Erzincan olduğu yönündeki tesbitim nedeniyledir. Yani onlar bu yapıların cebir yoluyla Anayasal düzeni değiştirme amacını taşıdıklarını iddia etmektedirler. Bense bu yönde delil olmadığını, ancak silahsız örgüt kapsamında soruşturulması gerektiğini iddia ediyorum. Hatta bu hukuki iddiam için bedel ödüyorum. Buna rağmen benim dini cemaatleri ve hükümeti yıpratma planlarında "silah koyma" ile suçlanmam akıl dışıdır. İddiaların akıl ve mantık dışı olduğunu gösteren olgulardan bazıları şunlardır:
* Benim soruşturmalarım 2007’de, planlar 2009’da oluşturulmuş görülmektedir.
* Beni plana dahil olmakla suçlayanların iddiaları plana daha uygundur.
* Silah koyma niyetinde olsaydım İsmailağa soruşturmasında yapardım.
* Gülen soruşturmasını emniyetle yapmaktayım. Jandarma ya da MİT’e verilmiş görev yoktur.
* Silah koyma ve hükümeti yıpratma planı uyguladığım iddia ediliyor ama nerede bu eylemler?Düşünün 3. Orduya hakimim, jandarma emrimde, MİT ile aynı örgüt içindeyim ve 2-3 cemaat evine silah ya da suç unsuru koyamıyorum. Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil. Nerede bu silahlar, bu planın uygulaması?
* Aynı planın parçası olduğumuz gerekçesiyle suçlandığım 13 kişiden 7’sinin ismini ve kim olduklarını iddianamede gördüm. Kalanlarla mesleki diyalogum vardır. Korunan ve görüşmelerini kayda aldıran biri olarak bu kişilerle görüşmem olsaydı Erzincan gibi küçük bir yerde kolaylıkla ispatlanırdı.
* Şuna eminim ki bu soruşturmalar sırasında görevli olan her kim olsaydı bu akıbete uğrayacaktı.
3. Ordu’da darbe planlandığı iddiasını nasıl değerlendiriyordunuz?
Gizli tanık “enflasyonuna” bakarak suçlamalar ciddi kanısına varmamak gerekir. Aslında hiçbirisi de “gizli” değil. Birisi soruşturmama konu cemaatin mensubu ve aktif üyesi, bir diğeri hakkında rüşvet suçları, görevi kötüye kullanma ve izinsiz define aramaktan soruşturduğum ve bu suçlardan yargılanan bir kamu görevlisi, bir diğeri bu kişinin manipülasyonunda olan kriminal bir kişidir. Basit araştırmalarla çürütebilecek bu iddialara itibar edilmesi sistemin “cinneti” değilse aynı mekanizmanın “planı” olmalıdır.
"Tutuklanmam 'tarikatlara dokunma' mesajıdır"
Sizce tutuklanmanıza ne sebep oldu?
Tabi ki cemaat soruşturmaları ve İliç’teki soruşturmalar… Ayrıca daha büyük bir komplonun ipuçlarını yakalamış olmam. Bu nedenle engellenmem gerekiyordu.
Evrakın İstanbul’a gönderilip Erzurum’a iadesini nasıl yorumluyorsunuz?
Bu uygulama başlı başına bakanlık ve Erzurum savcılarının niyetini ve hukuk dışı davranışlarının ispatıdır.
HSYK’nın savcıları görevden almasına ilişkin yorumunuz nedir?
Yerindedir. Erzurum savcılarına göre sıfatları ne olursa olsun, CMK 250’deki suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma bu savcılıklarca yapılabilir. Yüce Divan’da yargılanacak kişi bile olsa, gizli tanık ifadesi üzerine evi ofisi aranabilir, tutuklanabilir. Bu yaklaşım CMK 205/3’ü yürürlülükten kaldırmak ve Hakimler ve Savcıları Kanunu’nu görmezden gelmektir. Bu kadar ağır bir yetki ve görev aşımına karşı ne yapılabilirdi? Yasama dokunulmazlığı olan birinin bu muameleye maruz kalması mı beklenecekti?
Bir yorumcu, tutuklanmanız sonrasında, “Artık Türkiye’de tarikatlar soruşturulamayacak” dedi. Düşünceniz nedir?
O yorumcuya katılıyorum. Benim üzerimden hakim ve savcılara, suç işleyen tarikat ve cemaatlere, muktedirlere dokunmayın şeklinde çok güçlü bir mesaj verilmiştir.