16 Nisan 2010 Cuma

Erdoğan ve patronlar 'emekçiler' üzerinden siyaset yapıyor

Recep Tayyip Erdoğan patronlara çattı, işverenler bir "bildiriyle" yanıt verdi. Erdoğan geçtiğimiz hafta "Emek sömürüsü yapılıyor. Emeği sömürerek, 'zengin oldum' demek olmaz. Çalıştıracaksın, hakkını vereceksin" dedi. Erdoğan'ın "1 milyon 300 bin üyeniz var, birer kişi işe alsanız, işsizlik 3 puan düşer" çağrısında bulunduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) buna kısa yanıt verdi: "Mali yükleri azaltın!"

"Havanda su dövüyorlar"
9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim görevlisi Aydın Arı, "Başbakan ekonomi danışmanlarına sorsaydı, 'Bu işler böyle olmaz' derlerdi. İşsizlik böyle çözülmez" dedi.

Arı, "İç gücü maliyetlerinin yüzde 75'i işçi ücretlerinden oluşuyor, yüzde 17 kadarı ise sosyal güvenlik ödemeleri. İşveren, her işçi için devlete ödediği sosyal güvenlik payının azaltılmasını istiyor. Meselenin özünde bu var" diye anlatıyor.

"Başbakan konuşmasıyla işçinin tarafına geçmiş gibi duruyor ama değil. Belli ki yeni pazarlıklar yapacaklar; bunlar ön atışmaları. Havanda su dövüyorlar."

"Sorumlu olan, şikayet edemez"
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Dairesi Müdürü Serkan Öngel de "Sömürünün derinleşmesinde AKP hükümetinin politikalarının ciddi bir etkisi var" dedi.

"Kayıt dışı ekonomi istihdamın yarısına yakın; güvencesiz çalışan işçilerin sayısı yüzde 60'larda; işsizlik 6-7 milyonu buldu. Erdoğan işsizliğe çözüm için sermaye örgütleriyle görüşüp, onlarla çözüm arıyor. Tartışma, sahici bir zeminde yapılmıyor. İşin sorumlusu durumdan şikayetçi olamaz. Derler ki 'Emek sömürüsü varsa sen ne güne duruyorsun? Sorumlusu sensin."

Öngel, "İşverenin temel amacı yıllardır, iş gücü maliyetlerini aşağıya çekmek. Kriz döneminde sigortanın işveren payları, büyük oranda işsizlik fonundan karşılandı. Ama sermaye kesimine bu yeterli gelmiyor; fazlasını istiyorlar" diye yorumladı

Kadın işçi daha mağdur
Erdoğan'ın "Emek sömürüsünü özellikle kadınların çalıştırıldığı yerlerde görüyoruz" sözlerini ise Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 2009 yılında başlattığı Kadın İstihdamını Artırma Projesi Koordinatörü Özge Berber Ağtaş yorumladı:
"Kadının istihdam oranları, 2010'lu yıllarda Türkiye Cumhuriyeti'nin en düşük seviyesine indi. 1970'lerde yüzde 70' i bulan kadın istihdam oranı, 80'lerde yüzde 34'e düştü. 2009'da bu oran yüzde 26. Bunda ataerkil önyargılar çok belirleyici. Bu kadınların mağdur edilmesine neden oluyor"

"Kadın işi- erkek işi" ayrımı nedeniyle kadınların daha çok tekstil iş kolunda çalıştığını anlatan Ağtaş, "Kadınların kayıt dışı çalıştırılması, tekstil sektörünün büyük bölümünün merdiven altı atölyelerde yoğunlaşmış olmasından kaynaklanıyor" dedi.

Ağtaş, sözlerini şöyle noktaladı: "İstihdam büyük bir devlet politikası. Türkiye'de ulusal kadın istihdam stratejisi yok. Atılan adımlar arasında koordinasyonu sağlayacak strateji gerekiyor. İşverenler ise topu hükümete atıyor. Oysa iki aktörün kadın istihdamı konusunda gerçekçi ve tutarlı politika izlemesi gerekiyor. Ama genel çerçeveyi koyacak olan hükümettir."