Rıdvan Dilmen, Referandum’da “Evet”
diyeceğini açıkladı, futbolun “tuzu kuruları”nı da alarak yanına. Burak, Arda
vs vs… Onlar zaten hep “vs” faslına dahildi bizim için, bu tescillenmiş oldu.
Bir başka şey beklemiyorduk elbette.
Ancak Fenerbahçeli Rıdvan üzerinden “Evet” devşirmeye çalışırlarsa, ona
itirazımız olur.
“Bu memleket bizim” deme cüreti, aynı
zamanda “Fenerbahçe bizim” diyebilmeyi gerektirir.
Çünkü biliyoruz ki bu memleket de,
Fenerbahçe de bizimdir.
Çünkü Fenerbahçe Rıdvan’ın değildir;
çünkü biz, Rıdvan’ın değil, Ali İsmail’in Fenerbahçe’sini seviyoruz. Samimiyeti
ve karşılıksızlığı yani.
Fenerbahçe Rıdvan’ın değil ki, Rıdvan
“Evet” dediğinde Fenerbahçeliler “Evet” desin.
Çünkü Antakya’da Gezi direnişi sırasında
öldürülen Ahmet Atakan Fenerbahçelidir. Rıdvan’a bakarak tercihine yön
verecekler kadar, Ahmet Atakan’a bakarak “Hayır” diyecekler de vardır. Hani şu,
“Büyük adam olamadıysak da hayallerimizi satmadık ya” diyen delikanlının
peşinden gidecek çubuklular bulunur elbette.
Selçuk Yula’nın hızı nereden gelir?
Onların Rıdvan’ı varsa, unutulmasın
bizim de Selçuk Yula’mız var. Golse gol, fuleli koşularsa fuleli koşular; mevzu
bahis karizmaysa, o da yerli yerinde.
Bizim Selçuk Yula’mız, 1975’te, Ankara
Deneme Lisesi’nde Denizlerin unutulmadığını ilan etmek için Ankara Deneme
Lisesi’nin etrafını bildirilerle, kuşlamalarla, afişlerle donatan gençlerdendi.
Herkes ayağa kalmıştı da, 6 Mayıs sabahı lisenin duvarlarını Denizlere bezeyen
çocukları yakalayamamışlardı. Selçuk’un yeşil sahalardaki hızı nereden geliyor
sanıyorsunuz? Hızını, çevikliğini, zekasını Devrimci Gençlik dergisiyle okula
gidip gelirken edindi; profesyonel futbolcu olduktan sonra bunu sadece yeşil
sahalara taşımasını bildi.
1994’te hayata veda eden TMMOB Genel
Başkanı Teoman Öztürk’ün cenazesinde Selçuk Yula’yı görenler, onun sadece afiş
asarken yakalanmamak için hızla koşan biri olmadığını, aynı zamanda vefalı ve
duygu yüklü olduğunu bilir.
Rıdvan Dilmen “Evet” mi diyecekmiş
Anayasa oylamasında. Varsın desin.
Şeytan mı galip gelecek, papatya mı?
Onların Rıdvan’ı varsa, bizim “Devrimci
sol açık” Memduh Eren’imiz var. Hani şu, firari olduğu günlerde Deniz Gezmiş’e
her türlü desteği veren 1940’lı yıllarda Fenerbahçe’nin sol açığı Memduh Eren.
Sonradan tıp doktoru olmuştu da, halkın futbolcusundan sonra, halkın doktoru
olarak nam salmıştı.
Rıdvan’ın lakabı “ Şeytan”dı, bilinir.
Memduh Eren’in lakabı ise “Papatya”ydı. 12 Mart döneminde bazı bombalama
eylemlerine katıldığı gerekçesiyle yargılandığı mahkemede hakime, “Bir
Galatasaray-Fenerbahçe maçında takımda oynuyordum. Final maçıydı, beraberlik
Galatasaray’ı, galibiyet Fenerbahçe’yi şampiyon yapacaktı. Maçın sonuna
gelmiştik, sıfır sıfır berabere sürüyordu, birden top önüme düştü, kaleciyle
karşı karşıya kaldım, dokunsam gol olacaktı, ama ne var ki topun altında yeni
açmış bir papatya… Papatyayı ezmemek için topa vurmadım. Şimdi size soruyorum:
Papatyayı ezmeyen ben, insanlara bomba atabilir miyim?” diye soran ve bu
nedenle o günden sonra ismi, “Papatya Memduh”a çıkan Memduh Eren’imiz var.
Rıdvan “Evet” diyeceğini açıklamış.
Varsın desin. Bakalım, “Şeytan” mı galip gelecek, “Papatya” mı?
Dizlerinin üstüne çökmeyenler mi, güce
tapanlar mı?
Rıdvan ne derse desin, biz, Fenerbahçeli
Mahir Çayan’a bakarız. Haydarpaşa Lisesi’nde okurken Fenerbahçe tutkusuyla ve
Fener’in hiçbir maçını kaçırmamasıyla ünlü Mahir Çayan’a…
Dolmabahçe Stadı’nın “Üsküdar Tribünü”
olarak bilinen bölümünde Mahir Çayan’ı tezahürat yaparken hatırlayanlar ve
sonrasında hayatını takip edenler, Beşiktaş genç takımında top oynarken zımpara
tabir edilen sahada dizlerinin üzerinde düştüğü için futbolu bırakan
delikanlının bir daha dizlerinin üstüne çökmediğini iyi bilirler.
Onların Rıdvan’ı varsa, bizim,
dizlerinin üstüne çöktüğü görülmeyen Mahir Çayan’ımız var. Bakalım dizlerinin
üstüne çökmeyenler mi, güce tapanlar mı galebe çalacak?
Rıdvan Fenerbahçelilerden oy geleceğini
sanıyorsa, kendi bilir, bize sadece uyarmak düşer.
Hiçbir Fenerbahçeli unutmamıştır
Fenerbahçeliler, Kurtuluş savaşı
günlerinde, bir taraftan vatan savunmasına koşturan, diğer taraftan at üzerinde
soluk soluğa maçlara yetişen Arif Emirzade’nin işaret ettiği gibi
davranacaktır. Çünkü sarı lacivertliler, Arif Emirzade’nin kurulması için
hayatını verdiği bu ülkenin, tarihsel köklerinden koparılmasına müsaade etmeyecektir.
O Fener ki, Arif’in cephede ölmesinden sonra kabaran bağımsızlıkçı duygularla,
askere gitmeyi reddeden futbolcu Nuri’ye, “Ya cepheye gidersin, ya Fener’den
gidersin” diyebilenlerin takımdır. Rıdvan nasıl kullanırsa kullansın oyunu.
Fenerbahçeliler, Fener maçlarını
izlerken uğur denemesi yapmaktan yorgun düşen Ahmet Kaya’nın, İnce Memed’i,
Fenerbahçeli futbolcu “Mehmetçik Basri”ye imzalarken, “Dağların İnce
Memed’inden sahaların İnce Mehmet’ine” diye not düşen Fenerbahçeli Yaşar
Kemal’in, Fener tribününde gazete kağıtlarını tutuşturarak ilk meşaleyi “icat”
eden Turgut Uyar’ın işaret ettiği yere basacaktır mührü.
Çünkü hiçbir Fenerbahçeli 3 Temmuz’u
tezgâhlayan tetikçileri ve 3 Temmuz’un arkasındaki siyasi iradeyi unutmamıştır.
– İnönü Alpat
Sendika.org