Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı” ile il ve ilçe müftülüklerine,
resmi geçerliliği olacak dini nikah kıyma yetkisi veren tasarıya ilişkin
tartışmalar gündemi meşgul ediyor.
Tasarıyı savunanlar, değişikliğin
vatandaşların evlendirme işlerini kolaylaştıracağını, daha kolay ve seri bir
şekilde hizmet almalarını sağlayacağını, inanç özgürlüğü hakkının gereği olarak
bu değişikliğin yapılması gerektiğini, dini hassasiyetleri olanların resmi
nikahtan sonra bir de dini nikah yaptırmak zorunda kalmalarının zorluğunun
ortadan kaldırılmasının doğru olacağını, bir işlemle hem dini hem de resmi
nikah kıyılmasının resmi nikah sayısını artıracağını söylüyorlar.
Diğer taraftan, tasarıya karşı çıkanlar
müftülere resmi geçerliliği olacak nikah kıyma yetkisinin verilmesinin laikliğe
aykırı olacağını, küçük yaşta evlilikleri teşvik edeceğini, müftülerin
işlemleriyle denetimin etkili bir şekilde sağlanmasının zor olacağını,
belediyelerin üstlendiği sağlık raporu, yaş sınırı vs. gibi kurallara uygunluk
kontrolünün ihmal edilmesinin mümkün olabileceğine, insanların çevre baskısı
nedeniyle kolayca müftü nikahı kıydırmak zorunda hissedebileceğine dikkat
çekiyorlar.
Peki ama resmi geçerliliği olacak dini
nikah kıydırmak bir insan hakkı mı? Mevcut mevzuat ve uygulama nasıl? Tasarının
yasalaşması ne gibi inanç özgürlüğü meseleleri ortaya çıkarabilir?
Baştan dikkatle yapılması gereken bir
ayrım var, dini nikah ve resmi geçerliliği olan dini nikah hukuki sonuçları ve
işlem süreci açısından birbirinden farklı işlemler. Dini nikahın hukuki bir
geçerliliği yok, resmi dini nikah mümkün olursa bu hem hukuki olarak bireylerin
evli sayılması sağlayacak hem de dini açıdan evlenenler için geçerli sayılacak.
Mevcut durum
Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku Kısmının
Birinci Bölümü evlenme konusuna ayrılmış ve kimlerin evlenebileceğini (örneğin,
evlenecekler 17 yaşını doldurmuş olmalı, üstsoy ile alt soy arasında evlilik
mümkün değil, vs.) belirtiyor.
134. maddeye göre birbiriyle evlenecek
olan kadın ve erkek evlendirme memurluğuna beraber başvururlar, evlendirme
memuru Belediye bulunan yerlerde, Belediye Başkanı veya görevlendireceği memur,
köylerde ise muhtardır. Evlenme memurunun önemli bir kontrol sorumluluğu var.
Evlenme için ehliyet veya evlenmeye yasal bir engel olup olmadığının kontrolü
evlenme memuru tarafından yapılır, şayet evlenmeye yasal bir engel bulunursa
başvuru reddedilir.
Evlenmek isteyenler ret kararına karşı
mahkemeye başvurabilirler. Koşulları yerine getiren adaylara altı ay geçerli
olacak bir evlenme izin belgesi verilir.
Evlendirme töreni iki tanığın huzurunda
açık olarak yapılır. 143. maddeye göre evlendirme işlemi sonrasında çiftlere
verilen evlendirme cüzdanı gösterilmeden dini nikah yapılamaz. Evlendirmenin
geçerli olması dini nikahın yapılmasına bağlı değildir. Evlendirme, İçişleri
Bakanlığı’nın görev alanı içinde yer alıyor.
Ayrıca Evlendirme Yönetmeliği evlendirme
memurlarının tespiti, denetlenmesi, evlendirme töreninin yapılacağı yerlere
gibi çok ayrıntılı konuları düzenliyor. Buna göre “tarafların serbestçe
iradelerini açıklamalarına imkan vermeyen yerlerde veya mabetlerde resmi
evlenme töreni yapılamaz” (Madde 26). Vekaletle evlenmek mümkün değil.
Evlendirme memuru belirli bir cübbe giymek zorunda. Evlendirme dosyalarının
oluşturulması ve saklanmasıyla ilgili pek çok kuralı içeriyor yönetmelik.
Türkiye’de mevcut yasal çerçeveye göre
din görevlilerinin kıydıkları dini nikahların resmi bir geçerliliği bulunmuyor.
Bazı açıklamalarda papazların veya hahamların nikah kıyabildikleri, müftülerin
de kıyabilmesi gerektiği söylendi. Oysa papaz veya haham tarafından kıyılan
dini nikahın da resmi geçerliliği bulunmuyor. Ayrıca bu dini nikahların da
resmi nikahtan sonra yapılması gerekiyor.
İnanç temelli hukuk ve medeni hukuk
Tarih boyunca evlilik, boşanma, mirasa
ilişkin hukuk dini alanın yetki alanında oluşmuştur. Bazı ülkelerde bu hala
böyle. Hangi dini gruba bağlıysanız kişisel hukukunuz onun yetki alanı
içindedir.
Örneğin, Lübnan’da dinsiz olan bir kişi
için dini temeli olmayan bir kişisel hukuk temelinde evlenme, boşanma ve miras
gibi meselelerin düzenlenmesi mümkün değildir. Ayrıca, hayatlarının bu denli
önemli alanlarında insanlar farklı kurallara tabidir. Öte yandan, özellikle
Batı ülkelerinde ve artan bir şekilde tüm dünyada eşitliğin sağlanması ve
özellikle de kadının haklarının korunması için bu konular medeni hukuk altında
düzenlenir hale geliyor.
Miras veya boşanma gibi konularda dini
görevlilerinin yetkilerinin resmi etkisi olmasa da, bazı ülkelerde medeni hukuk
kurallarına uyduğu sürece din görevlileri tarafından kıyılan nikahların resmi
geçerliliği olmasının yolu açıktır. Örneğin, İngiltere’de İngiltere Kilisesi
veya İskandinav ülkelerinde yine kilisede kıyılan nikahların resmi geçerliliği
bulunuyor.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde evlenme,
boşanma, miras gibi kişisel hukuk konuları medeni hukuk kapsamında düzenlenerek
dini alanın yetkisinden çıkarıldı. Diğer yandan, evlenme, boşanma ve miras gibi
konularda din veya inançlar özel anlamlar veya kutsallık atfedebilirler, bu
konularda özel kurallar içerebilirler. İnananlar da bu kuralları hayata
geçirmek isteyebilir. Bazı kişiler için resmi nikahın inançları açısından bir
önemi yoktur, mevzuat gereği bir formalite olarak görürler. Onlar için asıl
önemli olan Tanrı huzurunda verdikleri sözdür. Bazıları ise dini nikahı gerekli
görmezler, hatta inanmadıkları için böyle bir nikaha zorlanmak inanç
özgürlüklerine aykırıdır.
Resmi geçerliliği olan nikah bir inanç
özgürlüğü hakkı mı?
Peki kişinin evlenme törenini dini
kurallara göre yapma veya yaptırma hakkı var mıdır?
Dini nikahın din görevlisi tarafından
dini kurallara göre yapılmasını istemek, öncelikle inanç özgürlüğü hakkının
kapsamında din veya inancını uygulama suretiyle açıklama hakkı olarak
değerlendirilebilir. Öte yandan bu hak ancak belirli koşullar altında,
demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya
ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla
sınırlanabilir. Örneğin, dini nikah çocuk evliliğine izin veriyorsa, çocuk
haklarının korunması için sınırlanabilir.
Fakat Türkiye’de müftülüklere verilmesi
düşünülen yetki sadece dini nikah yetkisi değil, resmi geçerliliği olan dini
nikah yetkisidir. Resmi etkisi olacak dini nikah kıydırma hakkı inanç özgürlüğü
hakkı kapsamında bir hak değildir. Devletler bireylerin inançlarını dini nikah
uygulaması yoluyla açıklama hakkını koruma yükümlülüğüne sahipken buna bir
resmiyet kazandırma yükümlülüğüne sahip değil.
Resmi etkisi olacak dini nikahın mümkün
hale getirilmesi ancak toplumlar ve devletlerin tercih alanına girebilecek bir
karardır. Bu konu genellikle ülkenin kendine özgü din-devlet ilişkisinin etkili
olduğu bir karar. Din-devlet ilişkisinin yanısıra kadınların ve çocukların
korunması, kişinin dini pratiklere zorlanmaması gibi kritik meselelerin de elde
tutularak değerlendirilmesi gereken bir konu.
Bu bağlamda özellikle kişilerin resmi
geçerliliği olan dini nikah yaptırmak için baskı hissedebileceği kaygısı öne
çıkan bir kaygı ve dikkate alınmalı. Hayatın her alanında çevre baskısının
etkili olduğu bir toplumda bu kaygının yersiz olduğunu düşünülemez.
Konuyla ilgili birçok cevaplanmamış soru
da bulunuyor; örneğin, evlendirme işlemi sırasında belediyelerin sorumluluğunda
bulunan ve yukarıda yer verilen kurala uygunluk denetimi müftülüklerle etkili
bir şekilde yapılabilecek mi, müftülüklerin böyle bir kapasitesi var mı,
müftüler evlendirme memurlarından beklenen kurallara uyacaklar mı (örneğin
giyilmesi gereken bir cübbe var, bunu giyecekler mi?). Resmi nikahla ilgili
geçerli olan fakat bazı dini kuralların uygulanmasını mümkün kılmayacak
düzenlemelerle ilgili ne yapılacak? İslam dinine göre vekaleten nikah
mümkünken, resmi nikah için vekaleten nikah mümkün değil. Bu durumda ne olacak?
Aslında mevcut durumda bireyle bir
taraftan oldukça basit olan resmi nikahı kıydırdıktan sonra istedikleri şekilde
ve yerde dini nikahlarını kıydırabiliyorlar. İkisini birleştirmek, dini
nikahlarını istedikleri şekilde gerçekleştirmelerine de engel olacak. Çünkü
belirli bir yerde olması ve müftünün de belirli kurallara uyması gerekecek. Bu
gerçekten isteniyor mu?
Laik bir ülkede belirli güvenceler
sağlandığı sürece resmi dini nikah uygulaması mümkün olabilir. Ayrıca bir dinin
din görevlisine bu yetki veriliyorsa diğer dinlerin, rahip, haham, dedeler ve
dilendiği takdirde ateist veya farklı grupların uygun göreceği kişiler için de
mümkün hale gelmesi gerekir. Laikliğin ve eşitliğin gereği bu olacaktır.
Sonuç olarak, resmi geçerliliği olan
dini nikah ve dini nikah arasındaki ayrım iyi anlaşılmalı ve tartışmalarda
doğru bilgileri temel almalı. Resmi geçerliliği olan dini nikah bir insan hakkı
değildir, ancak bir din politikası olarak hayata geçirmek mümkündür.
Öte yandan, eşitlik ve inanç özgürlüğü
konusunda çözülmemiş birçok sorun ortada dururken ve tasarıyla ilgili tartışmalar
henüz sürerken ve suistimalleri önleyecek denetim mekanizmaları yeterince
düşünülmemişken beklemenin daha geniş kapsamlı bir danışma süreci yürütmenin
yararı olacaktır. (MY/ÇT)
Dr.Mine Yıldırım
Bianet