Günlerden o gün kitapları yakıyorlardı
evlerden toplayıp, tahammül bile edemiyorlardı; bu gün, yakmaya gerek
duymuyorlar çünkü aydınlanacak kitap bırakmadılar…
O gün elektrikler kesiliyordu sık sık,
ülkenin içine düştüğü borçlanmadan; bu gün, ışıl ışıl vitrinler, okullar,
beyinler, yürekler karanlık…
O gün çocukların yaşını büyütüyorlardı
usulsüz canlarına kıyabilmek için; bu gün, sokak ortasında kıyıyorlar
çocuklarımıza çocuk demeksizin…
O gün fiziksel işkenceler vardı
hapislerde, dayanılmaz; bu gün beyinlerimize işkence ediyorlar edebiyatsız,
sanatsız, bilimsiz…
Adları değişti terör örgütlerinin…
Yöntemleri değişti darbecilerin…
Değişmeyen senaryoları da vardı elbet.
Çıkıp boy boy ekranlara, bir cümlenin
içinde din, ezan, Kur’an dedin miydi; taşlar sopalar Alevilerin evlerine…
Şehit dedin miydi; nerede bir Kürt
vatandaşı görseler dövmeye, öldürmeye…
Vatan, millet dedin miydi; vay
Ermenilerin haline…
Kimisi gerçekten inanarak bu söylemlere,
kimisi rant uğruna, işleyecek toprağı kalmayan, ekonomik sıkıntı çeken para
uğruna geçmişte yapılan her antidemokratik hareketi günümüzde de desteklemekte.
Değerler yerle bir olmuş, değer en
değersiz “para” olmuş, kapitalizm adım adım amacına ulaşmış ve zihnimize bütün
bunlar “din elden gidiyor, vatan bölünüyor” naralarıyla kodlanmış…
Zaman içinde “münferit” diye
nitelendirilen suç unsuru ne varsa “doğal” kabul edilmeye başlanmış…
Sokaklarda insanlar, kadının toplumdaki
yerini (yersizliğini, gereksizliğini) devlet büyüklerinden, güvenilir din
alimlerinden duya duya tecavüzü, dayağı, öldürmeyi hak bilmişler… Dahası,
hemcinsleri de “öyle giyinmeseymiş” diyerek destek vermişler…
Bir kadın, bir kadının başına gelen bu
gibi ahlak dışı hareketin o yada bu sebeple “hak edildiğini” nasıl savunabilir
ki!
Bir dindar (haşa Allahtan korkarım
diyen) başka bir insanın evine, malına, canına nasıl gözdikebilir ki!
Bir insan bir insanın annesinin
cenazesine nasıl eziyet edebilir ki!
O gün de gazeteciler tutukluydu, bu gün
de öyle…
O gün de binlerce eğitimci işinden oldu,
bu gün de… İşlerinden oldukları yetmezmiş gibi, onurlu açlık grevleri apar
topar susturulmaya, bastırılmaya çalışılarak zulüm devam ediyor. İki mevsim kaç
gün geçirdiler Nuriye ve Semih. Bu gün kendi duruşmalarına bile götürülmeyen,
avukatları bile gözaltına alınan iki can…
Milyonlarca dosya suçu ne olduğu
bilinmeyen…Aynı fikirde olmayan kim varsa “terörist” ve ya “fetöcü” diye
nitelendirilen…
Öldürülen, ırzına geçilen “insanlık”,
nefes alan ise…
O gün 1980 adı darbe,
Bu gün 2017 adı KHK…
Bukalemun gibi günün rengini ala ala…
Pembenur ÇETİN
artı-gerçek