18 Eylül 2017 Pazartesi

Darbeler arasında kalmış bir hayat…


Günlerden o gün kitapları yakıyorlardı evlerden toplayıp, tahammül bile edemiyorlardı; bu gün, yakmaya gerek duymuyorlar çünkü aydınlanacak kitap bırakmadılar…
O gün elektrikler kesiliyordu sık sık, ülkenin içine düştüğü borçlanmadan; bu gün, ışıl ışıl vitrinler, okullar, beyinler, yürekler karanlık…
O gün çocukların yaşını büyütüyorlardı usulsüz canlarına kıyabilmek için; bu gün, sokak ortasında kıyıyorlar çocuklarımıza çocuk demeksizin…
O gün fiziksel işkenceler vardı hapislerde, dayanılmaz; bu gün beyinlerimize işkence ediyorlar edebiyatsız, sanatsız, bilimsiz…
Adları değişti terör örgütlerinin…
Yöntemleri değişti darbecilerin…
Değişmeyen senaryoları da vardı elbet.
Çıkıp boy boy ekranlara, bir cümlenin içinde din, ezan, Kur’an dedin miydi; taşlar sopalar Alevilerin evlerine…
Şehit dedin miydi; nerede bir Kürt vatandaşı görseler dövmeye, öldürmeye…
Vatan, millet dedin miydi; vay Ermenilerin haline…
Kimisi gerçekten inanarak bu söylemlere, kimisi rant uğruna, işleyecek toprağı kalmayan, ekonomik sıkıntı çeken para uğruna geçmişte yapılan her antidemokratik hareketi günümüzde de desteklemekte.
Değerler yerle bir olmuş, değer en değersiz “para” olmuş, kapitalizm adım adım amacına ulaşmış ve zihnimize bütün bunlar “din elden gidiyor, vatan bölünüyor” naralarıyla kodlanmış…
Zaman içinde “münferit” diye nitelendirilen suç unsuru ne varsa “doğal” kabul edilmeye başlanmış…
Sokaklarda insanlar, kadının toplumdaki yerini (yersizliğini, gereksizliğini) devlet büyüklerinden, güvenilir din alimlerinden duya duya tecavüzü, dayağı, öldürmeyi hak bilmişler… Dahası, hemcinsleri de “öyle giyinmeseymiş” diyerek destek vermişler…
Bir kadın, bir kadının başına gelen bu gibi ahlak dışı hareketin o yada bu sebeple “hak edildiğini” nasıl savunabilir ki!
Bir dindar (haşa Allahtan korkarım diyen) başka bir insanın evine, malına, canına nasıl gözdikebilir ki!
Bir insan bir insanın annesinin cenazesine nasıl eziyet edebilir ki!
O gün de gazeteciler tutukluydu, bu gün de öyle…
O gün de binlerce eğitimci işinden oldu, bu gün de… İşlerinden oldukları yetmezmiş gibi, onurlu açlık grevleri apar topar susturulmaya, bastırılmaya çalışılarak zulüm devam ediyor. İki mevsim kaç gün geçirdiler Nuriye ve Semih. Bu gün kendi duruşmalarına bile götürülmeyen, avukatları bile gözaltına alınan iki can…
Milyonlarca dosya suçu ne olduğu bilinmeyen…Aynı fikirde olmayan kim varsa “terörist” ve ya “fetöcü” diye nitelendirilen…
Öldürülen, ırzına geçilen “insanlık”, nefes alan ise…
O gün 1980 adı darbe,
Bu gün 2017 adı KHK…
Bukalemun gibi günün rengini ala ala…
Pembenur ÇETİN
artı-gerçek