Bazı dostlarıma şaşırıyorum, “Türkiye
bir İslam cumhuriyeti olmaz” diyorlar. “Amerika ve Batı buna izin vermez”
diyorlar. Birincisi baştan belleyelim, ne Amerika’nın ne de Batı’nın Türkiye’de
olup bitenleri pek de umursadığı yok. Arada sırada Tayyip Erdoğan’a karşı
çıkışlar yapıyorlar, oyunun bir parçası bu. Şunu kabul edelim, dünyayı
hükümetler değil, çokuluslu şirketler yönetiyor. Onların ise bizim bu
halimizden çok hoşnut olduğunu herkes görebilir. Çünkü arabaları, uçakları, iş
makineleri, silahları, mısırları, buğdayları, arpaları ülkemizde kapış kapış
gidiyor. Limanlar, havaalanları, hastaneler, iletişim kanalları, bankalar,
uçsuz bucaksız topraklar onların. Görüntümüz şu; milyonlarca tüketici birey bir
AVM’den çıkıp başka bir AVM’ye koşturup duruyor. Elinde son model cep
telefonları, dudaklarını büzerek selfie çekiyor. Birey bile değil hepimiz birer
tüketim robotuyuz. Ve hiç güvenmeyin, bu iktidardan hep birlikte çok memnunlar!
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Batı’yı Kurtuluş Savaşı’yla şaşırtan, ardından
büyük Cumhuriyet hamlesiyle işleri daha da ileri götüren Türkiye Cumhuriyeti
nihayet onların istediği gibi olmaya başladı, oldu da! Adı ister Türkiye
Cumhuriyeti ister Türkiye İslam Cumhuriyeti olsun, önemli değil.
Evet, artık hızlandırılmış bir
karşıdevrimin içindeyiz. Ülkede 191 ilçede sadece imam hatip lisesi var.
Dördüncü sınıf din bilgisi kitabında “Okuyan erkek kadı, okuyan kadın cadı
olur” diye başlayan bölümler var. Beş yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden adamı
beraat ettiren bir yargı var. Şaşırtıcı derecede cahil ve mesnetsiz iddialarla
tutuklu yargılanan gazeteciler, bilim adamları var. Artık okullarda dersler dua
ile başlıyor, çocuklarını iyileşmediği için doktorlardan vazgeçip hocaya hacıya
götüren beyaz yakalılar var. Türkiye’de ensest vakaları, yapılan araştırmalarda
“toplumun yarısına yakınınıilgilendirdiğini” söyleyen gazetecilere, kadın
örgütlerine veryansın eden gazeteciler var. “Babaları kızlarına şehvet
duyabilir” diyen Diyanet var. İslami referanslarla idare edildiğimiz gün gibi
ortadayken, demokrasicilik oynamamız bana son derece gülünç geliyor. Kabul
edelim ki, karşıdevrim usul usul ilerleyip, inatla Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk
İslam Cumhuriyeti yaptı.
Türk İslam Cumhuriyeti sadece Sünni
Müslüman vatandaşlarını korumakla görevli olduğunu defalarca belirtti. Betonu
sevdiğini şahlanarak ilan etti. Sünni de olsalar emekli yurttaşlarının onlar
için ölümü beklenen kişiler olduğunu herkes biliyor. Aleviler, sosyalistler,
ateistler, Ermeniler, Kürtler birer düşman, hain! Bu nedenle kardeşleri,
milliyetçi zorbalara yürüyün dediler. Onlara bir kere yürüyün dediniz mi tutmak
olanaksızdır. Mazilerinde kendi deyimleriyle yüzlerce leşleri vardır. İnsan
olmayı unuttuklarından ya da sevmediklerinden 78 yaşında ölen bir anneyi (Hatun
Tuğluk) mezarından çıkartabilirler. Vurdukları bir başka anneyi, çocuklarından
5 adım uzakta tutmayı bir oyun haline getirip, annenin (Taybet Ana) ölüsünü bir
hafta bir ıssız toprakta bırakabilirler.
Açlık grevindeki iki genç insanın
duruşmasından evvel tüm avukatlarını gözaltına alıp, “elimde yeterli eleman
yok” diyerek duruşmaya gitmelerini engellerler. Yüzlerce insanı Bank Asya’da
hesapları var diyerek işten atıp, Feto’yla kol kola gezen, Bank Asya’dan milyon
dolarlık kredi alanları baş tacı edebilirler.
İşte geldiğimiz yer, bu arada ülkede
derin bir mutsuzluk havası var. Pek çok ailede çocuklarını özel okullarda
okutmak için gerekli para yok. Mecburen devlet okullarına vermek zorundalar.
İşte benim de zoruma giden bu. Her şeyin bıçak ucunda olduğu bir ülkede, ne
kadar çocuğunu ve kendini koruyabilirsin? Öyleyse bu suskunluk neden?
Karşıdevrimi böylesine uysal bir biçimde kabullenmek neden?
Kimselerin ne olacağını, yarının neler
getireceğini kavrama kapasitesinin olduğunu sanmıyorum. Devleti yönetenlerin
de(!)… Hani zengin mirasyediler vardır, çalışmazlar ve paralarını hiç
bitmeyecek gibi harcarlar ama her zaman bir son vardır. Her şeyin bittiği bir
yer vardır. Sanırım buna aymamız için biraz daha yoksullaşmamız, biraz daha
şaşırmamız gerekiyor.
Işıl Özgentürk
Kaynak: Cumhuriyet