Redhack’in yayımladığı Enerji Bakanı
Berat Albayrak’a ait mail’leri haberleştirdiği gerekçesiyle 24 gün gözaltında
tutulan Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Haber Müdürü Derya Okatan, adli
kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltı süresince açlık grevindeydi. Sekiz
kilo kaybetti. Okatan, dün hastaneye gitti. Sağlığı şimdilik iyi. 3 gazeteci
tutuklandığı için özgürlüğe kavuştuğuna sevinemiyor. Okatan ile hastane çıkışı
buluştuk, 24 günü konuştuk.
-Gözaltına alınırken neyle
suçlandığınızı biliyor muydunuz?
İlk 5 gün avukat görüş yasağımız vardı.
Zaten savcı bizi gözaltına aldırıp, nezarete tıkıp izne çıkmıştı. 5 Ocak’ta
izni bitti. Buna rağmen avukatlarımızla görüşmedi. Hakkımızdaki suçlamayı ancak
23. günde öğrendik. İddialar, daha önce Sabah gazetesine düşmüş, fakat bize bir
bilgilendirme yapılmadı. Bir ihbar mail’i olduğu, bu mailde Redhack’in Berat
Albayrak’ın mail’lerini hack’lediği, oluşturulan bir sohbet odasında bizlerin
bu mail’lerin nasıl saptırılarak kamuoyu ile paylaşılacağını tartıştığımız iddia
ediliyor.
-Böyle bir mail grubu var mıydı?
Redhack ulaştığı mail’leri kamuoyu ile
paylaşmak için bir mail grubuna açarak gazetecileri davet etti. O sohbet
odasında, ‘Bakan Albayrak’ın mail’lerine şu drive dosyasından ulaşabilirsiniz’
denildi. Gazeteciler ise tabiiki bu mail’leri okuyup, haber değeri varsa haber
yapacak.
Her yerde farklı soru
-Sizinle gözaltına alınan üç
meslektaşınız tutuklandı...
Emniyette, savcılıkta ve mahkemede
farklı sorularla karşılaştım. Emniyette mail’ler soruldu. Savcılıkta ETHA’nın
Twitter hesabında paylaşılan, ‘Cizre bodrumu’ gibi haberler soruldu. MLKP
propagandasını yaptığımı iddia ettiler. Mahkemede ise Twitter paylaşımlarıma ve
örgüt propagandası yaptığıma dair sorular sordular. Suçlayacak bir şey
bulamayınca 3 arkadaşımızı kurban seçip tutukladılar.
-Açlık grevine nasıl başladın?
Ankarada’ydım. Kardeşim gibi sevdiğim,
teyzemin oğlunu kaybetmiştim. Taziye evi polisler tarafından basıldı. Taziye
evi ve misafirlerin çantaları didik didik arandı. Neyle suçlandığım söylenmeden
gözaltına alındım. Çok sayıda meslektaşım cezaevinde. Meslektaşlarımın ve kendi
yaşadıklarımı protesto etmek için açlık grevine başladım. Bir direniş
sergilemek gerekiyordu. Nezarette yalnızca şeker, su, tuz ve b vitamini aldım.
Zaman zaman baş dönmesi yaşadım. Tansiyonum ve nabzım düşüktü... Ama moralimiz
iyiydi. Yazdıklarımızın doğru olduğunu, haklı olduğumuzu biliyorduk.
İnsanlık dışı, dehşet verici
-Nezarethaneden bahseder misiniz?
Nezarethanede, insanlık dışı koşullar
var. Neye suçlandığımızı bilmeden bir cezalandırmaya maruz kaldık.
Nezarethaneler cezaevlerinden daha dehşet verici. Çok küçük bir alandasınız. O
alan bazen çok kalabalık oluyor. Sürekli yanan bir ışık ve uğultu var.
Karanlığa hasret kaldık. Yemeklerin çok kötü olduğunu ve insanların yemek yiyemediğini
gördüm. Temizlik ihtiyacımızı karşılayamıyorduk. Hijyen namına bir şey yok.
Kaldığım süre boyunca 2 defa duş alabildim. Suyun altına girmemle, çıkmam bir
oldu. Dışarıdan, ‘Çık çık... Süren doldu’ diyerek bağırıyorlardı. Tuvaletin ise
belirli saatleri var. Her sıkıştığınızda tuvalete gidemiyorsunuz.
-Şiddete maruz kaldınız mı?
Sözlü şiddete maruz kaldım. Polise,
“Tuvaletlerin kapısını da açarsanız, daha iyi olur sıra beklemez insanlar”
dedim. Polis ise ‘Seni burada asarım, boğarım, öldürürüm. Bir teröristin lafını
mı dinleyeceğim’ diyerek üzerime yürüdü. Bizim koğuşa ceza verdi. Tuvalete en
son biz çıkıyorduk. Yanımızda hamile bir kadın vardı. O da mağduriyeti
yaşadı...
REİNA’YA ÇOK ÜZÜLDÜM
-Gözaltı sürenizde sizi çok üzen bir
olay oldu mu?
Reina katliamına çok üzüldüm... Olayı
avukatlarımızdan duyduk. Toplumsal tepkinin zayıf olduğunu duyunca daha da
üzüldüm. Zaten katliamı protesto edenler gözaltına alındı. Yan hücremize
getirildiler.
TUVALET KÂĞIDI SEVİNCİ
-Ya sevindiğiniz bir şey?
Tuvalet kâğıdını görünce çok mutlu
oldum... Tuvaletlerde, tuvalet kâğıdı yok. Satın da alınamıyor. Ancak
avukatlarınızın getirmesi lazım. Avukatımın elinde tuvalet kâğıdını görünce çok
sevindim. Bir de kitaplarım geldiği zaman mutlu oldum... Kendi yaşamımı
özledim.. İlk kez mesleğimden, çevremden, İstanbul’dan bu kadar uzak kaldım...