İtalya, Avrupa’da işgal evlerinin en
yaygın görüldüğü ülkelerden biri. 51 bin insan, işgal evlerinde yaşıyor. 60’lı
yıllarda sosyalist bir ütopya olarak ortaya çıkan işgal evleri, bugünse daha
çok ‘mecbur kalanların’ barınağı.
Batı toplumlarındaki radikal sol
harekete dair bir mefhum olan “işgal evi”nin tarihi, 60’lı yıllara dayanıyor. İlk
deneyim ise Amerika’da. “Mülkiyete” kökten karşı çıkan sosyalist ya da anarşist
gençler, sahipleri tarafından çeşitli nedenlerle terk edilen veya devlete ait
binaları işgal etmişler ve yaşam alanına dönüştürmüşler.
Bu yıllar ardından Batı ülkelerinde hızla
yaygınlaşan ve bir “kültür” yaratan işgal evleri, barınma ihtiyacının
karşılandığı mekânlar olmanın ötesinde. Buralarda radikal gençlik hareketleri,
sosyal ve kültürel etkinlikler düzenliyor. Son yıllarda ise bu evler,
devletlerin ciddi yaptırımlarıyla karşılaşıyor.
İtalya da Avrupa’da işgal evlerinin
yaygın görüldüğü ülkelerden biri. Ülkede devletin yayınladığı istatistiklere
göre 51 bin insan işgal evlerinde yaşıyor. Roma’da 3 bin 500, Milano’da bin
700, Napoli’de bin 300 yapı, yurttaşlar tarafından işgal edilmiş durumda. Yine
Torino ve Floransa’da yüzlerce; Cenova, Palermo ve Catania’da ise onlarca
konut, işgal evine dönüştürülmüş.
Son dönemde İtalya’da da bu evler,
devlet baskısı altında. İşte bu süreci, Torino Legal Team üyesi Avukat Laure
Martinelli ve halen ülkenin başkenti Roma’daki bir işgal evinde yaşayan iki
çocuk annesi Medine A. ile konuştuk.
‘İlk işgaciler sosyalist işçilerdi’
Av. Martinelli, İtalya’dai işgal
evlerinin tarihinin 70’li yıllara dayandığını belirtiyor ve devam ediyor:
“İtalya’daki ilk ev işgali hareketini 1975 ve sonrasında ‘İşçi Otonomu’
(Autonomia Operaia) militanları başlattı. Milano, Roma ve Bologna odaklı bu
işgal dalgası, emekçilerin kapitalist üretim ilişkilerinden olduğu kadar
yerleşik partilerden de özerk örgütlenmesini esas alıyordu. İşgal evleri,
temsili demokrasiyi ve her türlü delegasyon mantığını reddediyordu.
İşgalcilerin çoğu işçiydi. O dönem işgaller daha çok mahalle komiteleri ve
Proleter Gençlik Kulüpleri tarafından yapılıyordu.”
İkinci işgal dalgası: Sanayisizleşme ve
evsizlik
Ülkede 1977 yılında gerçekleşen isyan
ardından devletin sert müdahalesinin “ev işgalleri” sürecini sekteye
uğrattığını anlatan Martinelli, işgal evlerini sonrasında yaygınlaştıran
etmenin ise İtalya’nın sanayisizleşmesi ve on binlerce emekçinin işsiz kalması
olduğunu aktarıyor. O dönemde sanayisizleşmeden payını en fazla alan kuzey
kentleri, halen işgal evlerinin en fazla görüldüğü kentler.
Son işgalciler:Evsizler ve mülteciler
Evlerin işgal edilme gerekçesinin son
dönemde ise değişiklik gösterdiğini, daha çok evsizlerin veya göçmenlerin işgal
evlerinde barındığını kaydeden Martinelli, devam ediyor: “Çok yoksullar;
kalacak hiçbir yerleri yok. Özellikle 2015’te çok sayıda aile, evini kaybetti.
Evlerine devlet el koydu. Birçok aile, kirasını ödeyemediği için evsiz kaldı.
Zaten 500 Euro borcun olduğu ve ödeyemediğin zaman ev sahibi polisi çağırıp
eşyalarına el koydurabiliyor. Son yıllarda bu durum çok yaşanıyor. Şimdi işgal
evlerinde kalanların çoğu, maaşları olan insanlardı; ama ekonomik krizde
işlerini kaybettiler. Artık borç edip ev kiralayacak durumları da kalmadı.”
İtalya’da sosyal hakların “hiç
olmadığını” belirtiyor Martinelli ve ekliyor: “Bu insanlara biraz da olsa
destek veren, bir tek sosyalistler. Evini yitirmiş insanlara destek olmaya
çalışıyorlar. İtalya’da birçok ev, bu nedenle işgal edilmiş durumda.”
Oturum var ama imkan yok
Mültecilerin de kalacak hiçbir yer
sağlanmadığı için sokakta kaldığını ve işgal evlerine yerleşmeye mecbur
olduğunu aktaran Martinelli, “Devlet bu insanlara hiç sosyal yardım vermiyor.
Ya sokakta yaşayacaksın ya da bir ev işgal edeceksin; başka çare yok. Torino’da
da bir yer var mesela, en az bin 200 kişi işgal evlerinde yaşıyor. Bunların
çoğu, 2011 öncesinde İtalya’ya gelmiş ve yüzde 90’ı oturum almış. Ama iş imkanları
olmadığı için ev işgal etmek zorundalar” diyor.
Apolitizasyon
Çıkışında politik bir kimliğe sahip olan
işgal evlerinin şu anda ağırlıklı olarak ihtiyaçla anlamlandığını da belirtiyor
Martinelli; bunun sosyalistler için “zorlayıcı” olduğunu kaydediyor ve devam
ediyor: “Çünkü insanlar yaptıklarına politik anlam biçmeyince, gerekli yerlere
sağlıklı mesajlar da ulaştırılamamış oluyor. Hakları için mücadele edemiyorlar.
‘Başımızı sokacak bir evimiz olsun, yeter’ diyorlar. Durum böyle olunca işgal
evlerinde kooperatif bir atmosfer yakalamak da zor oluyor.”
Enrico Letta dönemi
İşgal evlerinde yaşayanların ısınma,
elektrik gibi sorunlarını kendi imkanlarıyla çözmeye çalıştığını ama çoğunlukla
zorlandıklarını da kaydeden Martinelli, bazen sosyalist komşuların yardımcı
olduğunu ama bazen de ihbar eden komşulara denk gelindiğini söylüyor. Birkaç
yıl önce İtalya Başbakanı Enrico Letta’nın işgal evlerinde barınanlara karşı
kötü yaklaşımının durumu daha da zorlaştırdığını belirten Martinella, bunu da
şöyle anlatıyor: “Eğer biri işgalcilere yardımcı olursa, hemen polise şikayet
ediliyordu. Letta, işgal evlerinde yaşayanlara oturum verilmeyeceğini söyledi.
Bu durum, bu evlerde kalmak zorunda olan aileler için büyük bir sorundu.
Çocukları hiçbir şeyden yararlanamıyordu; okula bile gidemiyorlardı. Bir sürü
çocuk ailesiyle birlikte bu evlerde kalıyor. İçinde oldukları durum çok kötü.
Bazılarının bir adresi bile yok.”
‘İnsanlar uykuya dalmış gibi’
Martinelli son olarak, evsiz insanların
ve işgal evlerinin sayısının giderek arttığına ama buna mukabil bir toplumsal
hareketin gelişmediğini belirtiyor: “Çünkü İtalya’da insanlar örgütlü değil.
Şimdi de sanki uykuya dalmış gibiler. Hiç kimse haksızlıklara karşı sesini
çıkarmıyor.”,y,Y
eni özgür politika
AMARA GÜNEŞ / HABER MERKEZİ