Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi, “Bilimdışı müfredatı durduralım” sloganıyla 16 Eylül İstanbul, Ankara ve İzmir’de eşzamanlı olarak sokağa çıktı.
İstanbul Kadıköy’deki eylemde,15 Eylül Khalkedon Meydanı’nda eylem çağrısı için kurulan standa yönelik gerici-faşist saldırıya dair bir konuşma yapıldı:
Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi olarak, bugün Kadıköy’deyiz. Bugün Ankara’da da İzmir’de de aynı şekilde bu müfredatı durdurmaya çağıran eylemler yapılıyor. Bizler dün, bu eylemin tüm Kadıköy halkıyla buluşması için ve daha güzel bir ülke kurmak için herkesi davet ettiğimiz bir stant açmıştık. Ve bu stantta, “Çocuk Kalbi”nin olduğu kitaplar dağıtıyorduk. Ve bildirilerimiz vardı; herkesi geleceği kurmaya davet ediyorduk. O standa, Osmanlı Ocakları’ndan bir grup “Sizler laiklik diyerek din düşmanlığı yapıyorsunuz” dedi ve saldırmaya çalıştılar. Hiç sorun değil. Sadece şudur önemli olan; bu kitabı okuyanlar bilir, bu kitap gerçek dünyaya açılan bir “Çocuk Kalbi”dir. Bu kitap; Enrico’dan bahseder. Enrico yoksulluk yaşar, Enrico acı yaşar, Enrico hastalıklardan ve savaşlardan geçer. Ama Enrico, hiç çocuk olmaktan vazgeçmez. Çünkü Enrico bilir; çocuk demek umut demektir. Çünkü Enrico bilir; çocuk demek gelecek demektir. Güzellik, kardeşlik demektir. Özgür bir memleket demektir. İşte bizler; bu düşlerimizle hep çocuk kalarak, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkarak, bilimsel ve laik eğitimi kurmak için buraya geldik. Bizi korkutamazsınız.
Bilimdışı müfredata karşı Ankara tek ses: “Cihatçı
değil, icatçı eğitim”..!
Ankaralılar, Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla bugün (16 Eylül) bilimdışı müfredatı karşı Sakarya Caddesi’nde bir araya geldi. Buluşmaya CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, CHP Eskişehir Milletvekili ve Eğitim Komisyonu üyesi Gaye Usluer de destek verdi.
“Cihat yerine, her koşulda cihanda barıştan yanayız”
Yapılan açıklamada evrensel eğitimin herkesin yararına olduğu belirtilirken, Mustafa Kemal’in müfredatta yok sayılması ve cihadın “değer” olarak müfredata eklenmesinin kabul edilemez olduğu kaydedildi. Açıklamada, “Bizler cihat yerine, her koşulda cihanda barıştan yanayız” denildi.
Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi adına Betül Öztürk tarafından okunan açıklama şöyle:
Uluslararası düzeyde yapılan, eğitimdeki başarımızı görebileceğimiz PISA sonuçlarından utanıyoruz. Çocuklarımız hak ettikleri eğitimi almazken daha fazla çocuğumuz gidebileceği başka okul olmadığı için İmam Hatip Okullarına mecbur bırakılıyor. ÖSYM’nin verilen göre beş imam hatipliden ancak biri üniversiteli olabiliyor. Yetmezmiş gibi yaz aylarında iki kez değiştirilen yönetmelik ile istenilen yerde, hiçbir şarta bağlı olmaksızın, valilerin kararıyla İmam Hatip Liseleri açılabilecek. İmam Hatip dayatması son bulsun.
Milli Eğitim Bakanlığı, ismi çocuk istismarlarıyla gündemden düşmeyen Ensar Vakfı da dahil Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Birlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi birtakım yapılanmalar ile ayrı ayrı protokoller imzalıyor ve böylece okullarımızda din istismarı üzerinden siyasal propaganda yapabilmesinin yolu açılıyor. Acı bir tecrübe ile gördük ki dini referanslarla bir cemaate teslim edilen eğitim yapılanmasının sonuçları çok yıkıcı olabiliyor. Laiklik bunu tekrar tekrar yaşamamanın teminatıdır. Bu protokoller iptal edilsin.
Yeni müfredat, ataerkil aile yapısının ve erkek egemen toplumun ailedeki varlığını tam anlamıyla koruyup yücelitor ve kadınların kocalarına itaat etmelerini ‘ibadet’ olarak sayıyor. Kadın düşmanı müfredat durdurulsun!
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefinin devamı niteliğinde olan bu bilimdışı müfredatı tanımıyoruz. Şimdi ülkemiz ve geleceğimiz için görev alma zamanıdır. Bu ülkenin bilimden, laiklikten yana insanları dur demelidir. Bugün İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de eş zamanlı olarak yaptığımız eylemler uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Sesimiz her geçen gün büyümeye devam edecek. Gelin, insanca yaşadığımız bir ülkede, laik ve bilimsel bir eğitim için birlikte mücadele edelim.
Müfredat meselesi artık memleket meselesidir!
Basın açıklamasının ardından bir konuşma yapan Öztürk, müfredatta evrimin, pedagojik olarak uygun olmadığı iddia edilerek çıkarıldığını hatırlattı. Müfredata eklenen “muamelat” ve “ukubat”ın, şeriat hukuku olduğunu belirten Öztürk, bunların pedagojik olmadığına dikkat çekti.
Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
Öyle bir ders kitabı çıkarttılar ki siyasi parti propagandası yapıyor, AKP’nin il binalarından gönderilmiş gibi adeta. Sosyal Bilimler 4. Sınıf ders kitabı: Başkanlık sistemini anlatıyor. Parlamenter sistemin yanlışlığını anlatıyor. Rejim değişikliğini anlatıyor. Biz, çocuklarımızın yalanla, gericilikle zihinlerinin karartılmasına izin vermeyeceğiz. İnadına bilim, inadına sanat, inadına eleştirel düşünce, bilimsel felsefe demeye devam edeceğiz.
“Geleceği kinle değil bilimle kuracağız”
Milli Eğitim Bakanı’nın, PISA sonuçlarına ilişkin “Yalnızca Fen Lisesindeki öğrencilerimiz girmiş olsaydı bu sınavlara, aldığımız derece dünyanın ilk üçü arasında olacaktı” sözlerini anımsatan Öztürk şu ifadeleri kullandı:
iktidar, 15 yıldır nerede yanlış yaptıysa orada yanlış yapmaya devam ediyor. Cemaat ve tarikatlarla protokol imzalanıyor. İşte yazıyoruz orada “Ensarcı değil laik Türkiye” diye. Cemaatler ve tarikatlar eğitime zararlıdır, çocuklara zararlıdır. Eğitimin dinselleştirilmesi pedagojik değildir. O yüzden sendikalarımıza, eğitimbilimcilerimize, sizin eğitim sisteminizden canı yananlara kulak verin. “Ben yaptım oldu” demekten vazgeçin. Müfredatı geri çekin. Bu müfredat bu memlekete zararlıdır. Çocuklarımıza zararlıdır. O yüzden bu müfredatı geri çekin. Cinsiyetçi, gerici, ırkçı söylemlerin olduğu, ders kitaplarını geri çekin. İşte yazarlarımız burada. Ders kitaplarımızda bizim yaratıcı dünyamızı, düş dünyamızı geliştiren yazarlara yer verin. Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz düş ustası Muzaffer İzgü’nün kitaplarını anlatın çocuklara. Onların kitapları girsin ders kitaplarımızın, sınıf kitaplarımızın içine.
“Bilimsel eğitime ihtiyacımız var”
Öztürk, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Eğer yıllar sonra, benim söylediklerim, benim yaptıklarım bilimle çelişirse bilimi seçin” sözlerini tekrarlayarak, Erdoğan’ın “Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” sözlerini hatırlattı. Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:
Biz de diyoruz ki geleceği kinle değil, geleceği bilimle kuracağız. Geleceği eleştirel düşünceyle kuracağız. Geleceği kardeşlikle kuracağız, diyoruz. Evet, düşünen, sorgulayan, hakkını arayan nesillere ihtiyacımız var. Çağdaş bir eğitime ihtiyacımız var. Bilimsel bir eğitime ihtiyacımız var. Laik bir eğitime ihtiyacımız var. Çocuklarımızın, memleketin hangi köşesinde olursa olsun, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri eşit eğitime ihtiyacımız var. Parasız ve demokratik bir eğitime ihtiyacımız var. Din, dil, ırk yüzünden ayrımcılığa uğramadığımız bir eğitime ihtiyacımız var. O yüzden, bu ülkenin geleceği için laik eğitime ihtiyacımız var. O yüzden memleketimizin geleceği için bilimsel eğitime ihtiyacımız var.
“Müfredat anayasadır, seçkinler tek başlarına karar veremez”
KHK ile Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Nejla Kurul da konuşma yaptı. Kurul, raporların dikkat alınmadığı, Türkiye’deki çokluğun önemsenmediği bir sürece müdahale etmek için bir araya geldiklerini belirtti. Kurul, “Müfredat demek, eğitim programları demek, çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl yetiştireleceği, neyi öğrenip neyi öğrenmeyeceği; neyin yasını tutup neyin yasının tutulmayacağını; neye gülünüp neye gülünmeyeceğini, yani hayatımızı etkileyen bir dizi sözdür, söz kurulumudur” dedi. Kadını küçültmeyen, hiçbir etnik kimliği yok saymayan, inançlara saygılı olan bir müfredat olması gerektiğini ve bu müfredata ‘dur’ denilmesi gerektiğini vurguladı. Kurul sözlerine şöyle devam etti:
Bugün baktığımızda müfredatta hepimizi çok rahatsız eden ifadeler var. Ben bir hoca olarak, veya burada bir öğretmenler de var aramızda, öğretmenler olarak sınıfımıza gelip şunu söylememiz bekleniyor bizden: “Evinizin içinde evinizin reisi erkektir. Siz ona biat etmek durumundasınız.” Böyle bir şey yok! Bu dönemde böyle bir şey yok. Mütedeyyin aileler, muhafazakar aileler de çocukların erkek karşısında zayıflatıldığı, güçsüzleştirildiği, sesinin kesildiği bir ortam ister mi? İstemez.
Biz eğitimde dünyayla barış, ülkemizde barış getirmek istiyoruz ama cihat gibi kavramı görüyoruz farklı yerlerde. Bir ülkenin kurucularını, önderlerini sayfalarda giderek azalmış buluyoruz. Çok fazla abartılmış olabilir simgeler bu mesele şu meseledir: Bu ülkenin tarihi yeniden yazılacaksa şayet, resmi bir tarih yeniden yazılacaksa bu Türkiye kamuoyunun bilgisi dahilinde olmak durumundadır. Bu bakımdan gerçekten, eğitim bilimciler için kadınları ötekileştiren, kadınları evin içine, işsizliğe itmeye kalkan; gençleri ve çocukları geleceğin Türkiye’sinin aklını daha kısaltan, azaltan, onun yeteneklerini ve yetilerini geliştirmesinin önüne setler çeken; okulları ayrıştıran birbirinden, zengin okulları, yoksul okulları, belli bölge okulları diyen bir ayrışmaya karşı; özelleştirmeye ve ticarileştirmeye karşı duruyoruz aynı zamanda. Yani mesele sadece müfredat değil daha geniş bir şey, daha geniş hukuksuzluklar meselesi. Bu bakımdan çocuklarımıza, yaklaşık 25 milyon kişiye ne öğreteceğimiz meselesi, aynı zamanda anayasadır, biliyor musunuz? Hep birlikte nasıl yaşayacağımız meselesidir çünkü. Biz bugün diyoruz ki sadece bugünkü elitler, bugünkü Türkiye’nin seçkinleri buna karar veremezler. Türkiye kamuoyuyla bunu konuşmak zorundalar. Biz kamuoyuna bize destek vermesini, aynı zamanda da siyasal iktidarın bu mevzuları Türkiye’nin demokratik kamuoyuyla konuşmasını istiyoruz.
“Yahu bu TEOG seninle gelmedi mi yahu”
Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla gerçekleşen buluşmada CHP Milletvekili ve Eğitim Komisyonu üyesi Gaye Usluer de bulunuyordu. Usluer şunları söyledi:
Sevgili öğretmenlerim, değerli veliler, sevgili öğrenci arkadaşlarım, bir çığlığımız var. Pazartesi okullar açılıyor, okullar açılmadan önce hepimizin ortak çığlığı için buradayız. Diyoruz ki müfredatlar eğitimin anayasasıdır. Müfredatlar, anayasalar eğitimin paydaşları olmadan, öğretmenler, veliler, öğrenciler olmadan hazırlanamaz. Hep birlikte çığlığımız var, itiraz ediyoruz. Diyoruz ki laik olmayan, bilimsel olmayan, çağdışı, cinsiyetçi, tek tipçi eğitime hep birlikte hayır diyoruz.
Birisi çıkmış dün televizyonlara diyor ki “Bu TEOG ne yahu?” Ben de diyorum ki “Yahu bu TEOG seninle gelmedi mi yahu?”
“Lütfen uyanalım”
Yazar Prof. Dr. Erendiz Atasu ise “Türkiye’nin bekası” için bir araya geldiklerini belirtti. Türkiye’nin sömürge olma aşamasında olduğunu söyleyen Atasu, “Lütfen uyanalım! Akla ve bilime arkasını dönen insanlar, aklı ve bilimi çok iyi kullanan insanların kölesi olurlar. Tarih bunun büyük bir ispatı” dedi. Atasu şunları söyledi:
Bir müfredat hükümet işi değildir, uzmanların işidir, eğitim bilimcilerin işidir, sosyologların, pedagogların vesairenin uzun çalışmalarla hazırlayacağı bir şeydir. Hükümetler gider, müfredatlar kalır ve o müfredatın etkisi on yıllarca sürer. Böyle çerden çöpten karşımıza çıkan bir müfredat biz istemiyoruz. Ben tarih müfredatını gördüm ve hayretler içerisinde kaldım. Osmanlı tarihinden ve İslam tarihinden başka hiçbir şey yoktu içinde. Onlar olmasın demiyorum, elbette olacak ama doğru dürüst bir Kurtuluş Savaşı, bir Cumhuriyet, Cumhuriyet’in bir aydınlanma devrimi olduğunu gençlere öğretmeyen bir tarih kitabı nedir arkadaşlar? Bir Fransız Devrimi, bir Sovyet Devrimi, bir Sanayi Devrimi, bir Aydınlanma Devrimi; dünya nereden nereye gelmiş… Bunu göstermeyen bir tarih kitabı nedir? Kendimize dair hayallerden oluşmuş, hayali bir maziden oluşmuş bir kavanozun içerisine hapsedilmek isteniyor gençlerimiz. Biz ana-baba olarak bunlara karşı durmak durumundayız. Eski bir üniversite hocası olarak hakikaten yüreğim kan ağlıyor. Torun sahibi bir büyükanne olarak yüreğim kan ağlıyor. Gerçekten, lütfen, laik bilimsel, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal’in değerini, aydınlanmacı özüne cumhuriyetin sahip çıkacak nesiller yetiştirmek için bu müfredata hayır diyelim ve hayır demeye devam edelim.
“Mücadeleye devam”
Konuşmaların ardından mücadeleye devam edileceği ve bugün Türkiye’de eşzamanlı yapılan eylemlerin bir başlangıcı olduğu vurgulandı. Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi, yarın (17 Haziran) İstanbul’da düzenlenen mitinge katılım çağrısı yaparken, 18 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı önünde olacaklarını, bilimsel ve laik eğitim taleplerini yükselteceklerini belirtti. Ayrıca 20 Eylül’de de bundan sonraki süreçte bilimsel ve laik eğitim mücadelesi için yol haritası çıkarmak üzere yapılacak olan toplantıya çağrı yapıldı.
Üzerinde bilimsel ve laik eğitim taleplerinin yazılı olduğu balonlar gökyüzüne bırakıldı.Çocuklarımızı korkutamazsınız. Karanlığınızla üstümüze çökemezsiniz.
İzmirliler bilimi yasaklayan, çağdışı müfredata dur dedi
İzmir’de, AKP’nin gerici ve bilim dışı müfredatına karşı Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla Karşıkaya Çarşı girişinde basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi adına öğrenci velisi Melek Göktaş okudu.
Açıklamasına “Bugün burada, yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına iki gün kala çocuklarımızın geleceği için, 21. yüzyılda bilimi yasaklayan çağdışı müfredata ‘Dur’ demek için toplandık” diyerek başlayan Göktaş, yeni müfredat ile toplumun dönüştürülmeye çalışıldığını ve cihat gibi yıkıcı kavramların “değerlerimiz” diye anlatıldığı belirtti. Basın açıklamasının devamı ise şöyle:
Bugün burada, yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına iki gün kala çocuklarımızın geleceği için, 21. yüzyılda bilimi yasaklayan çağdışı müfredata “dur’’ demek için toplandık.
Bizi başka bir topluma dönüştürmeye çalışırken tüm değerlere saldıran “cumhuriyet değerlerini ve Atatürk’ü” yok sayan, cihat gibi yıkıcı kavramları“değerlerimiz” diye anlatmaya çalışan bir müfredatı kabul etmiyoruz. Bizler her koşulda cihat yerine cihanda barıştan yanayız. Barışın temini, laiklik ilkesinin varlığı ile mümkündür. Bugün Ortadoğu’nun içinde bulunduğu perişanlığa düşmemek için buradayız.
Ancak laik bir eğitimde eğitim program ve ders içerikleri bilimsel ilkelere dayanır ve ancak bilimsel bir eğitim, çocuklarımızın anlama ve yorumlama yetilerini, yaratıcılıklarını, yeteneklerini geliştirebilir. Bilimsel ve Laik Eğitim bu ülkede yaşayan, yaşamak isteyen herkesin yararınadır. İktidar, eğitim sistemindeki hatalarından ders çıkarmak yerine yanlış uygulamalarına ısrarla devam ediyor. Laik olmayan bir eğitim sisteminin bilimsel olması, evrensel bir niteliğe kavuşması mümkün değildir.
“Cihat” kavramının müfredata sokulması, evrime ilişkin konuların yok denecek kadar azaltılması, vakıfların, cemaatlerin eğitim sistemine çöreklenmesi için harcanan çaba, zorla imam hatipleştirme hamleleri yıllardır uygulanan yıkım politikalarının bugünkü adımlarıdır.
Okul öncesi dönemde yavrularımız sübyan mekteplerine yönlendirilirken, her yıl daha fazla çocuğumuz gidebileceği başka okul olmadığı için İmam Hatip Okullarına mecbur bırakılıyor. ÖSYM’nin verilerine göre, 222 bin 925 İmam Hatip Lisesi mezunundan sadece 40 bini üniversiteye yerleşebildi. Her 5 imam hatipliden 1’i üniversiteli olabilmişken, artık okullarımızdaki bu imam hatip dayatmasının sona ermesini istiyoruz.
İsmi çocuk istismar olaylarıyla gündemden düşmeyen Ensar Vakfı’nın da aralarında olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Birlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi bir takım yapılanmalar ve cemaatler ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ayrı ayrı protokoller imzalanıyor ve okullarımızda din istismarı üzerinden siyasal propaganda yapabilmesinin yolu açılıyor.
Yeni müfredat ataerkil aile yapısının ve erkek egemen toplumun ailedeki varlığını tam anlamıyla koruyup yüceltiyor, kadınların kocalarına itaat etmelerini “ibadet” olarak sayıyor. Çocukların dindar bir aile kurmaları isteniyor.
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefinin devamı niteliğinde olan bilim dışı bu müfredatı tanımıyoruz. Şimdi ülkemiz ve geleceğimiz için görev alma zamanı. Bu ülkenin bilimden, laiklikten yana insanları dur demezse durmayacaklar. Bugün İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de eş zamanlı olarak yaptığımız eylemler uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Sesimiz her geçen gün büyümeye devam edecek. Gelin, insanca yaşadığımız bir ülke için, laik ve bilimsel bir eğitim için birlikte mücadele edelim.
Müfredat meselesi artık memleket meselesidir. Söz veriyoruz “bilimsel ve laik eğitim” rehberliğinde güzel bir gelecek kuracağız.
Sendika org
Ankaralılar, Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla bugün (16 Eylül) bilimdışı müfredatı karşı Sakarya Caddesi’nde bir araya geldi. Buluşmaya CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, CHP Eskişehir Milletvekili ve Eğitim Komisyonu üyesi Gaye Usluer de destek verdi.
“Cihat yerine, her koşulda cihanda barıştan yanayız”
Yapılan açıklamada evrensel eğitimin herkesin yararına olduğu belirtilirken, Mustafa Kemal’in müfredatta yok sayılması ve cihadın “değer” olarak müfredata eklenmesinin kabul edilemez olduğu kaydedildi. Açıklamada, “Bizler cihat yerine, her koşulda cihanda barıştan yanayız” denildi.
Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi adına Betül Öztürk tarafından okunan açıklama şöyle:
Uluslararası düzeyde yapılan, eğitimdeki başarımızı görebileceğimiz PISA sonuçlarından utanıyoruz. Çocuklarımız hak ettikleri eğitimi almazken daha fazla çocuğumuz gidebileceği başka okul olmadığı için İmam Hatip Okullarına mecbur bırakılıyor. ÖSYM’nin verilen göre beş imam hatipliden ancak biri üniversiteli olabiliyor. Yetmezmiş gibi yaz aylarında iki kez değiştirilen yönetmelik ile istenilen yerde, hiçbir şarta bağlı olmaksızın, valilerin kararıyla İmam Hatip Liseleri açılabilecek. İmam Hatip dayatması son bulsun.
Milli Eğitim Bakanlığı, ismi çocuk istismarlarıyla gündemden düşmeyen Ensar Vakfı da dahil Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Birlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi birtakım yapılanmalar ile ayrı ayrı protokoller imzalıyor ve böylece okullarımızda din istismarı üzerinden siyasal propaganda yapabilmesinin yolu açılıyor. Acı bir tecrübe ile gördük ki dini referanslarla bir cemaate teslim edilen eğitim yapılanmasının sonuçları çok yıkıcı olabiliyor. Laiklik bunu tekrar tekrar yaşamamanın teminatıdır. Bu protokoller iptal edilsin.
Yeni müfredat, ataerkil aile yapısının ve erkek egemen toplumun ailedeki varlığını tam anlamıyla koruyup yücelitor ve kadınların kocalarına itaat etmelerini ‘ibadet’ olarak sayıyor. Kadın düşmanı müfredat durdurulsun!
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefinin devamı niteliğinde olan bu bilimdışı müfredatı tanımıyoruz. Şimdi ülkemiz ve geleceğimiz için görev alma zamanıdır. Bu ülkenin bilimden, laiklikten yana insanları dur demelidir. Bugün İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de eş zamanlı olarak yaptığımız eylemler uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Sesimiz her geçen gün büyümeye devam edecek. Gelin, insanca yaşadığımız bir ülkede, laik ve bilimsel bir eğitim için birlikte mücadele edelim.
Müfredat meselesi artık memleket meselesidir!
Basın açıklamasının ardından bir konuşma yapan Öztürk, müfredatta evrimin, pedagojik olarak uygun olmadığı iddia edilerek çıkarıldığını hatırlattı. Müfredata eklenen “muamelat” ve “ukubat”ın, şeriat hukuku olduğunu belirten Öztürk, bunların pedagojik olmadığına dikkat çekti.
Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
Öyle bir ders kitabı çıkarttılar ki siyasi parti propagandası yapıyor, AKP’nin il binalarından gönderilmiş gibi adeta. Sosyal Bilimler 4. Sınıf ders kitabı: Başkanlık sistemini anlatıyor. Parlamenter sistemin yanlışlığını anlatıyor. Rejim değişikliğini anlatıyor. Biz, çocuklarımızın yalanla, gericilikle zihinlerinin karartılmasına izin vermeyeceğiz. İnadına bilim, inadına sanat, inadına eleştirel düşünce, bilimsel felsefe demeye devam edeceğiz.
“Geleceği kinle değil bilimle kuracağız”
Milli Eğitim Bakanı’nın, PISA sonuçlarına ilişkin “Yalnızca Fen Lisesindeki öğrencilerimiz girmiş olsaydı bu sınavlara, aldığımız derece dünyanın ilk üçü arasında olacaktı” sözlerini anımsatan Öztürk şu ifadeleri kullandı:
iktidar, 15 yıldır nerede yanlış yaptıysa orada yanlış yapmaya devam ediyor. Cemaat ve tarikatlarla protokol imzalanıyor. İşte yazıyoruz orada “Ensarcı değil laik Türkiye” diye. Cemaatler ve tarikatlar eğitime zararlıdır, çocuklara zararlıdır. Eğitimin dinselleştirilmesi pedagojik değildir. O yüzden sendikalarımıza, eğitimbilimcilerimize, sizin eğitim sisteminizden canı yananlara kulak verin. “Ben yaptım oldu” demekten vazgeçin. Müfredatı geri çekin. Bu müfredat bu memlekete zararlıdır. Çocuklarımıza zararlıdır. O yüzden bu müfredatı geri çekin. Cinsiyetçi, gerici, ırkçı söylemlerin olduğu, ders kitaplarını geri çekin. İşte yazarlarımız burada. Ders kitaplarımızda bizim yaratıcı dünyamızı, düş dünyamızı geliştiren yazarlara yer verin. Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz düş ustası Muzaffer İzgü’nün kitaplarını anlatın çocuklara. Onların kitapları girsin ders kitaplarımızın, sınıf kitaplarımızın içine.
“Bilimsel eğitime ihtiyacımız var”
Öztürk, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Eğer yıllar sonra, benim söylediklerim, benim yaptıklarım bilimle çelişirse bilimi seçin” sözlerini tekrarlayarak, Erdoğan’ın “Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” sözlerini hatırlattı. Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:
Biz de diyoruz ki geleceği kinle değil, geleceği bilimle kuracağız. Geleceği eleştirel düşünceyle kuracağız. Geleceği kardeşlikle kuracağız, diyoruz. Evet, düşünen, sorgulayan, hakkını arayan nesillere ihtiyacımız var. Çağdaş bir eğitime ihtiyacımız var. Bilimsel bir eğitime ihtiyacımız var. Laik bir eğitime ihtiyacımız var. Çocuklarımızın, memleketin hangi köşesinde olursa olsun, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri eşit eğitime ihtiyacımız var. Parasız ve demokratik bir eğitime ihtiyacımız var. Din, dil, ırk yüzünden ayrımcılığa uğramadığımız bir eğitime ihtiyacımız var. O yüzden, bu ülkenin geleceği için laik eğitime ihtiyacımız var. O yüzden memleketimizin geleceği için bilimsel eğitime ihtiyacımız var.
“Müfredat anayasadır, seçkinler tek başlarına karar veremez”
KHK ile Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Nejla Kurul da konuşma yaptı. Kurul, raporların dikkat alınmadığı, Türkiye’deki çokluğun önemsenmediği bir sürece müdahale etmek için bir araya geldiklerini belirtti. Kurul, “Müfredat demek, eğitim programları demek, çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl yetiştireleceği, neyi öğrenip neyi öğrenmeyeceği; neyin yasını tutup neyin yasının tutulmayacağını; neye gülünüp neye gülünmeyeceğini, yani hayatımızı etkileyen bir dizi sözdür, söz kurulumudur” dedi. Kadını küçültmeyen, hiçbir etnik kimliği yok saymayan, inançlara saygılı olan bir müfredat olması gerektiğini ve bu müfredata ‘dur’ denilmesi gerektiğini vurguladı. Kurul sözlerine şöyle devam etti:
Bugün baktığımızda müfredatta hepimizi çok rahatsız eden ifadeler var. Ben bir hoca olarak, veya burada bir öğretmenler de var aramızda, öğretmenler olarak sınıfımıza gelip şunu söylememiz bekleniyor bizden: “Evinizin içinde evinizin reisi erkektir. Siz ona biat etmek durumundasınız.” Böyle bir şey yok! Bu dönemde böyle bir şey yok. Mütedeyyin aileler, muhafazakar aileler de çocukların erkek karşısında zayıflatıldığı, güçsüzleştirildiği, sesinin kesildiği bir ortam ister mi? İstemez.
Biz eğitimde dünyayla barış, ülkemizde barış getirmek istiyoruz ama cihat gibi kavramı görüyoruz farklı yerlerde. Bir ülkenin kurucularını, önderlerini sayfalarda giderek azalmış buluyoruz. Çok fazla abartılmış olabilir simgeler bu mesele şu meseledir: Bu ülkenin tarihi yeniden yazılacaksa şayet, resmi bir tarih yeniden yazılacaksa bu Türkiye kamuoyunun bilgisi dahilinde olmak durumundadır. Bu bakımdan gerçekten, eğitim bilimciler için kadınları ötekileştiren, kadınları evin içine, işsizliğe itmeye kalkan; gençleri ve çocukları geleceğin Türkiye’sinin aklını daha kısaltan, azaltan, onun yeteneklerini ve yetilerini geliştirmesinin önüne setler çeken; okulları ayrıştıran birbirinden, zengin okulları, yoksul okulları, belli bölge okulları diyen bir ayrışmaya karşı; özelleştirmeye ve ticarileştirmeye karşı duruyoruz aynı zamanda. Yani mesele sadece müfredat değil daha geniş bir şey, daha geniş hukuksuzluklar meselesi. Bu bakımdan çocuklarımıza, yaklaşık 25 milyon kişiye ne öğreteceğimiz meselesi, aynı zamanda anayasadır, biliyor musunuz? Hep birlikte nasıl yaşayacağımız meselesidir çünkü. Biz bugün diyoruz ki sadece bugünkü elitler, bugünkü Türkiye’nin seçkinleri buna karar veremezler. Türkiye kamuoyuyla bunu konuşmak zorundalar. Biz kamuoyuna bize destek vermesini, aynı zamanda da siyasal iktidarın bu mevzuları Türkiye’nin demokratik kamuoyuyla konuşmasını istiyoruz.
“Yahu bu TEOG seninle gelmedi mi yahu”
Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla gerçekleşen buluşmada CHP Milletvekili ve Eğitim Komisyonu üyesi Gaye Usluer de bulunuyordu. Usluer şunları söyledi:
Sevgili öğretmenlerim, değerli veliler, sevgili öğrenci arkadaşlarım, bir çığlığımız var. Pazartesi okullar açılıyor, okullar açılmadan önce hepimizin ortak çığlığı için buradayız. Diyoruz ki müfredatlar eğitimin anayasasıdır. Müfredatlar, anayasalar eğitimin paydaşları olmadan, öğretmenler, veliler, öğrenciler olmadan hazırlanamaz. Hep birlikte çığlığımız var, itiraz ediyoruz. Diyoruz ki laik olmayan, bilimsel olmayan, çağdışı, cinsiyetçi, tek tipçi eğitime hep birlikte hayır diyoruz.
Birisi çıkmış dün televizyonlara diyor ki “Bu TEOG ne yahu?” Ben de diyorum ki “Yahu bu TEOG seninle gelmedi mi yahu?”
“Lütfen uyanalım”
Yazar Prof. Dr. Erendiz Atasu ise “Türkiye’nin bekası” için bir araya geldiklerini belirtti. Türkiye’nin sömürge olma aşamasında olduğunu söyleyen Atasu, “Lütfen uyanalım! Akla ve bilime arkasını dönen insanlar, aklı ve bilimi çok iyi kullanan insanların kölesi olurlar. Tarih bunun büyük bir ispatı” dedi. Atasu şunları söyledi:
Bir müfredat hükümet işi değildir, uzmanların işidir, eğitim bilimcilerin işidir, sosyologların, pedagogların vesairenin uzun çalışmalarla hazırlayacağı bir şeydir. Hükümetler gider, müfredatlar kalır ve o müfredatın etkisi on yıllarca sürer. Böyle çerden çöpten karşımıza çıkan bir müfredat biz istemiyoruz. Ben tarih müfredatını gördüm ve hayretler içerisinde kaldım. Osmanlı tarihinden ve İslam tarihinden başka hiçbir şey yoktu içinde. Onlar olmasın demiyorum, elbette olacak ama doğru dürüst bir Kurtuluş Savaşı, bir Cumhuriyet, Cumhuriyet’in bir aydınlanma devrimi olduğunu gençlere öğretmeyen bir tarih kitabı nedir arkadaşlar? Bir Fransız Devrimi, bir Sovyet Devrimi, bir Sanayi Devrimi, bir Aydınlanma Devrimi; dünya nereden nereye gelmiş… Bunu göstermeyen bir tarih kitabı nedir? Kendimize dair hayallerden oluşmuş, hayali bir maziden oluşmuş bir kavanozun içerisine hapsedilmek isteniyor gençlerimiz. Biz ana-baba olarak bunlara karşı durmak durumundayız. Eski bir üniversite hocası olarak hakikaten yüreğim kan ağlıyor. Torun sahibi bir büyükanne olarak yüreğim kan ağlıyor. Gerçekten, lütfen, laik bilimsel, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal’in değerini, aydınlanmacı özüne cumhuriyetin sahip çıkacak nesiller yetiştirmek için bu müfredata hayır diyelim ve hayır demeye devam edelim.
“Mücadeleye devam”
Konuşmaların ardından mücadeleye devam edileceği ve bugün Türkiye’de eşzamanlı yapılan eylemlerin bir başlangıcı olduğu vurgulandı. Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi, yarın (17 Haziran) İstanbul’da düzenlenen mitinge katılım çağrısı yaparken, 18 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı önünde olacaklarını, bilimsel ve laik eğitim taleplerini yükselteceklerini belirtti. Ayrıca 20 Eylül’de de bundan sonraki süreçte bilimsel ve laik eğitim mücadelesi için yol haritası çıkarmak üzere yapılacak olan toplantıya çağrı yapıldı.
Üzerinde bilimsel ve laik eğitim taleplerinin yazılı olduğu balonlar gökyüzüne bırakıldı.Çocuklarımızı korkutamazsınız. Karanlığınızla üstümüze çökemezsiniz.
İzmirliler bilimi yasaklayan, çağdışı müfredata dur dedi
İzmir’de, AKP’nin gerici ve bilim dışı müfredatına karşı Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi’nin çağrısıyla Karşıkaya Çarşı girişinde basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı Bilimsel ve Laik Eğitim Hareketi adına öğrenci velisi Melek Göktaş okudu.
Açıklamasına “Bugün burada, yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına iki gün kala çocuklarımızın geleceği için, 21. yüzyılda bilimi yasaklayan çağdışı müfredata ‘Dur’ demek için toplandık” diyerek başlayan Göktaş, yeni müfredat ile toplumun dönüştürülmeye çalışıldığını ve cihat gibi yıkıcı kavramların “değerlerimiz” diye anlatıldığı belirtti. Basın açıklamasının devamı ise şöyle:
Bugün burada, yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına iki gün kala çocuklarımızın geleceği için, 21. yüzyılda bilimi yasaklayan çağdışı müfredata “dur’’ demek için toplandık.
Bizi başka bir topluma dönüştürmeye çalışırken tüm değerlere saldıran “cumhuriyet değerlerini ve Atatürk’ü” yok sayan, cihat gibi yıkıcı kavramları“değerlerimiz” diye anlatmaya çalışan bir müfredatı kabul etmiyoruz. Bizler her koşulda cihat yerine cihanda barıştan yanayız. Barışın temini, laiklik ilkesinin varlığı ile mümkündür. Bugün Ortadoğu’nun içinde bulunduğu perişanlığa düşmemek için buradayız.
Ancak laik bir eğitimde eğitim program ve ders içerikleri bilimsel ilkelere dayanır ve ancak bilimsel bir eğitim, çocuklarımızın anlama ve yorumlama yetilerini, yaratıcılıklarını, yeteneklerini geliştirebilir. Bilimsel ve Laik Eğitim bu ülkede yaşayan, yaşamak isteyen herkesin yararınadır. İktidar, eğitim sistemindeki hatalarından ders çıkarmak yerine yanlış uygulamalarına ısrarla devam ediyor. Laik olmayan bir eğitim sisteminin bilimsel olması, evrensel bir niteliğe kavuşması mümkün değildir.
“Cihat” kavramının müfredata sokulması, evrime ilişkin konuların yok denecek kadar azaltılması, vakıfların, cemaatlerin eğitim sistemine çöreklenmesi için harcanan çaba, zorla imam hatipleştirme hamleleri yıllardır uygulanan yıkım politikalarının bugünkü adımlarıdır.
Okul öncesi dönemde yavrularımız sübyan mekteplerine yönlendirilirken, her yıl daha fazla çocuğumuz gidebileceği başka okul olmadığı için İmam Hatip Okullarına mecbur bırakılıyor. ÖSYM’nin verilerine göre, 222 bin 925 İmam Hatip Lisesi mezunundan sadece 40 bini üniversiteye yerleşebildi. Her 5 imam hatipliden 1’i üniversiteli olabilmişken, artık okullarımızdaki bu imam hatip dayatmasının sona ermesini istiyoruz.
İsmi çocuk istismar olaylarıyla gündemden düşmeyen Ensar Vakfı’nın da aralarında olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Birlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi bir takım yapılanmalar ve cemaatler ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ayrı ayrı protokoller imzalanıyor ve okullarımızda din istismarı üzerinden siyasal propaganda yapabilmesinin yolu açılıyor.
Yeni müfredat ataerkil aile yapısının ve erkek egemen toplumun ailedeki varlığını tam anlamıyla koruyup yüceltiyor, kadınların kocalarına itaat etmelerini “ibadet” olarak sayıyor. Çocukların dindar bir aile kurmaları isteniyor.
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefinin devamı niteliğinde olan bilim dışı bu müfredatı tanımıyoruz. Şimdi ülkemiz ve geleceğimiz için görev alma zamanı. Bu ülkenin bilimden, laiklikten yana insanları dur demezse durmayacaklar. Bugün İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de eş zamanlı olarak yaptığımız eylemler uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Sesimiz her geçen gün büyümeye devam edecek. Gelin, insanca yaşadığımız bir ülke için, laik ve bilimsel bir eğitim için birlikte mücadele edelim.
Müfredat meselesi artık memleket meselesidir. Söz veriyoruz “bilimsel ve laik eğitim” rehberliğinde güzel bir gelecek kuracağız.
Sendika org