1886 yılında Amerikan işçi sınıfının, Amerikan burjuvazisine karşı 8 saatlik işgünü talebi ile büyük mücadelelere girişmesi ve bu hakkın kazanılması, Amerikan işçi sınıfı ve tüm dünya proleterleri tarafından sevinçle karşılandı; Amerikan işçi sınıfının başlattığı bu mücadele, dünya proletarya hareketinde yeni bir aşamayı simgeliyordu.
1889’da, dünya komünistlerinin uluslar arası birliği olan, II. Enternasyonalin Paris Kongresi tarafından bu mücadele günü, dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak, dünya işçi sınıfının bayramı olarak ilan edildi. O günden bu yana, dünya proletaryası, bugünü, dünyanın tüm emekçileriyle birlikte, burjuvaziye, emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için kutladı. 1 Mayıs günü, dünya proletaryasının ve ezilen halklarının Enternasyonalist Birlik ve dayanışmasının yükseldiği, mücadelesinin daha da alevlendiği bir günü simgelerken, burjuvazi ve her türden gericilik için korku kaynağının ve emperyalist kapitalist- dünyanın temellerinden sarsılmasının simgesi oldu, oluyor.
Dünya proletaryasının Türkiye kolu olan ülkemiz proletaryası tarafından 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak ilk kez kutlanması 1910’lara rastlar. Ne var ki, işbirlikçi büyük burjuva ve feodal devletin azgın gerici baskısı altında Türkiye proletaryası bu geleneği, dünyadaki sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde; sürekli hale getiremedi. Türkiye proletaryasının bu tarihi hakkı sürekli azgın anti-demokratik baskılarla, faşizm ve gericiliğin zorba saldırılarıyla engellendi, engellenmeye çalışıldı.
1923 / 1. İktisat Kongresi’nde, işçi sınıfının zorlaması ile 1 Mayıs işçi bayramı olarak kabul edilmesine rağmen, Kemalist gericilik, proletaryanın 1 Mayıs eylemlerine saldırdı. 1925’te çıkarılan “Takrir-i Sükun Kanun"u ile resmen yasaklandı ve “Bahar Bayram”ı edildi.
İşçi sınıfı, tarihi hakkı olan 1 Mayıs'ı egemen sınıfların yasaklamalarına boyun eğmedi şu ya da bu biçimde yaşatmaya çalıştı ve ilk kez kitlesel olarak 1976 altıdan itibaren 1 Mayıs’ı kutlamaya başladı. 1. Mayısların kitlesel olarak kutlanması sonraki süreçte güçlü şekilde sürdürüldü; ’76–80’ arası bir gelenek haline getirildi.
‘70’li yılların ikinci yarısından itibaren işçi sınıfının ve emekçi halkın yükselen mücadelesi karşısında egemen sınıflar boş durmadı fırsatta gelişen hareketi ezmeye, devrimci i devrimci demokratik ve Kürt ulusalcı dağıtmaya çalışıyorlardı. Ve ilerleyen: de bulunmuşu: 12 Eylül askeri darbesi! Birlikte, 12 Eylül faşizmi, işçi sınıfına, halka, Kürt ulusuna, komünistlere, devrimci ve demokratlara azgınca saldırdı. İşçi sınıfı ve emekçilerin kanı canı pahasına kazandığı ekonomik ve demokratik kazanımları, yüz binlerce işçi, köylü, öğrenci, memur, devrimci ve komünist işkencelerden geçirildi, sonra zindanlara dolduruldu, ağır cezalar verilmeye çalışıldı. 12 Eylül faşizminin generaller, halka, devrime ve komünist Mayıs’a o denli düşmandılar ki, 1 Mayıs’ı tatil günü olmaktan bile çıkardılar.
12 Eylül faşizmi ve sonrası ilk ülkemizde 1 Mayıs’lar durgun geçti; Cunta yılları, karşı-devrimin kara bulutlarını kapladığı yıllar oldu. Ama işçi sınıfı, 12 Eylül faşist darbesinde, aldığı yenilginin, örgütsüzlüğün nedenlerini düşündü, burjuvaziye ve her türden gericiliğe karşı en başta da faşizme karşı kinini biledi, gelecek-mücadelelere hazırlandı. Bunun olması da kaçınılmazdır. 88’den sonrası 1 Mayıs’lar yeniden kitlesel eylemlerle kutlanmaya, yaşatılmaya başlandı.
Ama hala Türkiye de 1 Mayıs özgür değil ve 1 Mayıs Taksim alanı 1 Mayıs kutlamalarına kapalı. İşçi ve emekçi yığınlar 1 Mayıs’ın özgür olması ve 1 Mayıs Taksim alanının kutlamalara açılması için sesini yükseltmeli ve 1 Mayıs’ın devrimci özünün boşaltılmasına geçit vermemelidir.
Ağır kriz ve krizin yarattığı işçi kıyımı terörü ve yoksulluk, bugün işçi sınıfının ve emekçilerin saflarında mücadele eğilimini güçlendirdi. Ekonomik görüntülü olsa da her geçen gün artan ve ağırlaşan yaşam koşulları, geniş işçi ve emekçi kitlelerin sefaletini derinleştirdiği gerçekliği, geniş yığınların rejime karşı mücadeleye atılmaları bakımından daha da elverişli bir ortam yaratıyor. Lokal düzeyde de kalsa fabrika işgalleri, direniş ve protesto eylemleri. İşçi sınıfı ve emekçi yığınların tepkisinin derinliğini ve dipten gelen güçlü bir uğultunun haberini veriyor. Canlanan ve başını yukarıya kaldırmaya çalışan işçi hareketi, sendika ağa ve bürokratlarının barikatına çarpıyor.
Ne ki sendika ağalarının ihanetleri her geçen gün daha bir netçe görülüyor ve işçi hareketi yeni çıkış arıyor. Özellikle belli eylem biçimleri, işçilerin saflarında genelleşiyor. Buna, öğrenci gençliğin mücadelesi, ilerici aydınların, kırın ve kentin emekçilerinin, kadınların hala bir birine bağlanmamış eylemleri, eşlik ediyor. Kürt ulusunun özgürlük direnişini gelişiyor, ulusal özlemleri güçleniyor. Kısacası, yeni bir devrimci yükselişin ayak sesleri her gün biraz daha yaklaşıyor.
Bununla birlikte, karşı–devrimin iç çelişki ve çatışması daha fazla keskinleşiyor. MGK faşist diktatörlüğü toplumsal sorunlar karşısında daha fazla zorlanıyor. Halktan kopuk ve halkın sorunlarından uzak anayasa tartışmaları gölgesinde AKP hükümeti ile iktidar ipini elinde tutan generaller arasında kâğıtların yeniden karılmasını koşulluyor. Egemen sınıflar karşı-devrimci yoğun ve yaygın olarak sürdürme yoluyla olası bir devrimci yükselişi önlemeye; korku imparatorluğunu yükseltmeye çalışıyorlar.
Bu koşullarda 1 Mayıs’ın kitlesel olarak kutlanması. 1 Mayıs kutlama alanın Taksim de devrimci geleneğinin yaşatılması daha da önemi kazanıyor. 2007 ve 2008 de işçiler, emekçiler, faşizmin 1 Mayıs yasaklarına ve saldırılarına rağmen, 1Mayıs Taksim Alanı’nda kutlamak için militan kitlesel gösterilerle Taksimi kuşatmışlardı. On binlerce işçi ve emekçinin eylemliliğinin bu dönemde, 1Mayıs, faşizm ve sermayenin, yasaklarının daha da güçlü olarak parçalandığı ve Taksimde 1 Mayıs’ın kutlandığı bir gün olmalıdır.
Dahası, 2010 l Mayıs’ında, Dünya proletaryası, “Kahrolsun Kapitalizm”,” Kahrolsun Faşizm”, “Yaşasın Sosyalizm", “Yaşasın Devrim ve Özgürlük” şiarlarıyla dünyanın dört bir sinde bu mücadele gününü kutlayıp, ilanına karşı kinini haykırırken, ülkemiz proletaryası bu 1 Mayıs’ta da, alanlara inerek, dünya kardeşlerine güçlü ellerini uzatmalı, onlarla dayanışmasının yükseltmelidir.
İşçiler, işten atmalar, hak yoksunluğu ve faşist saldırıları sürüyor. Kapitalist sömürü her geçen gün daha da yoğunlaşıyor. Asıl hedefimiz olan sosyalizm uğruna mücadele ederken, en özgür bir şekilde sınıf mücadelesine katılmanızın önündeki temel engel olan faşist diktatörlüğe karşı da mücadele etmelisiniz. Bu uğurdaki mücadelede temel şiarı; “Kahrolsun Faşist Diktatörlük, Yaşasın Özgürlük!" olmalıdır. İşçiler, sadece kendinizi kurtarmakla yükümlü bir sınıf değil; tarih, işçilere diğer ezilen ve sömürülen sınıfların kurtuluş mücadelesine de önderlik görevi yüklemiştir. Haliyle işçiler diğer ezilen ve sömürülen sınıfların kurtuluşunu sağlamadan kendi kurtuluşunu sağlayamaz. Toplumun en dinamik, en devrimci ve en tutarlı sınıfı olarak işçiler bu mücadelelerin en başındadır. Gelecek aydınlıktır, mutluluktur. Ve bu işçilerin nasırlı ellerinde, güçlü bileklerin üzerinde yükselecektir. Bu 1 Mayıs’ı bu bilinç ve kararlılıkla kutlayarak, faşizm ve sermayenin yasaklar zincirini parçalamalısınız. Sürmekte olan sınıf eylemliliğinizi bu 1 Mayıs’ta daha da yükseltmelisiniz.
Gençler, kurtuluşunuz işçi sınıfının yanındadır. Faşizm ve sermaye sizleri de tamamen köleleştirmeye devam ediyor. Sizler de en doğal haklarınızdan yoksunsunuz. Bu 1Mayıs’ta, sizler de, işçiler ve diğer emekçilerle omuz omuza mücadele ederek, mücadelenizi daha da ilerletmelisiniz.
Emekçi köylüler, kent emekçileri, faşizm ve sermaye size de düşman. Faşist diktatörlük sizlerin de tepesine bir balyoz gibi iniyor. Yoksulluğunuz her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu 1 Mayıs’ta seslerinizi yükseltmeli, işçiler ve öğrencilerle omuz omuza olmalısınız.
Kürt ulusu, en doğal ulusal ve demokratik haklarından yoksun tutulmaya devam ediliyorsun. Faşist diktatörlük seni inkâr ve imha politikalarıyla eziyor. Ulusal direnişini devrimci bir rotada sürdürerek, en doğal haklarını elde etmek için mücadele etmeli, bu 1 Mayıs’ta “Kürdara Azadi “ istemini daha da yükseltmelisin!
İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar devrimler, yoldaşlar öyleyse haydi 1 Mayıs’ta kitleler halinde omuz omuza, kol kola l Mayıs kutlama alanının yükseltildiği alanlara!
Öyleyse haydi iş yavaşlatma, iş bırakma, belli bölgelerde hep birlikte 1 Mayıs Bayramı’nı kitlesel olarak kutlamaya!
İstanbul’da 1 Mayıs’ı Taksim alanın da kutlamaya.
Baharda uyanan cıvıl cıvıl kaynayan doğanın atılımına, işçi ve emekçi yığınların devrimci atılımı eşlik etsin!
BİJİ YEK GULAN! YAŞASIN 1 MAYIS!
TAKSİM KAZANMAK İÇİN İLERİ!
DEVRİMCİ HALKIN BİRLİĞİ
www.halkinbirligi.net