Eylemde, ilk sözü gözaltında kaybedilen
Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak oldu. Hasan Ocak'ın kaybedilmesine ilişkin
açılan davanın geçtiğimiz günlerde "failler bulunamadığı" iddiasıyla
zamanaşımından kapatıldığını hatırlatan Ali Ocak, Beykoz Cumhuriyet
Savcılığının, devletin yıllardır yıkmadığı yalan duvarına bir tuğla daha
eklediğini kaydetti.
Yıllardır hakikat ve adalet için
alanlarda olduklarını hatırlatan Ocak, bundan sonrada olmaya devam edeceklerini
söyledi ve ekledi: "Yalanlarınız ve hileleriniz önünde diz çökmeyeceğiz.
Her alanda akikat ve adaleti haykırmaya devam edeceğiz."
Hasan Ocak'ın arkadaşı İstanbul
Milletvekili Ali Şeker, geçtiğimiz günlerde Darbe Komisyonunda dinlenen Mehmet
Ağar'a, Ocak'ı sorduğunu ve "Bilmiyorum, başka böyle olaylar var mı?"
diye sorduğunu hatırlattı. Şeker, şunları söyledi: "Bu meydanda onlarca
örneği görmeyen bir zihniyet var. Maalesef bu örneklerin hiçbirisini görmek
istemeyen ve bu davayı zamanaşımına sokan bir anlayış var. Ülkede hızla barış
diyenler kaybediliyor. Barışımıza, kardeşliğimize, dostluğumuza sahip çıkacak
olanlar yine bizleriz. Biz kayıplarımızı unutmayacağız. Çünkü onları unutmak
insanlığımızı unutmak demektir."
Nihat Aydoğan'ın kızı Leyla Aydoğan, 22
yıldır Galatasaray'da adalet için oturduklarını söyledi. "Eli kanlı
vicdansızlar aramızda dolaşırken bir sürü insanın çocuğu yetim kaldı, biz de
onlardan birkaç tanesiyiz. Başka çocuklar yetim kalmasın diye mücadelemizi
sürdüreceğiz. Babamı ve tüm kayıpları aramaya devam edeceğiz. Umudumuz her
zaman var, kaybetmeyeceğiz" dedi.
'BABAMI HİÇ GÖRMEDİM, BENİ NASIL
SEVERDİ, ELLEMİ NASIL TUTURDI BİLMİYORUM'
Babası kaybedildiğinde henüz bebek olan
Necbir Aydoğan, gözyaşlarını tutunamadı, konuşmakta zorlandı. Aydoğan, babasına
olan özlemini, katillere olan öfkesini şu sözlerle ifade etti: "Ben babamı
hiç görmedim. O nasıl bakardı hiç bilmiyorum, beni nasıl severdi, elimi nasıl
tutardı hiç bilmiyorum. Umarım bize bu acıyı çektirenler hiçbir zaman
rahatlamazlar, ölmezler, bu vicdan azabıyla yaşarlar. Bir çocuk babasız
kaldığında neler yaşar bunu en iyi ben yaşadım. Bir mezarı olsa, 'burada
babamız var' desek biraz da olsa rahatlayacağız. Babamın kemiklerini bulana
kadar mücadele edeceğiz."
Haftanın açıklamasını Avukat Gülseren
Yoleri okudu. "Bu topraklarda egemen olan 'hukuksuzluk ve ihlal geleneği',
senelerdir 'adalet' talebinde ısrarcı olan bizleri cevapsız bırakmaya devam
ediyor" diyen Yoleri, darbe girişiminin ardından yargıyı ve siyaseti
zayıflatan düzenleme ve uygulamaların hızla arttığını söyledi. Ağır ihlaller
karşısında insanların seslerini duyurmasını, taleplerini dile getirmesini, hak
arama özgürlüklerini kullanmasını olanaksız kılan bir hukuksuzluğun hakim
olduğunu kaydeden Yoleri, Türkiye'de hakları ihlal edilenler için etkin ve
sonuç alınabilir bir iç hukuk yolunun olmadığını ifade etti. Yoleri, "Bu
topraklarda hakikat ve adalet esir alınmıştır" demek için de Galatasaray'da
olduklarını söyledi.
Katledişlerinin yıldönümlerinde
avukatlar Şevket Epözdemir ve Tahir Elçi'yi anan Yoleri, "Her iki dosyada
da bugüne kadar tek bir şüpheliye yer verilmemesi ve faillerin tespitine
yönelik etkin bir soruşturma yapılmaması kabul edilemez" dedi.
22 yıl önce kaybedilen Nihat Doğan'ın
dosyasının da aynı durumda olduğunu hatırlatan Yoleri, Aydoğan'ın gözaltına
alınarak kaybedilmesinden; baskına katılan Faik, Sabri ve Kemal isimli
korucular, Midyat Jandarma Komutanı Hilmi Kahraman, Midyat Kaymakamı Mehmet
Okur, Mardin Valisi Ahmet Kayhan, OHAL Valisi Ünal Erkan, Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Jandarma Genel Komutanı Aydın
İlter, Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel, Genel Sekreterliğini Orgeneral Doğan Bayazıt’ın yaptığı Milli
Güvenlik Kurulu sorumlu olduğunu belirtti. Yoleri, Aydoğan'ın akıbetinin
açıklanmasını, faillerinin tespit edilerek, yerelden ulusala bu suçta
sorumluluğu olan herkesin yargılanmasını istedi.
NE OLMUŞTU?
Nihat Aydoğan, 1994'te Midyat Doğançay
Köyü'nde, korucu olmayı reddettiği için bakı görüyordu. Bu baskılar nedeniyle
Aydoğan'ın oğlu dağa gitmeyi tercih etti, baskılar daha da arttı. Evleri sık
sık basılan Aydoğan, 30 Kasım 1994 sabahı, saat 05.00 sularında, çok sayıda
özel tim, asker ve korucu tarafından yatağından dövülerek çıkarıldı ve
gözaltına alındı. Elleri ve gözleri bağlanan Aydoğan, kanlar içinde önce Midyat
Jandarma Karakolu'na, daha sonra da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı'na
götürdü.
Eşi jandarma ve savcılığa Nihat
Aydoğan'ı sordu ancak, "serbest bırakıldı" yanıtını aldı. Tüm
başvurular sonuçsuz kaldı, Nihat Aydoğan'dan bir daha haber alınamadı.