Bizim bu her şeye burun kıvıran
istemezükçü muhalif zevat var ya; bazen insanı gerçekten çileden çıkarıyor.
Reisçiğim şimdi “Çobanım” diye ilan etti ya kendini; kopardılar gene vaveylayı.
Yok bize koyun mu diyormuş da, sürü müymüşüz de bilmem ne! Sorsan hepsi
filozof, ama alayı klavye filozofu; koskoca bir çobanlık felsefesinden bile
haberleri yok. Yemin ederim zavallı bunların hepsi.
SEN KİMSİN YAAAA, KİMSİN?!
Şimdi de koyun değilim diye itiraz
ediyorlar ama hâlâ o kalın kafaları bir türlü basmıyor: Koskoca Cumhurbaşkanı
bu; ister başkan olur, ister reis olur, isterse de çoban, sana mı soracak! Sen
kimsin yaaa, kimsin?!
TÜRK TİPİ ÇOBANLIK MI, YARI ÇOBANLIK MI?
Hayır, ülke zaten bu muasır medeniyet
seviyesine kadar yükselmiş, hâlâ neyin itirazını yapıyorsun. Bu saatten sonra
halk mı olacağız, sürü mü, koyun mu, birey mi, ne fark eder! Al başkanı, koy
çobanı; ne oluyor bir bak. Başkan değil, çoban yönetiyor ülkeyi. Bizler de
vatandaş–yurttaş değil, koyun oluyoruz, çocuklar da kuzu. Hal böyle olunca
tartışmalar da çobanlık mı, yarı çobanlık mı, yoksa Türk tipi çobanlık mı, işte
burada kilitleniyor sadece. Felsefede tek değişiklik, Tek Bayrak, Tek Sürü, Tek
Çoban, Tek Devlet. Konu bu kadar basit. Hayır; TBMM’nin adını değiştirsek ne
olacak; zaten işe mi yarıyor? Yap adını Türkiye Büyük Koyun Meclisi olsun
bitsin. Milletvekilleri ve muhalefet partisi başkanlarını da bağlayıcı bir
durum yok. Bahçeli ile Binali Bey Çoban Yardımcıları, milletvekilleri
sürüvekili olacaklar. Bakanlar Kurulu yerine Çobanlar Kurulu. Kılıçdaroğlu
kıskanmasın; o da Muhalefet Çobanı olur yine. Biz vatandaşlar için ise sürü
olmamız halinde hiçbir değişiklik yok; Kürt koyunlar, Türk koyunlar, Alevi
koyunlar Ermeni koyunlar vs. olacağız yine. Meleye meleye ederiz gene
kavgamızı; demokrasilerde çare mi tükenirmiş?!
TEK SORU İŞARETİ; HANGİ KIÇ!
Yalnız bu çobanlık felsefesiyle ilgili
araştırmalar yaparken bizim sitede kendini Halkın Adamı olarak tanıtan bir
şahsın yazsını okudum. Koyunlukta hava biraz sıcaksa, kafanı önündeki koyunun
kuyruğunun altına sokuyormuşsun. İşte bir tek burada endişelendim. Acaba dedim;
nereye gittiğimizi bilmeden ilerlerken önümüzdeki kıçın ve arkamızdaki başın
kim olduğunu kendimiz seçebilecek miyiz? İşte bütün mesele bu!