29 Kasım 2016 Salı

OHAL'le Üniversitelerde Faşist Baskı ve Yasaklar Yoğunlaştı..!

AKP faşizminin ard arda yayınlamış olduğu KHK’ların hedefinde kuşku yok ki gençlik ve üniversiteler de yer alıyor. 15 Temmuz başarısız darbe darbe girişiminin hemen ardından 19 Temmuz'da YÖK tüm üniversite rektörlerine bir yazı gönderdi ve “paralel devlet yapılanması ile bağlantılı olan akademik ve idari personelle ilgili işlem yapılmasını” istedi. Ardından yüzlerce akademisyen ve 4 üniversitenin rektörü açığa alındı. Birçok üniversite kapatıldı. Açığa alınanların büyük bir kısmını ilerici-muhalif akademisyenler oluşturuyordu. AKP iktidarı için bu henüz başlangıçtı. 29 Ekim’de çıkarılan 676 sayılı KHK ile rektörlük seçimleri kaldırıldı. Artık rektörler cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Şimdiden 9 üniversiteye bizzat T. Erdoğan tarafından rektör atandı. Boğaziçi Üniversitesi’ne ise seçimlerde aday dahi olmayan bir isim rektör yapıldı.
Rektörlüğün ipini tutan YÖK, YÖK’ü yaratan ise sermaye düzenidir. Dört duvar arasında, gerek eğitim sistemiyle, gerek akademisyen ve rektörler eliyle üniversiteler dindar ve kindar nesil yetiştirme alanlarına dönüştürülüyor. Üniversiteler özerk, demokratik yapıya sahip ve bilim üreten kurumlar olması gerekirken, sermayenin ihtiyaçlarına göre işletilen birer ticari kurum haline gelmiş bulunuyor.
Dahası faşist dinci gerici uygulamalarla üniversiteler faşist gericiliğin yuvası haline getiriliyor, ‘teknokent’ adı altında sermayenin arka bahçesi olarak kullanılıyor. Bunlara karşı sesini çıkaran ilerici-devrimci öğrenciler ve akademisyenler ise faşist ve tutuklama terörüne ve baskılara maruz kalıyor. Kısacası OHAL ‘silahıyla’ görevden uzaklaştırılıyor ya da zindana kapatılıyor.
Geçtiğimiz sene 1 Kasım seçimleri bahane edilerek üniversitelere siyaset yasağı getirilmişti. Kürt illerinde artan kirli savaşa paralel olarak okullarda sesini çıkaran devrimci-demokrat öğrenciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyordu. Ardından soruşturma furyası ve uzaklaştırma ‘cezaları’ devreye sokuluyor.
Üniversitelerde baskılar önceden de vardı ama OHAL’le birlikte devletin faşist baskıları daha bir artmıştır. Peki öğrenciler bu durumda ne yapmalıdır ? Devlet bu kadar örgütlü saldırırken, üniversite gençliğiin bireysel kurtuluşunu düşünmek mümkün olmaz. ,Örgütlü burjuva kapitalist sistemin karşısına, daha örgütlü bir güç olarak karşı çıkıp mücadeleyi büyütmeliyiz.
Bizler biliyoruz ki geleceğimizi elimizden alan ve sömürü mekanizmasında şekillendiren bu işbirlikçi tekelci kapitalist sistemi ancak örgütlü güç ve kararlı savaşım yıkabilir