" Onlar ümidin düşmanıdır,
sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
– çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp
gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya
sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi
tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet…
Nazım Hikmet Ran
Adına siyasal İslam dedikleri şey,
dünyanın en ikiyüzlü işidir dostlar. En kalleş, en pis işlerin altında mutlaka
bir siyasal İslam parmağı vardır. Hırsızlık, cinayet, pedofili ve de aklınıza
gelebilecek bilimum ne kadar pis iş varsa bunların başının altından çıkar.
Sinsidirler, icabında gerçek yüzlerini
gizlerler. İcabında “papaz elbisesi” giyerler. Kalleştirler, arkadan vururlar,
satarlar. Memleketi satarlar, birbirlerini satarlar, babalarını da satarlar.
Feto şeysi başarılı olsaydı bugün hepsi Tayyip’i satacaklardı ve çok sıkı
Feto’cu olacaklardı örneğin.
Yalancıdırlar, konuştukları iki lafın
biri yalandır, öbürü de şüpheli. Hırsızdırlar. Kursaklarından helal lokmanın
düştüğü görülmemiştir. Vahşidirler, kafa keserler. Hastadırlar, çocuklara
tecavüz ederler. İşbirlikçidirler. Emeğin, emekçinin, alın terinin faydasına
bir iş yapmazlar. Memleket yararına bir işleri yoktur. Doğaya da düşmandırlar.
Derede ki balığa, ağaçtaki yaprağa.
Sapıktırlar, uçkurlarından başka bir
halt düşünmezler.
Sanata ve kitaba düşmandırlar. Hatta
kitaba bomba muamelesi yaparlar. Müslümanız diye artistlik yaparlar ama
Ortadoğu’yu kan denizine çevirenlerle aynı yatağa girerler. İsrail’in
katlettiği Filistinli çocukların kanları üzerinden oy hesabı yaparlar.
Komşusundaki yangına su alıp koşmak yerine, benzin alıp koşarlar. Kan ve
baruttan beslenirler. Barışa, kardeşliğe, eşitliğe, laikliğe, demokrasiye
düşmandırlar.
Güzel olan her şeye düşmandırlar.
Memlekete olan düşmanlıkları tam da bu yüzdendir.
Saydığım özellikler, siyasal
İslamcıların belirgin tipik özelliklerindendir. Mağdur edebiyatı yaparak
bugünlere geldiler. Türkiye’de Müslümanlar baskı altında olduğu için
çocuklarımızı Amerika’larda okutmak zorunda kalıyoruz diye dert yanmalardan
bugünlere. Oysa çok iyi biliyoruz ki, hiç bir zaman mağdur olmadılar. Her zaman
yaptıkları gibi yalan söylediler, hepsi bu. Esas hedefleri, bu yolla iktidarı
ele geçirip, pislik düşüncelerinden oluşan bir yaşam tarzını -ki buna yaşam
denirse- kendileri gibi olmayan herkese dayatmaktı.
Uzun lafın kısası dostlar, memlekette
faşizmin ağır havası her geçen gün daha çok yakıyor. Ülkenin başına akbaba gibi
çöreklenmiş kan emici siyasal İslam faşizmi tutukluyor, öldürüyor, yakıyor,
yıkıyor.
Bütün bunlar olurken dilime bir şarkı
dolanıyor;
“Ya umutlar biterse…”