24 Kasım 2016 Perşembe

Politik İslamın iki yüzlülüğü..!

" Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
– çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet…
Nazım Hikmet Ran
Adına siyasal İslam dedikleri şey, dünyanın en ikiyüzlü işidir dostlar. En kalleş, en pis işlerin altında mutlaka bir siyasal İslam parmağı vardır. Hırsızlık, cinayet, pedofili ve de aklınıza gelebilecek bilimum ne kadar pis iş varsa bunların başının altından çıkar.
Sinsidirler, icabında gerçek yüzlerini gizlerler. İcabında “papaz elbisesi” giyerler. Kalleştirler, arkadan vururlar, satarlar. Memleketi satarlar, birbirlerini satarlar, babalarını da satarlar. Feto şeysi başarılı olsaydı bugün hepsi Tayyip’i satacaklardı ve çok sıkı Feto’cu olacaklardı örneğin.
Yalancıdırlar, konuştukları iki lafın biri yalandır, öbürü de şüpheli. Hırsızdırlar. Kursaklarından helal lokmanın düştüğü görülmemiştir. Vahşidirler, kafa keserler. Hastadırlar, çocuklara tecavüz ederler. İşbirlikçidirler. Emeğin, emekçinin, alın terinin faydasına bir iş yapmazlar. Memleket yararına bir işleri yoktur. Doğaya da düşmandırlar. Derede ki balığa, ağaçtaki yaprağa.
Sapıktırlar, uçkurlarından başka bir halt düşünmezler.
Sanata ve kitaba düşmandırlar. Hatta kitaba bomba muamelesi yaparlar. Müslümanız diye artistlik yaparlar ama Ortadoğu’yu kan denizine çevirenlerle aynı yatağa girerler. İsrail’in katlettiği Filistinli çocukların kanları üzerinden oy hesabı yaparlar. Komşusundaki yangına su alıp koşmak yerine, benzin alıp koşarlar. Kan ve baruttan beslenirler. Barışa, kardeşliğe, eşitliğe, laikliğe, demokrasiye düşmandırlar.
Güzel olan her şeye düşmandırlar. Memlekete olan düşmanlıkları tam da bu yüzdendir.
Saydığım özellikler, siyasal İslamcıların belirgin tipik özelliklerindendir. Mağdur edebiyatı yaparak bugünlere geldiler. Türkiye’de Müslümanlar baskı altında olduğu için çocuklarımızı Amerika’larda okutmak zorunda kalıyoruz diye dert yanmalardan bugünlere. Oysa çok iyi biliyoruz ki, hiç bir zaman mağdur olmadılar. Her zaman yaptıkları gibi yalan söylediler, hepsi bu. Esas hedefleri, bu yolla iktidarı ele geçirip, pislik düşüncelerinden oluşan bir yaşam tarzını -ki buna yaşam denirse- kendileri gibi olmayan herkese dayatmaktı.
Uzun lafın kısası dostlar, memlekette faşizmin ağır havası her geçen gün daha çok yakıyor. Ülkenin başına akbaba gibi çöreklenmiş kan emici siyasal İslam faşizmi tutukluyor, öldürüyor, yakıyor, yıkıyor.
Bütün bunlar olurken dilime bir şarkı dolanıyor;

“Ya umutlar biterse…”