24 Kasım 2016 Perşembe

HER DE­MOK­RA­Sİ BİR SI­NIF DAM­GA­SI TA­ŞI..!


  Burjuvazinin değişik kesimleri demokrasi ve özgürlük için dövüştüklerini  bir kesim demokrasinin geriye gittiği, AKP ve yandaşlarının ise  ileri demokrasi yolunda Türkiye’nin ilerlediği  sözleriyle hemen herkes ne kadar demokrasi ve özgürlüklere bağlı olduklarını yarış içinde ilan etmekten geri durmuyorlar. Dahası  or­ta­lık de­mok­ra­si ve öz­gür­lük söz­leriy­le yan­kı­lanıyor. Faşistinden dincisine, sosyal demokratında reformistine hemen her kesi, de­mok­ra­si bi­lin­ci­ni çar­pı­ta­rak emek­çi­le­ri ze­hir­le­me­ye çalışıyor.

El­bet­te her sı­nıf ve kat­man, ken­di sı­nıf pers­pek­ti­fiy­le ol­gu­la­rı de­ğer­len­dir­ir. Bu du­rum­da de­mok­ra­si kav­ra­mı her sı­nıf ve kat­ma­nın eği­li­mi­ne gö­re par­lak ya da mat ol­mak­ta­dır.  Ege­men sı­nıf­lar ve onun yürütme organı AKP hükümeti “de­mok­ra­si” adı al­tın­da çıp­lak fa­şist dinci dik­ta­tör­lüğü uy­gu­lar­ken, sos­yal-de­mok­rat so­su­na ba­tı­rıl­mış li­be­ral bur­ju­va­zi­nin tem­sil­ci­si CHP vb. par­ti ve ay­dın­lar, Av­ru­pa mer­kez­li, ko­lu-ka­na­dı kı­rıl­mış bur­ju­va dik­ta­tör­lüğünü halk için de­mok­ra­si ola­rak yut­tur­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar.

Ay­nı bi­çim­de aş­kın par­ti­si ve sos­yal-de­mok­ra­si­nin boş­lu­ğu­nu  dol­dur­ma­ya so­yun­muş olan ÖDP, “çoğulculuk projesi” , “HDP’nin radikal Demokrasi” adı al­tın­da de­mok­ra­si­yi sı­nıf­sal özün­den so­yut­la­ya­rak, iş­çi sı­nı­fı ve emek­çi yı­ğın­la­rın bi­lin­ci­ni bu­lan­dı­ra­rak, gerçek de­mok­ra­si­nin  ne­me­nem bir şey ol­du­ğu­nu giz­le­me­ye ça­lı­şı­yorlar.  Bu­ra­dan ola­rak çe­te dev­le­tin her alan­da suç üs­tü ya­ka­lan­dı­ğı, hal­ka bas­kı, iş­ken­ce, zu­lüm ve ka­t­li­am­dan baş­ka bir şey ver­me­yen Ke­ma­list cum­hu­ri­ye­tin ve ar­dıl­la­rı­nın, bi­lu­mum li­be­ral bur­ju­va ve re­for­mist ke­sim­le­rin içe­ri­ği­ni bo­şalt­tı­ğı, de­mok­ra­si­nin ne ol­du­ğu­nu ön­ce­lik­le açık­la­mak ge­re­ki­yor ki, pro­le­tar­ya ve emek­çi yı­ğın­la­rın bi­lin­ci­ni açıp, uf­ku­nu ile­ri ta­şı­ma­yı ba­şa­ra­bi­le­lim. Ke­za bu­na bağ­lı ola­rak ege­men sı­nıf­la­rın de­mok­ra­si­den ne an­la­dık­la­rı üze­rin­de du­ra­rak, ger­çek­te ül­ke­miz­de id­dia edil­di­ği gi­bi de­mok­ra­si var mı­dır? Yok­sa, kim­ler için yok­tur so­ru­su­na ya­nıt ara­ya­lım

Ke­za bu­na bağ­lı ola­rak ege­men sı­nıf­la­rın de­mok­ra­si­den ne an­la­dık­la­rı üze­rin­de du­ra­rak, ger­çek­te ül­ke­miz­de id­dia edil­di­ği gi­bi de­mok­ra­si var mı­dır? Yok­sa, kim­ler için yok­tur so­ru­su­na ya­nıt ara­ya­lım.

Bu­nun için baş­ta de­mok­ra­si ke­li­me­si bi­ze ne­yi hatı­rı­la­tır, ya da ha­tır­lat­ma­lı­dır? De­mok­ra­si ke­li­me­si bir dik­ta­tör­lüğü vur­gu­la­dı­ğı gi­bi, ay­nı za­man­da de­mok­ra­si­yi de vur­gu­lar. Bu ko­nu­da us­ta­lar şöy­le der; “Mark­sist yön­de bir sav­da bu­lu­nur­sak, şöy­le de­me­miz ge­re­kir; sömürücüler ka­çı­nıl­maz ola­rak dev­le­ti (şim­di de­mok­ra­si­den, ya­ni dev­let bi­çi­mle­ri­nin bi­rin­den söz edi­yo­ruz) ken­di sı­nıf­la­rı­nın bir ara­cı ha­li­ne so­kar­lar. Bun­dan do­la­yı, ço­ğun­lu­ğu ya­ni sömürülen­ler­le ege­men olan sömürücüle­rin var ol­du­ğu süre­ce de­mok­ra­tik dev­let­ler, sömürücüler için bir de­mok­ra­si ol­mak zo­run­da­dır. Sömürülen­le­rin dev­le­ti, böy­le bir dev­let­ten te­mel­den fark­lı ol­ma­lı­dır. Bu dev­let, sö­mürücü­ bir de­mok­ra­si­den, sömürülen­le­ri ez­mek için bir araç ol­ma­lı­dır. Bir sı­nı­fın bas­kı al­tın­da ol­ma­sı, o sı­nıf için eşit­siz­lik, onun ‘de­mok­ra­si’ dı­şı bı­ra­kıl­ma­sı de­mek­tir.” (Pro­le­tar­ya Dev­ri­mi ve Dönek Ka­utsky, s. 99)

Bu ne­den böy­le­dir? Günümüz­de in­san top­lu­luk­la­rı­nın çe­şit­li sı­nıf­la­ra bölün­düğünü he­pi­miz bi­li­yo­ruz ve bu­nun böy­le ol­du­ğu­nu ka­bul edi­yo­ruz. İş­te bu sı­nıf­la­ra bölü­ in­san top­lu­luk­la­rı­nın çı­kar­la­rı bir­bi­ri ile çe­liş­ki ve ça­tış­ma ha­lin­de­dir. Çı­kar­la­rı çe­liş­me ve ça­tış­ma ha­lin­de olan bu sı­nıf­lar­dan her bi­ri, ken­di çı­kar­la­rı­nı öz­gür bir şe­kil­de yan­sıt­ma­ya ça­lı­şır­ken, di­ğer sı­nıf ya da sı­nıf­la­rı bas­kı al­tın­da tut­mak -ta­bi­ ki, bas­kı ve şid­de­te da­ya­na­cak­tır- zo­run­da­dır. İş­te şid­det yo­luy­la, o sı­nı­fın ken­di çı­kar­la­rı­nı öz­gür bir şe­kil­de yan­sıt­ma­sı de­mek, o sı­nıf için de­mok­ra­si­dir, ken­di­le­ri­nin is­te­di­ği şe­kil­de ra­hat ha­re­ket et­me­si­dir. Da­ha­sı sı­nıf men­fa­at­le­ri­ni öz­gür­ce di­le ge­tir­me­si­dir.

Di­ğer ta­raf­ta­ki sı­nıf ya da sı­nıf­lar için bir dik­ta­tör­lük de­mek­tir. Çün­kü on­la­rın çı­kar­la­rı aley­hi­ne çe­şit­li ya­sa ya da ya­sa­lar çı­ka­rı­la­cak, on­lar öz­gür bir şe­kil­de sı­nıf men­fa­at­le­ri­ni di­le ge­ti­re­me­ye­cek­ler­dir. Bu­nu, -ya­ni sı­nıf men­fa­at­le­ri­ni di­le ge­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı an­da- şid­det yo­luy­la bas­tı­rı­la­cak­lar­dır, de­mok­ra­si dı­şı bı­ra­kı­la­cak­lar­dır. De­mok­ra­si dı­şı bı­ra­kı­lan sı­nıf ya da sı­nıf­lar, ken­di­le­ri­ne de­mok­ra­si uy­gu­lan­ma­sı için sürek­li ça­ba sar­f e­de­cek­ler­dir. Bu ça­ba­la­rın çap­la­rı ile kap­sam­la­rı ta­bi­ki de­ği­şik­tir. şid­det­li­si ol­du­ğu gi­bi şid­det­si­zi de var­dır. Ba­rış­çı ol­du­ğu gi­bi sa­vaş­çı­sı ­da var­dır.

De­mok­ra­si dı­şı bı­ra­kı­lan sı­nıf ya da sı­nıf­lar, bu müca­de­le­ler içe­ri­sin­de ken­di leh­le­ri­ne çe­şit­li ta­viz­ler el­de et­me­ye ça­lı­şır­lar. Bu ta­viz­le­rin kap­sa­mı müca­de­le yürüten sı­nıf ya da sı­nıf­la­rın ge­liş­me yönünü, güç ve po­tan­si­ye­li­ne bağ­lı­dır. Bu bir, ikin­ci­si, ken­di­si­ne de­mok­ra­si uy­gu­la­ma­sı ve sı­nı­fın gücüne, ör­güt­lülüğüne ve ge­liş­me gücüne bağ­lı­dır. Ör­ne­ğin ken­di­si­ne de­mok­ra­si uy­gu­la­yan sı­nıf eğer bur­ju­va­zi ise, bu­nun ge­liş­me yönü çürüme­ye doğ­ru­dur. Eğer pro­letar­ya ise, bu­nun ge­liş­me yö­nü gün ­be gün ge­li­şen, yet­kin­le­şen ve güç­le­nen bir yer­de ol­du­ğu gi­bi, sı­nıf çe­liş­me­le­ri­ni­ de or­ta­dan kal­dır­ma­ya yöne­lik­tir.

 Ke­za bu gün­lük pra­tik po­li­ti­ka­sı­na da yan­sı­ya­cak­tır. Sömürücü sı­nıf­lar ise, sı­nıf çe­liş­ki­le­ri­ni or­ta­dan kal­dır­mak şöy­le dur­sun, gi­de­rek çe­liş­ki­le­ri kes­kin­leş­ecek­tir. Bun­dan do­la­yı­ da sömürücü sı­nıf­la­rın “de­mok­ra­si”si va­r ol­du­ğu süre­ce, sı­nıf çe­liş­me­le­ri kes­kin­le­şir. Eğer pro­le­tar­ya­nın de­mok­ra­si­si var­sa sı­nıf çe­liş­ki­le­ri­ni or­ta­dan kal­dır­ma­ya yöne­lik­tir. Çün­kü, pro­le­tar­ya sı­nıf­la­rı or­ta­dan kal­dır­ma­ya yöne­lik bir sı­nıf­tır.

Tüm an­la­tı­lan­lar­da da gö­rü­le­ce­ği gi­bi, de­mok­ra­si­nin va­r ol­du­ğu her yer­de sı­nıf­lar var­dır. Sı­nıf­lar va­r ol­du­ğu her yer­de de­mok­ra­si var­dır. Bu te­mel­de Tür­ki­ye’de de­mok­ra­si var­ mı, yok­ mu so­ru­su­na ge­çe­bi­li­riz. He­men ya­nıt ve­re­lim. Bu­gün Türk­iye’de de­mok­ra­si yok di­yen­ler yan­lış bir tes­pi­te var­mak­ta­dır­lar. Tür­ki­ye’de de­mok­ra­si var­dır, kim­ler için var­dır? İş­te asıl ola­rak bu so­ru­nun ya­nı­tı­nı bul­mak ge­re­ki­yor. Yu­ka­rı­da sı­nıf­lar va­r ol­du­ğu sü­re­ce “de­mok­ra­si­nin” va­r o­la­ca­ğı­nı vur­gu­la­mış­tık. Sı­nıf­lı top­lum­lar­da de­mok­ra­si­nin bir sı­nı­fa ait ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­tik. O hal­de, Tür­ki­ye’de sı­nıf­lı bir top­lum­dur ve de­mok­ra­si de bu sı­nıf­la­rın bi­ri­si­ne ait­tir. Bu sı­nıf­lar­dan iş­bir­lik­çi te­kel­ci bur­ju­va­zi ve top­rak sa­hip­le­ri­ne ait­tir. Bu da de­mek­tir­ ki, Tür­ki­ye’de bir avuç azın­lık için “de­mok­ra­si”, top­lu­mun en­gin ço­ğun­lu­ğu için ise dik­ta­tör­lük­tür.  

Bu TC’nin ku­rul­du­ğu 29 Ekim 1923’den bu ya­na böy­le ol­muş­tur. Ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı çe­şit­li ku­rum ve ku­ru­luş­lar, çe­şit­li sı­nıf­la­rın tem­sil­ci­le­ri, tek tek ki­şi­ler, or­du­nun po­li­tik yöne­ti­me el koy­du­ğu ya da ip­le­ri elin­de tut­tu­ğu, dar­be­ler ve geçmişte MGK yöne­ti­mi­ni ge­rek­çe gös­te­re­rek Tür­ki­ye’de za­man zaman de­mok­ra­si­nin ke­sin­ti­ye uğ­ra­dı­ğı­nı söy­le­ye­rek, ik­ti­da­rın değişik “sı­nıf­ların” temsilcilerinin parlamentoda temsil edilmesi ve bu güçler tarafından  yöne­til­me­si­ni de­mok­ra­si ola­rak görüp, gös­ter­me­ye ça­lı­şa­rak ,  emek­çi­le­rin bi­lin­ci bu­lan­dı­rı­lı­yor. Fa­şist ge­ne­ral­le­rin yöne­ti­me el koy­du­ğu ya da bu­gün­kü ko­şul­lar­da AKP’nin iktidar iplerini elinde tuttuğu  po­li­tik ik­ti­da­rı yönet­ti­ği du­rum, hiç bir bi­çim­de “askeri” vesayetin ege­men ol­du­ğu dönem­den fark­lı bir du­rum or­ta­ya çı­kar­ma­mak­ta­dır. Çün­kü is­ter “si­vil” kuk­la­la­rın, is­ter­se açık­tan üni­for­ma­lı­la­rın ik­ti­da­rı el­le­rin­de tut­tuk­la­rı ko­şul­lar­da, Tür­ki­ye’de sı­nıf­lar var­dır ve de­mok­ra­si yi­ne bur­ju­va sı­nı­fı­na ait­tir. Ama bir fark­la ki, o da fa­şist cun­ta­cı­lar ve ge­ne­ral­le­rin po­li­tik ip­le­ri da­ha sı­kı­ca el­de tut­tuk­la­rı or­tam­da, müca­de­ley­le el­de edi­len bel­li de­mok­ra­tik hak ve öz­gür­lük­le­rin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sıy­la bur­ju­va­zi­nin sı­nır­sız te­ke­li­ni kur­muş ve tam an­la­mıy­la ken­di­si­ne “de­mok­ra­si­yi” uy­gu­la­mış­tır. Di­ğer sı­nıf ya da sı­nıf­la­ra ise çıp­lak fa­şist dik­ta­tör­lük uy­gu­lan­mış­tır.


Bu­ra­dan  hareket ettiğimiz karşımıza genel bir demokrasi tanımı değil hangi sınıf yada sınıflar için demokrasidir sorusunun yanıtı karşımızda duruyor. Proletarya ve emekçiler için mi yoksa burjuvazinin değişik klikleri için mi demokrasi?