29 Kasım 2016 Salı

Erdoğan Önderliğindeki T.C Devletinin Orta-doğu Politikasının Özünü Kürt Düşmanlığı Oluşturuyor..!

Erdoğan önderliğindeki TC devleti Esad'ın kısa zamanda yıkılıp gideceği ve Suriye de Sünni şeriatçı bir işbirlikçi iktidarın kurulacağı hayaliyle çıktığı yolda, emperyalistler de istediği desteği alamayınca yeni Osmanlı politikası erken çöktü. Komşu ülkelerle sıfır sorun politikası yerini tüm ülkelerle sorun yaratma kanlı bıçaklı olmaya bıraktı. Orta-doğuda umduğu sonucu alamayan Erdoğan'ın önderliğindeki AKP iktidarı, bir yandan yayılmacı işgal adımları öte yandan ABD'ye kafa tutar sahte efelenmeler yanında, AB ile gerilim yaşamaya başladı. 15 Temmuz darbe girişimini OHAL ilanıyla karşı darbeye dönüştüren Türkiye Şangay Beşlisi’ne dahil olma talebini silah olarak kullanmaya kalkıştı. Tüm bu gelişmelerin arka yüzünde aslında demokrasi ve Kürt düşmanlığı yatmaktadır. Nitekim T.C. devleti, özellikle bölgede PKK önderliğindeki Kürt özgürlük hareketinin yeni mevziler kazanmasında rahatsızlık duyuyor ve bunun önünü kesmek için Kürt düşmanlığını tırmandırmaya devam ediyor
Orta-doğu genelinde halkların umutsuzluğuna umut olaya olmaya devam eden Kuzey Suriye ve Rojava devriminde ortak yaşam zeminlerinin inşası önemli bir çaba harcanırken buna karşı Lozan’ı yeniden tartışmaya koyan Türkiye ve işbirlikçileri, Kuzey Suriye ve Rojava’da halkların kazanımlarına karşı düşmanca politikalar yürütmeye devam ediyor.
Cerablus ile başlayan ve Bab bölgesine doğru yayılan ve Erdoğan'ın Küdüs Parlamenterleri toplantısında yaptığı konuşmayla açıktan Suriye topraklarına Esad'ı yıkmak amacıyla işgal planlarını hayata geçirmesi amaçladıkları dillendirmesi, AKP/T.C. devleti, Rakka’yı özgürleştirme operasyonuyla birlikte Menbic’deki sivillere dönük saldırılarını artırdı.
Ancak bu saldırılarında da Erdoğan’ın önderliğindeki AKP iktidarı bir kez daha hüsrana uğramakla karşı karşıya.Uğradığı hüsranı telafi etmek için her yolu mübah gören Erdoğan önderliğindeki AKP hükümeti, yürüttüğü diplomatik çabalarla işgal ısrarlarını ‘batıda’ AB üyeliğinde noktasında aldığı cevapla bu kez ‘aşina’ olduğu cephelerle sürdürmek istiyor.
AB’ne üyeliği askıya alınan ve ardı sıra AB ülkeleri tarafından kararı verilen silah ambargosu ile çözümü Şengay Beşlisi’ne dahil olmada arayan T.C. devleti, AB ülkelerine tehditler savurmakta.
Şengay’dan istediği cevabı alamayan Türkiye, 24 Kasım’da- ki geçen yıl bu tarihte Türkiye Rus savaş uçağını vurmuştu- Rojava topraklarına dönük aktif hava saldırı düzenledi.
Bölgedeki tüm bu gelişmelerin ardından bir yandan işgali yayarken öte yandan diplomasi trafiğini artıran Erdoğan/ AKP hükümeti, 23 Kasım’da Güney Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’de görüşmelerde bulundu.
AKP/Erdoğan hükümetinin, MHP ile ittifak içinde başkanlıkta ortaklaşma ama Kürt direnişini kirli savaşla ezme ve Kürdistan, Suriye ve Irak’ta yeni işgal planları çerçevesinde Kandil şahsında PKK'ye yönelik Medya Savunma Alanları alanlarında askeri operasyon başlatılacağı iddiaları, AKP-MHP ittifakını nedenlerini daha net açığa seriyor.
Öte yandan,Güney Kürdistan Hükümeti başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmenin yapıldığı tarihte Türk ordusunun günlerdir Silopi’de üzerinden Güney Kürdistan’a gerçekleştirdiği askeri sevkiyat sürüyor
T.C. devleti bölge devletleriyle Kürt özgürlük hareketinin önünü almak için, yoğun bir çaba gösteriyor. Keza MİT müşteşarı Hakan Fidan ve Türk Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Tahran’da İran Dışişleri bakanı Cevad Zarif’le görüştü. Tahran’daki Dışişleri Bakanlığı binasında gerçekleşen basına kapalı görüşmede, başta Suriye olmak üzere bölgesel konuların ele alındığı bildirildi.
Ruhani ile yaptığı görüşmede ise, Kuzey Suriye’de yaşanan krizli ortamda işgalciliğini ‘iç güç’ olarak addeden Çavuşoğlu, “Büyük bölgesel güçler birlikte hareket edebilirse, Irak ve Suriye’deki sorunlar da dış güçlere gerek kalmadan çözüme kavuşturulur” şeklinde konuştu.
Bir kez daha Rojava ve Güney Kürdistan da PKK'nin denetimi altındaki Medya Savunma alanlarının işgali hayallerini ifşa eden Çavuşoğlu, işgal saldırılarında kendilerine destek sunulması talebini “”Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması hem İran ve Türkiye’nin hem de bölgesel barış ve istikrarın çıkarınadır” sözleri ile dil getirdi.
Suriye ve Rojava’daki işgal planları için yeni bir arayış maksadı ile gerçekleştirilen ziyarete dair, İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan kısa açıklamada ise, Suriye ve Irak konusunda kimi değerlendirmelerde bulunulduğu belirtildi.
Türkiye’nin İran ile diplomasi trafiği öncesinde Esad ve Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’ın gizli bir buluşma gerçekleştirdiğini iddia etti.
Lübnan gazetesi ad-Diyar, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’ın, Suriye-Lübnan sınırında gizli bir buluşma gerçekleştirdiğini duyurdu.
Ne tesadüftür ki; bu diplomasi trafiği ardından T.C devleti cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin 24 ve 26 Kasım tarihlerinde 2 telefon görüşmesi yaptı.
Görüşmelerde Türkiye ile Rusya arasında, özellikle de Suriye konusunda görev üstlenmiş birliklerin en üst düzeydeki komutanların iletişim ve işbirliğini artırmasının kararlaştırıldığı öne sürüldü.
Hali hazırda Suriye Baas rejiminin en önemli müttefiklerinden biri olan Rusya’nın Erdoğan hükümeti ile yaptığı görüşmeler dikkat çekiyor.
Öte yandan Şangay Beşlisi’ne dair taleplerini dillendirdiği şu günlerde birliğe üye olmadığı halde Türkiye, Şangay Enerji Kulübü’nün 2017 dönem başkanı oldu.


Verilen bu başkanlık, Türkiye’ye işgal saldırılarında tıkanma yaşadığı bir zaman diliminde İran, Rusya ve birlikte hareket ettiği Suriye rejiminin araladığı yeni bir kapının habercisi olabilir.