1 Ocak 2017 Pazar

Adalet, barış ve özgürlük istiyoruz..!

Gezi Direnişi’nde, Suruç ve Ankara katliamlarında evlatlarını ve kardeşlerini yitirenler, sokağa çıkma yasağı ve operasyonlarda yakınlarını yitirenler ve evsiz kalan aileler, evlatlarını şehit olan anne ve babalar yeni yılda hukuk, adalet, barış, özgürlük, çocukların ölmediği, annelerin ağlamadığı ve bu acıların yaşanmadığı bir Türkiye istiyor.
GEZİ ANNELERİ: Artık çocuklar ölmesin
Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz: 2017, insanların artık huzura eriştiği, katliamların olmadığı, bombaların patlamadığı bir yıl olsun isterim. Yüreğimizde acı var ama inşallah kimsenin yüreğine bu tür yangın ve acılar düşmez. Ay geçmiyor ki patlama olmasın. Evlere ateş düşmeden ay geçmiyor. Yeni yılda bu acıları istemiyoruz.
Abdullah Cömert’in Ağabeyi Adnan Cömert: 2017 yılının, insanların ölmediği, katledilmediği; anaların ağlamadığı yıl olmasını istiyorum. Artık huzurlu bir yaşam istiyoruz. İnsanların huzur ve barış içerisinde, kardeşçe yaşam sürmesini istiyoruz. Ayrımcılık, ırkçılık olmasın, dünyada huzur olsun artık.
Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan: 2017’de artık bombaların patlamamasını temenni ediyoruz. Huzur ve barış istiyorum. Artık gençler, çocuklar ölmesin istiyoruz; analar ağlamasın. Savaşa, ayrıştırmaya artık dur demek lazım. Ülkenin yüzde 80’i evlat acısı yaşıyor. Acının rengi yok, olmaz da. Anaların acısı hep var. Adaletin, hukukun işlemesini istiyoruz; zaten adalet olmadığı için ülke bu hale geldi. Adalet olsaydı, katiller yargılansaydı, hırsızlar, yolsuzluklar olmasaydı, ekonomi de bu kadar bozuk olmazdı. Artık Türkiye’de kan dökülmemesi temennisinde bulunuyorum. Evladını kaybetmiş anne olarak bunları istiyorum. Barış, özgürlük dedik ama bizi de katlettiler. Oğlum Ahmet de bunları istediği için katledildi. Öfkeliyiz, yastayız. Yüreğimiz öyle bir kanıyor ki, tarifi yok. Oğlum üç yıldır kara toprağın altında yatıyor ama katilleri dolaşıyor ve davası bile açılmadı. Hukuk olmadığı sürece bu katliamlar devam edecek. Adalet işlemediği için katiller katletmeye ve gezmeye devam ediyor.
SURUÇ AİLELERİ: Düşler yarım kalmasın
Suruç katliamında kardeşi Nartan ve annesi Ferdane Kılıç’ı yitiren Sine Kılıç: Kelebeklerin ömrünün kısa olduğu konuşulur hep. Kadınlarınsa çiçek olduğu. Çocuklar kelebek oldular artık. Üstlerinde yalnızca savaşın korkunç renkleri. Oysa sadece güzel renkli hayatları olsun isterdim. Kadınlar zaten kendi renklerini yaratabilirler özgür olsalar. Her yeni haberle, katliamlarla hayatını kaybeden insanlara üzülmekle geçiyor günlerimiz. Ve bu sayılar gittikçe artıyor. Her yıl sağlık, başarı, mutluluk dilenir yeni yıla girerken. Bu yıl farklı olsun dileklerimiz. Çocuk gelinler olmasın mesela. Hayvanlara yapılan tecavüzler, katledilen çocuklar ve kadınlar, gerçekleşen katliamların aydınlatılmaması, katillerin korunması, anadillerinde konuşan insanların yargılanması... Bunlar olmasın yeni yılla birlikte. Bu istekler Kaf Dağı kadar uzak değil. Yaşıyorum, biliyorum. İmkânsız da değil. Herkesin yeni yılını barış ile birlikte Kaf Dağı’nın ardından kutluyorum. Oyuncaklarından vurulanlar var bu dünyada. Unutmayın! Hiçbir düş yarım kalmaz. Unutmayın!
Suruç katliamında yaşamını yitiren Okan Pirinç’in annesi Nuray Pirinç: 2017’den, yeni yıldan pek beklentim yok. Umudum kırıldı. Bu nedenle güzel beklentilerim yok. Tek beklentim katillerin, faillerin bulunması.
Suruç katliamında yaşamını yitiren Yunus Emre Şen’in annesi Şükran Şen: “Barış olsun, insanlarımız ölmesin. Hiçbir anne bu acıyı yaşamasın. Çocuklarıyla birlikte huzurlu, mutlu günler görsün. Beni saraylara da koysalar gönlüm hoş olmuyor. Yunus yok, hep bir yanım eksik. Çok zordur. Barış olsun, başka insanlar bu acıyı yaşamasın. Başka diyecek bir şeyim yok. Can sağlığı, huzur olsun.
ÇATIŞMA MAĞDURU AİLELER: Evlatlarımızı merak etmeyelim
Sur mağduru Aktaş ailesi: (Baba Fehmi Aktaş çalışamayacak kadar hasta. Fotoğrafta kardeşini kucağında tutan Alaattin bir berberde haftalık 100 lira karşılığında çırak olarak çalışıyor. 4 çocuk da okula gidiyor. İstanbul’da adli bir suçtan cezaevinde bulunan büyük oğlu Mazlum Uğur’un görüşüne giden anne Birgül Aktaş telefonla durumunu anlatıp, yeni yıl mesajını veriyor): Sur’da yasaklar başlayınca apar topar çıktık, eşyamızı bile alamadık, evimiz eşyalarla birlikte yıkılmış, yok olmuş. Devletten evimize karşılık bir şey alamadık. Ben el işi yaparak evimi geçindirmeye çalışıyorum. Oturduğum eve 470 lira kira veriyorum. Sarmaşık Derneği’nden yardım alıyordum ama OHAL ile dernek kapanınca yardımlar da kesildi. Ne yapacağımı bilemez oldum. Yeni yıldan bu durumda ne bekleyebilirim ki. Aç da olsak açıkta da olsak çocuklarımızın ölmemesini istiyorum. En büyük dileğim bu. Çocuklarımızı merak etmeyeceğimiz günler gelsin istiyorum.
Hep birlikte haykıralım
Silopi’de sokağa çıkma yasağı sırasında öldürülen ve cenazesi 7 gün yerde kalan Taybet İnan’ın oğlu Mehmet İnan: Biz hâlâ yaşadığımız olayın etkisini üzerimizden atmış değiliz. Yaşayan bir ölüyüz. O nedenle 2017’nin güzel bir mevsim gibi olmasını isterim. Annemi, amcamı ve kız kardeşimi öyle gördükten sonra, artık yaşama sevincim kalmadı. Ne istiyorsunuz bu fakir fukaralardan, artık yeter. 2017’nin sadece barış getirmesini istiyorum. Hepimiz kendi açımızdan seslenip barış diye haykırsak istiyorum.
Yüksekova’daki operasyon ve sokağa çıkma yasağında evsiz kalan Cahit Yiğit: Yeni yıla giriyoruz yeni umutlarla. Çünkü hep öyle oluyor. Oysa yeni yıllar bize hep geçmişi aratır oldu. 2016 benim için ve bölgede yaşayan bütün halklar için hüsran, gözyaşı, felaket ve kaos oldu. Bu halkın yıllardır büyük emeklerle biriktirdiği tüm birikimi bir hiç uğruna yok olup gitti. Yüksekova’da yaşayan mağdurlardan biri de benim. 20 yıl emek verdiğimiz 4 katlı evimiz bir anda yıkılıp yok oluverdi. Şu an 4 ayrı eve toplam 2 bin TL kira veriyoruz ailece. Bütün bunlara rağmen yeni yılda beklentim ekmek, iş aş değil sadece huzur ve barış. Çünkü bunlar olduktan sonra iş, aş, ekmek kendiğilinden gelir. Yeni yılın bölgemize ve Türkiye’de yaşayan bütün halklara barış ve kardeşlik getirmesini temenni ederiz.
10 EKİM ANKARA KATLİAMI KURBANLARININ AİLELERİ: Kardeşlik istiyoruz
Gülbahar Aydeniz’in annesi Fadime Aydeniz: Artık katliamlar bir son bulsun. Katliamla kimse bir şey elde edemez. Kızım kar yağışını çok sever, “Anne, kar yağınca melekler aşağı iniyor, gel kartopu oynayalım” derdi. Birlikte kartopu oynardık, fotoğrafımı çekerdi. Yağmuru çok severdi. Benim kızım “Anne biz barış için gidiyoruz, Anıtkabir’i de ziyaret edeceğiz” dedi. Kızım gibi onlarca genç gitti. Barış için gittiler. Kızım, 10 aylık bir bebeğe ilik bulunması için kent meydanında üç ayrı çadır kurup kan topladı. Benim kızım gitti, başka evlatlar gitmesin. Onlar da bizim ciğerimizdir. Ben, bundan sonra annelerin ağlamayacağı, evlatların katledilmediği, barış içinde yaşayacağımız günler gelsin istiyorum.
Umut Tan’ın babası Feramuz Tan: Ben 430 gündür oğlumun mezarına gidiyorum. Bir anne ve baba için evlat acısından daha büyük bir acı yoktur. Benim temennim, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Çünkü evladını kaybeden aileler ömrünün son nefesine kadar acı çekecek. İstanbul’da yaşanan patlamada çok büyük üzüntü duyuyorum. Ülkede adı konulmamış bir savaş var. Bu neyin savaşı ise biz bu savaşın bitmesini istiyoruz. Huzur istiyoruz. “Hiç kimse bana bir şey olmaz” demesin. Biz barış diyoruz. Benim çocuğum 18 yaşına yeni girmişti. Benden izin alarak gitti. Onların gidiş amacı, özgürlük, barış ve demokrasiydi. Benim çocuğum Cumhuriyet çocuğu, Atatürk çocuğuydu. Bombayla, terörle, katliamlarla barış getireceğini sananlar insan değiller. Barış, insanlar için var. Demokrasi insanlar için var. İnsan öldürerek barış ve demokrasi getiremezsiniz. Bir daha bu acılar yaşanmasın.
Mehmet Ali Kılıç’ın babası Kemal Kılıç: Bir çocuk kaybettim, yüzlerce çocuk kazandım. Ama gönül isterdi ki hiçbir çocuk hiçbir can yanmasın. Gül, dalında güzeldir. Hiçbir gül koparılmasın. O çocukların hepsi üniversitede okuyan ya da mezun olmuş, ülkenin geleceği için gelecek vaat eden çocuklardı. Bu ülkede o karanlık katliamın arkasındaki karanlık güçleri ortaya çıkarmakta sorun yaşayan siyasi iktidarın büyük sorumluluğu vardır. Hiçbir annenin, babanın, ülkenin bu acıları yaşamasını asla istemem. Terörden kimse medet ummasın. İstanbul’daki saldırıyı da nefretle kınıyorum. Sadece şu soruları sormak gerekiyor. İnsan öldürmekle kimin eline ne geçecek? Katliamcı bir zihniyetin insanlığa nasıl bir faydası olacak? Biz ne diyoruz? Barış diyoruz, kardeşlik diyoruz. Bu ülkeye barış gelecekse, kardeşlik gelecekse, başka bir insanın canını almakla gelmeyecek. Barış için ben kendi canımı feda etmeye hazırım. Yeter ki başkasının canı yanmasın. Yeter artık, bunlar son olsun.
ŞEHİT AİLELERİ: Terör artık son bulsun
Şehit Şükrü Mutluoğlu’nun annesi Elif Mutluoğlu: Oğlumu kaybedeli 20 yıl oldu. Çok zor evlat kaybetmek. Onun artık olmayacağını, olmadığını kabul etmedik, her zaman yanımızda. Aklımızda, yediğimiz ekmekte içtiğimiz suda. Bizimle yatıyor bizimle kalkıyor. Ziyaretine gidiyoruz, içimizden hiç çıkmıyor. Onun yeri hâlâ boş. Zorun en zoru. 20 senedir hiç şehit cenazesine katılmadım, dayanamıyorum. sonra şehit evine taziyeye gidiyorum. Artık, çocuklarımız ölmemelidir. Terör son bulmalıdır.
Van’da 1998’de şehit olan Mahir Çeviren’in babası Nasıf Çeviren: Oğlum, “Ben gidiyorum ama dönemem’ demiş arkadaşlarına. İçimi yakan “Evini yapalım da gelince hazır olsun” demiştik. Telefonda soruyordu, “Nasıl oldu baba ev” diye. O ölüverince ev yarım kaldı yapmadık. Sonra böyle kalmaz dediler tamamladık, çıktık orada oturuyoruz şimdi. Üzülüyoruz, kabrini ziyaret ediyorum. Yaşamayan bilmez. Acıyı tatmayan bilmez. Ülke kısa zamande terör belasından kurtulmalıdır.
1992’de şehit olan Münir Yıldızak’ın babası Turhan Yıldızak: Karakola baskın yapmışlar, telefon ile konuşurken arkadaşları “Münir koş biz gidiyoruz” diye bağırdılar. 4 arkadaş şehit oldular. 3 oğlum vardı ortancasıydı. Oğullarım, torunlarım var ama onun yerini doldurmaz, imkânı yok. Hayalleri vardı. 3 oğluma birer daire yapmak istiyordum. Evi yaptık, onunkinde kiracı oturuyor. Cenazelere katılınca üzülüyoruz, acılar tazeleniyor. Hep gariban çocukları gidiyor.
Cumhuriyet