24 Temmuz 2017 Pazartesi

Cumhuriyet Gazetesi davası Başladı: Gazeteciler savunmalarında AKP'ye "Boyun eğmeyeceğiz" dediler..!


Cumhuriyet gazetesinin yazar, çizer ve çalışanlarının yargılandığı davanın ilk duruşması bugün başladı. Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Musa Kart bugün savunmalarını yaparken duruşma yarın diğer savunmalarla devam edecek.
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmanın ilk gününde kimlik tespiti ve iddianamenin okunmasının ardından Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Musa Kart savunmalarını yaptı. Duruşma yarın diğer gazetecilerin savunmalarıyla devam edecek.
Beş gün sürecek duruşma öncesinde saat 09.00’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde toplanan çok sayıda gazeteci, aydın, yazar, sanatçı ve ilerici güçler yapıkları basın açıklamasıyla tutuklu gazetecilerin yanında olduklarını ve serbest bırakılmalarını istedi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası ise Cumhuriyet gazetesi önünde toplanarak “Cumhuriyet susturulamaz!” pankartı arkasında adliye önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdi.
Adliye önünde “Susma haykır gazetecilik haktır!”, “Özgür basın susturulamaz!”, “Gazeteciler çıkacak yine yazacak!” sloganları haykırılırken ilk sözü HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu aldı. Türkiye’de uzun yıllardır basın özgürlüğünün olmadığını ve gazetecilerin tutuklandığını söyleyen Kerestecioğlu, son dönemde bu saldırıların daha pervasız bir şekilde hayata geçirildiğini belirtti. Gerici iktidarın kendisinden olmayan herkesi “terörist” ilan etmesine tepki göstererek “Asla yalnız yürümeyelim, zaman birlikte mücadeleyi yükseltme zamanı” dedi.
CHP Milletvekili Umut Oran da Sosyalist Enternasyonal’i temsilen adliye önünde olduğunu belirterek düşünce ve haber alma özgürlüğüne yönelik saldırıları teşhir etti.
“Türkiye hükümetine mesaj vermek için buradayız: Dünya izliyor!”
Uluslararası basın kuruluşları adına IPA’dan Steve Ellis, tutuklu olan gazetecilerle dayanışmak için Türkiye’de olduklarını belirtti. “Aynı zamanda Türkiye hükümetine mesaj vermek için buradayız: Dünya izliyor!” diyerek, basın özgürlüğünü engelleyen bu davaları uluslararası kurumlar olarak kabul etmediklerini söyledi. “Bu dava gazeteciliği suç haline getirmekle, düşünceyi suç saymakla ilgili” diyerek tutuklu gazetecilerle dayanışmaya, onlar serbest bırakılana kadar yanlarında olmaya devam edeceklerini vurguladı.
“Bütün muhaliflerin sesini kesecek bir düzen kurmaya çalışıyorlar” diyen CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da AKP’nin “FETÖ” ile ilişkisini gizlemek için Cumhuriyet gazetesini hedef aldığını ifade etti. İddianamenin akıl dışı ve içinin boş olduğunu söyledi.
Avrupa Parlamentosu’ndan da iki milletvekili gazetecilerle dayanışmak için adliyede olduklarını ve Türkiye’deki bütün gazeteciler için özgürlük istediklerini ifade ettiler. Deniz Yücel ve tutuklanan Alman gazetecileri de hatırlattılar. Basın özgürlüğünün demokraside temel olduğunu söyleyen AP milletvekilleri Türkiye’deki tablodan endişe duyduklarını belirttiler. Tutuklu olan bütün gazetecilerin serbest bırakılmalarını istediler.
CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da düşüncelerinden dolayı tutuklanan gazetecilerin serbest bırakılmalarını istedi.
“İddianamede 667 defa ‘haber’ kelimesi var”
Haziran Hareketi adına yapılan konuşmanın ardından “Dışarıdaki Gazeteciler” adına basın açıklamasını Candan Yıldız okudu. 17 Cumhuriyet Gazetesi çalışanının “terör örgütlerine yardım ve yataklık” iddiasıyla yargılandığını hatırlatan Yıldız, iddianamede 667 defa “haber” kelimesinin geçtiğini ve habercilik yaptıkları için gazetecilerin tutuklandığını anlattı.
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını haksız şekilde tutuklayanların aynı zamanda diğer gazetecilere de aba altından sopa gösterdiğini ifade eden Yıldız, ancak yanıldıklarını ve gazetecilerin kendilerinden öncekiler gibi gerçekleri yazmaya devam edeceklerini vurguladı. “Gazetecilikten ve gazeteciliği savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz” diyerek tutuklu gazetecilere özgürlük istedi.
“Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet”
“Cumhuriyet Davası Koordinasyonu” adına basın açıklamasını ise Beyza Metin okudu. Türkiye’de 150’yi aşkın gazetecinin gerçekleri yazdığı için tutuklu olduğunu hatırlatan Metin, “Bugün ülkemiz en koyu istibdat rejimlerini aratacak bir rejimle yönetiliyor. Halkın haber alma hakkının gasp edildiği, hukukun bir çıkar grubunun emrine amade olduğu, suçun iktidardakilerin ihtiyaçlarına göre tarif edildiği bir rejimle karşı karşıyayız” dedi. Gerçekleri yazdıkları için katledilen gazetecilerin geleneğinin devam ettiğini Cumhuriyet gazetesinin çalışanlarının da bu nedenle tutuklandığını söyledi. Bu karanlığa karşı mücadelenin süreceğini vurgulayarak açıklamayı sonlandırdı.
Açıklamanın ardından tutuklu gazeteciler için balonlar havaya uçurularak duruşma için adliyeye geçildi. Duruşma için gelenler mahkeme salonuna alınmaya başlarken, basının içeri girmesine izin verilmedi. “Sarı basın kartı” dayatması devreye sokuldu.
“İddia makamı görevini ihmal etmiş yada kötüye kullanmıştır”
Tutuklu gazetecilerin alkışlarla karşılandığı duruşmanın ilk celsesi kimlik tespitiyle başladı. İddianamenin özetinin okunmasının ardından ilk olarak söz verilen, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, savunmasının içerisinde yer aldığı evraklara jandarmanın el koyması sebebiyle savunmasını yarın yapacağını beyan etti. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Kadri Gürsel ise savunmasında iddia makamının iddianamede yer alan uydurma delillerini çürüttü. Gürsel, “İddia makamı, hakkımdaki HTS kayıtlarını inceleme gereği duymaksızın, ByLock kullanıcısı ve FETÖ/PDY şüphelisi 112 şahısla olduğu iddia edilen iletişim kaydının yüzde 95’ini; bana bir defaya mahsus olmak üzere gönderilen ve cevap bulamayan SMS’ler ve/veya tek taraflı aramaların oluşturduğunu, dolayısıyla bunların ‘iletişim kaydı’ olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağını teşhis etmediyse, görevini ihmal etmiştir. İddia makamı, bu iddiayı, asılsızlığını bilerek iddianameye koyduysa görevini kötüye kullanmıştır” dedi. İddianamede yer aldığının aksine Yenigün Haber Ajansı imza yetkilisi ve Cumhuriyet Vakfı başkanı olmadığını ifade etti. Gürsel’in savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.
“Savcı İnam’ın iradesi ipotek altındadır”
Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ayrıca savunmasında kullanmak için yanında getirmek istediği kitaplarına izin verilmediğini kaydetti. “Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturma tam bir hukuk cinayetidir” diyen Atalay, dava soruşturmasını yapan savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki kez müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın sürdüğünü hatırlatarak “Ama hala görevde. Savcı Murat İnam’ın iradesi ipotek altındadır. Bu baskı ile iddianame hazırlamıştır” dedi. Atalay aynı zamanda savcılığın gazetenin yayın politikasındaki değişikliklerle ilgilenmesi ve bu konuda “suçlamaların” iddianamede yer alması konusunda “Gazetelerin içeriğini ve yayın politikasını denetlemek, savcıların görevi de değildir, haddi de değildir” dedi.
Atalay’ın savunması verilen iki saatlik aranın ardından devam etti. Atalay savunmasında, Cumhuriyet gazetesinin Bank Asya reklamlarından aldığı gelir ile diğer gazetelerin aldıkları gelirleri karşılaştırdı. “Ama son on yılda Yeni Şafak'ta 309, Sabah'ta 286, Star'da 177, Akşam'da 138, Hürriyet'te 154.Habertürk'te 64, Türkiye'de 148, Yeni Akit’te 44, Milli Gazete'de 75 kez yayınlanmış Bank Asya reklamı. Aynı zaman diliminde Cumhuriyet’te ise 5 kez, evet sadece 5 kez yayınlanmış. Bu durumda bizim yayımladığımız reklam nedeniyle FETÖ/PDY irtibatı iltisakı değerlendirmesi yapılıyorsa, diğer gazetelerin aralarındaki ilişkiyi tanımlamak için kullanılacak kelime bulmak epey güç olacaktır” ifadelerini kullandı.
17.45’te duruşmaya verilen aranın ardından Akın Atalay savunmasına devam etti.
“Aydınlık Gazete ve Vatan Partisi'ndekilerin 7 yazısının yeri iddianame sayfaları değil çöp kutusudur. Cevap vermeyi zul sayarım” diyen Atalay, Basın İlan Kurumu’nun gazetenin aylık tirajını 1 milyon eksik yazdığını, kendi açıkladığı günlük satış ortalaması ile aylık satış ortalaması arasında çelişkiyle ortaya koydu.
Savcının polise dahi bildirmeden Cem Küçük'ü tanık olarak dinlemesini teşhir eden Atalay, tanık ifadelerinin dedikodu ve safsata olduğunu söyledi.
“FETÖ” ile hiçbir zaman aynı yolda yürümediklerini belirterek “özümüz de farklıydı sözümüz de” dedi.
Atalay, “Savcılığın hakkımızda istediği araştırmalarda sonuç hep lehimize ama savcı iddianameye koymamış. Biz, bugünün muktediri öyle olmasını istediği için aylardır tutukluyuz. Esareti kabul etmeyiz, onurumuzdan, haysiyetimizden vazgeçmeyiz” dedi.
Heyet başkanının Akın Atalay'a; “İddianame ve ifadelere göre Kurtlar Vadisi Pusu'daki Polat Alemdar'a benziyorsunuz” demesi dikkat çekti.
Heyet üyesi Akın Atalay'a "Sizce PKK ve DHKP-C terör örgütü müdür" diye soru sordu. Atalay, "Tahir Elçi'ye sorulan bu sorunun neticesini görmüştük" diyerek, "Bu soruyu cevaplamayı düşüklük sayarım" dedi.
"Suçlamayı aynen iade ediyorum"
Atalay’ın ardından karikatürist Musa Kart’ın savunmasına geçildi.
“Karikatürle şiddete dayalı örgütlerin yan yana gelmesi eşyanın tabiatına aykırıdır” diyen Kart’ın, “Tatil için aradığım numara yüzünden Silivri'de 9 ay kaldım” esprisi salonda gülüşmelere neden oldu.
“Çalmadık, çırpmadık. Evimizden ayakkabı kutularına tıkıştırılmış dolarlar çıkmadı” diyen Kart, “35 yıllık karikatüristim akıl almaz iddialarla suçlanıyorum. Suçlamayı aynen iade ediyorum. Bu ülkede insanların kulakları, ‘Eeeyy!’ diye başlayan cümlelere aşinadır... Ben de savunmamı, ‘Eeeyy Vicdan!..’ diyerek noktalamak istiyorum” sözleriyle savunmasını sonlandırdı.
Kart’ın savunmasının ardından duruşma yarına bırakıldı. Yarın diğer gazetecilerin savunmasıyla duruşma devam edecek.