Cumhuriyet gazetesi davasının ara
kararının açıkladığı aynı gün Antepde devam eden IŞİD davasında 38 tutuklu
sanık tahliye edildi. Buda aslında AKP iktidarının yandaşlarını nasıl koruyup
kollandığını gösteriyordu
Cumhuriyet Gazetesi’ne dönük operasyonda
tutuklanan 11’i yazar, çizer, muhabir ve avukat, biri de Twitter kullanıcısı 12
kişinin tutuklu bulunduğu 19 sanıklı Cumhuriyet Davası’nın ilk duruşmasının 5.
günü İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti.
Duruşmada ilk olarak avukatların
beyanları alındı.
Gazetecilerin avukatlarından Ali Rıza
Dizdar dosyada kişilerin özgürlüğünün kısıtlanmasını gerektiren herhangi bir
delil olmadığını belirterek tutuklu gazeteciler hakkında derhal beraat kararı
verilmesini istedi. Mahkeme heyeti Dizdar’ın talebini beraat koşullarının
oluşmadığını belirterek reddetti.
Avukatlardan İlkan Koyuncu ise “Biz
buraya Norveç’ten gelmedik. Adalet fışkırsın diye beklemiyoruz. Ancak
hukuksuzluktan da ölüyoruz. 9 aydır tutukluyuz” dedi.
Avukat Fehmi Demir de gazeteciler
hakkında tahliye talebinde bulunarak, “Gazeteciler özgürlüklerinden yoksun
kaldıktan 9 ay sonra nihayet kendilerini ifade etme ve yanıt verme olanağı
bulmuşlardır. Bu sözde yargılamanın sonuna kadar tek bir söz söylenmese dahi,
iddianamenin hukuki bir metin olduğunu söyleyecek tek kişi bulamayız” dedi.
‘Verin hepsin bize’
Mahkeme heyetine BM raporunun çevirisini
sunan avukat Fikret İlkiz ise şunları söyledi:
Size BM raporu çevirisi sunuyorum. O
raporda sözü geçenler bu salonda tutuklu olan arkadaşlarımız. 81 ülkenin
tanıdığı bu konseyi tanıyoruz ve ne isterse yerine getirmeliyiz.Toplantıda 181
ülke bakana bu davayı sorabilir. Raporda bu tutuklama keyfidir denilirse o
zaman bu başvuru doğrudan doğruya BM yüksek komiserliğine gider. Bu “şikayet”
mekanizmasına, hakkı ihlal edilenler, insan hakları grupları ya da ihlal
hakkında bilgisi bulunan kişi ve gruplar da başvurabilir. “Bu tutuklama
keyfidir” denirse bu başvuru doğrudan BM İnsan Hakları Konseyi’ne yapılır.
Konsey başvuruyu kabul ederse çalışma grubu oluşur. Bu çalışma sonucunda hangi
ülke hükümeti olursa olsun yanıt vermek zorundadır.
Verin hepsini bize. Ne zaman isterseniz
gelirler yine. Sabuncu çok izin yaptı, Günay’ın daha fazla cezaevi anısı
olmasın, Ahmet Şık da daha fazla cezaevini mesken tutmasın. Verin hepsini.
Duruşmaya avukatların beyanlarının
ardından ara verildi.
Savcı mütalaasını açıkladı
Aranın ardından avukatların taleplerine
ilişkin mütalaasını açıklayan savcı gazeteciler Akın Atalay, Murat Sabuncu,
Önder Çelik, Kadri Gürsel, Hakan Karasinir, Ahmet Şık’ın tutukluluk halinin
devamını; Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku, Güray Öz, Turhan Günay ve Musa
Kart’ın ise tahliyesini istedi. Savcı ayrıca Ahmet Şık’ın savunması hakkında da
suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
7 tahliye, 5 tutukluluğa devam
Mahkeme heyeti ise savcı mütalaası
sonrası vereceği aranın ardından ara kararını açıkladı.
Davayı yıl sonuna kadar bitirmeyi
planladıklarını belirten mahkeme başkanı Güray Öz, Musa Kart, Bülent Utku,
Hakan Kara, Önder Çelik, Turhan Günay, Kemal Güngör’ün tahliyesine, Akın
Atalay, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu Ahmet Şık ve Twitter’da “Jeansbiri” adlı
hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu’nun tutukluğunun devamına karar
verdiklerini açıkladı.
Mahkeme tutukluluğun devamı kararına ise
“delillerin korunması ve deliller üzerinde baskı yapılmasının önlenmesi”ni
gerekçe gösterdi.
Duruşmayı 11 Eylül’e ertelediklerini
belirten mahkeme başkanı Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dışındaki sanıkların
duruşmalardan vareste tutulma taleplerini kabul ettiklerini açıkladı.
Mahkeme Can Dündar ve İlhan Tanır
hakkındaki yakalama kararının devamına karar verdi. Mahkeme ayrıca savcının
Ahmet Şık’ın savunması hakkındaki suç duyurusu talebini de kabul etti.
Mahkeme duruşmaların Silivri Ceza İnfaz
Kurumları kampüsündeki duruşma salonuna alınmasına karar verdi.
Ahmet Şık’tan karar sonrası açıklama
Mahkeme heyetinin kararı sonrası duruşma
salonunda konuşan Ahmet Şık şunları söyledi:
Bugün burada çıkan karar diyor ki size
diz çöktüreceğiz. Şunu bilsinler, bütün zorbalar, tetikçileri bütün kurumları
ve kişileri ve alçak ve haysiyet yoksunları organize kötülük örgütünün bütün
elemanları bilsinler. Bugüne kadar sadece anne babamın elini öpmek için
eğildim. Bundan sonra da öyle olacak.
Ahmet Şık’ın annesi: Oğlumu ve haklıları
içeri tıkanlar, kendileri girecek içeriye
Kararın ardından adliye binası önünde
açıklama yapıldı. Açıklamada konuşan Ahmet Şık’ın annesi Fatma Şık oğlunun
tahliye edilmemesine tepki gösterdi.
“Gerçekler yerini bulacak, oğlumu ve haklıları
içeri tıkanlar, kendileri girecek içeriye” diyen Fatma Şık şunları söyledi:
Şu Adalet Sarayı yazılı bina,
adaletsizliklerin, çirkinliklerin, çirkefliklerin yeri… Kesinlikle adalet yok.
Adalet satılmış. Burası hukuk devleti değil guguk devleti. Eğer burası hukuk
devleti olsaydı benim oğlum, diğer Cumhuriyetçiler içerde olmazdı. Haksızlar,
hırsızlar dışarıda, benim oğlum içeride. Bu ilk değil. Ama dimdik ayaktayım.
Gıpta ediyorum, öyle bir evlat yetiştirdiğim için. Gerçekler yerini bulacak,
oğlumu ve haklıları içeri tıkanlar, kendileri girecek içeriye. 2011’de de
Zekeriya Öz’ler, diğer kaçanlar… 38 tane şikayet eden hakim, savcı vardı. Bugün
8’i firarda, 30’u FETÖ’culuktan içeride. Hepsi Allah kahretsin. Yaşasın adalet,
özgürlük…”
Adliye önünde açıklama
Cumhuriyet Gazetesi Davası Koordinasyonu
da duruşma devam ederken adliye binası önünde açıklama yaptı. “Özgür basın
susturulamaz”, “Gazetecilere özgürlük” dövizleri taşındığı açıklamada konuşan
PEN Türkiye Temsilcisi Burhan Sönmez, davanın “sirk panayırından farkı”
olmadığını belirterek, “Türkiye gazetecilerin yargılandığı en büyük açık
cezaevidir. Bu dava ile cumhuriyet kıyımı yaşanıyor” dedi.
Koordinasyon adına basın açıklamasını
yapan Ceyda Karan ise gazeteciliğin, hakikatın yargılandığını belirterek,
“Yaşanılan esaret ve ağır ceza tehditleri, arkadaşlarımızın enselerini ve
yüreklerini karartmamış aksine dimdik ayakta tutmuştur” dedi.
Gazetecilerin boyun eğmediğini
vurgulayan Karan, iktidarın kendine biat eden gazeteciler istediğini söyledi.
Karan şöyle devam etti:
Arkadaşlarımız, iktidarın önünde el
pençe duran gazeteci müsfetteleri ile haklı ve haksızı ayıran, aydınlık ve
karanlığın uzlaşmaz ve büyük olduğunu dosta düşmana gösterdi.
Ya bugün artık sadece bir avuç iktidar
yalakasının inanırmış gibi yaptığı zulüm son bulacak ve adalet için yeni bir
sayfa açılacak ya da 271 gündür yaşatılan bu zulüm devam edecek ve adalet
müessesi kendi cenazesinin namazını kılacak. Yapılacak tercihi hepimiz
göreceğiz.
İlk dört gün savunmalar alındı
Davanın dün görülen duruşmasında
gazetenin eski yayın yönetmeni ve yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve Hikmet Çetinkaya savunmalarını yapmıştı.
Aydın Engin savunmasında “Engin ise
“Böyle bir iddianame ile sanık olmamız hukuk adına utanç veriyor” derken, Orhan
Erinç ise savunmasında “Bir gazetenin yayın politikasının değişikliğini
sorgulamak ceza mahkemelerinde yapılmaz” ifadelerini kullanmıştı.
Ardından ise gazetecilerin avukatları
söz alarak iddialara yanıt vermişti.
Duruşmanın ilk üç gününde ise Cumhuriyet
Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın
Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik,
Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray
Öz, köşe yazarları Kadri Gürsel, Hakan Kara, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni
Turhan Günay, muhabir Ahmet Şık, çizer Musa Kart, gazetenin eski muhasebe
müdürü Bülent Yener ve halefi Günseli Özatalay ve Twitter’da Jeansbiri adlı
hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu iddianamede yer alan
suçlamalara yanıt verdi.
Davada gazeteciler “FETÖ/PDY ve PKK/KCK
örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “FETÖ
propagandası yapmak” iddialarıyla yargılanıyor.
Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve
Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba tarafından hazırlanan iddianamede, Can Dündar
“bir numaralı şüpheli” olarak gösteriliyor.
İddianamede Can Dündar’ın 2013 yılında
gazetenin başına geçmesi ile birlikte “gazetenin kuruluş amaç ve hedeflerinin
dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu” öne sürülüyor..
Aynı gün Cumhuriyet Gazetesi davasında
ara karar verildi. Mahkeme heyeti, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve
Ahmet Şık’ın tutukluluklarının devamına karar verirken, 7 gazeteci tahliye
edildi.
DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ
Ara kararda, Atalay, Sabuncu, Gürsel ve
Şık’ın tutukluluğunun devamına, “ delillerin korunması ve deliller üzerinde
baskı yapılmasının önlenmesi” gerekçe gösterildi.
Kararda, “Dosyada ileri sürülen eylem
şekilleri ve belgelerin delil olarak bir bütün halinde değerlendirilmesindeki
hukuki gereklilik ve Cumhuriyet Vakıf Senedi üzerindeki illiyetleri ile denetim
görev ve sorumlulukları ve bu ilkelerden ayrılma çerçevesinde yardım suçunun
ana hareket noktasının oluşabildiği hususu dikkate alındığında, kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığının kabul edildiği”
belirtildi.
TANIĞA BASKI YAPMA ŞÜPHESİ
Ara kararda, sanıklar hakkındaki
yargılama kapsamında, “Dinlenmeyen sanıklar ve bir sonraki celse dinlenmesi planlanan
tanıklar” olduğu belirtildi. Kararda, Ceza Muhakemeleri Yasası’nda “Tanık,
mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma”yı
düzenleyen 100/2-b-2 fıkrası uyarınca, tutukluluğun devamına karar verildiği
belirtildi.
Ara kararda, “Dava yönünden delillerin
korunması ve deliller üzerinde baskı yapılmasının önlenmesi” tutukluluğun
devamının gerekçesi olarak belirtildi.
KADRİ GÜRSEL: KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ
Ara kararda, gazeteci Kadri Gürsel
hakkındaki tutuklama gerekçeleri arasında, Gürsel’in, “görevi ve görev yaptığı
süreye göre olağanın dışında sayıda bylock sahibi olan kişiler ile görüştüğü”
gerekçesiyle, kuvvetli suç şüphesi de yer aldı.
Davada yargılanan Ahmet Kemal
Aydoğdu’nun da aleyhine ifade veren tanık üzerinde baskı yapabileceği gerekçesiyle,
tutukluluğunun devamına karar verildiği belirtildi.