Tüm ipleri Hitlere öykünen Erdoğan tüm ipleri eline almak için başkanlık rejimine geçişi dayatmıştı. Kendi yasalarına göre başkanlık rejimine geçiş için daha iki yıl olmasına rağmen Erdoğan şeflik rejimini tepe tepe pratiğe sürüyor.
Erdoğan göstermelik parlamentonun kapısına kilit vururken herşeyi sarayda yönetir hale geldi. OHAL'le daha kolayca şeflik rejimine geçişi sağlayan Erdoğan kliği ülkede cereyan eden her olaya ve her işe müdahil olması ve onun ağzından çıkan her lafın anında emir, kanun, izin ve yasak haline gelmesi Hitler taslağı rejimi inşa etmede hızla koştuğunu gösteriyorr.
Bir gün ‘Adalet’ yürüyüşüne, “lütfedip izin verdim” diyor.
Görevden alınan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü ‘Adalet’ yürüyüşünde görünce kızarak, Adalet Bakanı’nı fırçalıyor. “Bu adamı nasıl hasta diye serbest bırakırsınız” diye çıkışıyor.
Ertesi gün açlık grevi yapan eğitim emekçilerini, “Örgüt üyesi” olmakla suçluyor.
Başka bir gün Büyükada’da insan hakları savunucularını, “Casus” diyerek yakalatıyor. Mahkemelere de talimat veriyor.
Almanya’ya karşı gereğinde kullanılmak üzere gazeteci Deniz Yücel’i ve diğerlerini rehin aldırıyor. Sonra da Almanların “Serbest bırakılsınlar” çağrılarına, “Ben bu makamda olduğum sürece asla bırakmam” diye cevap veriyor. Sermayedarlara işçi grevlerini yasaklayarak ülkenin kalkınmasına katkıda bulunduğunu söylüyor.
Kendilerine yönelik “FETÖ’cü” suçlamaları nedeniyle Almanya’ya sığınan iki generali, gazeteci Deniz Yücel’le takas etmeyi öneriyor.
Daha önceleri kara para aklamak ve rüşvet suçlaması nedeniyle ABD’de tutuklanan Rıza Zarraf’ın serbest bırakılmasını ABD Başkanı’ndan resmen talep ediyor.
Yine ABD Başkanı’na Fetullah Gülen’e karşı Amerikalı bir papazı iade etme teklifinde bulunuyor.
Bir gün Suriye’de bir örgütü destekliyor. Sonra vazgeçiyor, Rusya’yı destekleyip o örgütü Ruslara teslim ediyor.
“Rakka kuşatmasında YPG değil biz olacağız” diyor. Ama ABD Kürt savaşçılarla savaşı yürütüyor. Rakka düştü düşecek!
“Kürtlere asla silah vermeyin, sonra çok kötü olur” demesine rağmen ABD bu sefer YPG’ye ağır silahlar da vermeye başlıyor.
“Ben Efrin’i ve Rojava’yı işgal edeceğim” tehdidinde bulunuyor. Hem ABD hem de biat ettiği Rusya’dan, “Hayır” yanıtı alıyor.
“Musul eskiden bizimdi. Biz Musul savaşında hem sahada hem de masada olacağız” hamaseti yapıyor. Sahada ya da masada yer bulamıyor. Hatta Türkiye’ye, “Musul savaşı bitti, artık Başika’yı da terk edin” mesajı geliyor.
‘FETÖ’cülere cezaevinde ABD’nin Guantanamo esir kampında Müslüman tutsaklara uyguladığı insanlık dışı işlemlerin yapılmasını emrediyor.
Örnekler çok ve giderek artıyor.
Bu saydıklarımız Erdoğan’ın kendisini ne pahasına olursa olsun şeflik iktidarına inşa ederek ayakta tutma rejiminin inşası olduğunu ifade ediyor.
Aslında tüm bu yaşananlar Erdoğan rejiminin korku ve sefaletini yere döküyor.Yolu yok Erdoğan'ın şeflik rejimi halkların direnişiyle yıkılacaktır.