Cumhuriyet’in 11’i tutuklu 17 yazar, çizer, muhabir, avukat ve yöneticisi tam 267 gün sonra bugün hakim karşısında.
267 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, okur temsilcisi Güray Öz, çizer Musa Kart, yazar Hakan Kara, avukatları Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticisi Önder Çelik 267, 206 gündür tutuklu olan muhabir Ahmet Şık ve tutuksuz yargılanan gazete İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarlar Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, muhasebe çalışanı Günseli Özaltay ve eski çalışan Bülent Yener İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkıyor.
Sendika.Org’da yer alan habere göre gazetecilerin savunmaları:
15.30 Duruşmaya 16.30’a kadar ara verildi.
15.05 Atalay, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün Cumhuriyet Vakfı’nın toplantı ve yeter sayı tartışmasına atadığı bilirkişinin bir arkeolog olduğunu, savcılığın atadığı “İletişim ve Bilişim Uzmanı” Ünal Aldemir’in ise Adli Yargı Adalet Komisyonu’nun bilirkişi listesinde bulunmadığını açıkladı.
Atalay kayıtdışı bilirkişinin incelemesini eleştirdi. “Bilirkişi” olduğu söylenen kişinin delil olarak sunulan 19 Temmuz nüshasında “Darbecilerin ihanet konuşması” başlıklı sürmanşeti gizleyerek verdiğini gösteren Atalay, savcı-bilirkişi manipülasyonunu açık etti.
14.49 Vakfın yegane amacının Cumhuriyet gazetesini desteklemek olduğunu anımsatan Atalay, vakıftan gazeteye fon aktarılmasının suç olmadığını, aksine vakfın bu amaçla bulunduğunun altını çizdi. Gazete beş yıldır zarar ediyorken 2016’da kâr ettirir hale getirdiklerini söyleyen Atalay, vakfın mülkünü satarken mecburiyet olmamasına karşın Vakıf Gayrimenkul Değerleme AŞ’den rapor aldıklarını söyledi, “Vakıf malını başka kime soracaktık?” diye sordu.
14.35 Akın Atalay vakıf ve zarar iddiasına dair savunmasında AKP medyasını da es geçmedi:
Biz kimsenin kapıkulu olmadık. Para pul için mesleğe ihanet etmedik. Havuz medyası gibi ahlaken batmadık. Bakın havuz medyasına, gazeteciliğin batağıdır o. Cumhuriyet’in 25 yıllık bilançosunu sunuyorum. Zararı, iktidarın desteklediği havuz medyasındaki çoğu gazetenin bir yıllık zararına ancak karşılık gelir. Havuz medyası böyle şeffaf olsa görürüz fonlayanları. Kaldı ki beş yıldır zarar eden Cumhuriyet, 2016’da kâr etti ama biz kötü yöneterek zarar ettirdik diye tutuklandık.
14.10 Atalay’dan savcıya görev hatırlatması
Gazetelerin içeriğini ve yayın politikasını denetlemek savcıların görevi de değildir, haddi de değildir. Nadir Nadi sizden önce gazeteye müdahale eden apoletlilere haddini bildirdi. Biz de taviz vermeyiz, bedelini öderiz.
13.44 Atalay, Vakıf Yönetim Kurulu’nun seçim sürecini aktarıp iddiaları birer birer çürütüyor. “Dışarıdan gelip gazeteye el konulduğu söylenen Orhan Erinç 1963 yılından beri bu gazetededir” diyen Atalay, seçim sürecinde en ufak bir usulsüzlük olmadığını, vakıf seçimine ilişkin savcılığa elbette hesap vermeyeceklerini, kamuoyuna karşı sorumlu oldukları için süreci aktardığını söyledi.
13.34 Atalay’ın iddianameyi hazırlayan Savcı Murat İnam için de bir çift sözü vardı:
Yayın politikasında laiklik ilkesi bulunan kadim bir gazeteye FETÖ suçlaması yapan Savcı Murat İnam, FETÖ’den sanık. İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapisle açılan dava sürüyor; ama hâlâ görevde. İki müebbetle yargılanan Savcı Murat İnam’ın iradesi ipotek altındadır. Bu iddianame baskı ile hazırlanmıştır.
13.29 Bu dava ile Cumhuriyet’in ve gazeteciliğin susturulmak istendiğini savunan Atalay sözlerine şöyle devam etti:
Bizi baskıyla, tehditle korkutamazlar. Örgütlerle ve devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur. Cumhuriyet’in tek faaliyeti gazeteciliktir. Son nefesimize kadar gazetecilik mesleğine, etik ilkelere, onurlu geçmişe leke sürdürmeyeceğiz. Boyun eğmeyeceğiz.
13.24 Av. Akın Atalay savunmasına başladı. 31 yıllık avukat olduğunu, ilk kez bir duruşmaya kravatsız geldiğini söyleyen Atalay, geçen hafta kravatlarını topladıklarını, sabah ise savunmasında kullanacağı kitaplara el konulduğunu aktardı.
13.08 Mahkeme heyeti, duruşmaya 15 dakika ara verdi.
12.51 Savcının dosyaya dair ne kadar bilgi sahibi olduğu da ortaya çıktı. Savcı Gürsel’e “Vakıf Yönetim Kurulu üyesi olmadığınızı mı iddia ediyorsunuz?” diye sordu. Gürsel, “İddia etmiyorum, değilim. Resmi kayıtlarda da yok. İddianameniz yanlış” karşılığı verdi.
12.47 Gürsel’e Aydın Engin’in 13 Temmuz’daki “Cihanda Sulh, Yurtta Ne” başlıklı yazısı soruldu. Gürsel, “Benim Aydın Engin’le bu konuda temasım olmamıştır” dedi.
12.39 Mahkeme heyeti Gürsel’e yayın danışmanlığının ne olduğunu sordu. Gürsel danışmanlık hakkında bilgi verdikten sonra diğer hakim basın danışmanlığı olup olmadığını sordu. Gürsel basın danışmanlığı olmadığını söyledi, Basın Kanunu’nu anlattı.
Kadri Gürsel: “Örgüte yardımdan değil, gazetecilikte ısrardan tutukluyum”
12.06 Kadri Gürsel savunmasına başladı. 102 ByLock kullanıcısıyla irtibatlı olduğu ile Yenigün ve Cumhuriyet’teki yetkilerine dair iddiaları yalanlayan Gürsel, Erdoğan hakkında yazdığı yazıyı ise savundu, örgüte yardımda değil gazetecilikte ısrarcı olduğu için tutuklu olduğunu söyledi, beraatını istedi.
Gürsel’in savunması şöyle:
Gazeteciler meraklı insanlardır. Herkesle konuşabilirler. Bunun adı gazeteciliktir ve gazetecilik suç değildir. İletişim kurduğum iddia edilen 102 ByLock kullanıcısından 85’i bana SMS atmış, 17’si beni aramış. İletişim kuran ben değilim. Ahmet Altan’ı babası Çetin Altan’ın vefatı nedeniyle aradım, telefonu da açmadı zaten. 102 kişi iddiası tamamen asılsızdır. Yenigün Haber Ajansı imza yetkilisi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı değilim. Fezleke iftiralarla doludur.
Yayın danışmanlığımı iddia edilen yayın değişikliğiyle ilişkilendirmek de mümkün değildir. 34 gün yapabildim. 34 günlük yayın yönetmeninin Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasını esaslı şekilde değiştirmesi nasıl mümkün olur? İddia makamı beş aylık yazarlığım 34 günlük danışmanlığımı dikkate almadan polis fezlekesine dayanarak ya ihmal ya da kötü niyet sergiledi.
“Erdoğan babamız olmak istiyor” yazısı suç teşkil etmez. Demokratik ülkelerde cumhurbaşkanının ayrıcalığının olmaması gerekir. Yazıyı darbeden üç gün önce yazma sebebim, Erdoğan’ın Bulgar bakanın sigara paketine darbeden üç gün önce el koymuş olmasıdır. Erdoğan 15 Temmuz’dan altı gün önce sigara paketine el koymasa, yazım 15 Temmuz’dan üç gün öncesine denk düşmezdi.
İktidar-Gülen ortaklığını hep eleştirdim, öngörülerim doğru çıktı. İktidarın bu grupla işbirliğinin ülkeye zarar vereceğini öngördüm ve öngörülerim gerçekleşti. Her şey arşivlerdedir. Örgüte yardımda değil, gazetecilikte ısrar ettiğim için buradayım. Terör örgütü üyesi olduğum için değil; bağımsız, eleştiren, soruşturan bir gazeteci olduğum için tutukluyum. Hakkımda terör örgütünü destekleyen tek bir kanıt bulamazsınız. FETÖ “Cemaat”ken de negatif tutum aldım. Beraatımı istiyorum.
12.00 Av. Abbas Yalçın tekrar söz aldı ve adalet sisteminin işleyişini özetledi:
Bir sabah azılı bir suçlu gibi eviniz basılıyor, suçunuz söylenmiyor çünkü gizlilik kararı var. Avukatınız 5 gün sonra geldiğinde hukuki yardım alamıyorsunuz çünkü dosyaya ulaşamamış. Neyle suçlandığınızı ifade sırasında öğreniyorsunuz.
11.54 Gazetenin avukatları söz aldı. Av. Abbas Yalçın, soruşturma aşamasından itibaren yapılan hukuksuzlukları sıraladı ve “Bu hikayede ne vicdan ne hak ne de hukuk var” dedi. Av. Yıldız İmrek KHK ile getirilen “sanık başına üç avukat” sınırlamasına karşı beyanda bulundu. Av. Aynur Tuncel Yazgan mahkemenin 16 Mayıs tarihli savunma hakkını sınırlandıran ve ihlal eden kararı hakkında beyanda bulundu.
11.40 Kimlik tespitleri bitti ve savunmalara geçildi. İlk söz Murat Sabuncu’nundu ancak Sabuncu, savunma belgelerine hapishanede jandarma tarafından el konulduğunu söyledi. Sabuncu’nun savunması yarına ertelendi.
11.00 Cumhuriyet gazetesi yazarlarının aileleri, gazetecileri savunmak üzere 70’ten fazla avukat, milletvekilleri, gazetecilik emek ve meslek örgütleri temsilcileri duruşma salonu önüne geldi. Yoğunluk ve salona sığma sorunu nedeniyle duruşma yarım saat gecikmeli başladı. Tutuklu gazeteciler duruşma salonuna alkışlar eşliğinde girdiler.
Çağlayan Adliyesi önünde 09.00’da basın açıklamaları yapılmaya başlandı.
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP Milletvekili Umut Oran, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Dışarıdaki gazeteciler adına Candan Yıldız birer basın açıklaması gerçekleştirdi
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu adına Beyza Metin yaptığı açıklamada, “Hakikat… Aradığımız şey bu. 150’yi aşkın gazeteci arkadaşımız bu yüzden tutuklu. Tarih boyunca tüm istibdat rejimleri hakikati adalet ve özgürlük arayışıyla buluşturmuş olanlara karşı hep aynı yöntemi uygulamıştır. Bugün ülkemiz en koyu istibdat rejimlerini aratacak bir rejimle yönetiliyor. Halkın haber alma hakkının gasp edildiği, hukukun bir çıkar grubunun emrine amade olduğu, suçun iktidardakilerin ihtiyaçlarına göre tarif edildiği bir rejimle karşı karşıyayız. Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarları ve yöneticileri aydınlığın temsilcisidir. İktidar politikaları doğrultusunda aynı başlıkla gazete çıkarmaktan utanmayan onlarca yönetici ve yazar ise karanlığın…Bu ülkenin aydınlık birikimine, karanlığa karşı aydınlığın galebe çalacağına inanıyoruz” dedi.