20 Temmuz 2017 Perşembe

Türkiye-Almanya İlişkileri Gerilirken;Erdoğanın Efelenmesi Kuru Gürültü Kokuyor..!

Türkiye son dönemde daralan ve büyümesi hız kesen ekonomiyi yeniden canlandırmaya çalışırken, yaşanan siyasi krizler ve dış politikada yaşanan gerginlikler riskleri daha da artırıyor.
Türkiye ihracatının neredeyse yarısı, gelen yatırımların yüzde 60’ı AB’den geliyor. Yabancı şirketlerin 19 bin 228’i Avrupa Birliği ülkelerine ait. AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinin Türkiye’de faaliyet gösteren şirket sayıları toplamı 4 bin 328. Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre Avrupalı şirketlerin Türkiye’deki toplam yatırımı 2016'nın ilk sekiz ayında 2 milyar 292 milyon doları buldu. Yurtdışından toplam doğrudan yatırımlar 3 milyar 399 milyar dolar olarak hesaplanırken Avrupa’nın toplam içindeki payı yüzde 67 oldu.
TCMB 2015 verilerine göre ise Avrupa’dan toplam yatırım girişi 7 milyar 878 milyar dolar olarak hesaplandı. 2015’te toplam doğrudan yabancı yatırımlar 11 milyar 959 milyon dolar olurken, Avrupa’nın payı yüzde 66 olarak gerçekleşti. Yıl boyunca gerçekleşen sermaye girişlerinin yüzde 58’i AB ülkeleri kaynaklı olurken, diğer Avrupa’nın payı ise yüzde 8 olarak gerçekleşti.
2015 yılında Türkiye’ye en çok yatırım yapan Avrupa ülkeleri arasında ilk üç sırayı 2.2 milyar dolarla İspanya, 1.3 milyar dolarla Lüksemburg ve 1.2 milyar dolarla Hollanda aldı. Ocak-Ağustos 2016 döneminde ise Avrupa ülkeleri arasında ilk üç sırada 480 milyon dolarla Hollanda, 284 milyon dolarla Almanya, 280 milyon dolarla Avusturya geldi.
TÜRKİYE'YE YATIRIMLARDA ALMANYA İLK SIRADA
Türkiye ile siyasi anlamda kriz yaşayan Almanya, Türkiye'ye yapılan yabancı yatırımlarda ilk sırada yer alıyor. Türkiye'de yaklaşık 6 bin Alman sermayeli firma faaliyet gösteriyor. Bu firmalar ise 60 binin üzerinde istihdam yaratıyor. 2015 yılında Alman şirketlerinin Türkiye'de yaptığı doğrudan sermaye yatırımları bir önceki yıla göre 1,2 milyar artarak 9,2 milyar euroya çıkmıştı.
Alman otomotivciliği açısından Türkiye hem önemli bir pazar hem de üretim merkezi oluşturuyor. Türkiye'de yatırımı bulunan Alman şirketleri Türkiye'nin ihracatında da önemli rol oynuyor. Otomotiv tedarikçisi Bosch, Bursa'daki tesisleriyle Türkiye'nin ihracatındaki payını yüzde 1,5'a kadar çıkarmıştı. Bosch, Türkiye'deki tesislerini genişletmek amacıyla son iki yılda 500 milyon euroluk yatırım yapmıştı.
Bosch, Mercedes, MAN, Siemens gibi bir çok Alman sermayeli dünya devi, Türkiye'nin ihracatında da önemlşi bir paya sahip.
DIŞ TİCARETTE DE EN ÖNEMLİ ÜLKELERDEN
AB ekonomisinin lokomotif ülkesi olan Almanya, ithalat ve ihracatta da Türkiye'nin en önemli partnerlerinden.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Aralık ayı dış ticaret istatistiklerine göre 2016 yılında da Türkiye’nin en çok mal sattığı ülke geçmiş yıllarda olduğu gibi Almanya oldu. Türkiye’nin 2016’da toplam ihracatı 2015’e göre 1.3 milyar dolar azalarak 142.6 milyar dolara gerilerken Almanya’ya yaptığı ihracat 595 milyon dolar arttı. Türkiye 2016 yılında Almanya’ya 14 milyar 7 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Nitekim Cumhurbaşkanı sözcüsü Kalanın açıklamalarıda bu gerçeği teyit ediyor. Bir yandan efelenmeyi elde bırakmayan Erdoğan ve şürekası öte yandan AB üyesi ülkelerin ekonomide önemli yer tuttuklarını ve bunlar için her hangi bir sorun olmadığını ifade etmekten geri kalmıyorlar. Kalanın açılmasında şöyle demişti: ” Küçük siyasi hesaplarla ekonomik ilişkileri gölgelemeğe çalışmak Türkiye’deki Alman yatırımcıların zihinlerinde tereddüt oluşturmaya çalışmak kabul edilebilir bir şey değil. Biz Türkiye’deki Alman yatırımlarının güvende olduğunu ifade ettik. Alman turistler misafirlerizdir daha çok görmek istiyoruz. Can ve mal güvenlikleri bize emanet. Burada soruşturma konusu olan kişiler kimlerdir? Polisin ve yargının tespit ettiği kadarıyla illegal faaliyet içerisinde olan kişilerdir. Bunlarla Alman vatandaşlarını aynı kefeye koymak siyasi sorumsuzluktur. Kabul etmiyoruz. Biz Almanya ile ilişkilerimizin iyi olmasını istiyoruz. Karşılıklı saygı ve çıkar ilişkileri içinde olmalı. Ama kimse parmak sallayarak Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışmasın. Bu tür popülist çıkışlarla Türk – Alman ilişkilerini gölgelemek yerine reel sorunlara yönelmeleri ve ilişkileri olması gereken raya oturtmaları gerekmektedir.”