“Sosyal medya acayip şey. Gücüne her
daim şaşırıyorsunuz. Elinizde 280 karakterlik yer var, yazıyorsunuz, mevzuya
dair karın ağrısı olan ne kadar insan varsa dökülüveriyor. “Yargılanacaksınız!”
diyoruz, ses dört köşeden geliyor.
“Sosyal medya acayip şey. Gücüne her
daim şaşırıyorsunuz. Elinizde 280 karakterlik yer var, yazıyorsunuz, mevzuya
dair karın ağrısı olan ne kadar insan varsa dökülüveriyor. “Yargılanacaksınız!”
diyoruz, ses dört köşeden geliyor. Suçlu olduğunu bilen sayısı düşündüğümden
fazlaymış. Tabi bunun üzerine dünden beri cevap veren, tehdit eden, hakaret
yağdıran çok insan oldu ama Ahmet Hakan’ın özel bir cevap hak ettiği kesin.
Neden mi? Cevabı kendi yazısında aslında. “Yahu bu adamın ne kıymeti var ki? Ne
diye bu adamın sözlerini önümüze getiriyorsun ki? Bu adamı mı muhatap alacağız
ki?” dememek gerek çünkü. Aksine; bu adamı, gibilerini, kısacası
“zihniyetlerini” muhatap almak şart.
Öncelikle şunu söylemeliyim. Ahmet
Hakangillere kızmam ben. Her dönem, iktidarı kimse, onun önünde el pençe duran
zavallı emir kullarına kızılmaz. Belki fazladan acınabilir ama kızmak yanlış.
Öfkemi, sahibinin sesi olanlara değil, sahiplerine yöneltmeyi mücadele
açısından daha doğru buluyorum. Sonuçta Ahmet Hakangiller, bir sonraki iktidar
döneminde yine kapılanacak bir yer aramakla meşgul olacaklar, bense her koşulda
mücadelemi, ilkelerim doğrultusunda vermeye devam edeceğim; iktidar, muhalefet
ayırt etmeksizin!
Öte yandan ben, had bilirim. Fakat; öyle
mafya bozuntusu iktidar tetikçilerinden yediğim iki yumrukla had bilmeye
benzemez bu. O da had bilmek olmaz zaten, olsa olsa kuyruğunu kıstırıp oturmak
olur. Had bildirmeye çok meraklı iseler; “oluk oluk kan akıtacağız” diye miting
yapan, cumhurbaşkanı adayı bir siyasetçiye“koridora dahi çıkarttırmayacağım”
diye tehdit gönderen mafyalar, orada duruyorlar. Bu arzuyu onlara karşı da
görmek isteriz. Ayrıca beni birilerine şikayet etmenin anlamı olmayacağını
bilmesi gerekir. Bir yerden emir alıp sözünü, durduğu yeri değiştirmek,
kendileri gibi biat edenlere özgü, bize değil. Ahmet Hakan’ın yıllar içinde
edindiği deneyimle, hedef gösteriyor gibi algılanmasın diye muhalefete şikayet
ederek yaptığı bu hamle, korkaklıktan, üç kağıtçılıktan başka bir şey değil.
Sanki yazdığım gizli saklıymış gibi
herkes tekrar tekrar paylaştığı için ben de yazayım.
“Hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz.
O gün geldiğinde; affedeni, acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni de unutmayacağız!
Yok öyle “torunlarla emeklilik, kavga istemiyoruz,” falan. Her şey yeni
başlıyor. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.”
Hemen paniğe kapılmakta haklı olabilir
Ahmet Hakan. Kişi, kendinden bilir işi. Artık içinde olmadığını yıllardır
kanıtlamaya çalıştığı ama asla kopmadığı, bir şekilde her gün destek olduğu
güruhun hesap sorma biçimini bildiğinden, hesap vermek sözünü duyduğu an
irkilir Ahmet Hakangiller. Onlar için her adım rövanşist, her hamle intikam
hissiyle yapılır çünkü. Kendi aralarında ise her şey bir gün helalleşme ile
kapatılır, kol kırılır yen içinde kalır. Fakat yok öyle yağma Ahmet Hakan.
Hayır, özür dileyecekler ve biz özürlerini kabul etmeyeceğiz. Çünkü suçun
karşılığı özür değil yargılanmaktır. Yargılanacaklar!
Sen; Yusuf Yerkel denilen şahsın, bir
madenci yakınına attığı tekme için 4 yıl sonra gelen samimiyetsiz özrünü kabul
edebilirsin, ben kabul etmeyeceğim. O şahıs, attığı tekmenin hesabını vermek
için yargılanacak.
Sen; sokak arasında linç edilen Ali
İsmail’in, ekmek almaya giderken vurulan Berkin’in, işçi sınıfı için mücadele
eden Ethem’in, uyuşturucuya karşı savaş veren Hasan Ferit’in, mahallesini
savunurken çatıdan atılan Ahmet’in, sırtından vurulan Abdullah’ın, otobanda
ezilen Mehmet’in, kalekol gölgesinde yaşamak istemeyen Medeni’nin, cesedi 1
hafta sokak ortasında bırakılan Taybet Ana’nın, kokmasın diye derin dondurucuda
bekletilmek zorunda bırakılan küçük çocuğun, Roboski’de parçalanan bedenlerin,
barış mitinginde katledilenlerin katillerinin, “emri ben verdim” diyenlerin,
milyonları cebe indirenlerin, ülkenin her karış toprağını talan edenlerin, bizleri
yurttaş olarak değil, kölesi olarak görenlerin, yok sayanların, yani bu ülkeyi
yönetmeyi, sahip olmak sanan bir grubun ve bu onların güçlenmesine destek olan,
bu düzene çanak tutan, içinde senin de olduğun tetikçi medyanın, kamu
arazilerinin, fabrikaların yok paraya peşkeş çekildiği, üstüne milyonlarca lira
vergi borçları silinen kan emici sermayenin özürlerini kabul
edebilir,“kardeşlik, barışmak” gibi şeyleri kalkan ederek affedebilirsin ama
ben, affetmem. Bunların karşılığı, AKP tarafından Erdoğan’a özel hale
getirilmiş yargı sisteminin, hemen sil baştan düzenlenmesi ve görevini kötüye
kullanan, halka karşı suç işleyen kim varsa yargılanmasıdır.
Evet yanlış okumadın Ahmet Hakan…16
yıllık bu iktidar ve her koşulda halka karşı tetikçi olarak kullandığı herkes,
aynı Yusuf Yerkel gibi ağlayarak, yalancı bir utanç içinde özür dileyecek fakat
yine de yargılanacak!
Sen de onlardan birisin. Tahir Elçi’nin
kanı ellerinde hala, yoksa unuttun mu? Çünkü biz unutmadık, unutmayacağız,
unutturmayacağız!”