14 Mayıs 2018 Pazartesi

'Dinden bıkmak' tüm İslam ülkelerinde ortak..!


'Dinden bıkmak' tüm İslam ülkelerinde ortak
Ancak benzer sorun sadece Türkiye'de değil, birçok İslam ülkesinde de yaşanıyor. Baskıcı rejimler, dinin bir siyaset aracı olarak kullanılması buna karşın yolsuzluk, rüşvet ve bireysel hakların, hukukun yok sayılması gibi geniş bir yelpazede değişen hususlar nedeniyle, gençler tercihin daha çok Deizm ve Ateizm'den yana kullanıyor.
Türkiye'deki dini kurumlar da, genç nesillerin İslam'dan uzaklaşmasını tespit eden araştırmalar yayınlıyor.
Kıtalararası yazarı Gökhan Bacık da, benzer bir tespitte bulunuyor ve genç nesillerin dinden bıktığı görüşünü ifade ediyor. Hayatın her alanında bu uzaklaşmanın emarelerinin rahatlıkla gözlemlenebileceğine değinen Bacık, görüşlerini şu satırlarla sürdürüyor:
"Dinden bıkkınlığın sonucu olarak pek çok Müslüman ya dini hayatlarında reformcu bir çizgiye yöneliyor, ya da Haniflik veya deist olmak diye adlandırılabilen bir şekilde Allah’a imanlı ama dinsiz bir formül arıyor.
Daha da sert tepki verenler arasında dinden bıkkınlık, geleneksel dini yorumların yeni kuşak arasında ilgi görmemesinin de ötesinde, dalga geçilecek şeyler olarak muamele görmelerini netice veriyor.
Dinden bıkkınlık sosyolojik bir gerçekliktir ve bunu “manevi bozulma, günah” gibi kategoriler ile açıklamak imkanı kalmamıştır. Yüzlerce yıllık bir durgunluğun ve entelektüel tembelliğin etkisi altındaki geleneksel İslami görüşün, türlü bireysel ve toplumsal durumları açıklamak için elinde “günah-sevap” ikileminden başka bir kategori olmadığı için, hali hazır durumu anlamasına da pek imkan görünmemektedir.
Fen bilimlerini ıskalamış, sosyal bilimleri hiç bir zaman ciddiye almamış ve önüne gelen her olay karşısında “bir ayete, iki hadise bakarak çözebilirim” şeklinde bir dindarlık egosu içindeki geleneksel İslam’ın sözcülerinin insanların dinden bıkkınlığını anlamak için gayret göstermesini de beklememek gerekiyor."
Bacık yazısının bir sonraki aşamasında, neden bu noktaya gelindiğine dair tespitlerde bulunuyor. Dinden bıkmanın ardında çok çetrefilli bir düşünce yapısı aramaya gerek olmadığına değinen Bacık, "İnsanlar her hangi bir şeyden neden bıkıyorlarsa, dinden de o nedenle bıkmaktalar.
Dolayısıyla yakın zamanda gözlemlenen dinden bıkkınlığın kökeninde de bir şeyin aşırı tekrarlanması, lüzumlu lüzumsuz her yerde öne sürülmesi yatmaktadır. Ne olursa olsun bir şeyin abartılması bir zaman sonra insanların ondan soğumasını, bıkmasını doğurmaktadır" diyor.
Dine karşı toplumun belirli kesimlerinde yükselen karşıtlığı tarihi örneklerle açıklayan Bacık, şu örneklere yer veriyor:
"II. Abdülhamit döneminde aşırı İslam vurgusu, takip eden dönemdeki entelektüellerde Türk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir pozitivizmi tetiklemiştir. Bu açıdan bakarsak sosyal olaylar, içlerinde zıtlarını barındıran niteliktedirler. Dolayısıyla bir pratiğin yahut düşüncenin abartılması insanlarda kaçınılmaz olarak zamanla o şeye karşı tepki oluşturur
İnsanların orta yolda gitmesi ideal bir çözüm önerisidir, ancak türlü nedenlerle bu gerçekleşmez ve böylece tarih kaçınılmaz olarak bir sarkaç gibi savrulmalarla meydana gelir."
Günümüz politika pratikleri ile geçmişteki örneği kıyaslayan Bacık, Türkiye’de dini söylem ve pratiğin abartıldığı kanısında.
"Sosyal statüsü ve imkanı olanlar bu tepkiyi açıkça dinden soğuma yahut dine karşı olmak şeklinde gösterirken, türlü nedenlerle bundan çekinenler dindarlık görüntüsünü devam ettirmektedirler" yorumun yapan Bacık, "Ama bu görüntünün altında bile çeşitli dışavurum biçimlerinde dine karşı bir hoşnutsuzluk gözlemlemek her zaman mümkündür.
Tüm bu tepkilerin temelinde İslam konusunun abartılması ve neredeyse insanların gözlerinin içine sokulacak kadar şişirilmesidir. Hal böyle olunca, tarihsel diyalektiğe uygun olarak, bu abartı görülür biçimde kendi zıddını üretmeye başlamıştır" diye de ekliyor.
Dinden bıktırmanın nedenlerine dairse iki hususun üzerinde duruyor Bacık. İlkini, dinin her konuya çare olduğu tezi olarak tanımlayan Bacık, ikinci unsurunsa abartı olduğuna değiniyor.