20 Mayıs 2018 Pazar

Irak kapısı kapandı, Ege’de kontrollü çatışmayla milliyetçi dalga arayışı..!


Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin TSK ile Irak Ordusu’nun ortak sınır ötesi harekâtıyla, seçime giderken “Afrin rüzgârını tazeleme” senaryosu, 12 Mayıs’taki Irak seçimleriyle ağır darbe aldı.
Irak Yüksek Bağımsız Seçim Komiserliği Başkanı Riyad Bedran, seçimin kesin sonuçlarını resmi olarak açıkladı.
Buna göre, Erdoğan ve AKP hükümetinin, Irak seçimleri sonrası ortak harekât için mutabakata varıldığını duyurduğu Başbakan Haydar el İbadi’nin liderliğindeki ittifak, seçimlerden ancak üçüncü çıkabildi.
Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Başika’daki askeri varlığı, daha önce İbadi yönetimi ile sorun yaratmış, Başika’ya takviye askeri güç gönderme girişimi, İbadi ve ABD’nin karşı çıkması ardından “ricat” ile sonuçlanmıştı.
TSK’nın Irak topraklarındaki varlığını Irak’ın egemenlik haklarının ihlali ve işgal olarak nitelendiren İbadi, Arap Birliği’ni de olağanüstü toplantıya çağırarak, Türkiye için kınama ve Irak’tan askerlerini çekme kararı çıkarttırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönemde; “Haddini bil! Kıratım, ayarım değilsin” dediği İbadi’nin gönlü, Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ziyareti ile alınmaya çalışıldı. Ardından geçtiğimiz Ekim ayında Ankara’ya davet edilerek, Külliye’de Erdoğan tarafından “Dostum ve kardeşim İbadi” övgüleriyle ağırlandı.
8 Mart’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 12 Mayıs’taki Irak seçimlerinin ardından, TSK ve Irak Ordusu’nun ortaklaşa sınır ötesi harekât gerçekleştireceğini açıklamıştı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, bu açıklama öncesinde Bağdat’ta Irak Genelkurmay Başkanı Osman el Ganimi ile bir araya geldi.
Ancak Irak parlamento seçimlerini Şii lider Mukteda Sadr liderliğindeki Sairun Koalisyonu’nun 54 milletvekili ile birinci sırada kazanması, hesapları altüst etti. Hadi Amiri’nin önderliğindeki Şii Fetih Koalisyonu 47 sandalye ile ikinci olurken, Başbakan İbadi’nin Şii koalisyonu Nasır İttifakı, 42 sandalye ile ancak üçüncü olabildi.
Başika krizinde, Sadr’ın çağrısıyla Şiiler ve Şii Milisler, Bağdat başta olmak üzere ülke çapında sokaklara dökülüp, Erdoğan posterlerini ve Türk bayraklarını yakmışlardı. Şimdi silahlı Şii Milis gücü Haşdi Şabi ile Irak ordusunda etkin konumda bulunan İran destekli Sadr, parlamentoda ve Irak siyasetindeki gücünü ve etkinliğini iyice pekiştirdi.
Kuzey Irak’ta geçtiğimi Eylül ayında yapılan bağımsızlık referandumu sırasında, İran ve İbadi liderliğindeki Bağdat yönetimi ile birlikte Barzani’ye ve Irak Kürtlerine yönelik tecrit planlarına destek vererek, Kürtlerin güvenini de büyük ölçüde kaybeden Erdoğan ve AKP hükümeti, şimdi Bağdat’ı da kaybetti.
Irak’ta yeni başbakan ve hükümet pazarlıklarının aylar sürmesi bekleniyor. İran’ın Bağdat ve Irak Ordusu üzerindeki ağırlığı, yeni siyasi tabloda belirgin şekilde arttı.
IŞİD’e karşı yürütülen Musul operasyonu sırasında, Musul’un eski valisi Esil Nuceyfi’ye bağlı Sünni Ninova Bekçileri’ne destek veren Erdoğan, Musul’da Türkiye’nin yer almadığı bir operasyona izin verilmeyeceğini ilan etmişti. Buna karşın, Türkiye hem operasyondan dışlandı hem de desteklediği Nuceyfi, TSK ile işbirliğinden yargılanıp mahkum oldu.
Irak’ın İnterpol kırmızı bülteniyle arama kararı çıkarttığı, Irak’ın eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Sünni liderlerden Tarık Haşimi, teröre destek suçlamalarıyla gıyabında yargılandığı davalarda idama mahkum edildi. Kaçarak önce Kuveyt’e ardından Türkiye’ye sığındı. Haşimi, Irak yönetiminin iade taleplerine rağmen, yıllardır Türkiye’de ve Erdoğan’ın himayesinde.
Erdoğan’a tepkili Şii lider Mukteda Sadr’ın seçimden güçlenerek çıkması, Ankara-Bağdat ilişkilerinde gergin ve sorunlu bir dönemin habercisi. Dolayısıyla, Şii silahlı milis gücü Haşdi Şabi destekli Irak ordusu ile Kuzey Irak’a ortak askeri operasyon, bu koşullarda rafa kalkmış durumda.
Şayet TSK kendisi böyle bir harekâta girişirse, Bağdat yönetimiyle, Haşdi Şabi ile doğrudan karşı karşıya gelebilir.
Ankara’nın siyaset ve diplomasi kulislerinde, Erdoğan’ın yeni milliyetçi rüzgâr dalgasını arkasına almak amacıyla, Mayıs sonu, Haziran ortası planladığı belirtilen Kuzey Irak’a sınır ötesi harekâtın sekteye uğramasının yeni arayışları gündeme getireceği öne sürülüyor. Bu yeni operasyon arayışı iddialarının başında ise Ege de bazı askeri hamlelerin devreye sokulması ihtimali, öne çıkmış görünüyor.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Ege’de düzenlenen Efes 2018 tatbikatı vesilesiyle on gün önce tüm televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasının ardından bu kez, Ege ve Doğu Akdeniz’de başlayan ‘Beyaz Fırtına’ tatbikatında Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanlarıyla birlikte ekranlardan Yunanistan’a meydan okudu.
TSK’nın Ege ve Akdeniz’de gözünü kırpmadan harekât gerçekleştireceğini, aynı anda Afrin’de, İdlib’de, Güneydoğu’da, Karadeniz’de operasyon yürütebilecek güçte olduğunu, FETÖ’den arındıkça güçlendiğini yineleyen Akar; “Kimsenin Ege ve Doğu Akdeniz’de yanlış hesap yapmaması” uyarısında bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın da eş zamanlı olarak Yunan To Vima gazetesine verdiği mülakatta benzer uyarılarda bulunması, Edirne’de tutuklu 2 yunan askerine ayrıcalık sağlanmayacağını ifade etmesi, Ankara kulislerinde Ege’de “kontrollü bir çatışmayla” milliyetçi dalganın yükseltilmesine zemin arandığı yorumlarına neden oldu.
Çözüm sürecinin bitirilmesi, yüze yakın belediye başkanının tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, Demirtaş ve HDP’li vekillerin tutuklanması, milletvekilliklerinin düşürülmesi, kitlesel gözaltı ve tutuklamalar vb. uygulamalar, AKP’ye Güneydoğu’da Kürt seçmenin güvenini, desteğini büyük ölçüde kaybettirmiş durumda. Afrin harekâtı, Kürtler nezdindeki bu kayıpları büyüttü.
Irak’ta ortaya çıkan yeni siyasi tablo sonrası, bölgede yeni bir sınır ötesi askeri harekât yerine, 24 Haziran öncesi dikkatlerin Ege’ye ve Yunanistan ile gerginliğin yükseltilmesine yoğunlaştırılmasının tercih edilebileceği kaydediliyor.
Anketlerde, seçime dönük kamuoyu araştırmalarında umduğu sonuçları henüz yakalayamayan Erdoğan ve AKP, Şubat-Mart döneminde yakaladığı “Afrin etkisine” benzer bir oy artışı arayışında.
SONAR’ın iki gün önce açıkladığı son ankette, Erdoğan’ın oyu yüzde 42,5 düzeyinde. Aynı ankette, İnce, Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş’ın oylarının toplamı ise yüzde 55’i aşıyor. Bu da ikinci turu Erdoğan ve AKP açısından oldukça riskli bir noktaya taşıyor.
Öyle ki, daha önce Erdoğan’ın yapacağı sunuşla, 25 Mayıs’ta yapılacağı açıklanan AKP Seçim Bildirgesi ve Milletvekili aday tanıtım töreni 24 Mayıs’a, CHP ile aynı güne çekildi. Bu durumda tüm medyanın, TV kanallarının Erdoğan ve AKP törenine bağlanması, CHP seçim bildirgesi ve aday tanıtımının medyada yer almasının engellenmesi hedeflenirken, bu “tarihleri çakıştırma” adımı, AKP’de paniğin işareti olarak yorumlanıyor.
CHP çok önceden Ankara Ticaret Odası’nın Kongresium salonunu 24 Mayıs’taki tören için kiralamış ve programını açıklamıştı. Dolayısıyla AKP’nin değişikliğe giderek tanıtım ve seçim bildirgesi törenini bir gün öne ve aynı tarihe çekmesi üzerine, CHP’nin tarih ve yer değişikliği yapması güç görünüyor. CHP’nin AKP ile çakışmaması için saat değişikliğine gitme seçeneğini değerlendirdiği kaydediliyor.
Erdoğan’ın 6 Mayıs’ta açıkladığı Seçim Manifestosu kamuoyunda fazla karşılık bulmadı, yankı yaratamadı. Hatta 15 günde unutuldu bile. Buna karşın Muharrem İnce’nin 19 Mayıs’ta Samsun’da açıkladığı manifestosundaki demokrasi, özgürlük, temel hakların güvenceye alınması, onarım süreci, eğitim, ekonomi vaatleri, basit, gerçekleşebilir ve ülkenin acil ihtiyaçlarına yanıt veren bir içerikte değerlendiriliyor.
Bunun içinde iktidara yakın medyada son dönemde İnce ile CHP Genel Merkezi arasında “çatlak” vurgusu, “İnce’nin yalnız bırakıldığı” mesajları öne çıkartılıyor.
Ekonomik tablodaki kötüleşmenin negatif yansımalarını bertaraf edebilmek için açıklanan konut seferberliği, akaryakıtta ÖTV düzenlemesi, hükümete yakın müteahhitlerin konut fiyatlarında yüzde 20 indirime gitmesi ve son olarak Kredi Garanti Fonu (KGF) ve Hazine Kefaleti garantili 35 milyar TL’lik yeni kredi paketi de, seçmen nezdinde coşku ve heyecan yaratamadı. AKP, 16 yıldır tek başına iktidarda olmasının yarattığı tekdüzeliği, kendini yineleme-yenileme dezavantajını aşmakta zorlanıyor.
Filistin için Yenikapı’da düzenlenen “devlet mitinginde”, Başbakan Yıldırım, TBMM Başkanı Kahraman, Bahçeli ve Destici’yle birlikte sergilenen “siyasi nema” görüntüsü, samimiyet ve inandırıcılık erozyonu, iktidar yanlısı gazetelerde ve köşe yazılarında bile eleştirildi.
İçeride ve dışarıda seçimi kazandıracak hamleler ve çıkış yolu seçeneklerinin daralması, mevcut tabloda Erdoğan’ı ve AKP’yi Ege’de sıcak arayışlara yöneltmiş görünüyor.