Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin
TSK ile Irak Ordusu’nun ortak sınır ötesi harekâtıyla, seçime giderken “Afrin
rüzgârını tazeleme” senaryosu, 12 Mayıs’taki Irak seçimleriyle ağır darbe aldı.
Irak Yüksek Bağımsız Seçim Komiserliği
Başkanı Riyad Bedran, seçimin kesin sonuçlarını resmi olarak açıkladı.
Buna göre, Erdoğan ve AKP hükümetinin,
Irak seçimleri sonrası ortak harekât için mutabakata varıldığını duyurduğu
Başbakan Haydar el İbadi’nin liderliğindeki ittifak, seçimlerden ancak üçüncü
çıkabildi.
Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Başika’daki
askeri varlığı, daha önce İbadi yönetimi ile sorun yaratmış, Başika’ya takviye
askeri güç gönderme girişimi, İbadi ve ABD’nin karşı çıkması ardından “ricat”
ile sonuçlanmıştı.
TSK’nın Irak topraklarındaki varlığını
Irak’ın egemenlik haklarının ihlali ve işgal olarak nitelendiren İbadi, Arap
Birliği’ni de olağanüstü toplantıya çağırarak, Türkiye için kınama ve Irak’tan
askerlerini çekme kararı çıkarttırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönemde;
“Haddini bil! Kıratım, ayarım değilsin” dediği İbadi’nin gönlü, Başbakan Binali
Yıldırım’ın Bağdat ziyareti ile alınmaya çalışıldı. Ardından geçtiğimiz Ekim
ayında Ankara’ya davet edilerek, Külliye’de Erdoğan tarafından “Dostum ve kardeşim
İbadi” övgüleriyle ağırlandı.
8 Mart’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu, 12 Mayıs’taki Irak seçimlerinin ardından, TSK ve Irak Ordusu’nun
ortaklaşa sınır ötesi harekât gerçekleştireceğini açıklamıştı. Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar, bu açıklama öncesinde Bağdat’ta Irak Genelkurmay Başkanı
Osman el Ganimi ile bir araya geldi.
Ancak Irak parlamento seçimlerini Şii
lider Mukteda Sadr liderliğindeki Sairun Koalisyonu’nun 54 milletvekili ile
birinci sırada kazanması, hesapları altüst etti. Hadi Amiri’nin önderliğindeki
Şii Fetih Koalisyonu 47 sandalye ile ikinci olurken, Başbakan İbadi’nin Şii
koalisyonu Nasır İttifakı, 42 sandalye ile ancak üçüncü olabildi.
Başika krizinde, Sadr’ın çağrısıyla
Şiiler ve Şii Milisler, Bağdat başta olmak üzere ülke çapında sokaklara
dökülüp, Erdoğan posterlerini ve Türk bayraklarını yakmışlardı. Şimdi silahlı
Şii Milis gücü Haşdi Şabi ile Irak ordusunda etkin konumda bulunan İran
destekli Sadr, parlamentoda ve Irak siyasetindeki gücünü ve etkinliğini iyice
pekiştirdi.
Kuzey Irak’ta geçtiğimi Eylül ayında
yapılan bağımsızlık referandumu sırasında, İran ve İbadi liderliğindeki Bağdat
yönetimi ile birlikte Barzani’ye ve Irak Kürtlerine yönelik tecrit planlarına
destek vererek, Kürtlerin güvenini de büyük ölçüde kaybeden Erdoğan ve AKP
hükümeti, şimdi Bağdat’ı da kaybetti.
Irak’ta yeni başbakan ve hükümet
pazarlıklarının aylar sürmesi bekleniyor. İran’ın Bağdat ve Irak Ordusu
üzerindeki ağırlığı, yeni siyasi tabloda belirgin şekilde arttı.
IŞİD’e karşı yürütülen Musul operasyonu
sırasında, Musul’un eski valisi Esil Nuceyfi’ye bağlı Sünni Ninova Bekçileri’ne
destek veren Erdoğan, Musul’da Türkiye’nin yer almadığı bir operasyona izin
verilmeyeceğini ilan etmişti. Buna karşın, Türkiye hem operasyondan dışlandı
hem de desteklediği Nuceyfi, TSK ile işbirliğinden yargılanıp mahkum oldu.
Irak’ın İnterpol kırmızı bülteniyle
arama kararı çıkarttığı, Irak’ın eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Sünni
liderlerden Tarık Haşimi, teröre destek suçlamalarıyla gıyabında yargılandığı
davalarda idama mahkum edildi. Kaçarak önce Kuveyt’e ardından Türkiye’ye
sığındı. Haşimi, Irak yönetiminin iade taleplerine rağmen, yıllardır Türkiye’de
ve Erdoğan’ın himayesinde.
Erdoğan’a tepkili Şii lider Mukteda
Sadr’ın seçimden güçlenerek çıkması, Ankara-Bağdat ilişkilerinde gergin ve
sorunlu bir dönemin habercisi. Dolayısıyla, Şii silahlı milis gücü Haşdi Şabi
destekli Irak ordusu ile Kuzey Irak’a ortak askeri operasyon, bu koşullarda
rafa kalkmış durumda.
Şayet TSK kendisi böyle bir harekâta
girişirse, Bağdat yönetimiyle, Haşdi Şabi ile doğrudan karşı karşıya gelebilir.
Ankara’nın siyaset ve diplomasi
kulislerinde, Erdoğan’ın yeni milliyetçi rüzgâr dalgasını arkasına almak
amacıyla, Mayıs sonu, Haziran ortası planladığı belirtilen Kuzey Irak’a sınır
ötesi harekâtın sekteye uğramasının yeni arayışları gündeme getireceği öne
sürülüyor. Bu yeni operasyon arayışı iddialarının başında ise Ege de bazı
askeri hamlelerin devreye sokulması ihtimali, öne çıkmış görünüyor.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Ege’de
düzenlenen Efes 2018 tatbikatı vesilesiyle on gün önce tüm televizyonlardan
canlı yayınlanan konuşmasının ardından bu kez, Ege ve Doğu Akdeniz’de başlayan
‘Beyaz Fırtına’ tatbikatında Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanlarıyla
birlikte ekranlardan Yunanistan’a meydan okudu.
TSK’nın Ege ve Akdeniz’de gözünü
kırpmadan harekât gerçekleştireceğini, aynı anda Afrin’de, İdlib’de,
Güneydoğu’da, Karadeniz’de operasyon yürütebilecek güçte olduğunu, FETÖ’den
arındıkça güçlendiğini yineleyen Akar; “Kimsenin Ege ve Doğu Akdeniz’de yanlış hesap
yapmaması” uyarısında bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın da eş
zamanlı olarak Yunan To Vima gazetesine verdiği mülakatta benzer uyarılarda
bulunması, Edirne’de tutuklu 2 yunan askerine ayrıcalık sağlanmayacağını ifade
etmesi, Ankara kulislerinde Ege’de “kontrollü bir çatışmayla” milliyetçi
dalganın yükseltilmesine zemin arandığı yorumlarına neden oldu.
Çözüm sürecinin bitirilmesi, yüze yakın
belediye başkanının tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, Demirtaş ve
HDP’li vekillerin tutuklanması, milletvekilliklerinin düşürülmesi, kitlesel
gözaltı ve tutuklamalar vb. uygulamalar, AKP’ye Güneydoğu’da Kürt seçmenin
güvenini, desteğini büyük ölçüde kaybettirmiş durumda. Afrin harekâtı, Kürtler
nezdindeki bu kayıpları büyüttü.
Irak’ta ortaya çıkan yeni siyasi tablo
sonrası, bölgede yeni bir sınır ötesi askeri harekât yerine, 24 Haziran öncesi
dikkatlerin Ege’ye ve Yunanistan ile gerginliğin yükseltilmesine
yoğunlaştırılmasının tercih edilebileceği kaydediliyor.
Anketlerde, seçime dönük kamuoyu
araştırmalarında umduğu sonuçları henüz yakalayamayan Erdoğan ve AKP,
Şubat-Mart döneminde yakaladığı “Afrin etkisine” benzer bir oy artışı
arayışında.
SONAR’ın iki gün önce açıkladığı son
ankette, Erdoğan’ın oyu yüzde 42,5 düzeyinde. Aynı ankette, İnce, Akşener, Karamollaoğlu,
Demirtaş’ın oylarının toplamı ise yüzde 55’i aşıyor. Bu da ikinci turu Erdoğan
ve AKP açısından oldukça riskli bir noktaya taşıyor.
Öyle ki, daha önce Erdoğan’ın yapacağı
sunuşla, 25 Mayıs’ta yapılacağı açıklanan AKP Seçim Bildirgesi ve Milletvekili
aday tanıtım töreni 24 Mayıs’a, CHP ile aynı güne çekildi. Bu durumda tüm
medyanın, TV kanallarının Erdoğan ve AKP törenine bağlanması, CHP seçim
bildirgesi ve aday tanıtımının medyada yer almasının engellenmesi
hedeflenirken, bu “tarihleri çakıştırma” adımı, AKP’de paniğin işareti olarak
yorumlanıyor.
CHP çok önceden Ankara Ticaret Odası’nın
Kongresium salonunu 24 Mayıs’taki tören için kiralamış ve programını
açıklamıştı. Dolayısıyla AKP’nin değişikliğe giderek tanıtım ve seçim
bildirgesi törenini bir gün öne ve aynı tarihe çekmesi üzerine, CHP’nin tarih
ve yer değişikliği yapması güç görünüyor. CHP’nin AKP ile çakışmaması için saat
değişikliğine gitme seçeneğini değerlendirdiği kaydediliyor.
Erdoğan’ın 6 Mayıs’ta açıkladığı Seçim
Manifestosu kamuoyunda fazla karşılık bulmadı, yankı yaratamadı. Hatta 15 günde
unutuldu bile. Buna karşın Muharrem İnce’nin 19 Mayıs’ta Samsun’da açıkladığı
manifestosundaki demokrasi, özgürlük, temel hakların güvenceye alınması, onarım
süreci, eğitim, ekonomi vaatleri, basit, gerçekleşebilir ve ülkenin acil
ihtiyaçlarına yanıt veren bir içerikte değerlendiriliyor.
Bunun içinde iktidara yakın medyada son
dönemde İnce ile CHP Genel Merkezi arasında “çatlak” vurgusu, “İnce’nin yalnız
bırakıldığı” mesajları öne çıkartılıyor.
Ekonomik tablodaki kötüleşmenin negatif
yansımalarını bertaraf edebilmek için açıklanan konut seferberliği, akaryakıtta
ÖTV düzenlemesi, hükümete yakın müteahhitlerin konut fiyatlarında yüzde 20
indirime gitmesi ve son olarak Kredi Garanti Fonu (KGF) ve Hazine Kefaleti
garantili 35 milyar TL’lik yeni kredi paketi de, seçmen nezdinde coşku ve
heyecan yaratamadı. AKP, 16 yıldır tek başına iktidarda olmasının yarattığı
tekdüzeliği, kendini yineleme-yenileme dezavantajını aşmakta zorlanıyor.
Filistin için Yenikapı’da düzenlenen
“devlet mitinginde”, Başbakan Yıldırım, TBMM Başkanı Kahraman, Bahçeli ve
Destici’yle birlikte sergilenen “siyasi nema” görüntüsü, samimiyet ve
inandırıcılık erozyonu, iktidar yanlısı gazetelerde ve köşe yazılarında bile
eleştirildi.
İçeride ve dışarıda seçimi kazandıracak
hamleler ve çıkış yolu seçeneklerinin daralması, mevcut tabloda Erdoğan’ı ve
AKP’yi Ege’de sıcak arayışlara yöneltmiş görünüyor.