Bir yandan AKP’nin başını çektiği Cumhur
ittifakı öte yandan çözümü sağa kaymakta arayan başını CHP’nin çektiği Millet
İttifakı işçi ve emekçi yığınların çözüm bekleyen sorunlarına yanıt olmaktan
uzak bir konumda durmaları HDP etrafından örülen demokrasi ve emek ittifakını
alternatif olarak öne çıkardı. Elbette HDP bir devrim partisi değildir. Ama
devrimci savaşıma güç katmak ve emekçilerin gücünü birleşik bir hatta örüp
ileriye taşımak ve Gezi ruhu yeniden canlandırmak bakımından HDP’nin demokrat
bir parti olarak önemli bir işleve sahip olduğu unutulmamalıdır. Mevcut halde
yığınların ezici çoğunluğu parlamentoda umut arayışını sürdürdüğü koşullarda
devrimci ve sosyalistlerin yığınların örgütlülük ve politik durumlarını dikkate
almadan, masa başı öncü savaşçı taktiklerle çizerek pasifizmin bir biçimi
olarak görünüşte sol maceracı ama özünde sağcı boykot yada egemen sınıf
klikleri arasındaki çelişkiler bizleri ilgilendirmez yaklaşımları özünde emekçileri burjuvazinin değişik klikleri
arasında birisini tercih etmeye zorlamaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
24 Haziran baskın seçimleri önceki
seçimlerden bir çok bakımdan farklılıklar taşıdığı bir gerçekliktir. Çünkü
yürütme erkeni tek kişilik hitler taslağı şeflik yani başkanlık rejimine
bırakılıyor ve devletin yönetim
yönlendirmesi sınırlı bir kesimin denetimine bırakarak, meclis tümden bypas
edilerek, egemen sınıf klikleri arasındaki savaşımın bir yana itilmesini
sağlıyor. Buradan hareket ettiğimizde burjuvazinin emekçi yığınları hangi
biçimde yönetip yönlendireceği, emekçileri ilgilendirmez tutumu aslında herşeyi
egemen sınıfların inisiyatifine bırakmak anlamına gelir. Devrimci ve
komünistler burjuva devletin yönetim biçiminin
devrimci çalışma ve emekçi yığınların savaşımına olanak yaratıp
yaratmamak bakımından yaklaşır ve tek
kişilik şeflik rejiminin yığınları zapt-u rapt altına alma ve yarıklar
yaratarak kitle hareketini geliştirmede çelişki ve çatışmalarda yararlanmada
daha sorunlu, emekçiler için yek pare koyu bir faşizm ve gericilik olarak dönerken, egemen sınıf klikleri
arasında ittifaka dayanan mevcut parlamentonun yasama ve yürütmede etkin olduğu
sistem yada daha çok klikler arası çelişki ve çatışmaları dışa vuran daha geniş
bir kesimin ittifakına dayanan faşizm ve gericilik, emekçi kitle hareketi ve
devrimci hareket bakımından daha fazla olanak ve hareket alanı yaratacak,
yarıklarda toplumsal muhalefete demokrasi ve özgürlük mücadelesini geliştirip
güçlendirmede önemli bir merhale olacaktır.
Mevcut halde Türk egemen sınıflarının geleneksel bölünmesi iki seçim
bloğu etrafında yineleniyor. Bir yanda faşist AKP-MHP-BBp ve bilumum Cemmatler "Cumhur" İttifakı, diğer yanda başını
CHP’nin çektiği İyi Parti,SP,DP(İyi Parti gibi faşist unsurları da içeren)
burjuva-gerici "Millet" İttifakı. Aşağı yukarı birbirine denk
nicelikte kuvvetleri biriktiren bu iki bloğun yaşadığı denge durumu ise demokrasi,
eşitlik ve emek bloğunu, yani HDP'yi bu
seçimlerin tek muhalif ve alternatif partisi olarak öne çıkardı.
Anketlerin işaret ettiği sonuçlar,
AKP-MHP bloğunun eriyişini çok net biçimde gösteriyor. AKP+MHP'nin oyu 7
Haziran seçimlerinde yüzde 57,16 idi. 1 Kasım'da bu oran yüzde 61,39'a çıktı.
16 Nisan referandumunda (hileli ve gerçeği yansıtmayan resmi sonuçlara göre)
AKP+MHP oyu yüzde 51'e geriledi. Bugünkü anketler ise "Cumhur
İttifakı"nı yüzde 44-47 bandında gösteriyorlar. Devlet iktidarını
(hükümeti değil) bölüşen fiili koalisyon ortakları 3 yıllık faşist dinci iktidarlarının
sonunda geriledikleri görülüyorr. Aynı anketlere göre, Cumhurbaşkanlığı seçimi
ilk turda sonuçlanmıyor, Meclis çoğunluğu ise muhalefete geçiyor. Ekonomide
kriz eğilimi, dış politikada yalıtılmışlık, insanları bezdiren siyasal baskı
ortamı, süreklileşen OHAL her geçen gün iktidarın tabanını eritiyor.
Millet İttifakı, 16 Nisan'da yaşanan
tabloya benzer biçimde, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Mersin'de önde
görünüyor. İyi Parti'nin seçimlere girmesinin engellenememesi, Türk sağında
yeni bir saflaşma yaratarak sandık dengelerini değiştirmiş görünüyor. 7
Haziran'dan bu yana Saray merkezli olarak tekleşmiş burjuva siyaset aniden iki
kutba bölünmüş durumda. Türk egemen sınıfları bünyesinde yeni bir iktidar
alternatifi ortaya çıktı. Kontgerillayla, orduyla, polisle "derin"
bağları iyi bilinen Meral Akşener, bu iktidar alternatifinin merkezinde
duruyor. Ne var ki, iki blok arasındaki güç dengesini bozacak kilit unsur Kürt
halkının ,emek ve demokrasi güçlerin
oyları olacağı için, bu gerçek Akşener etrafında örülen seçeneği etkisizleştiriyor.
Kılıçdaroğlu liderliği altında "ortanın sağında" durduğu artık iyice
teşhir olan CHP, gösterdiği milletvekili adaylarıyla da sağcı kimliğini bir kez
daha tescilledi.
Türk egemen sınıflarının iki bloğa
bölünmüş olması, üç yıldır büyük bir baskı altında tutulan devrimci demokratik
güçlere nesnel bakımdan yeniden alan açmış oldu. İki sağ bloğa karşı seçimler
zemininde bu toplumsal güçlerin temsilini üstlenen HDP, bir anda öne çıktı.
OHAL şartları altında zulme zorbalığa direnmiş insanlar yüzlerini HDP'ye
döndüler. Oya Ersoy, Ahmet Şık, Veli Saçılık, Erkan Baş, Barış Atay gibi
isimlerin adaylığı demokrasi ve emek güçlerinin birleşik cephesini büyüttü, yeni güçlerin
ortaklaşmasını ifade etti. CHP yüzündeki sol maskeyi çıkarıp atarken, HDP emek
ve demokrasiden yana olan en geniş güçlerini kapsar bir pozisyona ilerledi.
Kürt halk hareketiyle Türkiye halklarının demokratik, sosyalist mücadeleleri
daha ileri düzeyde kaynaştı. Gezi ruhu yeniden HDP'nin etrafında örülür hale
geldi..
Nitekim HDP belli bir temizlikte
yaşanılır hale gelindi. Tutumlarıyla sürekli partinin aleyhinde çalışan Altan
Tan'ın Saadet Partisi'ne geçmesi partiyi güçlendirirken, Hizbul-kontranın
siyasi temsilcisi olan HÜDA-PAR'a alınan net tutum da partinin emekçi halk
arasındaki saygınlığını yükseltti.
Erdoğan'ın baskın seçim kararıyla işçi ve emekçiler arasında yaratmak istediği şok ve kaygıya,
hemen ertesi gün seçim çalışmalarını başlatarak yanıt olan HDP, daha
milletvekili listeleri yayımlanmadan sokakları güçlü biçimde tutmaya başladı. 3
yıldır ağır bir devlet kuşatması ve faşist baskı altında bunaltılan şehirlerden
özgürlük ezgileri yükselmeye başladı. HDP'nin Cumhurbaşkanlığı adayının hapiste
olması kamuoyunda yoğun biçimde tartışılmaya başlandı. Hatta CHP, İYİP, Saadet
gibi partiler dahi Demirtaş'ın özgürlüğü yönünde açıklamalar yapmaya itti.
Görülüyor ki, HDP’yi yok etme ve baraj
altına itme çabaları ve tutuklama terörü
boşa çıkarıldı . Egemen sınıflar arasında oluşan yeni denge durumu ise HDP'nin
yeniden yükselişinin şartlarını yarattı.
Elbette duurma bakarak rehavete düşmek
önemli bir hatadır..
AKP-MHP diktatörlüğü baskın seçim ilan
ederek umduğu sonuçları kesinlikle alamamıştır. Gelişmeler aleyhlerine
seyrediyor. Kuşkusuz bunu seyretmeyecek, başta devlet zoru olmak üzere bin bir türlü
araçla gelişmelerin yönünü değiştirmeye çalışacaklardır.
Ne d olsa: "Osmanlı'da oyun
bitmez". Osmanlının oyununu bozmak için ,tüm devrimci ve demokrat güçler
ama fakat demeden HDP’yi destekleme tutumu içinde olmalıdırlar.