Eğitim Sen Yükseköğretim Bürosu ve
Üniversite Temsilciler Kurulu yaptığı açıklamada, OHAL ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için herkesi mücadeleye çağırdı.
“Hükümet, 15 Temmuz darbe girişimiyle
mücadele adı altında ilan ettiği OHAL’i hukuksuz, keyfi uygulamalarına ve
siyasi emellerine kalkan ederek demokratik değerlerin tamamıyla yok edildiği
bir rejimi inşa ediyor” denilen metinde, ‘yaşanan sivil darbenin tüm toplumu
olduğu gibi üniversiteleri de yıkıma sürüklediği’ ifade edildi. Eğitim Sen’in
açıklamasından başlıklar şöyle:
-Darbe girişiminin ardından, on binlerce
kamu emekçisiyle birlikte üniversitelerden 5 bin 342 kişi görevden
uzaklaştırıldı.
-YÖK Başkanlığı, Türkiye’deki
üniversitelerde görev yapan 1577 fakülte dekanının yani tüm dekanların
istifasını istedi. Üniversitelerin kurumsal özerkliği, 35 yıl sonra bir kez
daha yok sayıldı.
-667 sayılı KHK ile hükümet, YÖK’e ve
üniversite yönetimlerine soruşturma yapmaksızın işten atma yetkisi verdi.
-667 sayılı KHK ile 15 vakıf
üniversitesi kapatıldı, bu üniversitelerde çalışan binlerce kişi bir gecede
işsiz bırakıldı.
-1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile
2 bin 346 akademisyen, haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin
ihraç edildi.
-674 sayılı KHK ile 13 bin 179 ÖYP’li
araştırma görevlisi, bir gecede iş güvencesi ellerinden alınarak kadroları,
güvencesizliğin cisimleşmiş hali olan 50/d statüsüne dönüştürüldü. Bu kişilerin
bir kısmı hızla işten atıldı.
-18 Ekim 2016 tarihinde 2016-2017
akademik yıl açılışı Sarayda yapılarak, rektörler cübbelerine iktidar iliği
açtı, üniversitelerin kurumsal özerkliği ayaklar altına alındı.
-29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 675
sayılı KHK ile 1267 akademisyen yine haklarında hiçbir hukuki ve somut delil
gösterilmeksizin ihraç edildi.
-676 sayılı KHK ile antidemokratik
olduğu için eleştirilen rektörlük seçimleri demokratikleştirilmek yerine
tamamen ortadan kaldırıldı. Böylelikle rektörler ve üniversitelerin tüm
birimleri doğrudan saraya bağlandı.
Bu tablo içerisinde;
-667 sayılı KHK ile rektörlüklere
verilen işten atma yetkisiyle iki üyemiz hukuksuzca işten atıldı.
-1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile
38 akademisyen üyemiz haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin
ihraç edildi.
-29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı KHK ile
26 akademisyen üyemiz haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin
ihraç edildi.
-“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı
bildiriyi imzaladıkları gerekçesiyle 32 akademisyen üyemiz görevden
uzaklaştırıldı, yirmiden fazla akademisyen üyemiz ise sözleşmeleri
yenilenmeyerek işten atıldı.
-Ayrıca üniversitelerde çalışma
koşulları da darbe sonrası anti demokratik düzenleme ve uygulamalardan payını
fazlasıyla aldı.
-Görevde yükselme ve unvan değişikliği
sınavına ilave olarak getirilen mülakat sistemi ile idarenin makbul görmediği,
hükümete biat etmeyen kişilerin görevde yükselmesinin önü kesildi.
-2547 sayılı yasada rektörlere “geçici
görevlendirme” yetkisi veren ve şimdiye kadar sürgün amaçlı uygulanan 13/b4
maddesi hükümleri akademisyenleri de kapsayacak şekilde genişletildi.
‘REKTÖRLER TEK ADAM REJİMİNİN
ÜNİVERSİTEDEKİ GÖLGELERİ’
-15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın
lütfu” olarak görenler, üniversitelerde zaten kısıtlı olan bilimsel özgürlüğü,
kurumsal özerkliği, demokratik işleyişi ve iş güvencesini tümden ortadan
kaldırmayı hedeflemektedir” denilen açıklamada rektörler de şu sözlerle
eleştirildi, “OHAL ile inşa edilen istibdat rejiminde rektörler, ellerinde
bulundurdukları aşırı yetkilerin yanı sıra, pek çok fakülteye vekil dekanlık
yapmak suretiyle tek adam rejiminin üniversitedeki gölgesi haline gelmişlerdir.
Bugün üniversiteler, YÖK’ün bir talimatıyla istifa eden dekanların, valilik ve
emniyet birimlerinin talimatlarını emir telakki ederek ihraç listeleri
hazırlayan rektörlerin ve muhbirlik yaparak ikbal peşinde koşanların cirit
attığı kurumlar haline getirilmiştir. Böylelikle liyakat ve akademik
yeterliliğin yerini, yozlaşmış ilişkiler ve itaat kültürünün aldığı, artık
adına üniversite denilemeyecek kurumlar inşa edilmeye çalışılmaktadır.