
Darbe girişiminin 1.yılında ülkenin hemen
her yerinde 15 Temmuz Gösterileri Erdoğan'ın Önderliğinde AKP-MHP-Cemaatler
İttifakının Devleti Dipten doruğa Dinci faşizm Yeniden İnşa etmenin adı ve
devrimci-demokrat ve Kürt muhalefetine gözdağı vermenin adı oldu.
Erdoğan önderliğindeki AKP faşizmi 15
Temmuz darbe girişimini hızla karşı darbeye dönüştürerek, MHP ve Cemaatle
ittifak içinde devleti yeniden inşanın gerekçesi yaptı.İttifak içinde oldukları
ve devletti ele geçirmelerinin yolunu döşedikleri Gülen Cemaatiyle iktidar
savaşının kanlı hale gelmesinin somut ifadesi olan 15 Temmuz darbe girişiminin
üzerinden geçen bir yıla rağmen gerçekleştirilen “kahramanlık gösterilerinin”
ötesinde birçok soru işareti halen varlığını belirgin bir şekilde sürdürüyor.
“Engellendiği” belirtilen darbe girişiminden sonra yaşananlar ise, gerçekleşmiş
olan 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinin bilançosunu geride bıraktı.
15 Temmuz günü ne yaşandı? Bu sorunun
cevabı oluşturulan “darbe komisyonuna” rağmen aydınlatılamadı ve darbenin
araştırılması için önerilen komisyon kurulması AKP'nin oylarıyla engellendi.
Komisyon başkanlığına daha önce Fethullah Gülen ve Gülen cemaatine övgüler
dizen Reşat Petek’in AKP kontenjanından getirilmesi, önceki komisyonların
aksine 15 Temmuz’u araştırmak üzere kurulan komisyonun başkanlık divanının
tamamı sadece AKP’lilerden oluşturuldu. Komisyon çalışmaları sürerken,
komisyonun çalışma yöntemine ilişkin CHP ve HDP’den “darbe sürecinin üzerinin
örtüldüğüne” ilişkin eleştiriler yapıldı, ancak AKP kendi yönteminde ısrar
etti. Yine komisyon, bu sürecin en önemli tanıklarından olan MİT Müsteşarı
Hakan Fidan ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı komisyona çağırarak
dinlememesi en önemli soru işaret olarak duruyor.
Halen varlığını sürdüren ve
cevaplandırılmayan kimi soru işaretleri ve çelişkiler şöyle:
Darbe gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan, darbeyi eniştesinden öğrendiğini açıkladı. Oysa hem darbe komisyonuna
verilen kimi bilgiler hem hazırlanan kimi iddianameler hem de AKP’ye yakın kimi
gazetecilerin verdiği bilgilere göre darbenin 15 Temmuz günü, saat 15.30
sıralarında MİT’e giden bir binbaşı tarafından bildirildiği, Hakan Fidan’ın
saat 16.30’da bilgiyi Genelkurmay Başkanlığına ilettiği, saat 18.00’de
karargahta tedbirlerin konuşulmaya başlandığı belirtiliyor. Ancak buna rağmen
aynı gün hemen hemen bütün önemli komutanlar bir düğünde “darbeciler tarafından
derdest” edildi. Saat 15.30’da alınan bilginin hükümete ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a bildirilmemiş olması bir muamma olarak kaldı.
Aynı gün Genelkurmay Başkanlığında
yıllık “terörle mücadele” toplantısı vardı ve darbenin önlenmesinde önemli bir
rol üstlendiği belirtilen Zekai Aksakalı toplantıdaydı. Toplantı yaklaşık 5
saat sürdü ve Aksakalı, bilgilere göre saat 21.30 sıralarında “düğüne katılmak
için” karargahtan Mercedes Vito aracıyla karargahtan ayrıldı. Üstelik Galip
Mendi’nin “Genelkurmay’a ulaşamıyorum siber saldırı mı var” sorusuna rağmen
karargahtan ayrılmak istedi. 22.05’te Ankara’daki hava hareketliliği ve 22.10’da
Boğaz Köprüsünün askerler tarafından kapatılmasından yaklaşık 20-25 dakika önce
Aksakalı darbecilerin saldırısına uğradı! Ancak buna rağmen karargaha dönmedi
ve Genelkurmay’a da ulaşmadı.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce “Sır küpüm”
dediği Hakan Fidan ile darbe gecesi rehin alındığı ve daha sonra bir
operasyonla kurtarıldığı belirtilen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar darbe
komisyonuna ifade vermeleri için çağrılmadı. Oysa darbe gecesi alınan ve MİT
ile Genelkurmay arasında paylaşıldığı söylenen istihbarat konusunda neden
gerekli tedbirler alınmadığı konusu açıklığa kavuşmadı.
Erdoğan ve Berat Albayrak A Haber’de
darbecileri aldatmak için 4 farklı şehirdeki havalimanlarında 4 ayrı uçağın
hazır beklediğini anlattı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce darbeyi
eniştesinden öğrendiğini ifade etmişti.
Darbeyi kim engelledi?
Bütün bu çelişkilerin orta yerde durduğu
15 Temmuz darbe girişiminde, halkın sokağa çıkması ve tankların üzerine
yürümesi, darbenin başarısız kılınmasında önemli bir adım olarak görülüyor.
Ancak darbe sadece sivil halk tarafından durdurulmadı. Yapılan resmi
açıklamalara göre, TSK’nin 570 bin kişilik mevcudu içinde darbeye kalkışanların
yüzde 1,5 oranındaydı. Buna göre devletin geri kalan bölümü, emniyet, ordu ve
diğer birimleri ile darbe boşa çıkarıldı. İlk kez devletin silahlı güçleri
karşı karşıya geldi ve çatışmalar yaşandı. Ortaya çıkan bütün bilgilere göre,
darbenin engellenmesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı kritik bir rol üstlendi.
ÖKK’nin bombalanması da bu tezleri doğrular nitelikte.
Engellenen darbenin ürküten bilançosuBu
şaibelerin halen varlığını sürdürdüğü ve bastırıldığı belirtilen darbeden sonra
ortaya çıkan bilanço ise, gerçekleşmesi halinde bir darbenin bilançosundan geri
kalmıyor. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Eylül 2016 tarihinden itibaren 64
bin 839 kişi siyasi nedenlerle gözaltına alındı. Bu verilerde, yaygın
tutuklamaların yaşadığı Temmuz-Eylül arasındaki dönem yer almıyor.
Son bir yılda 70 bin insan tutuklandı
Adalet Bakanlığı tarafından yapılan son
açıklamaya göre, 15 Temmuz'dan bugüne kadar yani bir yılda toplam 50 bin 510
kişinin FETÖ operasyonları kapsamında tutuklandı, 169 bin 13 kişi hakkında da
işlem yapıldı. Hakkında işlem yapılanların 169 general, 7 bin 98 albay ve alt
rütbeler, 8 bin 815 emniyet mensubu, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 kaymakam
ve 31 bin 784 diğer şüphelilerden oluşuyor. Aynı verilere göre, gözaltına
alınanlardan 10 bin 33 kişi savcılıktan, 33 bin 371 kişi de kolluk
kuvvetlerinden olmak üzere 43 bin 404 kişi serbest kaldı. 47 bin kişi adli
kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Bunların dışında çoğunluğu Kürt
siyasetçi olan ve verisi paylaşılmayan siyasi tutuklamalarla tutuklananların
sayısı 70 bini bulurken, cezaevindeki tutuklu hükümlü sayısının 220 bin
civarında olduğu tahmin ediliyor.
Adalet Bakanlığı her yıl düzenli olarak
yayınladığı cezaevi istatistiklerini en son 1 Kasım 2016 tarihinde yayınladı ve
o günden beri de verileri güncellemiyor.
115 bin ihraç yapıldı
Bununla birlikte Kanun Hükmünde
Kararnameler (KHK) ile yaklaşık 115 bin kamu görevlisi ihraç edildi. 140 bin
pasaport iptal edilirken işsiz kalan 124 bin kişi ile Türkiye dışarı çıkılması
yasak yarı açık bir cezaevine dönüştürüldü.
Toplam 24 OHAL Kanun Hükmünde Kararname
çıkarıldı, 5 bin 247 akademisyen işinden edildi. Kapatılan 15 vakıf
üniversitesiyle birlikte işsiz kalan akademisyen sayısı 8 bin 427’ye ulaştı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 4 bin 92 hakim ve savcıyı meslekten
attı.
Basına büyük darbe
15 Temmuz sonrası basına da büyük bir
darbe indirildi. OHAL boyunca 5 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 24 radyo,
63 gazete, 20 dergiyle birlikte toplam 178 medya kuruluşu kapatıldı. 167
gazeteci tutuklandı. Yaklaşık 2 bin 500 gazeteci işsiz kaldı. Kapatılan
yayınevi sayısı ise 30’u buldu.
HDP’yi tasfiye etme girişimi
1 bin 61 öğretim kuruluşu, 223 kurs ve
etüd merkezi, bin 125 dernek, 129 vakıf, 19 sendika kapatıldı. HDP eş genel
başkanlarının da aralarında bulunduğu 11 HDP’li ve 1 CHP’li vekil tutuklandı.
28 HDP’li il eşbaşkanı, 89 ilçe eşbaşkanı, 780 il ve ilçe yöneticisi yaklaşık 5
bin HDP üyesi tutuklandı. 82 belediyeye kayyum atandı, 85 belediye eşbaşkanı
tutuklandı, 2 bin 22 belediye çalışanı işinden edildi. Bu dönemde Cumhurbaşkanı
Erdoğan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı doğrudan “terörist” ilan ederken,
Mardin eski Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün serbest bırakılmasına da tepki
gösterdi ve bu durum, “yargıya müdahale” olarak nitelendirildi.
Oysa 12 Eylül’de 4 bin 891 kişi ihraç
edildi, 120 akademisyen hakkında soruşturma açıldı, 31 gazeteci tutuklandı.
Yıldırım: Darbe sadece apoletlerle olmaz
HDP ilk günden itibaren 7 Haziran
sonrasında yaşananları “darbe” olarak nitelendirdi ve bugün gelinen aşamayı da
darbe olarak isimlendiriyor. HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, “Darbe
sadece apoletlerle olmaz” diyerek, yapılan siyasi darbeye dikkat çekti.
Yıldırım, AKP’nin bir yandan kendi darbesini gerçekleştirdiğini, diğer yandan
da “Darbe süreci sona ermedi” diyerek, OHAL ve darbe hukukunu kalıcılaştırmak
istediğini söyledi.
Tanrıkulu: Asıl darbe 20 Temmuz’da gerçekleşti
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin
Tanrıkulu da, asıl darbenin 20 Temmuz’da gerçekleştiğini, AKP’nin bu darbe
hukuku ile kendisini daimi kılmak istediğini söyledi. Tanrıkulu, özellikle
cemaatin devlete yerleştirilme sürecine ve bu konuda AKP’nin sorumluluğuna
dikkat çekerek, “Bunların darbeyi açığa çıkarma niyetlerinin olmadığını
özellikle darbe komisyonunun AKP marifetiyle ortaya koyduğu raporla anlaşıldı.
Bu yapılan kontrollü darbedir, sonuçlarından yararlanılan darbedir. AKP bu
darbeye dayanarak, kendi iktidarını süreklileştirmek istiyor” dedi. Tanrıkulu,
darbeden kurtulmanın tek yolunun da “ortak mücadeleden” geçtiğini belirtirken,
var olan farklılıklar konusunda da, “Artık farklılıkları öne çıkarmanın zamanı
değil. Bugün aynılıklarımızı yan yana getirmek zorundayız” dedi.