
Rapora göre, 2015 yılından 2016 yılına
işçi sınıfı eylemlerinde yaklaşık olarak üçte birlik bir azalma yaşandı.
2015’te sona erdirilen ‘çözüm süreci’ ve ülkede yaşanan katliamlar, Temmuz
darbe girişimi ve OHAL’in ardından işçilerin eylemi yarı yarıya azalma yaşarken,
OHAL’le birlikte eylemlere polis müdahalesinde ise artış sergilendi. 2015’ten
2016’ya işyeri temelli eylemlerde ortalama eylem süresi de yarı yarıya düştü.
Çatışmalar, katliamlar ve işçiler
2015 Ocak-Mayıs döneminde ortalama 74
olan işyeri temelli eylem sayısı, 2015 Haziran 2016 Temmuz arası dönemde 41’e,
temmuz sonrasında ise 36’ya düştü. Söz konusu dönem yaşanan politik gelişmeler
raporda şu sözlerle hatırlatıldı:
“2015 Haziranı ile erken seçimin
yapıldığı kasım ayı arasında çözüm süreci rafa kaldırılmış, bölgede çatışmalar
başlamıştı. Dahası 31 kişinin hayatını kaybettiği Suruç (Temmuz) ve 101 kişinin
hayatını kaybettiği Ankara katliamı (Ekim) gibi IŞİD saldırıları da aynı
dönemde gerçekleşmişti. 2015’te hazirandaki dönüm noktasına kadar, yani ilk altı
ayda aylık ortalama işyeri temelli eylem sayısı 105 iken, ikinci altı ayda
ortalama 47’ye düşmüştü. 2015’te başlayan genel düşüş 2016’da sürdü ve toplam
vaka sayısı 754’ten 608’e düştü. Düşüşe pek çok farklı etken katkı yapmış olsa
da ana etkenin temmuz ayında gerçekleşen darbe girişimi ardından başlayan ve
günümüze dek süren OHAL rejimi olduğunu iddia etmek yanlış olmayacaktır.”
OHAL’le eylemler azalmaya devam etti
Geçtiğimiz yıl yaşanan darbe girişiminin
ardından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL, 2016’nın yaklaşık 5 buçuk ayını
kapsadı. İlan edilen OHAL işçi sınıfı eylemlerini doğrudan etkiledi. Raporda
eylemlerdeki düşüşün ana etkeni olarak, “OHAL rejimi” gösterildi. 2016’ının ilk
yarısında aylık ortalama 53 olan işyeri temelli eylem sayısı, ikinci yarıda
ortalama 34’e düştü.
İşyeri temelli eylemlerin yüzde 30’u
işten atma, yüzde 21’i ücret gasbı, yüzde 13’ü keyfi ceza, yüzde 13’ü
sendikalaşma nedenleriyle yapıldı. Yüzde 7 ile altıncı sırada gelen neden ‘KHK
ile işten atma, açığa alma, sürgün’ oldu.
Eylemlerin süreleri 2016 yılında 2015’e
göre eylem sürelerinde de bir azalma yaşandı. 2015’te bir gün veya daha az
süren eylemlerin oranı yüzde 58 iken 2016’da bu oran yüzde 68’e çıktı.
Üretimi yönelik olma/olmama ve hak
geliştirme/savunma
2015’ten 2016’ya eylemlerin üretime
yönelik olma oranı ufak biz azalma göstererek yüzde 33’ten yüzde 29’a indi.
Farklı istihdam gruplarına bakıldığında ise dikkat çekici değişiklikler göze
çarptı. En çarpıcı fark özel şirketlerin taşeronlarında çalışan işçiler
grubunda gözlenen yüzde 24 oranındaki artış oldu. Özel taşeron işçilerin eylem
sayısı 84’ten 65’e düşse de üretime yönelik eylem sayısı ve oranı yükseldi.
Hak aradığı için işten atılan işçiler
2016 yılında, basına yansıyan en az bir
eylem gerçekleştirdiği hak mücadelelerinde en az 2 bin 945 işçi patronlar
tarafından işten atıldı. Bu işçilerden 1359’u sendikalaşma mücadelesi verdiği
için, geri kalanların mücadele sebep ve amaçları farklı oldu. 2016 yılında
eylemler azalınca, önceki yıla göre işten atılan işçi sayısı da azaldı. Ancak
yapılan eylem ve işten atılan işçi sayısı oransal olarak 2015 yılı ile aynı
kaldı! Raporda şu ifadelere yer verildi: “İşten atılan işçi sayısının 2016’da
azalmış olması işverenlerin 2016’da işçilerin hak taleplerine daha saygılı
davranmış oldukları anlamına gelmemektedir. Düşüş basitçe işyeri temelli eylem
sayısındaki düşüşten kaynaklanmaktır. Öyle ki her bir işyeri temelli vaka
başına düşen ortalama işten atılan işçi sayısının benzerliği hayret vericidir.
Bu sayı 2015’te 6.9, 2016’da ise 7.0’dır.”
Metal işçilerini vurdu!
Eylemlerde birinci sırada gelen inşaat
iş kolunun oranı yüzde 11’den yüzde 13’e, sıralaması ise üçüncülükten
birinciliğe yükseldi. Metal iş kolu yüzde 23 gibi aşırı yüksek bir orandan
yüzde 12’ye, sıralamada ise birincilikten ikinciliğe düştü. Geçen yıl ikinci
sırada gelirken bu yıl üçüncülüğe inen genel işler iş kolu ise yüzde 16’dan
yüzde 12’ye indi. Böylelikle ilk üç iş kolu aynı kalmış, sadece 2015’te metal,
genel işler, inşaat şeklinde oluşan sıralama, 2016’da inşaat, metal, genel
işler şeklinde değişti.
Kadrolu işçi eylemlerinde iş kolu:
metal, dokuma, petrokimya, gıda
2015 ve 2016 yıllarında gerçekleşen
kadrolu işçi eylemlerine odaklanıldığında ilk dört sıradaki iş kollarının aynı
kaldığı görüldü: Metal (yüzde 30), tekstil (yüzde 18), petrokimya (yüzde 12),
gıda (Yüzde 7). Ancak bu iş kollarındaki eylemlerin toplam içindeki oranlarında
ciddi değişiklikler oldu. Metal iş kolunun oranı 2015 yılında yüzde 46 gibi çok
yüksek bir oranken, 2016’da yüzde 30’a indi. Tekstil yüzde 10’dan 18’e,
petrokimya ise yüzde 8’den 12’ye çıktı. Gıdanın oranı yüzde 7 ile her iki yılda
da aynı kaldı.
Eylemlerin süreleri
2016 yılında 2015’e göre eylem
sürelerinde de bir azalma yaşandı. 2015’te bir gün veya daha az süren
eylemlerin oranı yüzde 58 iken 2016’da bu oran yüzde 68’e çıkmıştı. Bir gün
veya daha az süren eylemleri yarım gün sayıldığında ortalama eylem süresi
2015’te 20 gün iken, 2016’da 10 gün çıktı. 2015’ten 2016’ya işyeri temelli
eylemlerde ortalama eylem süresi yarı yarıya düştü.
Eylem niteliği güçsüzleşti
2016 senesinde işyeri temelli eylemlerin
yüzde 57’si işyeri önünde olurken, yüzde 27’si işyeri içinde yapıldı. 2015’te
bu oranlar sırasıyla yüzde 49 ve yüzde 38 idi. İşyeri içinden işyeri önüne
2015’ten 2016’ya yaklaşık 8 puanlık bir kayış söz konusu oldu. İşyerinin
içinden dışına yönelen değişim, raporda eylem niteliğindeki güçsüzleşmenin bir
diğer emaresi olarak yorumlandı.
Devlet işçiye müdahale etti
OHAL sebebiyle bu yıl devletin işyeri
temelli eylemlere müdahale sayısı da artış gösterdi. 2016 yılındaki 420 işyeri
temelli eylemlerin 48’ine (yüzde 11’ine) devlet ya da özel güvenlik müdahalesi
gerçekleşti. Bunların sadece 2’si özel güvenlik müdahalesi iken 46’sı (yine
yüzde 11’i) devlet müdahalesi oldu. 15 Temmuz 2016’da darbe girişimi
gerçekleşmiş, 20 Temmuz’da ise OHAL ilan edilmişti. 1 Ocak-15 Temmuz arasında
işyeri temelli eylemlerin yüzde 5’ine müdahale gerçekleşmişken, 16 Temmuz-31
Aralık arasında müdahale oranı yüzde 22’ye çıktı.
KHK ve memurlar
Raporda, OHAL dönemi KHK’leri ile ihraç
edilen memurlar ve eylemleri de ayrıca mercek altına alındı. Memurların işyeri
temelli eylemleri gerçekleştirdikleri tekil eylemler arasında fiili grev
2015’te yüzde 15 oranındayken 2016’da yüzde 4’e düştüğü kaydedildi. Raporda,
“Bu düşüş çok muhtemeldir ki OHAL ilanı ve sonrasında düzenli olarak çıkartılan
KHK’lerle alakalıdır. Memur eylemlerinin neredeyse hepsi sol görüşlü KESK
konfederasyonuna bağlı sendikalar tarafından yapılmaktadır. Gülen Cemaatine
mensup memurların tasfiye edilmesi için çıkarıldığı iddia edilen KHK’lerin sol
görüşlü ve/veya Kürt hareketine yakın memurlar üzerinde bir baskı aracı olarak
kullanıldığı ve bu kesimlerden çok sayıda memuru işinden ettiği malumdur.
Muhtemeldir ki bu güvencesizlik memurları fiili grev gibi riski yüksek denebilecek
bir eylemden ziyade basın açıklaması yapmaya teşvik etmiştir” denildi.
Sendikasız eylem yapmak zorlaştı
2016 yılında gerçekleştirilen işyeri
temelli eylemlerin yaklaşık yarısı bir işçi sendikası tarafından, yaklaşık
çeyreği ise bir memur sendikası tarafından yapılırken, kalan çeyreği ise hiçbir
kuruma dahil olmadan yapıldı. 2015 ile karşılaştırıldığında en büyük oransal
fark kurumsuz eylemlerdeki yüzde 9 puanlık düşüş oldu. 2015 yılında eylemlerin
yüzde 60’ı bir sendika tarafından örgütlenmişken, 2016’da bu oran yüzde 72’ye
çıktı. Bu artıştan yola çıkılan raporda, “Örgütsüz, özellikle de sendikasız bir
şekilde eylem yapmanın 2016’da zorlaştığı” yorumu yapıldı. Sendikalı işçi
sayısında geçtiğimiz yıl da artış neredeyse yaşanmadı. 2016 yılında yalnızca 32
bin işçi sendika üyesi oldu.
‘Emek çalışmaları topluluğu’ hazırladı
Emek Çalışmaları Topluluğu (EÇT), 2014
yılı eylül ayında bir grup akademisyen, araştırmacı ve sendika uzmanının daha
koordineli çalışma imkanları üzerine gerçekleştirdiği bir dizi buluşma sonucu
doğdu. Nisan 2016’da 2015 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’nu, 2017 yazında ise
2016 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’nu yayımladı. “2016 İşçi Sınıfı Eylemleri
Raporu”, Akademisyen ve Araştırmacılar, Ayşe Alnıaçık, Alpkan Birelma, Ebru
Işıklı, Deniz Sert tarafından hazırlandı. Raporda üç temel kavram kullanıldı.
İşyeri temelli eylem, bir işyerindeki sorunlar ya da talepler için o
işyerindeki emekçiler tarafından yapılan eylem olarak kullanıldı. Dayanışma
eylemleri, bir işyerinde devam eden bir mücadeleyle dayanışmak için başka bir
işyerinde çalışan emekçilerin gerçekleştirdiği eylemler, genel eylem işçilerin
çalışma hayatına ilişkin genel taleplerini ya da çalışma hayatının ötesindeki
politik taleplerini dile getiren işçi eylemleri genel eylem vakası olarak
adlandırıldı. Tekil eylem ise bir mücadele sürecinin herhangi bir anında
gerçekleştirilen eylem olarak adlandırıldı.
‘Erdoğan’ın sözleri raporu tasdik etti’
Raporu hazırlayan akademisyenler
arasında bulunan Dr. Alpkan Birelma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “OHAL’i grev
tehdidi olan yere müdahale için kullanıyoruz” sözlerini Evrensel Web TV için
yorumladı. “Raporda verilerle anlatmaya çalıştığımız şeyin aslında en yüksek
ağızdan tasdiki gibi olmuş” diyen Birelma şöyle konuştu: “OHAL diğer pek çok
alanda olduğu gibi emek mücadelesi alanında ne yazık ki hak arayan insanların
üzerinde bir tür Demokles’in Kılıcı gibi sallanan bir hale geldi. Bu anlamda
OHAL sonrasında eylem sayısında düşüş, eylemlere yönelik polis ya da asker
müdahalesindeki oransal muazzam artış -yüzde 5’ten, yüzde 22’ye- aslında süreci
özetliyor. Tabii üzücü, fakat söylediğimiz şeyi aslında tasdik etmiş oluyor.”