Proletaryanın Enternasyonalist Mücadele
ve Dayanışma Günü 1 Mayıs Berlinde Ve Dusburgda, Nanci,Hollanda da Yerli ve
Göçmen Emekçilerin Katılımıyla Yaşatıldı...!
İşçi ve emekçilerin yüzyılı aşkındır
ortaya koyduğu mücadele ve kazanımlarının sokaklara çıkarak korunup
geliştirildiği gündür 1 Mayıs. Berlin ve Duisburgda Halkın Birliği okurlarının
da katıldığı 1 Mayısta; yerli ve göçmen emekçiler krize, faşist ırkçı ayrımcılığa
ve işsizliğe karşı alanlara çıktılar.
Emperyalist Kapitalizm emekçilerin
alınteri üzerinden sömürü düzenini devam vahşice ettirirken, bir yandan da her
krizinin bedelini yine emekçilere ödeten Alman tekelci sermayesi bugün var olan
sosyal haklar tırpanlamaya devam etmektedir. Doyumsuz kar hırsı, tüm dünya
zenginliklerinin bir avuç insanın elinde toplanması, savaşların getirdiği
yıkımlar ve doğası gereği sürekli kriz yaşayan emperyalist kapitalist sistem;
geçmişte çokça yapabildiği krizden çıkma teorilerini bile bugün yapamamaktadır.
Onların bugünkü çözümü daha fazla talan ve daha fazla sömürüdür. Kapanan
fabrikalar, geleceksizleştirilen milyonlar bu sistemin hiçte umurun da
değildir.
Biliyoruz ki bir avuç sömürücüye karşı
dünyanın geri kalanı emekçilerin ise eşsiz bir gücü var. Yeter ki bu gücün
farkına varalım. İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin safında yer alalım,
örgütlü bir güce dönüştürelim. İnsanlığın soykırımdan geçirilmesine, kadınların
emekçilerin hergün katledilmesine, doğanın talan edilmesine, tek tipleşmeye,
faşist ırkçı politikalara, faşizme ve emeğimizin sömürülmesine karşı örgütlü
karşı duralım
Almanya'nın süregelen emperyalist
tekelci sermayenin devlet politikasıyla sömürü sisteminin en temel
yürütücülerindendir. Yerli ve göçmen emekçileri vahşi sömür altında tutuluyor
ve tekelci sermayenin karları katlanıyor. İşçileri fabrika sahiplerinin
himayesine sunan, diğer taraftan demokrasi ve özgürlüklerden bahsederken kendi
çıkarları uğruna Afrika'dan Ortadoğu'ya; yakın zamanda da diktatör Erdoğan'a
Kürt halkına karşı kullanmak üzere düzinelerce Panzer ve silah satan Almanya'
devletine karşı mücadeleyi büyütelim konuşma ve sloganlarının atıldığı,
enternasyonalist şiarlarının yükseltildiği Berlin 1 Mayıs yürüyüşü coşkuyla
sona erdi.
Esle Lebe Der 1 Mai..!
Yaşasın 1 Mayıs..!
Almanya da Halkın Birliği Okurları
Sömürü ve zulme karşı 1 Mayısta
Emekçiler Fransa-Nacyde Sokağa Çıktı..!
Her yıl olduğu gibi 2018 1 Mayısında da
yerli ve göçmen emekçiler, 1 Mayıs mücadele, birlik, ve dayanışma günü 1 Mayısta
kendi bayrakları, pankartları ve sloganlarıyla yürüyüşe katıldılar. Fransa’da
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tasarruf adı altında yürüttüğü, kamu
çalışanlarının sayısını azaltmaya ve haklarını gasp etmeye yönelik kemer sıkma
politikaları sınır tanımadan sürüyor.
Macron’un planı kamu sisteminin yeniden
yapılandırılmasını, kemer sıkmayı, 2020’ye kadar 120 bin kamu emekçisinin işten
atılmasını, emeklilerin aylıklarının düşürülmesini, demiryolu işçilerinin
statüsünün değiştirilmesini içeriyor. İşsizliğe, güvencesizliğe ve yoksulluğa
mahkum edilmeyi kabul etmeyen emekçiler, kemer sıkma politikalarına son
verilene kadar tepkilerini grev ve direnişlerle ortaya koymaya çalışıyorlar.
Macron’un bir yıllık iktidarı döneminde
Fransa’da, tüm insan hakları örgütlerinin deyimiyle, “sürekli OHAL”e geçildi.
Ardından resmi olarak OHAL kaldırıldı, ancak içerdiği özgürlük kısıtlamaları
yasallaştırıldı. Toplu işten atma kolaylaştırıldı, esnek çalışma
yaygınlaştırıldı, sendikal temsiliyet altüst edildi. Zenginlere milyarlar
dağıtılırken, öğrencinin, emeklinin, memurun, işçinin cebine göz dikildi. Kamu
hizmetinin hali vahim, hastane emekçilerinin çalışma koşulları o kadar
kötüleşti ki hastanenin kendisi artık hasta oldu. Üniversiteler yeni gelen
gençleri kucaklayamaz hale geldi, Macron’un “çözümü” ise üniversite kapılarını
emekçi evlatlarının önemli bir kısmına kapatma oldu. Üstelik kendisinden önceki
tüm cumhurbaşkanlarından farklı olarak Macron elini çabuk tutma adı altında
sürekli kanun hükmünde kararnamelere başvuruyor.
Macron’un içerde yürüttüğü gerici
politikalar madalyonun sadece bir yüzü, bunun bir de dış politika yüzü var.
Macron, 2012’den itibaren Fransa’nın
Afrika ve Ortadoğu’ya yönelik gerçekleştirdiği tüm emperyalist askeri
müdahaleleri desteklemişti. Bir yıllık iktidarı döneminde Fransız ordularının
bulunduğu tüm askeri cephelerin en ileri savunuculuğunu yaptı ve birkaç hafta
önce de ilk askeri müdahale emrini verdi. Fransız savaş uçakları, ABD ve
İngiliz savaş uçaklarıyla birlikte Suriye’yi bombaladı. Gerekçe hep aynı: “Esad
katili halka karşı kimyasal silahlar” kullandı. 2013 yaz aylarında da Fransa,
ABD ile birlikte aynı gerekçeyle bombalama teşebbüsünde bulunmuş, fakat dönemin
ABD Başkanı Obama’nın geri adım atmasıyla planlar ortada kalmıştı. Bu sefer
Macron, Hollande’ın yapamadığını, yakın “dostu” Donald Trump’la birlikte
yapabildi.
Fakat Suriye üzerinden başta ABD ve
Rusya olmak üzere emperyalistler arasında bir dalaşın olduğu, halkların bundan
hiçbir çıkarının olmadığı bugün açısından çok daha net görülüyor. Fransa da
bölge haklarının çıkarlarını değil, kendi gerici hegemonyasını savunuyor. Trump
ile Macron’un “İran nükleer anlaşmasını” tekrar masaya yatırmak ve yeni bir
plan için harekete geçtiklerinin ilan edilmesi de bunun ifadesinden başka bir
şey değil.
2018 1 Mayıs da Fransa da öne çıkan,
Macron hükümetinin emekçilere işsizliği, yoksulluğu, ve savaşı dayatan
politikalarına karşı mücadele etme kararlılığıydı. Yerli ve göçmen emekçiler
işsizlik, güvencesiz çalışma ve sosyal haklarının gasp edilmesine geçit
vermeyeceklerini dillendirerek, 1 Mayısın direnişçi ruhuyla tekelci sermayenin
saldırılarını geri püskürtmek için örgütlenip mücadele etmenin aciliyetine
vurgu yapıldı.
Yaşasın 1 Mayıs Biji Yek Gulan..!
Fransa-Nancy Halkın Birliği Okurları
Hollanda 1 Mayıs
Hollandanın değişik kentlerinde 1 Mayıs
kutlamaları yapıldı...! Başta Amsterdam olmak üzere, Rotterdam, Tilburg,
Nijmegen vb . gibi kentlerde 1 Mayısta emekçiler sokağa çıktı.
Emekçilerin çalışma ve yaşama
koşullarının giderek kötüleştiği yani emperyalist tekeller için herşey güllük
gülistanlık olduğu Hollanda da, işçi ve emekçiler açısından ülke genelinde
yoksulluğun, güvencesiz ve düşük ücretli işlerin arttığı görülmektedir.
Hollanda’da çalışanların yüzde 20’si düşük ücretli ve güvencesiz işlerde
çalışmaktadır. Gençler açısından durum daha da vahimdir. Çalışan gençlerin
yüzde 50’si güvencesiz işlerde çalışmaktadır. 1 milyondan fazla insan yoksulluk
sınırının altında yaşamlarını idame etmek zorundadır. Bunların önemli bir
kesimi çalıştığı halde yoksulluk içinde yaşamaktadır. Hollanda’nın tablosu
özetle bu şekildedir.
İşçi ve emekçiler tam gün ve yarı
zamanlı çalışanlar, kadrolu ve kiralık/taşeron işçiler, normal ve düşük
ücretliler gibi kapitalist üretim biçimlerine dayalı nesnel bir bölünmüşlükle
karşı karşıyalar. Sermaye örgütleri, bu bölünmüşlüğü sürdürdükleri aldatıcı
politikalarla derinleştirmeye, yerli ve göçmen emekçileri karşı karşıya
getirmeye ve tek bir sınıf olarak hareket etmelerini engellemeye çalışmaktalar.
Hollanda hükümeti, çeşitli ulus ve
ulusal azınlıklardan emekçiler arasında birliğin önüne geçmek için ayırımcı
politikalara devam ediliyor. Mülteciler, İslam kökenli göçmenler üzerinden
önyargılar körüklenerek, faşist ırkçılığın gelişmesine zemin hazırlanıyor.
Yarım asırdan fazla bu ülkede yaşamamıza ve çalışmamıza karşın hala yerli
emekçilerle eşit haklara sahip olmamamızın nedeni de sermayenin egemenliğinin
korunması içindir.
Sermaye ve hükümetinin çalışma ve yaşam
koşullarının kötüleşmesine neden olan saldırılarını geri püskürtmek, insanca
çalışma ve yaşam koşulları için örgütlü mücadele etmek gerekiyor. Güvencesiz ve
düşük ücretli işlerin kaldırılması; eşit işe eşit ücret uygulamasına geçilmesi
mücadele edilmeden sağlanamaz. İşte bu yıl 1 mayıs güvencesiz
çalışmaya,ayrımcılığa ve vahşi sömürüye karşı kapitalizm öldürür yşasın 1 mayıs
şiarıyla sokaklara çıktılar.
Hollanda Halkın Birliği okurları