Erdoğan’ın “Ahid Bildirisi” üzerine çok
yazılıp çizildi; Peki Erdoğan AKP'si kadınlara ne vaat ediyor.
AKP seçim Bildirisinde d “Her türlü
ayrımcılıkla mücadele ederek önlerini açtığımız, çalışma hayatında görev
bekleyen kadınlarımız var” diyerek en başta kadınlar için “Yapılacak her şeyi
yaptıklarını” ilan ediyor. Bunu da üstelik “Çalışıyorum diyen kadın annelikten
imtina ediyor. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın,
iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır” diyen kendisi
değilmiş gibi bir söylediği diğerini inkar ediyor.
Kadınların yaşadığı herhangi bir soruna
dair tek bir ibare yok, kadınlar ne yaşıyorsa onun devam edeceği iddiası var.
Çalışan kadınlar kırpılan doğum ve süt izinleri nedeniyle anneliklerini bir
vicdan azabı olarak yaşarken, kazandıkları para kreş parasına yetmediği için
güvenemedikleri yerlere çocuklarını mecburiyetle bırakırken, ha bire patrondan
ustabaşından aşağılamalar duyarken, işyerinde taciz-ayrımcılık kadınları
bezdirirken, beklenen ne? Bu koşullara “görev” diyerek katlanmak ve ses
çıkarmamak...
AKP Bildirisi , “Eğitim-öğretimden
istihdama, sağlıktan aileye kadar her alanda kadınları desteklemeye devam
edeceğiz” diyor. Bugün Türkiye’de 16 milyondan fazla yoksul kadın var. Çalışan
kadınların yüzde 64’ü çalışma koşullarından memnun değil. Her 10 kadından 3’ü
kayıt dışı çalışıyor ve çalışan kadınların yarısı emekli olamayacak. 2015
yılından bu yana 1 milyon kadın, çocuk bakımı nedeniyle işten ayrılmak zorunda
kaldı. Kız çocukları örgün eğitimden uzaklaştırılıyor. Okul öncesi eğitim
tarikatların eline bırakıldı. Devam edecekleri tablo bu. Beklenen ne?
Fedakarlık!..
AKP Bildirisi “Kadına karşı istismar,
şiddet ve taciz; insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlardır. Bu ayıbı ülkemizden
tamamen silene kadar bütün çabamız ve gayretimizle devam edeceğiz” diyor... Son
15 yılda 6 bin 546 kadın, en yakınları tarafından, bazıları devlet koruması
altındayken öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 50’sinden fazlası, olağanüstü
“güvenlik önlemleri”nin alındığı söylenen OHAL sürecinde gerçekleşti. Çocuk
istismarı son 10 yılda yüzde 700 arttı; adliyelerde 4 tecavüz davasından biri
çocuklarla ilgili. Hele bir de çocuğa yönelik cinsel saldırıların sadece yüzde
5’inin ortaya çıktığını düşünün. Mecliste istismarın önlenmesi için değil, rıza
yaşının 12’ye indirilmesi için, evlilikle istismarın aklanması için
çabaladıklarını hatırlayın. Beklenen; bu korkunç tablonun yükünü beraber
taşımak...
AKP Bildirisi, “ Kadına karşı her türlü
cahiliye adetini ayaklarımızın altına aldık ve alacağız. Kadınları bu ülkenin
ve milletin, her türlü hakka eşit olarak sahip bireyleri haline getirene kadar
bu mücadeleyi devam ettireceğiz” diyor... Sanki her vesileyle “Kadın ile erkeği
eşit konuma getiremezsiniz, fıtrata ters” diyen o değil. Kadının yaşamını evin
içinde, erkeğin hizmetinde, çocuk, hasta, yaşlı bakımıyla sınırlı gören, kız
çocuklarının okuldan alınmasının ve çocuk yaşta evlendirilmesinin önünü açan
iktidarın başı olarak; “Kadınları her türlü hakka eşit olarak sahip bireyler
haline getirmekten” dem vurmak boş laf.
AKP Bildirisi , “Türkiye’ye partimizin
kadın kollarını etkinleştirerek büyük bir eşik atlattık”, “Sosyal hayatın bütün
alanlarında ve karar mekanizmalarında kadınlarımızın varlığını, katkısını
geleceğimiz için hayati gördük ve bu yönde adımlar attık. Bundan sonra da aynı
anlayışla hareket edeceğiz” diyor. Evet, bu alanlarda kadınların varlığını
gelecekleri için hayati gördükleri açık; tam da bu nedenle “Kendileri için
makbul olmayan kadınlar” bu alanlardan ‘zorla’ uzaklaştırıldı. Türkiye’de
onlarca kadın vekil, belediye eş başkanı, kadın siyasetçi cezaevinde. OHAL ile
11 kadın derneği kapatıldı. 25 bin kamu emekçisi kadın KHK’lerle işinden
edildi. Nasıl ki pembe otobüsler, pembe AVM’lerle iktidar kadınları kendi
dizayn ettiği “Sınırları belirli, cinselleştirilmiş, yaşamdan kopuk ve ayrımcı”
kamusallığa mahkum ediyor, kadınların sosyal ve siyasal hayattaki tek varlık
koşulunu da “AKP kadın kollarını etkinleştirmekle” tarif ediyor.
Erdoğan “Önümüzdeki tarihi dönemeçte
yükü kadınlarımızla birlikte omuzlayacağız...” diyor. Kadınlara bir tek vaat
bile yok; ama kadınlardan her türlü fedakarlığı isteyen ve iktidarın
geçmişinin-geleceğinin tüm yükünü sırtlanmalarını bekleyen bir “görev” tayini
var. Üstelik, Erdoğan kendisi için oluşacak her türlü olumsuzluğun faturasını
da şimdiden kadınlara kesmek istiyor, “Yükü birlikte omuzlayacağız” diyerek.
Kadınların işsizliği, mahkum edildikleri
yaşam ve çalışma koşulları, şiddet ve taciz, çocukların geleceğine ilişkin
kaygılar ve korkular kadınların yürüyen geminin kızak köleleri olduğunu
gösteriyor. Evde kocadan, işte patrondan, siyasette tek adamdan ha bire
“fedakarlık” lafı işitenlere sorun; Bu yükü daha fazla sırtlanacak hal kaldı
mı? İşte tüm bunlar için emekçi kadınlar kendilerine ikinci sınıf
vatandaşlık,ucuz işgücü, erkeğin kölesi ve doğurma makinesi olarak görüp dini
gericiliğin cenderesi içine alan AKP'nin başını çektiği kadın düşmanı Cumhur
ittifakına oy vermeyip hesap sormalı ve oyları HDP ve Demirtaş'a
vermelidirler..