‘Cumhur İttifakı’ seçim kararı alınmadan
çok önce açıklanmıştı. Nasıl kattıkları hala belli değil ama Bahçeli’yi aşınca
AKP ile MHP’nin yanına sadece BBP’yi katabildiler.
Sonra 3 parti, yani CHP, İyi Parti,
Saadet Partisi HDP’yi görmezden gelerek Abdullah Gül’ün adaylığı için gidip
gelmeye başladılar.
HDP dışındaydı, ancak ortak aday
çıkarılması girişimine ilişkin niyetini de ifade etti. “Yapın, kapsayıcı olsun,
içinde olmasak bile biz de destekleyelim” dedi. İyi Parti açıktan, CHP de
yandan yandan HDP’yi görmezden gelmeye devam etti. Hatta İyi Parti, sanki HDP
çok da Tansu Çiller’in İçişleri Bakanı’na meftunmuş gibi “HDP kesinlikle olmaz”
dedi. Bu görüşmelerde bir tek Saadet Partisi, HDP karşıtı bir tutum takınmadı.
O da CHP ve İyi Parti’yi aşamadı.
Bu girişimin baş aktörü Abdullah Gül’dü.
Onun da belli oldu ki bir helikopterlik canı varmış. Genelkurmay Başkanı Hulusi
Akar ile Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın Gül’le görüşür görüşmez, 11.
Cumhurbaşkanı’nın rengi değişti. “Mutabakat yok” dedi, aday olmadı. Hâlbuki tam
tersini yapsa, “Tehdit edildim, bunun için adayım” deseydi, belki de
istediğinden çok daha büyük bir mutabakat oluşacaktı. Hal böyle olunca, eski
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in “Gül’ün adaylığı Erdoğan’ın projesiydi.
Aday olsaydı kampanyasını da o sürdürecekti” demesine şaşırmamak, tam aksine
bunun gerçekliğine inanmak lazım.
Akşener’in adaylık inadı, Gül’ün
siyaseten bitişini ilan etmesi, HDP’nin başlangıçta açıkladığı noktaya
gelinmesini sağladı. HDP, ilk tur için “Her parti kendi adayını göstersin.
Doğru olan budur” demişti, nihayet öyle oldu. Şimdi eksik kalan sadece CHP’nin
adayı. O da açıklayınca, her partinin kendi adayı cumhurbaşkanlığı için sahneye
çıkmış olacak.
İşin rengi artık belli olmaya başladı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için seçmenin
karşısına çıkacaklar belli. Bu adaylardan en cesurunun kim olduğu da belli.
Edirne Cezaevi’nden aday olan Demirtaş, en cesur, en devrimci aday olduğunu tüm
dünyaya gösterdi. Açıkça demek gerekirse, Demirtaş, artık yalnız Kürtlerin
değil Türkiye’nin de Mandela’sıdır.
Bu açık da Erdoğan’ın ‘Tek Adam’
rejimine karşı siyaset yaptıklarını iddia edenler gidişatın nereye doğru
gittiğinin farkında mı?
Türkiye, 12 Eylül faşizminin garabeti
olan seçim barajını hala aşabilmiş değil. Bu utanç, hala olduğu yerde duruyor.
HDP 7 Haziran’da, hemen sonrasında ise 1
Kasım'da barajı alt üst edince, hepsini telaş sarmıştı. Böylece barajın kime
karşı getirildiği de belli olmuştu.
AKP’nin 'ittifak yolunu açarak' baraja
ilişkin yaptığı hileli değişiklik, 12 Eylül’ün getirdiği, o günden bu güne
solcusundan sağcısına, muhafazakârından liberaline neredeyse her statükocunun
memnun olduğu barajın asıl hedefinin kim olduğunu bir kez daha gösterdi.
AKP-MHP-BBP’nin ‘Cumhur İttifakı’ ile başını CHP’nin çektiği ‘sıfır baraj
ittifakı’ öyle bir tablo ortaya çıkarabilir ki bindelik oyu olan partiler
Meclis’e taşınabilecekken, yüzde 9,99 oy alabilecek bir HDP Meclis dışında
kalabilir.
Hadi Tansu Çiller’in 2018 versiyonu
Meral Akşener’in İyi Parti’si bu riski görmez. Hatta durumdan memnun olabilir.
Peki, ‘Tek Adam’ rejimine karşı mücadele ettiğini iddia eden ‘Sosyal Demokrat’
CHP görmez mi?
Bunlar bir gerçeği daha görmek
zorundalar.
Kim ne derse desin, HDP’nin güçlü olduğu
tüm merkezlerde oy alabilecek bir tek AKP var. Eğer söz konusu risk devleti
elinde tutan ve daha şimdiden eş başkanlarından vekillerine ve yöneticilerine
kadar tüm kadrolarını cezaevine koyduğu HDP’nin seçim çalışmalarını engellemek
için Van ve Hakkari’de OHAL’e sığınarak basın açıklamasını bile yasaklayan AKP
iktidarının eliyle yaşama geçerse, HDP’nin blok oy aldığı yerlerde tek bir
milletvekilini dahi CHP’nin başını çektiği blok alamaz. Bu durumda HDP’nin en
az 80-100 arasında olacağı tahmin edilen milletvekillerinin hiç kuşkunuz
olmasın 60-80’i AKP’nin hanesine yazılır.
“Verin 400 vekili bu işi bitirelim”
diyen Erdoğan, bu tabloyu 7 Haziran’da, 1 Kasım’da yaşama geçiremedi. Bugün de
olağan koşullarda geçiremez. Ancak Türkiye’de olağan ne var ki 24 Haziran’daki
seçimin olağan olacağını varsayalım?
Peki, olağan olmayan bu koşullarda söz
konusu risk gerçekleşirse CHP ne yapacak?
İyi Parti böyle bir tablo sonrasında
Erdoğan’ı nasıl aşacağını varsayıyor?
24 Haziran engelini de aşacak bir Erdoğan’ın
Kılıçdaroğlu’nu da, Akşener’i de Demirtaş’ın yanına göndermeyeceğini kim iddia
edebilir?
Açık ki tümünün gözünü ırkçılık,
milliyetçilik, şovenizm bürümüş. “Kürt anasını görmesin” diye diye kendilerini
bitirmeyi bile göze almışlar.
Ancak ne onların, ne Erdoğan’ın hesabı
tutmayacak.
HDP, Kürtlerin en geniş kesimi,
kendilerini CHP’nin bir vekilliğine satmayacak devrimci, ilerici, namuslu sol,
tüm hesapları alt üst edecek.
En başta da yüzde 10 barajını bir kez
daha tarihin çöplüğüne atarak hesapları alt üst edecek.
Daha da ötesi, HDP, en cesur aday olduğu
tartışmasız olan Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözünü, birçok cana
mal olan birkaç yıllık bir gecikmeyle de olsa yaşama geçirerek eşitliğin,
özgürlüğün, barışın mührünü Türkiye’ye basacak...
Fehim Işık
artı-gerçek